169.Bölüm: Beklemelerini Söyleyin, Uyuyacağım

avatar
1346 9

İnatçı Yükselen - 169.Bölüm: Beklemelerini Söyleyin, Uyuyacağım


Erthyo gözlerini ovuşturdu. Ancak bu ovuşturma öncekilerden daha uzundu. Tam 5 dakika boyunca gözlerini ovuşturduktan sonra kızarmış gözlerle etrafındakilere döndü.


''Devam edin.''


Liderler Erthyo'nun ne kadar yorgun olduğunu anlamıştı. Bu yüzden aralarında bir süre konuştuktan sonra Ateşin konuya girmesine izin verdiler.


''Lordum aslında önemli birkaç konu var fakat sizin için önem sırasına göre açıklayacağım. Bu konu ustanızla ilgili.'' Ateş her kelimesini dikkatlice seçti. Erthyo'nun ustasına ne kadar düşkün olduğunu herkes biliyordu, eğer yanlış kelimeler seçerse Erthyo'nun gazabına uğrayabilirlerdi.


''Ustamla mı? Açıkla bakalım.'' Erthyo, ustası ile ilgili olduğunu duyunca gözleri parladı.


''Ustanız son zamanlarda krallıkta ikamet etmekte. Ona en iyi şeyleri servis ettik, şatodaki en iyi odayı verdik ve her istediğini yerine getirdik. Bundan çok memnun olduğunu söyledi. Sonra 2 gün önce birden bir adam ve kadın çıkıp geldi. Sanki hiçlikten çıkmış gibilerdi, birkaç adamamız ona saldırdı, buna Kiozda dahil fakat adam hiç çaba sarf etmeden onların hepsini yere serdi. Büyük bir savaş başlayacağı sırada ustanız geldi ve onun eski bir yakın dostu olduğunu ve kendisinin misafiri olduğunu söyledi. Biz ilk başta ustanızın konuyu dağıtıp, bizi kurtardığını düşünmüştük fakat onla konuşurken ki gülmesi ve neşeli hali iyi bir arkadaşı olduğunu kanıtladı.'' 


Erthyo, Ateşi dikkatlice dinledi. Ustasının arkadaşının geldiğini duyunca hafiften şaşırdı, ancak sadece bu kadardı, Ustasının arkadaşına formaliteden saygı gösterebilirdi fakat onunla ilişkili değildi. Bu yüzden fazla bir tepki vermedi.


''Biz ilk başta bunun size bildirilmesi için çok küçük bir şey olduğunu, zaten yakında öğreneceğinizi bildiğimiz için söylememeye karar verdik. Ancak dün ustanın konutundaki hizmetçiye bir emir vermiş.''


''Ne demiş?'' Erthyo ilgisini çekmişçesine kaşları havaya kalktı.


'' ''Söyleyin, O velet gelip bana saygılarını sunsun, onu burada bekliyorum.'' Demiş.'' 


Bam!


Ateş'in sesi solduğunda, Erthyo'nun oturduğu tahtın, kol kısmı parçalara ayrıldı. Soğuk bir öldürme niyeti Erthyo'dan çıkarak tüm odanın ısısını düşürdü. İçeridekiler sanki karlı bir dağın tepesinde çıplak kalmış gibi hissediyorlardı. 


Tüm Liderler, Erthyo'ya döndüğünde, onun soğuk gözleri ile karşılaştılar. Bedeninden çıkan aura tüm şatoda yankılandı, bir İmparatorun çıkarabileceği asil bir havada yavaşça bedeninden sızdı.


''Kim olduğunu sanıyor ki beni huzuruna çağırıyor? Ustamın iyi bir arkadaşı olabilir fakat hâlâ bana yabancı, güçlü bir İmparator ya da Hükümdar olması fark etmez.'' Erthyo'nun sesi daha da gür çıktı, her kelimesi kulaklarında bir davul gibi çarpıyordu.


''Beni görmek istiyorsa, kendisi benim huzuruma gelecek.'' Erthyo elini salladı.'' Bu sözlerin her kelimesini ona iletin. Bu konu burada son bulmuştur.


Erthyo'nun ustasının iyi bir arkadaşına saygılarını sunması onun için kötü ya da aşağılayıcı bir şey değildi. Her öğrenci bunu yapardı ve kimse bir şey demezdi. En kibirli İmparatorlar bile usta ve arkadaşlarının yanında bir çocuk gibi kalırdı.


Ancak sözleri Erthyo'nun fitilini ateşlemişti. Sanki kendisi ona saygılarını sunmak zorundaymış ve kısıtlı bir zamanı varmış gibi konuşmuştu. Antik İblisin soyuna sahip olan Erthyo böyle bir şeyi kabul edemezdi.


Soyunun kibri kemiklerinin en derininden geliyordu, o bu kibri göstermese bile kibir hâlâ orada bulunuyordu ve salınmayı bekliyordu. Erthyo bu kibri arada bir çıkarsa da bu sefer tamamen patlamıştı.


''Ben... Ben anladım Lordum.'' Ateş Erthyo'dan çıkan İmparator aurası yüzünden sarsılmıştı. Gözlerinde hayranlık kırıntılarıyla başını eğdi ve başka bir konuya geçti.


''Diğer konu, Pylos Dünyasındaki 7 Krallıkla ilgili. Her krallık, 7 temsilcisini Ay Krallığında, 200.Katta topladı. Onlarla görüşmeniz için bir istekte bulundular, sizinle savaş esirleri hakkında pazarlık yapmak istiyorlar.''


Erthyo küçük bir ''hmm'' çekti. Bu iyi bir fırsat olabilirdi, aynı zamanda bir felaket bu yüzden bu işi düzgün bir şekilde ele almalıydı. Ancak şimdi...


''Güç seviyeleri ne?'' Erthyo'nun merak ettiği buydu, eğer yüksek bir seviye ise onlarla görüşmek için inisiyatif alabilir ve biraz daha uykusuz kalmaya göz yumabilirdi. Sonuçta krallığı çok güçsüzdü. 


''Hepsi Bilge seviyede, Ustanızın söylediğine göre bir tanesi Zirve Bilge.'' Ateş konuşurken gözlerinde ''emrinizi verdiğiniz an harekete geçeceğim'' bakışı vardı. 


''Ah öyle mi? ''Erthyo hafif bir iç çekti, derince gerindi ve kimsenin beklemediği birkaç söz söyledi.


''Beklemelerini söyleyin. Uyuyacağım.'' Alev'den başak konu olmadığını onayladıktan sonra derin bir şekilde gerindi. Ağzı esnemekten neredeyse yırtılacak kadar açılmıştı.


Hızlı bir şekilde yürüdü, tam odadan çıkacağı sırada Ateş'in sesini duydu.


''Lordum lütfen bunu tekrar düşünün. Rakiplerimizin gücünü önemsemiyorum fakat arkasındaki oluşumlar çok büyük. Onları oyalarsak bize misilleme yapabilirler.'' 


Erthyo yorgun bir şekilde kafasını eğdi. Ateş'ni endişesini anlayabiliyordu, Ateş sadece krallığı düşünüyordu. Ancak yaptığı bu seçim tarafı onun sinirini bozmadığını söylerse yalan olurdu. Bu adam sadece... kendisine güvenmiyordu.


''Ateş, beni şu ay içinde defalarca sorguladın ve lafıma karşı geldin. Hatta defalarca sorun çıkardın. Ancak buna rağmen sana bir şey yapmadım. Çünkü karşı çıkman bazı sebeplerden dolayıydı ve bunu anlayabiliyorum. Ancak...'' Sesi buz krallığının derinlerindeki bin yıllık buzlar kadar soğudu, az önceki kükremesi bile bu kadar soğuk değildi. ''Bir daha beni sorgularsan ya da kararımı vermiş olmama rağmen sıkıntı çıkarırsan seni acımadan öldürürüm.''


Erthyo'nun önünde kırmızı bir ejderha şekillendi. Ejderha havada süzüldü ve kükredi, güçlü bir ivme ile Ateş'in göğsüne çarptı, onu duvara yapıştırdı. Ateş bu saldırıya karşı sadece kan kusabilmişti.


''Bu sana verdiğim düşük bir ceza. Ancak bir daha olursa o Ejderha kalbini delip geçecek. '' Erthyo sinirle kapıyı arkasından çarptı ve odasından çıkmadan önce son birkaç söz söylemişti.


''Onlara zaten söylemiştim, görüşme ben ne zaman ve nerede istersem orada olacak. Onların tek yapması gereken itaatkarca beklemek.''


Erthyo odadan çıktığında kendine hayretler içinde baktı. Aslında böyle bir şey yapmak istememişti, saldırmak bile istememişti. Ancak bedeni hareket etmese bile, Ateşin Hiddetinin Göstergesindeki birinci vuruş devreye girmiş ve o hareket etmese bile saldırı yapmıştı.


Bunu yapabileceğini bilmiyordu, şu an bile bunu nasıl yapabildiğini anlamamıştı. Kafasında bu şeyi canlandırırken ilerlemeye devam etti.


Erthyo fark etmemişti ki, o hiddetle konuştuğunda Tehlikeli Duruş devreye girmişti. Ortamdaki mana kendisine çekilirken, Erthyo, Ateşe öldürme niyetiyle bakmıştı. Tehlikeli Duruşta onu bir düşman olarak algılamış ve ortamdaki manayı manipüle ederek Erthyo'nun bir saldırı yapmasını sağlamıştı.


Tehlikeli Duruş bu ve bunun gibi bir sürü özelliğe sahipti. Ancak bu tamamen başka zamanın konusuydu.


**


Erthyo yatak odasına ulaştığında üstünü hızlıca değiştirdi, rahat bir gece kıyafeti giydi ve kendini yatağa attı.


Yatağın her zaman gizemli bir özelliği olmuştu, birisi yorgunsa yatağa yattığında mıknatıs görevi görürdü ve yatan kişiyi oradan kaldırmak çok zorlaşırdı. Erthyo'nun 15 günlük eğitimindeki yorgunluğu devreye girdiğinde, yatağa kafasını koyduğu anda gözlerini açmak işkence gibi gelmişti. Öyle bir niyeti olmadığı içinde kendisini yatağın yumuşak kollarına bırakmış ve uykuya dalmıştı.


O böyle uykuya dalarken, yüzünde güzel bir gülümseme vardı. Gülümse kalbinin en derinlerinden geliyordu. Buradan Erthyo'nun kendini ne kadar tuttuğu ve ne kadar yorgun olduğu anlaşılabiliyordu. 


Yorgun kasları sonunda gevşemiş, sürekli tetikte olan altıncı hissi derin bir sessizliğe gömülmüştü. Aurası yavaşça bedeniyle bir bütün olurken, derinlere işleyen yetenekler kendini pekiştirmeye devam ediyordu.


Uyku adaptasyonu sağlayan önemli bir parçaydı. Yüksek seviyeli insanlar genelde uykuya ihtiyacı olmadan yıllarca ayakta kalabilseler de, hepsi boğucu bir eğitimin sonunda , deneyimlerini özümsedikten sonra uyurdu. Böylelikle beden yeni şeylere bedeni adapte eder ve kullanımını kolaylaştırırdı. Bu yüksek seviyelerin bile anlayamadığı büyük bir sırdı.


**


Şatonun başka bir kenarında bir bahçe vardı. Bahçe büyüleyici çiçekler ve bitkiler ile donatılmıştı, her bitki taze bir şekilde, güzel kokular yaymaktaydı. Ayrıca bitkilerden yeni tomurcukların çıktığını herhangi biri görebilirdi.


Bu bitkilerin her biri özel bitkilerdi, değişik tarzları olsa da ortak bir yönleri vardı. Hepsi kılıç bitkisi idi.


Kılıç Bitkileri özellikle kılıç yolunda gidenler tarafından seçilen bitkilerdi. Doğal olarak yetişirler ve doğal bir kılıç niyeti yayarlardı. Buna sahip olan kişi zamanla bir anlayış kazanabilir ya da aydınlanma yaşayabilirdi. Bu yüzden kılıç aileleri, kılıç tarikatları ve okulları bu bitkiler nerede çıkarsa satın alıyordu. En düşük seviyelisini bile.


Ancak şu anda bu bahçe bu bitkiler ile doluydu. Bu da burada yaşayan kişinin ne kadar güçlü ve nüfuslu bir kişi olduğunu gösteriyordu.


Bu bitkilerin arasında, ağaçtan oyulmuş bir masa ve üç sandalye vardı. Üç sandalyede de birisi oturmaktaydı.


Bu sandalyelerden bir tanesinde Erthyo'nun ustası, Evrenin Kılıcını ona öğreten usta Bistora Pitti vardı.


Bu bahçe aslında onun şahsi uzaysal alanıydı. Buraya bir süre öğrencisinin ilerleyişini nasıl gideceğini görmek için gelmişti. Ancak kendi eğitimini unutmamış ve uzaysal alanını buraya taşımıştı.


Onun karşısında bir erkek ve kadın çifti vardı.


Erkek siyah uzun saçlı bir adamdı. Saçları omuzlarından dökülüyordu.  Suratı bir bıçak ile oyulmuş gibi keskin ve erkeksiydi, gözleri bir kartal gibi keskindi. Siyah gözleri sonsuz uzay kadar derin ve gizemliydi. Üstüne giydiği cübbe, vücudunu göstermese de, oturganlığı iyi bir yapısı olduğunu gösteriyordu.


Bu adamın etrafında ise ruh enerjisinden farklı bir saydam enerji vardı. Onun aurasını saklıyor ve içeri gönderiyor, aynı zamanda sürekli tekrar ediyordu. Sanki adam burada bile bir eğitim yapıyor gibiydi.


Adamın yanındaki kadın çok güzel biriydi. Narin gözleri, siyah saçları ile aynı renkteydi, yumuşak bir kalem gibi çizilmiş kaşları, gözlerini üstünde durarak onun bakışlarını saflaştırıyordu. Teni bir bebek kadar temiz ve narinken, bir süt kadar beyaz ve saf idi. Ayrıca etrafa hiçbir aura yaymıyordu. Tek bir güç izi bile etrafta yoktu, ancak bu kadar kılıç niyetinin olduğu yerde rahatça durabilmesi onun normal biri olmadığını gösteriyordu.


Bu kişiler ahenkle konuşuyordu. Pitti onlarla konuşurken arada gülüyor, kız ağzını kapatarak kıkırdıyordu. Erkek ise nazikçe gülümseyerek onlara eşlik ediyordu.


Burada bir ressam olsaydı ve bu sahneyi bir tabloya çizseydi, bu onun baş yapıtı olur ve hayatı boyunca başka bir resim çizmezdi. Tablonun ismi ise ''Ölümlü Alemde Üç Göksel'' olurdu.


Üçlü konuşmaya devam ederken bir hizmetçi içeri girdi ve Pitti'nin önünde saygıyla eğilerek söze girmeyi bekledi.


''Konuşabilirsin.'' Pitti önündeki çayı yudumlarken sesi sakindi. Hiçbir şey onu rahatsız edemezmiş gibiydi.


''Lordumuza isteğinizi ilettik.''  Hizmetçi sözlerine devam edemeden, erkeksi bir kahkaha onun sözlerini kesti.


''Haha, O velet kesinlikle kabul etmiş olmalı. Benden eğitim almak herkese nasip değildir. Bir kere ona bilgilerimi verince, senden ayrılıp benim öğrencim olmak için yalvaracaktır.'' Adam çok soylu ve beyefendi gibi gözükmesine rağmen, Pitti ile konuşurken onun öğrenisini çalmak istediğini geri tutmamıştı. Bunu söylerken de kışkırtıcı bir gülümsemesi vardı.


''Oh, Öyle mi? Ben senin eğitimlerini gördüm, o kadar da ahım şahım bir şey değil. Tam Kas Beyinli Kahramana göre bir eğitim türü.'' Pitti acımasızca adama konuşmuştu. İkili birbirlerine hakaret etse veya laf atsa da sözlerinin sonunda dost gülümsemeler ikilinin yüzünde ortaya çıkmıştı.


''Fufu... Hadi dinleyelim ne cevap vermiş.'' Kadın sonbahar esintisi gibi olan bir sesle konuştu. Sesi ikiliyinin arasındaki kıvılcımları dağıtmıştı.


Hizmetçi sıranın kendine geldiğini görünce saygıyla devam etti.


''İsteğinizi duyunca, ''Kim olduğunu sanıyor ki beni huzuruna çağırıyor? Ustamın iyi bir arkadaşı olabilir fakat hala bana yabancı, güçlü bir İmparator ya da Hükümdar olması fark etmez.'' dedi. Ayrıca eğer onunla görüşmek istiyorsanız sizin huzuruna gelmeniz gerektiğini söyledi. Sonrada uyumaya gitti.''


Puuuuuu!!


''Haha...HAHAHAHAHAHA!!!'' Pitti ilk kelimeleri duyunca hafifçe kaşlarını çatmış ve onu kınarmış gibi kafasını sallamıştı. Ancak aslında öğrencisinin tutumundan çok memnundu. Son kelimeleri duyunca sonunda duramamış ve ağzındaki tüm çayı karşısındaki adamın suratına püskürtmüştü. Kahkahasını tutamamış ve hunharca gülmeye başlamıştı.


''Ne diyorsun? Onu öğrencin yapmak istemiyor muydun? Azcık boyun eğmek ve öğrencimin huzuruna gitmek senin için çok bir şey olmamalı değil mi? Hahahi, Senin eğitimin almak için bir sürü kişi sıraya girebilir fakat benim öğrencimin gözünde uykudan daha değersizsin.'' Pitti küçümseyerek konuştu. Onla alay etme fırsatını kaçırmak, hayatının en büyük hatası olacakmış gibi gözünün yaşına bakmadan dalga geçiyordu.


Pat!


Bam!


Adam oturduğu koltuğu tek vuruşuyla, toz haline getirdi. Kara çizgiler suratında ortaya çıkmıştı. Tam patlayacağı sırada yanındaki kadın hafifçe öksürmüştü. Adam hafifçe titredi ve elini sallamasıyla yeni bir sandalye oluşturdu ve hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam etti.


''Çok iyi, kibirli kişiler en sevdiğim türdür. Onları ezmek ve kibrini yok etmekte üstüme yoktu. Hey Pitti, Ölüm Eğitimine girmesinde bir sıkıntı yok değil mi?'' Sözleri son derece doğaldı, burada normal biri olsaydı, bu ölüm eğitiminin sadece çok sıkı bir eğitimden dolayı böyle bir isim aldığını düşünürdü.


Ancak bu adamın öğrencileri burada olsaydı, bu kelimeleri duydukları anda oradan kaçarlardı. Arkalarına bile dönmez, hocaları ne emrederse emretsin, koşmaya devam ederlerdi. Bazıları birkaç krallıkla ölümüne savaşa girer, birileri sırf kaçmak için bir sürü kişi ile savaşırdı.


Bu ''Ölüm Eğitimi'' 'nin ne kadar kötü olduğunu gösteriyordu.


''Tabii. Bu ona da yaracaktır. Ancak seni uyarayım. O çocuğun damarına basma, onu izlediğim bu birkaç günde damarına basan kimse iyi bir sona kavuşmadı. Sana benden dolayı ne şimdi ne ileride zarar vermeyecektir, gene de dikkat etmen önemli.''


Adam küçük bir homurtu çıkardı. Homurtusu burnundan havanın çıkmasına neden oldu ve bu hava önündeki masaya çarparak masada derin bir delik oluşturdu.


''Merak etme, ben hallederim. Sen sadece bana sinirimi atmam için bu eğitimin derecesini biraz arttırmam için izin ver yeter.'' 


''Hmm...'' Pitti sakalını okşadı. Kafasını onaylarcasına salladı.


''Pekala izin veriyorum. Bu ona da yarayacaktır.''


İkili burada çok normalmiş gibi konuşmasına rağmen, Siyahlı adamın öğrencileri derecenin arttırılacağını duyduklarında, gözyaşlarıyla bir bebek gibi ağlayarak, merhamet etmesini isteyeceklerdi. Bu derecedeki birkaç aslında cehennemin başka bir katmanının üstüne gelmesi ile anlatılabilirdi. Ancak bu ikisi sanki ağırlığı çok az arttırmaktan bahsediyordu.


Bu sırada derin uykuda olan Erthyo hapşurdu. Burnunu hafifçe kaşıdı ve derin uykusunda uyumaya devam etti. Bugün ki terslenmesinin ona ne kadar sorun açacağından hiçbir haberi yoktu.











Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46894 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr