Mira, Erthyo'nun şehrine geldiğinden beri büyük bir ilerleme kaydetmişti. Eğer ilk hali gibi hiçbir desteği olmadan devam etseydi bugün ki haline gelmeyi hayal bile edemezdi. Kendi seviyelerinde savaşan biri olurdu. Ancak şu an üst seviyeleriyle savaşabiliyor, kendi seviyelerindeki kişileri tek bir saldırısında indirebiliyordu.
Ve bunun en büyük sebebi Erthyo'ydu.
Mira, buraya geldiğinden beri tek bir gün bile eğitimini aksatmamıştı. Bir kişiyi efsanevi silahlar verseniz de, eğer onu kullanacak gücü yoksa ve ona aşina değilse sopa sallayan bir çocuktan farkı olmazdı. Mira bunu çok iyi biliyordu.
Gününde, Erthyo ile harcadığı zamanlar dışında, tek bir saniyesini bile boşuna harcamaz, kılıç eğitimi yapardı. Fakat bugün farklı bir durum söz konusuydu.
Mira, dinlenme odasında kendini bir döşeğe atmıştı. Yüzünü döşeğin içine gömmüş, derin düşüncelere dalmıştı.
Bu yer antrenmana girmeden önce girilen bir yerdi. Giren kişiler, yorgun bir günden geçmiş ise burada dinlenebiliyor. Ya da odanın sonundan antrenman silahlarını alarak antrenmana geçip, işleri bittiğinde yorgunluklarını atmak için kullanıyorlardı.
Mira derin düşüncelere dalmıştı. Bunun sebebi Erthyo'nun hareketleriydi. Erthyo eğitime gitmeden birkaç saat önce, Kılıç Krallığından gelen temsilciyle özel bir konuşma yapmışlardı. Çıktığında kendine bir mühür fırlatmıştı. Sonra hiçbir söz söylemeden eğitim için çıkmıştı.
Mira elindeki mührün ne olduğunu biliyordu, bu Kral Mührüydü ve sadece Kralın verebileceği bir şeydi. Bu mühür kimin elindeyse, o kişi Kralın sözcüsü gibi olurdu. Eğer bir şehrin yok olmasını isterse o şehir yok olurdu, eğer siyahın beyaz olduğunu söylerse o şehirdeki kimse siyaha beyaz diyemezdi.
Ayrıca üstünde küçük bir notta vardı.
Selam, Diye başlardım sanki :p
Neyse, direkt konuya geleceğim.
Senle geçirdiğim zamanda fark ettim ki, sen kılıçta bir dahisin. Diğer dahiler gibi, özel kılıç ruhu, Kılıç Kemik Yapısı veya ona benzer bir şeyin olduğu için o aptal baban seni bir dahi olarak kabul etmemiş gibi görünüyor fakat ben biliyorum ki, o aptal dahilerim benim Mira'm ile karşılaştırılamaz. Hepsinin kafalarını tek vuruşla alırsın, senin ayaklarının altında kalmayı bile hak etmiyorlar.
Mira bu kısmı okuyunca kıkırdadı ve okumaya devam etti.
''Sen onların üstüne çıkabilirsin, neden mi? Çünkü temelin çok güçlü, temelin bu evrendeki en güçlü temel olabilir. Antik Hükümdarın kılıç sanatını temelin olarak kullanarak yükselmeye başladın. Bu da sana ileride büyük bir bina sağlayacak fakat biliyorsun ki, bina tek bir maddeden yapılamaz. ''
'' Bu Kılıç Yolu için geçerli, tek bir tür kılıç stili başlarda iyi bir etki oluştursa da gelecekte bir dar boğaza takılacaksın. Ki bunu sen de biliyorsun. Tarih çeşitlilik ve miras ortaya çıkarır ancak bunlar benim krallığımda bulunmuyor. Bu yüzden ilerlemen bir noktadan sonra duracak, özgünlük ve çeşitlilik kaybolacak, 151. Kattan gelen kişiler ve Ustamın tekniğini versem bile çok az etki yaratacak. Ancak Kılıç Krallığı öyle değil. Yüzyıllarca birikmiş miras senin gelişmen için çok iyi olacaktır. Bu yüzden oraya gitmelisin. ''
Beni dövemeyeceğin için bir kere daha söyleyeceğim.
Benim Mira'm.
''Fufufu... Hahahaha...'' İlk başlarda sadece omuzları titremişti. Ancak son kelimeyi ve sonuna çizilmiş, dil çıkartan Erthyo fotoğrafını görünce artık kahkahasını tutamamıştı. Kahkasını bırakmış, spazm geçiriyor gibi titremeye başlayana kadar, gözlerinden yaş gelesiye kadar güldü.
Tam zamanında gelen bir bardak soğuk su gibi olmuştu. İçindeki uyuşukluk gitmişti, Kılıç Krallığına geri döndüğünde göreceği muameleden korktuğu için bu kadar tereddütlüydü ancak bu not, tüm bunları serin bir rüzgâr ile yok etmişti.
Tam 7 saat boyunca aralıksız antrenman sonunda, terli bir halde kaldı. Terden dolayı üstündeki kıyafetler beyaz, pürüzsüz tenine yapışmıştı. Bu onu çok erotik göstermişti.
Mira serin bir duş almayı düşünürken kapı çaldı.
'' Gelin. '' Dışarıda kimin olduğunu bilse de, nezaketten onu içeri davet etmişti.
Kapı açıldığında içeri bir kadın girdi. Bu kadın Erthyo gibi kırmızı saçlara ve kırmızı gözlere sahipti, güzel bir cildi vardı, cildi ve saçı, iki zıt kutup gibi gözüküyordu. Acımasız sıcak alevler, narin soğuk. İki zıt kutup gibi gözükse de, aslında içinde bir uyum yakalamış ve onun güzelliğini katlamıştı.
Etrafa yaydığı yarı-insan hava ve ruh gücü onun insan olmadığını gösteriyordu. Ruh Göleti gibi dipsiz, ruh enerjisi dolu gözleri Ruh enerjisinde ne kadar başarılı olduğunu gösteriyordu.
Bu uzun bir süredir ortada olmayan Jenny idi. Ayrıca onun arkasında yine bir süredir olmayan Lucifer vardı. Onun siyah saçları, omuzlarından akarak, narin teninden geçiyordu. Jenny'den farklı olarak onun siyah saçları ve beyaz teni, iyi ve kötünün birleşimi, kutsal ve şeytaninin tek bir bedende toplanmış hali gibiydi.
Mira ikiliyi nazik bir gülümseme ile karşıladı. İkiliye önündeki döşekleri göstererek oturmalarını işaret etti.
İkili formaliteleri boşverdi. Zaten resmî olacak boyutu geçmişlerdi, bu yüzden ikili önündeki döşeklere oturdu.
'' Ne vardı? '' İkili dün gelmişlerdi ve ilk işleri Erthyo ile bağlantı kurmaktı. Ancak bir şekilde Erthyo ile olan bağlantıları kopmuştu. Özellikle Erthyo sayesinde hayat bulmuş olan Lucifer kendini odaya kapatmış ve sabaha kadar ağlamıştı. Zorlukla onu Erthyo'nun ölmediğine, sadece eğitime gittiğine ikna ettikten sonra odasından çıkmıştı. Jenny daha dirayetliydi, sadece anlık şoktan bayılmış, olayları dinledikten sonra kendine gelmiş ve eski haline dönmüştü. Ancak herkes onların gözlerindeki acıyı ve burukluğu görebilirdi.
İkili büyük bir karar almış ve tüm grup tekrar toplanana kadar, yani bir buçuk ay sonraya kadar kendilerini eğitmeye karar vermişlerdi. Zaten temelleri iyi olduğu için bir buçuk ayda çok büyük güç kazanamasalarda, yük olmayacaklardı. Bu yüzden kimse onları durdurmamıştı.
Herkes Jenny'den umutluydu, sonuçta Jenny yıllarca mana eğitimi yapmış, büyülere çalışmış ve silah sanatında kendini geliştirmiş biriydi. Yani formu zaten olması gereken en iyi şeklindeydi ve gelişmeye daha çok yeri ve potansiyeli vardı. Ancak Lucifer'a gelince...
O daha yeni doğmuştu. Doğalı yarım yıl bile olmamıştı belki de. Böyle bir karar alması herkesin saygısını kazanmıştı. Ancak kazanmak gerçek olacağı anlamına gelmiyordu. Sonuçta bir tam ve bir yarım ayda bu kadar kolay güç kazanılabilseydi ortalık güçlü insanlardan geçilmezdi.
Ancak tam bu kararı almışlarken onu ziyaret etmeleri çok garipti.
Jenny söze gireceğini belirtmek için boğazını temizledi, Lucifer bunu duyunca konuşmasını sonraya saklamaya karar verdi. Jenny öksürdü ve söze girdi.
'' Bayan Mira- ''
'' Sadece Mira yeterli. ''
'' O zaman Mira. Bildiğin gibi ben ve Erthyo'nun arasındaki bağ, Wiar yüzünden koparıldı. Eğer normal bir bağ olsaydı, mesela köle-efendi, üst-ast gibi bu bağın koparılması pek sıkıntı olmazdı. Ancak Ruh Ortaklarının arasındaki bağ en özel bağdır. Evrendeki en derin bağdır, bu bağ o kadar derindir ki bir süreden sonra anne-çocuk bağından daha derin hale gelir. Eğer aramızdaki bu bağ koparılırsa iki kişide büyük yarı ölü hale gelecek şekilde ruhsal geri tepme yaşarız. '' Yüzündeki gülümseme gururlu hale gelmişti. O kadar güzel bir gülümsemeydi ki, İmparatorluklar sırf bu gülümseme için kan gölleri oluşturabilir, milyonlarca canı alabilirdi.
Mira bu konuşma devam ederken garip hissetti. Keskin algılamasıyla, Jenny'nin gözlerindeki ölüm parlamasını görebilmişti.
'' Biliyorsun ki, eğer Ortaklar arasında biri ölürse diğeri tüm savaş gücünü kaybeder. Bunun sebebi de, işte bu sebepledir. Bağın koparılması, ölüm durumu ile aynıdır, aradaki bağ diğer tarafı ölü olarak kabul eder ve tepkiyi diğer tarafa yansıtır, yani taraflardan biri yarı ölü durumuna gelir. ''
Jenny'nin sözlerinden sonra Mira bir aydınlanma yaşadı. Sesi titrerken, gözleri genişledi. Bir süre tereddüt etse de sonunda sorabilmişti.
''Yani sen...'' Sorunun devamını getirememişti.
'' Doğru. Ölüyorum. Hem de çok hızlı bir biçimde. '' Jenny'nin sözleri milyonlarca insan için korkulacak, insanları delirtecek sözlerdi. Çoğu insan bunun gerçekliğini bile kabul edemez. İnkâr ederdi. Ancak Jenny bu sözleri gururla söylemişti.
'' Başlarda, Erthyo'yu kullanma niyetindeydim. O sıralar gerçekten güce aç bir haldeydim, güç benim için her şeydi. Ancak sonra yaptığı her hareket beni etkiledi ve dedim ki '' Belki de onun için gerçek bir Ortak olmalıyım.'' Böyle düşünmüştüm. Zamanla bana daha da yardım etti ve bana yeni bir soy verdi, benden hiç vazgeçmedi ve her zaman yanıma koştu. Ancak bir gün bir sistem mesajı geldi. Erthyo'nun beni, ağır yaralı durumumdan kurtardığı ve Wore ile Ortağını bana verdiği zamandı. ''
'' O odadan çıktığında, sistem önüme bir mesaj sundu. ''
[İki tarafa yansıtılacak Yarı-Ölü durumu devreye giriyor. ]
[10]
[9]
[8]
..
.
'' Aklım boşalmıştı. Erthyo'nun emin adımlarla ve kararla çıktığı, intikamını almaya gittiği kapıya doğru gittiği anda zaman donmuş gibiydi. Saniyeler bile yavaşça geçmeye başlamıştı. '' Jenny'nin içinde tuttuğu kan ağzından akmaya başladı. Beyaz çenesi, kanlarla boyanmıştı ancak o durmadı. Titremedi bile, konuşmaya ve anlatmaya devam etti.
''Süre [3]'e geldiğinde sisteme elimi koydum. O anda zaman donmuştu. Sonunda önümde '' Bir Anlaşma Yapma İsteği Göndermek İstiyorsunuz. Onaylıyor musunuz? '' diye bir sistem mesajı çıktı. Tek bir saniye bile düşünmeden '' Evet '' e bastım. Anlaşmanın sonucunda ise iki Yarı-Ölü durumu da kendime almayı başardım. Ancak bununla Ölümüm kesinleşmişti. Diriltme Göksel Büyüsü, Ölümden Dönüş Suyu gibi Efsanevi hazineler bile beni kurtaramaz artık. '' Mira o anda fark etmişti ki, Jenny'nin sağ elinde bir eldiven vardı. İlk girdiğinde yüzüne baktığı için onu fark edememişti ancak önünde olduğu için şimdi fark edebiliyordu.
Jenny eldivenini çıkardı. Temiz eli, üstünde kiraz çiçeği dalı gibi parmakları ve sonunda temiz tırnakları ile sanat eseri gibiydi, eğer uzun bakan biri olursa sanatçının gözyaşlarını gördüğünü iddia edebilirdi. Çünkü bir usta tarafından yapılmış bir sanat eseri gibiydi.
Fakat bu sanat eserinde büyük bir kusur vardı.
Yavaşça yok oluyordu.
Parmağının ucu yavaşça yok oluyor, parlak beyaz toza dönüşerek havaya karışıyordu. Normalde böyle bir his, dayanılmaz bir acıyı beraberinde getirmeliydi. Ancak Jenny gözünü bile kırpmadı, huzurlu suratıyla sanki kendi eli değilmiş gibi eline bakmaya devam etti.
İki kız donmuştu. Jenny ile gelen Lucifer bile konunun böyle bir yere geleceğini hayal edememişti. İki kızın şaşkınlığını gören Jenny eldivenini giydi. Dikkati elinden dağıtmak için diğer eliyle Mira'nın elini tuttu.
Mira donmuş gibiydi, soğuk el kendi eline değdiğinde titredi. Kılıç gibi bilenmiş ruhu bile titremişti, inanamamış bir surat ifadesi ile Jenny'e baktı.
''Bana öyle bakma. Bunu isteyerek yaptım. Ben Erthyo için ne bir yük olmak istiyorum, ne ondan geçinen bir kene. Ben onun işine yaramak istiyorum. Bir Ortağın yapabileceği bir şey istiyorum. Eğer onun için bir basamak taşı haline geleceksem, yolunu daha pürüzsüz hale getireceksem bunu yapmaya hazırım. Başta üzülecektir, belki de arkamdan ağlayacaktır. Ancak sonunda bunun üstesinden gelecek ve yoluna devam edecektir. Bunu umuyorum. Ancak istediğim son bir şey var. Bunu dinler misin? ''
Mira'nın gözleri kızardı, gözlerinin kenarlarından yaşlar akarken kafasını yavaşça salladı. Titreyen dudaklarını konuşmak için açtı, ancak geri kapattı ve dudağını ısırdı. Ağlamamak için kendini tuttuğu belliydi. Sadece küçük bir onay sesi çıkarabilmişti.
'' Mmh. ''
'' Çok güzel. Lafı fazla uzatmayacağım. Kılıç Krallığında özel bir ada varmış, bu ada 2. Kılıç Ustası Keskin Tırpan Mihao'nun bir zamanlar eğitim yaptığı ada. Ben bir buçuk ay boyunca orada eğitim yapmak istiyorum. Bir buçuk ay sonra olacak olan turnuvada Erthyo'ya güzel bir veda hediyesi vermek istiyorum. Biliyorum ki o bu turnuvaya katılacaktır. Gücünü test etmek için rakipler bulmak, ya da bir tarafa katılıp onları basamak taşı olarak kullanmak gibi bir sebepten ötürü katılacağına eminim. Eğer onun ortağı olan ben güzel bir yer kazanırsam. Bu onun da işine yaramaz mı? Bu yüzden senden bu iyiliği yapmanı istiyorum. Lütfen beni o adaya götür. ''
'' Ruh Suyu adı verilen bir su var. Bu ortakların aralarındaki ruhsal anlaşma bozulduğunda kullanılan bir sudur. Olmadığım süre boyunca bu suyu arıyordum. Yarı-Ölü durumunu bozamasa da, biraz iyileştirecektir. Ancak benim durumumda normal bir sudan farkı yok. Eğer barış içinde olsaydık, bu susaklayacakrak ruhumu Erthyo'dan saklayacak ve zamanımın son anlarını onunla geçirecektim. Ancak geldiğimde onunla bağlantımı kaybetmiştim, şoktan çıktığımda durumu öğrendim ve kararımı verdim. ''
'' Bir buçuk ay sonraki turnuvada son parlamamı gerçekleştirmek istiyorum, aynı zamanda Erthyo'nun durumunu bu sayede biraz olsa da düzeltmek istiyorum. Belki turnuvada aldığım sonuçtan dolayı Erthyo'ya misilleme yapacak olan kişiler tereddüt etmeye başlayacaktır. Eğer böyle olursa hiç pişmanlığım olmadan ölebilirim. Lütfen, bu ölü kişinin son isteğini kabul et. '' Son sözlerinden sonra kafasını eğdi. Bu bir kişinin edebileceğin en içten istek şekliydi.
Mira sonunda göz yaşlarını tutamamıştı. Gözlerinden inci taneleri gibi yaşlar dökülürken, titreyen omuzları ona ihanet etmiş ve ağlamasına katılmıştı. Sadece kafasını salladı. Bir süre kendini topladıktan sonra aklına takılan bir soruyu sorabilmişti.
'' Yarı ölü durumu normalde direkt kişiye gönderiliyor. Ancak sen ondan kopmana rağmen, Erthyo nasıl ağır yara almadı ya da yarı ölü durumuna girmedi? '' Bu şu anda sorulmaması gereken bir soruydu ancak kafasını çok karıştırmıştı. Erthyo fiziksel bedenini kaybetmek dışında hiçbir yara almamıştı, bu nasıl olmuştu?
'' Sanırım bunun soylarıyla bir ilgisi olmalı. Zaten fiziksel bedenini o zamanda kaybetmişti, eğer ruhuna ağır bir yara alsaydı, Erthyo'nun geri dönme şansı olmaz ve ölebilirdi. Onların içinde yaşayan ve Tüm Miraslarını ona veren soylar, Erthyo'nun ölmesine izin vermeyeceklerini düşünüyorum. Bu yüzden hiçbir şey olmadı. Ancak ikimiz tekrar ortaklık anlaşması yaptığımızda, Yarı Ölü durumu devreye girdi. Tetikçisiyle bağlantısını kaybetmiş bir bomba gibi düşünebilirsin, tetikçi bombayla bağlantısını tekrar kurduğunda bombayı anında patlattı. ''
Jenny sözlerinden sonra çenesindeki kanları sildi, oturduğu döşekten kalktı ve odadan çıktı. Gözleri yaşlı iki kızı kendi başına bıraktı. Biliyordu ki, iki kıza söylediği şeyler, şimşek etkisi yaratmıştı. Onlara biraz zaman vermesi gerekiyordu. Ayrıca kendisine de vermesi gerekiyordu. Bu yüzden Kılıç Krallığına gidesiye kadar kendini odaya kapatmaya ve düşünmeye karar verdi.
Kararından pişman mıydı? Hiç değildi. Eğer tekrar imkânı olsaydı, aynı şeyi tekrar yapardı. Belki de bu sefer, son 10 saniyeden bir saniye bile geçmesine izin vermezdi. Anında anlaşmayı ister ve imzalardı.
Böyle düşünürken adımları daha da kararlı oldu. Konu bilen kişiler bunun, Ölecek olan birinin son adımları olduğunu düşünürdü. Ölümden önceki son parlamaları, ölümden önce yaptıkları tek ve nihai hareket olarak düşünürdü.
Ancak konuyu bilmeyen böyle düşünmezdi. Zaferden dönen bir İmparatorun gururlu adımları gibi görürlerdi. Kanlı bir savaştan, son savunma savunma hattını tutan bir Mareşalin Krallığına dönerken attığı sert, kanlı ve gururlu adımları gibi görünürdü.
Evet! Bu zafer kazanan, gururlu birinin adımlarıydı. Onun tek bir pişmanlığı yoktu. Onun yaptığı herhangi bir şeye karşı nefreti yoktu. Hepsini kabul etmiş ve bundan gurur duymuştu. Ölecek miydi? Önemli değil. Sonu böyle mi olacaktı? Pek Takmıyordu. O, Gururla koruması gerekeni korumuş, yapması gerekeni yapmıştı. Zaten tereddütü ve pişmalığı yoksa, neden zayıf adımlar atacaktı ki? Neden ilerlerken titreyecek veya duracaktı.
Gurur, Jenny'nin adımlarını tanımlayabilecek tek kelimeydi.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..