171. Bölüm: Yaklaşmak için Eşya Kullanmak

avatar
1242 10

İnatçı Yükselen - 171. Bölüm: Yaklaşmak için Eşya Kullanmak


Odanın kapısı açıldı ve içeri kadınlar girmeye başladı. Her biri farklı bir ülkeleri yıkıcı güzellikti. Hepsinden farklı bir hava yayıyordu, ciddi ve mesafeli, sevimli ve hınzır, istikrarlı ve sakin, buz gibi soğuk ve ölümcül, adil ve parlak, kutsal ışıkla yıkanmış gibi ve bir erik çiçeği kadar güzel ve hoş, bir ateş kadar sıcak fakat yakıcı idi.


Erthyo bu gelenlere baktı ve hepsinin ilerleme yaşadığını gördü. Mira, kılıçta ve yumuşak-sert yasasında ilerleme yapmıştı. Bakışları bir kılıç kadar keskindi, görenlerin gözlerine iğneler batıyor gibi hissettiriyordu. 


Ermy, yaydan çıkmayı bekleyen bir ok gibiydi, duruşu her zaman istikrarlı ve hazırdı. Eğer bir hamle olursa arkasındaki yaya hareket edecek ve saldırıya geçecekmiş gibiydi.


İrenyde onun gibiydi fakat ondan farklıydı. O çok durgundu, ondan herhangi bir tehlike hîssî alamazdınız fakat gözünüzü ondan ayırdığınızda orada bir tehlike olduğunu algılardınız.


Hiori'nin gözlerindeki öldürme niyeti ve soğukluk artmıştı. Etrafa bakarken tüm yaşamları biçilecek bir ot gibi görmeye başlamıştı. Her adımı sessiz, her kalp atışı neredeyse duyulmazdı. Hareketleri gölgelerle ahenkli bir dans içinde gibiydi.


Elizabeth fazla ilerleme kaydetmemişti güç olarak. Onun ilerleyişi kutsal ışıkta olmuştu, daha yoğun ve kutsal hale gelmişti.


Sakura, bir katana kadar keskin ve hızlı bir auraya sahipti. Ancak bu katananın ucunun birazı kınına girmişti. Erthyo biraz daha ilerlerse bu aurayı bir katana olarak kullanabileceğini biliyordu.


Ateş ise garip bir ilerleme kat etmişti. Saçlarındaki ateş ne daha yoğun bir sıcaklığa ne de daha yakıcı bir sıcaklığa erişmişti. Eriştiği şey değişimdi. Yakıcılıktan, sıcaklığa, ardından kemik donduran bir soğukluğa geçiyordu. Şimdilik sadece bu kadar olsa da Erthyo önünde sınırsız bir gelecek olduğunu görebiliyordu.


Bu kadınların hepsi Erthyo'ya bakınca, yaydıkları hava değişti. Sıcak ve sevecen hale geldi, en soğukları Hiorinin gözlerinde aşk vardı. Ona bakarken gözlerindeki sevinç ve hafif kızarıklık bunu gösteriyordu.


Erthyo kızları önündeki masaya davet etmek için elini açtı ve önünü gösterdi. Yüzünde sıcak bir gülümseme vardı.


Kızlar yerlerine oturdu ve önlerindeki malzemelere şaşkınca bakmaya başladı. 


Ardından bir hizmetçi odaya girdi. Erthyo'ya kızarmış ekmek arası malzemelerle yapılmış iki sandviç ve çay verdi ve eğilerek odadan çıktı.


Chomp! Chomp! Gulp!


Erthyo sandviçin birini birkaç ısırıkta yuttu. Çaydan büyük bir yudum aldı ve ikinci tosta saldırdı. Onu da birkaç ısırıkta yedikten sonra çayı bitirdi, tatmin olmuş bir yüz ifadesi ile elini masaya attı.


Tink! Tink! Tink!


Erthyo yumuşak kılıca ve birkaç ruh eşyasına fiske attı, ayrıca tek yanda kalan kapkara bir depolama yüzüğüne de vurdu.


Bu depolama yüzüğü, Lii ve Gözcü'nün, Bilge seviye suikastçıdan aldıkları depolama yüzüğüydü. Kendisi suikastçı birliğinin lideriydi, bu birlik ise Tüccar Krallığında 3 Suikastçı birliğinden biriydi. Ancak artık iki tane kalmıştı.


Erthyo ise bu gibi arka plana sahip bir adam tarafından takılan depolama yüzüğüne tekrar bakmadan fiske atmış ve onu Hioriye göndermişti.


''Bu kılıç ve ruh eşyaları senindir Mira. İstediğin gibi kullanabilirsin, benim pek işime yaramıyor. Bu da senin Hiori, aynı şekilde bu da benim işime yaramıyor.'' Yalan söylemiyordu, kılıç güzel bir kalitede olsa da Erthyo böyle yumuşak bir kılıcı istese de kullanamazdı. Yıllarca eğitim alması gerekirdi ve gücü çarpıcı bir biçimde düşerdi.


Depolama yüzüğü ise onun için daha değersizdi. Erthyo bir suikastçı değildi, işlerini karanlıktan halledebilirdi fakat bunun için başkalarını kullanırdı. Kendisi işini yüzeyde yapardı, birisine hakaret edecekse suratına ederdi, birisini öldürecekse herkesin önünde öldürürdü. Bunları laflarını dolandırarak ya da gölgelerden yapmazdı. Yapamayacağından değildi, sadece yapmak istemiyordu.


Bu yüzden suikastçılık ile ilgili her şeyi Hioriye vermeye karar verdi. 


İki kız ilk başta şaşırdı fakat tek bir kelime etmediler. Bu kadar yakın bir ilişkileri varken gereksiz ''teşekkürler'' kelimesi aralarını açardı. Minnettarlıklarını hareketleri ile göstermek daha iyiydi.


Erthyo biraz düşündü ve birkaç fiske daha attı. Kristallerden ateş ile ilgili olanlardan, en düşüğü de dahil hepsini Ateş'in önüne gitti. Ardından, iyi bir yay ve ok yapmak için olan malzemeleri, rüzgar ve doğa elementlerini eşit bir şekilde Ermy ve İreny'nin önüne gönderdi.


''Eğer istediğiniz bir şey varsa, hepsini açmamı bekleyin. Sonra daha fazlasını alırsınız.'' Erthyo birkaç tane daha hareket yaptı ve birkaç eşya Elizabeth ve Sakura'nın önüne gitti.


''Eh?'' İki kız şaşırdı. Normalde bu kadar büyük bir hasattan bir parça bile alma hakları yoktu. Ne savaşmak için orada idiler ne de onlara yardım etmişlerdi. Aslında buraya bile bencil istekleri ile gelmiş ve daha fazlasını talep etmişlerdi. Sakura Antik İblis gibi mükemmel bir ustadan eğitim bile almıştı. 


Ancak Erthyo onlara daha fazlasını veriyordu. İki kız mahçup hissetmekten kendini alamadı.


''Fazla bir şey değiller fakat asla müttefiklerime karşı cimri değilimdir. Zaten bunlara ihtiyacımda yok. Alabilirsiniz.'' Erthyo masum ve cömert bir şekilde gülümsedi. Dostları için her şeyi yapabilecek bir insan gibi duruyordu.


İki kız hafiften etkilendi, fakat dişlerini sıkarak önündeki eşyaları ittiler.


''Erthyo-san ne kadar istesem de bunları kabul edemem. Buraya geldiğimden beri zaten çok iyi karşılanıyorum. Bu yüzden daha fazla şey alırsam bu beni çok mahcup edecek.''


''Bunlar güzel eşyalar fakat alamam. Size hiçbir yardımda bulunmadım.''


İki kız katı bir şekilde reddetti. Sonuçta geldiklerinden beri tek yaptıkları bir şeyler almaktı. Sürekli yiyen şişman biri bile sonunda bu yemeği veren kişiye hürmet olması için bulaşıkları yıkaması için yardım ederdi fakat bu ikili hiçbir şey yapmamıştı. Nasıl yemeye devam edecek iştahları olabilirdi?


''Öyle düşünmemenizi rica ediyorum.'' Erthyo nazikçe elini salladı, manası ile eşyaları tekrar önlerine itterken gözlerinin içinde küçük bir ışıltı geçti fakat kimse bunu fark etmeden yok oldu.


Elizabethi gösterdi ve konuştu.


''Siz Bayan Elizabeth, Din Krallığının temsilcisi olarak buraya, Şeytan Ülkesine geldiniz. Hiçbir sorun çıkarmadınız ve ayrıca burada bir Din Evi kuracak kadar yüce gönüllüydünüz. Bu bizi tanıdığınızı gösterir. Ben, Buranın Lordu olarak çok müteşekkir hissediyorum. Bu yüzden bunu size olan müteşekkirliğimin bir ifadesi olarak görmenizi istiyorum. Eğer almazsanız kendimi çok kötü hissedeceğim.''


''Ve siz Bayan Sakura, Buraya, sizin ırkınıza ihanet etmiş olan benim topraklarıma geldiniz. Sorun çıkarmamakla kalmadınız ve duyduğuma göre bir sürü insanıma yardımda bulunmuşsunuz. Lütfen bunları halkıma yardımlarınızdan dolayı teşekkür olarak görün. Umarım bu bir arkadaşlığın yükselişi olarak başlar.''


Erthyo'nun nazik sözleri ve kendi ile dalga geçmesi iki kızı biraz üzmüştü. Dudaklarını ısırdılar ve kafalarını sallayıp, kararlarını aldıklarını işaret ettiler. Sonra önlerindeki eşyaları çekinmeden depolama yüzüğüne yerleştirdiler.


''Eğer, Erthyo-san bana bu kadar nazik bir şekilde yaklaşıyor ise ben, Sakura bu arkadaşlığı taçlandıracağım. Umarım iyi arkadaşlar oluruz.''


''Lord Erthyo bizimle bu kadar yakın olmak istiyorsa konumumu kullanarak bunu sağlayacağım. Bu eşyaları almakta imzam olarak alınabilir.''


Erthyo iki kızın eşyalarını aldığını görünce dıştan çok mutlu göründü. Ancak içeriden kahkahalar atıyordu.


''İki saf kız, çok toy. Onlara biraz acıklı göründüm ve benim oltama düştüler. Bu kızlara bugün bir posta daha eşya verir ve minnettarlığımı gösterirsem, yakında olacak olan görüşmede kesinlikle benim yanımda olduklarını belirtecekler. Gelecekte onları ziyaret etmem gerekecek fakat bunu gelecekte düşünmem gerekiyor. Hem zaten Dünya Ülkesini ziyaret etmem gerekiyor.'' 


Erthyo dışarıdan belli etmemeye çalışsa da, yüzünde yarım bir gülümseme oluşmuştu.


İki kız, Erthyo'nun soylu davranışlarından etkilendikleri için ve biraz toy oldukları için bunu görmemişlerdi fakat diğerleri uzun süredir Erthyo ile beraberlerdi ve ne kadar bencil olduğunu biliyorlardı. Eğer dostu değilse hiç kimseye bu kadar şey vermezdi. Aslında bu hazineleri verebilmesi için bile belirli bir seviyede dost olması gerekiyordu. 


Onlar bunu fark etmiş olsa da hiçbir şey yapmadılar. İki kıza kıyasla Erthyo'ya daha yakınlardı. Onun yararına olacak her şey, onlar içinde iyiydi bu yüzden ağızlarını kapattılar ve önlerindeki hazinelere bakmaya başladılar.


Erthyo diğerlerinin karışmadığını görünce devam etti.


''Ama Lütfen sadece ''arkadaş'' olarak kalalım, eğer ''dost'' olarak bahsedilirsek size sıkıntı çıkarabilirim. Sonuçta biliyorsunuz ki, 4 Ülkeye savaş açtım, eğer benle ''dost'' olursanız, kendinize sorun çıkarmış olursunuz.'' Erthyo buruk bir tonda konuştu, sonunda kafasını eğdi ve önündeki depolama yüzüğüne dikkatini verdi.


Sakura dişlerini sıktı, Erthyo ona çok iyi davranmıştı ve hâlâ öyle davranıyordu. Evet, Diğer prensesleri kaçırmış ve onları esirleri yapmıştı fakat kim kendi ölesiye düşmanını dışarıda bırakmak ister ki, hem ilk başlatan onlardı. Bu yüzen böyle şeyler doğaldı.


Düşüncelerini toparladı ve konuştu.


''Bizim Ülkemiz 7 Ülke arasından en güçsüz olanı. Birkaç gücümüz var fakat diğer krallıklarla yüzleşmek için gerekli olan bir sürü şeyden yoksunuz fakat bu onlara yaltaklanacak ve onları ayaklarını yalayacağımız anlamına gelmez. Eğer ileride bir sıkıntın olursa, ben Krallığımızın bu olaylarda tarafsız kalması için elimden geleni yapacağım.''


Elizabeth bir süre karar almak için düşündü, kendi haline birkaç kelime sonunda konuşmaya karar verdi.


''Ben böyle bir söz veremem fakat, sizinle ilgili olan konuları tamamen ben bakacağım. İki tarafı kararsız bir görüş ile araştırdıktan sonra kararımı vereceğim. Yapabileceğim tüm şey bu.''


'' Teşekkürler, arkadaşlarım.'' Erthyo birkaç önemsemediği malzemeyi daha önlerin doğru fiskeledi.


Bu sonuç istediği şekilde son bulmamıştı. Ancak en iyi olmasa da iyi bir şekilde son bulmuştu. 7 krallıktan ikisini kendine tarafsız hale getirmişti. Bu yakında olacak görüşmelerde kendine büyük bir avantaj sağlayacaktı. İleriye dönük konuşması gerekirse bu çok işine yarayacaktı.


İşin içine Mira girdiğinde 3 krallık kendine tarafında olacaktı. Kılıç Krallığı biraz sıkıntı çıkarsa da bu misilleme olmayacaktı. Mira'nın yetkisi sayesinde en azından çok güçlü olmayan  saldırılar olabilirdi en fazla.


Bu sonuçta Erthyo'ya yarıyordu. Bu sonuca ulaşmak için birkaç önemsemediği şeyi feda etmek gereksizdi.


Erthyo gelecekte bu kişilerle düşman olabileceğini biliyordu, şu an yaptığı hareket ise gelecekte kendine çekilecek olan kılıcı kendi elleriyle bilemek oluyordu.


Bunu bilmesine rağmen kılıcı bilemeye devam etmekte ısrarcıydı. Çünkü kılıç kendine çekildiğinde  bunun sayesinde tereddüt edecekti. 


Tereddüt ise onları bitirecek olan şeydi. 


Erthyo ikiliye son bir anlamlı bakış attı.


Amacına ulaşmış, gelecekteki kılıcı bilemiş ve kendine çekilmesini önlemişti. Ayrıca bunu yaparken de gereksiz şeylerden kurtulmuş ve yeni hazinelere yer açmıştı. Anlaşmada üstün çıkmak için koz kartlarına sahip olmuştu.


''Sanırım yapabileceğim her şeyi yaptım. Bir bakalım, başka bir şey yapmalı mıyım?'' Erthyo düşündü, sonunda aklında unuttuğu şey geldi.


Anlaşma için tarafsız bir gözcü gerekiyordu. Ayrıca bu gözcü onlardan katlarca güçlü olmalıydı, böylelikle taraflar bir hamle yaparken o kişiyi gücendirmemek içinde uğraşmalıydı. 


Erthyo tarafsız gözcü fırsatını onlara veremezdi. Eğer diğer taraf seçerse artık bu tarafsız olmazdı ve onların yararına bir gözcü olurdu. Ayrıca kendisi de bu gözcünün Tarafsız olmasını istemiyordu. İşleri kendi için iyileştirmek varken neden az ile yetinsin ki?


''Sanırım bunun için en iyi kişi Ustam. Onlara neden tarafsız bir gözcü sunmalıyım? Bunun yerine anlaşmayı tamamen benim için kârlı bir hale getirmesi için ustamdan rica etmeliyim.'' Erthyo fikrini sağlamlaştırdı ve önüne kağıt çekti. Kağıda hızlıca birkaç cümle yazdı, hizmetçinin birine vererek talimatlarını iletti.


''Ustama bu kağıdı iletin. Ayrıca altını çizin ki, onu istiyorum, ''onu'' arkadaşı ya da farklı birini değil. Onu!'' Erthyo bu sözlerin bir emir gibi çıktığını biliyordu fakat başka bir türlü kendini ifade edemezdi.  Erthyo ustası ile pek fazla birlikte olmasa da, mizacını az çok anlamıştı. O belli etmese de sürekli plan yapan sinsi bir adamdı. 


Eğer ona bir seçim fırsatı sunarsa bir şekilde arkadaşı bu işe girecekti. Arkadaşı bu işe girerse de, onu gücendirmiş olan Erthyo bu anlaşmada bir şey kazanamazdı. Bu yüzden sürekli altını çizmiş ve sözlerini bir emir gibi gözükmesine neden olmuştu.


Hizmetçi kağıdı aldı, saygıyla eğildi ve odadan çıktı.


''Şimdi işimize dönelim.''


**


Bistora Pitti'nin bahçesinde, Pitti bu sefer tek başınaydı. Yakın arkadaşı etrafı araştıracağını ve sevdiği kadın ile biraz gezeceğini söylemişti. Pitti bunu kabul etmiş ve onları göndermişti. Ancak onlara uyarmayı da unutmamıştı.


''Sakın öğrencime sorun çıkarma. Ben söylemeden de hareket geçme.'' Bunu en ciddi haliyle söylediği için cüretkar ve dövüş manyağı arkadaşı bile buna karşı çıkamazdı. 


Tak! Tak!


Odanın kapısı çaldığında, Pitti hâlâ derin bir düşünce aşamasındaydı. Gözlerini yavaşça açtı ve konuştu.


''Gel.''


Kapı sözleriyle kendiliğinden açıldı. Hizmetçiler son günlerde buna alışmışlardı fakat şaşırmaktan kendilerini alamıyorlardı. Hizmetçi şaşkınlığını üzerinden attı ve saygıyla ilerledi. Pitti'nin yanına geldiğinde durdu ve eğildi.


''Lordumuz bunu size iletmemizi istedi.''


Pitti hizmetçiden kağıdı aldı ve okudu.


Kağıdı okurken kaşlarını çattı, sonunda kaşları gevşerken söze girdi.


''O zaman arkadaşımı küçük şeytanla ilgilenmesi için gönderebilirim.''


''Üzgünüm, düşüncenizi bölüyorum fakat size özellikle sizi istediğini iletti. ''Ustama söyleyin ''onu'' istiyorum, başka birini değil.'' dedi.'' Hizmetçi ter içinde kalırken konuştu. Sözlerinin ikinci yarısında Pitti garip bir şekilde gülmüştü fakat gülüşü çok soğuk ve keskindi. Eğer üstün kontrolü olmasaydı hizmetçi temiz parçalar ayrılırdı.


''Ustasına emir veriyor, Küçük Şeytan çok cüretkar hale gelmiş. Eğer kağıtta defalarca özür dilemiş olmasaydı sinirlenebilirim.'' Pitti elini salladı ve hizmetçinin gitmesini işaret etti. Kendini tekrar kılıç bitkilerine bakmaya adamadan önce kağıdı havaya fırlattı.


Kağıt havada süzülmeye başladı, yavaşça aşağı inerken, soğuk rüzgarlar etrafında eserek onu sürükledi ve havada kaybolmasına neden oldu. Fakat kaybolmadan önce en küçük parçalarına kadar düzenli bir şekilde kesilmişti.


Bu Pitti'nin aslında kılıçta ne kadar ileri bir seviyede olduğunu gösteriyordu. Doğal rüzgarı kendi kılıcı olarak kullanmış ve kağıdı defalarca kesmişti.


Bu da Erthyo'nun ona güvenme sebebiydi, eğer ustası gözcü olursa sözde ''tarafsız'' olacaktı. Fakat kendisi pervasız davransa ve onlardan faydalanmaya çalışsa bile kendi tarafını tutacak ve zorba bir tavır takınacaktı.


Çünkü bunu sağlayacak gücü vardı, onların hepsine zorbalık taslıyabilir, suratlarına tokat atabilirdi. Günün sonunda diğer tarafın tek yapacağı şey bu deneyim için ona teşekkür etmek olacaktı.


Bunun sebebi ise Güçtü. Mutlak Güç!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr