Erthyo ilk olarak Ay Ülkesinden başlamaya karar verdi.
Bunun özel iki sebebi vardı. İlki Erthyo için en düşük beklenti hissettiği ülkeydi, pek özel bir mirasları olduğunu duymamıştı, ayrıca arkasındaki hikayeyi de bilmiyordu. Bu yüzden pek yüksek beklentileri yoktu.
İkincisi de bu ilki ile ilgiliydi; bilinmezlik. Ay Ülkesinin arkasındaki hikâyeyi bilmiyordu. Ancak bilmemesi olmayacağı anlamına gelmiyordu. Belki de arkasında büyük bir hikâye olabilirdi.
''Genelde böyle şeyler sayesinde büyük miraslar elde eden kişiler yok mu? '' Erthyo'nun beklentisi bu düşüncelerle arttı. Ruhunu depolama yüzüğüne gönderdi.
Prenses Francesca ve iki kahramanın yüzükleri sırayla açıldı, içindeki görüntü Erthyo'nun zihnine yansıdı.
Francesca'nın depolama yüzüğünde tomar kağıtlar bulunuyordu. Erthyo bunlara baktığında üstünde '' Ay Ülkesi Siyasi Çarpışma '' vb. gibi bir sürü Ay Ülkesi ile ilgili şeyler bulunuyordu. Erthyo bunları düşünmeden Ateşe fırlattı ve onları babasına iletmesini istedi.
Ancak bir tanesi dışında. Üstünde kırmızı renklerle mühürlü bir belge vardı. Bu belge özellikle açılması zor bir kristal kutunun içinde bulunuyordu. Erthyo ruhu ile araştırdığında derin bir nefes verdi.
Bu belge yüzlerce tuzak büyüsü ile kâplanmıştı, bir tanesini tetiklemek diğerlerini de tetikleyecekti. Ayrıca bu tuzak büyülerinin hiçbiri Bilge seviyesinden düşük değildi. Hatta bazıları Büyük Bilge seviyeliydi.
Eğer normal bir şey olsaydı, mesela bu kağıdın üstünde hiçbir şey yazmasaydı. Erthyo bunu Aleve verir ve araştırmalarını isterdi. Fakat bunun üstünde yazan şeyler kendini oldukça ilgilendiriyordu.
[6 Ülke Güç Sistemi]
Bu kâğıt parçası Erthyo için bir hazineye eş değerdi. Altı Ülkenin hepsi ile resmen düşmandı, Mira yanında olsa bile bu değişmezdi.
Erthyo Mira'yı Azize olmaktan caydırmış ve kılıç yoluna sokmuştu. Mira bunu zaten istemesi, gizlice eğitim görmesi fark etmezdi, Erthyo bunu tetiklemiş olan en büyük etken idi. Eğer Erthyo karışmasaydı, belki de Mira Azize olarak yoluna devam edecekti.
Ancak Erthyo devreye girmişti. Onların gelecekteki en büyük desteklerini yok etmişti, belki Mira gelecekte bir Kılıç Ustası olacaktı ve onların en büyük destek sütunları haline gelecekti ancak yine de Azizeliği sicilinde bir leke olarak kalacaktı. Belki de gelecekteki en büyük engeli bu unvan olacaktı.
Kralları bunu nasıl kabul edebilirdi. Bu lekeyi temizlemek için, lekenin ortaya çıkışındaki en büyük etken olan Erthyo'yu ortadan kaldırması gerekecekti.
Ancak bunu gelecekte düşünmesi gerekiyordu. Ve bu kâğıt parçası gelecekte atacağı adımları hesaplamasındaki en önemli şey olabilirdi.
Erthyo depolama yüzüğünde özellikle görebileceği bir yere koydu.
Tomarların dışında, kâğıt ve tomarların olduğu başka bir yer daha vardı. Ancak bu tomarlar içinde çeşitli mühür desenleri ve kullanışları bulunduruyordu. Belirli bir miktar para, birkaç hap, birkaç iksir ve son olarak birkaç kadın kıyafeti vardı.
2 Kahramanında bundan pek farklı bir şeyi yoktu. Kullandıkları silah sanatlarından kitaplar, biraz para ve kıyafetler. En son olarak birkaç hap vardı.
Erthyo Büyü Ülkesi Prensesi Scarlett'in depolama yüzüğüne gelesiye kadar bu böyle devam etti. Erthyo kaşlarını çattı ve düşündü.
''Bunlar biraz fazla fakir değil mi? Siz prenses ve kahramanlarsınız elinizde değerli şeyler olmalı ve onları bana sunmalıydınız. Neden hiçbir şeyiniz yok? 1 milyon altın zar zor denkledim. Bu Ülkeler düşündüğümden daha kötü durumda olabilir mi? Aslında şimdi onlara biraz acıdım. ''
Eğer sözlerinin hedeflediği kişiler bunları duysa kan kusarlardı. Ona kendilerini tanımadıklarını ve hayatlarının nasıl geçtiğini bilmediği için yakarırlar ve onun derisini yüzmek için birleşik bir saldırı yaparlardı.
Krallıklar yetiştirdikleri prens, prenses ve kahramanlara para yardımı dışında bir yardım yapmazlardı. Onları belirli bir yaşa kadar eğitirler, sonra akademiye gönderir ve onlara bir daha dokunmazlardı. Taht için savaşlar bile kişinin kendi himayesindeki insanlar ve kendi güçleri ile yapılırdı.
Kahramanlar biraz istisna idi. Mana bulunmayan bir dünyadan gelen insanlar, mesele Dünya gibi, bu dünya hakkında hiçbir şey bilmedikleri için onlara belirli bir zaman kadar yardım ve eğitim verirlerdi. Sonunda onları da eğitim için akademiye yollar ve kendi hallerine bırakırlardı.
Tabii sonuçta onlar yine de prens, prenses ve kahramanlardı. Biraz ayrımcılık yapılabilirdi, fakat genelde kendi emekleri ile yükselirlerdi.
Böyle bir bakış açısı ile bu kadar şeyi almaları bile çok iyi bir şeydi.
Ülke ile ilgili belgelerde onların bir prens ve prenses olmalarından dolayı, bazı zamanlarda ülkenin işlerine hallederek katkı sağlamaları içindi.
Erthyo Scarlett'in depolama yüzüğünü açarken, içindeki o beklenti alevleri sönmüştü. Asık bir suratla ruhunu depolama yüzüğüne gönderdi ve içini araştırdı.
Beklediği gibi onun da belirli bir miktar parası vardı fakat bu para öncekilerin katlarca fazlası olan 600.000 Altın idi.
İnce kıyafetler ve birkaç büyü kitabı da vardı. Erthyo'nun işine yarayabilecek herhangi bir şey yoktu.
'' Hm? Bu da ne? '' Erthyo tam ruhunu geri çekecek iken depolama yüzüğündeki uzayın titrediğini hissetti. Ancak o kadar küçük bir titremeydi ki, kişi hassas hislere sahip değilse bunu fark edemezdi.
Erthyo ruhunu yavaşça depolama yüzüğünün derinlerine gönderdi. Derinlere inerken ruhunu katmanlarca sıkı korumaya aldı, en dış yüzeyini mana, onun üstünü ise turuncu inat enerjisi ile kapladı.
Bu kadar ihtiyatlı yaklaşma sebebi, titremeyi hissettiğinde içinde de bir şeylerin titrediğini hissetmesiydi. Sanki bir şey, bu titreşim ile birleşmek istiyordu. Ancak Erthyo biliyordu ki eğer içindeki şeyin gitmesine izin verirse bu bir birleşme olmazdı. Onun içindeki şey yutulacaktı. Açıkça hissetmişti, içindeki şey ondan daha güçsüzdü.
Erthyo ilerlemeye devam ederken bir titreşim daha ortaya çıktı. Bu titreşim öncekinden daha belirgindi. Erthyo doğru yolda gittiğini anlayınca hızını biraz daha arttırdı.
Dup!
Dup! Beş dakikalık ilerlemenin sonunda Erthyo kalp atışı benzeri bir ses duydu. Bu ses ortamdaki uzayı titretiyor ve bozuyordu. Uzay bunu durdurabilecek hiçbir girişimde bulunmuyordu, sadece bozulan uzayı düzeltmek için harekete geçiyordu.
Erthyo nasıl olduğunu bilmiyordu fakat uzayın bu titreşimden korktuğunu hissedebiliyordu. Erthyo ruhunu ilerletmeye devam etti.
4 Dağlık yolu boydan boya dolaşma süresi boyunca ilerledikten sonra hedefine ulaştığını gördü.
Önünde bir... kâğıt parçası vardı?
''Kâğıt parçası mı? Bu mu uzayda titreşime neden oluyor? ''
Kâğıt parçası ne eski ne yeni idi. Ancak Erthyo ondan yayılan geçmiş zaman aurasını hissedebiliyordu. Bu da o kâğıt parçasının ne kadar eski olduğunu gösteriyordu. Kâğıt parçası bilmediği bir maddeden yapılmıştı.
Aslında kâğıt parçası, kâğıt denemeyecek kadar ince, taş denemeyecek kadar kalın ve sert görünüyordu. Tam ortasında ve garip bir maddeydi.
Erthyo kâğıt parçasının üstünde birkaç çizgi gördü. Biraz daha yaklaştığında bunların garip birkaç şekil olduğunu fark etti.
Kâğıt parçasının tam ortasında dik bir çizgi vardı. Yer ile göğü tutan dev bir sütuna benziyordu. Ayrıca yanlarında Erthyo'nun anlayamadığı bir sürü küçük kelimeler vardı.
Kelimelere odaklanmaya çalıştığında, sanki bunu fark etmişler gibi kelimeler daha da bulanıklaştı. Ayrıca gözleriyle ona bakmaya devam ettikçe kafasının döndüğünü fark etti, manası bile giderek azaldı ve bedenini terk etti.
'' Ne? '' Bu fenomen çok garipti, manası sadece bakmasıyla azalmaya başlamıştı. Bedenini terk eden mana kelimelere uçtu ve içlerine yerleşti.
'' Klara bunun ne olduğunu biliyor musun? '' Erthyo başka çaresi kalmadığı için Klaraya sormaya karar verdi. Hakikatin gözünü kullanıp bunları incelemek istemişti fakat tam hakikatin gözünü aktifleştirecek iken tehlike hissî devreye girmişti, büyük savaş davulları gibi bir ses kulaklarında yankılandı.
Erthyo bunun ne olduğunu anlaması için çok zeki olmasına gerek yoktu. Anında ne demek istediğini anlamıştı; eğer gözünü devreye sokarsan, önce gözlerini kaybedersin, fazla bilgiden dolayı kafan patlar.
Bu yüzden hiçbir harekette bulunmadı. Direkt Klaraya sormaya karar verdi.
[ Bilmiyorum. Cidden çok garip, ancak bu harflerin yasalar olduğunu biliyorum. Şu devasa çizginin ne olduğunu bilmiyorum. Böyle yasa eşyalarında genelde hiçbir şekil olmaz. Garip.]
[ Mana olayını fazla kafaya takma, gözlerin bu yasalara bakmak için yeterli değil. Manan gözlerini kaybetmemen için kendini koruma sistemini başlattı ve gözlerini sürekli koruyor. Dibine girsen bile sahip olduğun mana ile birkaç dakika dayanabilmen gerekiyor. Yani korkmadan ilerleyebilirsin. ]
[ Ayrıca hissettiğin o tehdit, beyninin dayanma gücünün bu yasalardaki gerçekleri anlamak için yeterli olmamasından dolayı kaynaklanıyor, vücudunda bunu destekleyebilecek kadar güçlü değil. Güçlenmeden ya da Hakikatin Gözü evrim geçirmeden o yeteneği kullanmamanı öneririm. Yoksa kafan patlayarak ölürsün. ]
Erthyo uyarılara kafasını salladı ve yaklaşmaya başladı. Biraz daha yaklaştığında, sütundan yayılan, engin ve evrensel aurayı hissetti. Yer ve göğün özünden oluşmuş gibiydi, sanki tüm elementler, canlılar ve yapılar onun altındaymış gibi hissettiriyordu. Ayrıca evrenin başlangıcından beri var olmuş gibiydi, tüm evren ve canlılar bu sütunun orada durması sayesinde hayatta kalıyormuş gibiydi.
Ancak tehditkar değildi. Baskıcıydı, Erthyo'nun nefes almasını bile zorlaştıracak kadar baskıcıydı, tamamen farklı bir var oluşdaymış gibiydi. Ancak Erthyo herhangi bir tehdit hissetmedi.
Erthyo biraz daha yaklaştığında uzay titredi, Erthyo'nun zorla bastırdığı iç titremesi tekrar devreye girdi. Sonunda içinde neyin titrediğini fark edebilmişti.
Büyü Çemberi Titriyordu!
''Hm? Büyü çemberim neden titriyor? Yıldırım ne oluyor?'' Erthyo büyü çemberinde ikamet eden Yıldırım Alevi Esintisi Kuşuna sordu.
''E... Efendim, Ben de bilmiyorum fakat o şeye yaklaştığınız zaman büyü çemberi ona uçacak gibi oluyor, eğer daha fazla yaklaşırsanız kontrolünü kaybedeceğim. '' Esinti Kuşunun sesi aciliyet ve korku doluydu.
Erthyo ilerlemeyi durdurdu.
'' Kontrol edebilir misin? '' Erthyo'nun bunu sormasının nedeni, olan olaylardan sonra bu kağıda karşı çok büyük bir istek duymaya başlamasıydı. Sadece bu büyü çemberi titremesi bile çok büyük bir silah haline gelebilirdi. Savaşın doruk noktasında bunun ortaya çıkması rakibinin dikkatini dağıtabilir ve savaşı kazanabilirdi.
Bu çok büyük bir kozdu.
''Üzgünüm efendim. Yapamam. Ben ne kadar uğraşırsam uğraşayım, eğer siz büyü çemberi üzerindeki kontrolünüzü arttırmazsanız ona yaklaşamayız. Yoksa büyü çemberi ile ben de çekileceğim.''
''O zaman şimdilik durmam gerekiyor. Seni kaybetmek istemem.'' Erthyo hayal kırıklığı ile iç çekti. Ruhunu çekti ve depolama yüzüğünden çıktı.
''İçlerinden en geniş alana sahip olan bu.'' Erthyo Scarlett'in depolama yüzüğünü aldı ve kendi depolama yüzüğü ile değiştirdi.
Tüm eşyalarını depolama yüzüğüne taşıdı fakat özellikle kağıdın bulunduğu yerin tam zıt kısmına yerleştirdi. Kendi depolama yüzüğüyle beraber diğer depolama yüzüklerini ise önüne koydu.
''Tüm eşyalar burada, istediğinizi seçin. Bunlar benim işime yaramıyor. Buradaki depolama yüzüklerinden istediğinizi seçebilirsiniz. ''
Kızların hiçbiri kendini tutmadı. Mira üstündeki kılıç gerçeklerinden dolayı mor depolama yüzüğünü seçti, Hiori hoşuna gittiğinden dolayı, suikastçının siyah depolama yüzüğünü, Ermy toka yapabileceği için kumaş depolama yüzüğünü, İreny sade şeyleri sevdiği için ve üstünde büyük bir doğa elementi yaydığı için Kiralyum yüzüğünü seçti. Ateş ise kırmızı depolama yüzüğünü aldı.
Biraz ısrar sonucunda sarı bir depolama yüzüğünü Elizabeth, kılıç niyeti yayan depolama yüzüğünü de Sakura aldı.
Erthyo ellerini çırptı. Masanın üstünde bir sürü kitap ve eşya kalmıştı. Bir hizmetçiyi çağırdı.
''4 Lideri çağır, buraya gelsinler ve istediklerini alsınlar. Kalanları hak edenlere dağıtın.'' Erthyo hizmetçiyle konuşmasını bitirdiğinde bir süredir kendine bakmakta olan Aleve döndü.
''Sorun ne? Bir şey mi söylemek istiyorsun?'' Yüzünde rahatlatıcı bir gülümseme ile konuştu.
''Şey, Lordum, bildiğiniz gibi ben bugün akşam bana verdiğiniz görev için yola çıkacağım. Ancak aynı zamanda 7 Krallığın temsilcilerini ben karşılamıştım ve benim onlara zamanı söylemememi bekliyorlar. Biliyorum siz ne zaman isterseniz o zaman görüşecekler fakat gitmeden önce en azından onlara zamanı bildirmek isterim. Aklınızda belirli bir süre var mı?'' Alev özellikle kelimelerini düzgün seçti. Babasının söylediği yersiz kelimelerden sonra Erthyo'nun nasıl patladığını görmüştü ve bu onun kalbinde bir korku tutamı oluşturmuştu. Bu yüzden Erthyo'yu kışkırtmayacak şekilde konuşmak için özen gösterdi.
Ancak Erthyo bunu nasıl anlamazdı. Buruk bir şekilde güldü ve çenesini ovdu.
''Hiç boş zamanım yok. Sheshhh... Söyle onlara, onlarla yarın görüşeceğim. Tam zaman belli değil. Senin beklemene gerek yok, bunu onlara söyledikten sonra gidebilirsin. Eğer başarılı geri dönersen, başarına göre bir ödül alacaksın. Önceki verdiğim sözle 2 ödülün olacak.'' Erthyo kızı başını okşadı. Kendi yanında bu kadar gergin olmaması için nazik bir tonda konuştu.
Alev'in üstündeki gerginlik bu hareketlerle silinip gitmişti. Kafasını kırmızı bir suratla salladı ve küçük bir ses çıkardı.
''Tamam.''
Che, Che,
Erthyo kızla ilgilenirken çok ilginç bir ses duydu. Kulaklarını kabarttı ve sesin geldiği yöndeki fısıltıları dinledi.
''Ona karşı çok nazik.'' Bu soğuk ses, Hioriye aitti. Sesinden öldürme niyeti sızıyordu.
''Acaba bu kadar nazik olması için ne yöntemler kullandı.'' Genelde nazik ve sevecen Ermy'nin bile kemik dondurucu bir ses tonu vardı.
Ancak en şaşırtıcı kısım bu değildi, en şaşırtıcı kısım bu konuşmaya İreny'nin de katılmış olmasıydı.
''Belki de kendini acındıran kadınlardan hoşlanıyordur. Çat'' Erthyo arkasına bakmasa da, ısırarak kırdığı tırnağının sesini duymuştu.
''Ahah... Ahahahaha..'' Erthyo beceriksizce güldü ve elini çekti. Hızlı adımlarla odanın kapısına ulaştı ve bağırdı.
''Ben gidiyorum, biraz kafa dinlemek için şehirde gezeceğim. Siz istediğinizi yapın.'' Erthyo hızını arttırdı ve arkasında ardıl görüntüler bırakarak Şatoyu terk etti.
Anca birkaç sokak sonunda durdu. Sırtı soğuk terlerden dolayı sırılsıklam olmuştu, Omurgasındaki soğuk ürpertiyi hâlâ hissedebiliyordu. Gergin zihnini yatıştırmak için derin nefes aldı.
''Fuu.... Kadınlar.... Kadınlar çok korkunç.'' Hedef Erthyo olmasa bile, Erthyo bakışlarından dolayı ürpermişti.
''Ah...'' Hedef kendisi değildi fakat hedeflerini odada onlarla yalnız bırakmıştı.
Arkasını döndü fakat şatodan yükselen büyük soğukluğu hissedince tereddüt etmeden tekrar döndü ve biraz daha uzaklaştı.
''Kadınlar fazla korkunç. Üzgünüm Alev, seni bırakmak zorundayım. Eğer bir dahaki görüşmemizde canlı halde kalabilirsen sana 3 ödül vereceğim''
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..