186. Bölüm: Zin Lung İmparator Mızrağı

avatar
1149 9

İnatçı Yükselen - 186. Bölüm: Zin Lung İmparator Mızrağı


Kanla kaplanmış bir adam, siyahlar içindeki biriyle savaşıyordu. Bir elinde kırmızı kanla sulanmış bir kılıç, diğerinde ise siyahlı adama saplansa bile kan bulaşmayan bir mızrak taşıyordu. Yüzü bıçakla işlenmiş gibi keskin ve yakışıklıydı. Üstündeki kıyafetler yırtık pırtıktı, bazı bölgeleri boştu ve hava geçiriyordu. Ancak altından orantılı ve göze hoş gelen, sağlam, patlayıcı güç taşıyan kasları görülebiliyordu.



Adam mızrağı ile gelen 7 gölge bıçağını, 4 yıldırım kesiğini ve 1 ana bıçağı süpürdü, kılıcı ile adamı kesti. Siyahlı adam olduğu yerden kayboldu ve diğer saniyede farklı bir yerde belirdi, fakat kanla ıslanmış adam bunu bekliyormuş gibiydi, mızrağını o daha belirmeden üstüne fırlatmıştı.



Pat!



Mızrak adamın kalbine girdi ve onu havada sürükledi. Arkasındaki ağacı delerek, diğer ağaca saplayacak şekilde saplandı.



Kan, adamın suratına sıçradı, fakat adam geri çekilmedi. Tüm kanın üstüne sıçramasına izin verdi. Kan onun siyah giysilerini renklendirse de, onu Sapkın veya bir katil gibi kötü göstermiyordu. Kızıl gözleri ve kızıl saçları ile çok uyumlu hale geliyor, onu Kızıl Kral gibi gösteriyordu.



Bu kişi Erthyo idi. Son 8 günde acımasızca avlanmış ve tam 38 Büyük Usta öldürmüştü.



'' Özellikle kan kokusu sayesinde bulsunlar diye yıkanmadım fakat kimse gelmiyor. Bir şey planlıyorlar. '' Erthyo 7 gün boyunca çılgınlar gibi avlanmıştı, gözü dönmüş vahşi bir hayalet gibiydi. Hiçbir avın elinden kaçmasına izin vermemişti. Ancak bugün farklıydı, bu öldürdüğü adam dışında 2 kişi daha bulabilmişti. Altıncı hissiyle etrafı araştırdığında etrafında kimsenin olmadığını, herkesin geri çekildiğini gördü.



'' Bu fırsatı kullanmalıyım. '' Erthyo yakınlardaki nehre gitti ve üstündeki kıyafetleri çıkardı. Sert kaslarındaki kanı ovalayarak çıkardı. Yırtık kıyafetleri yerine başka kıyafetler denedi fakat ya çok küçük ya çok bol geldiği için yırtık kıyafetlerine geri giydi.


'' Bu tehlike hissi de nedir? '' Erthyo yaklaşmakta olan çok güçlü bir tehlike hissediyordu. Ancak bu yakınına geliyor gibi değildi, gelecek zamanda çok tehlikeli bir şey ile karşılaşacak gibiydi.


Bunu şimdilik düşünmemeye karar verdi. Bu eğitim anında bir saniyeyi bile boşa harcayamazdı. Bir süre ne yapacağını düşündükten sonra elindeki mızrağa baktı. Mızrak başta titredi fakat sonunda sanki onun niyetini anlamış gibi daha fazla heyecanla titremeye başladı.



'' Sıra sende değil mi? '' Erthyo yavaşça mızrağın ucunu okşadı. Sonra etrafına baktı ve oradan ayrıldı.



Erthyo için bu an çok önemliydi, ayrıca en savunmasız zamanı da olacaktı. Bu yüzden eski yerine geri dönmeye karar verdi. Bir süre haritadan araştırınca, bölgesinin yakında olduğunu gördü.



Amy/Mia ve Küçük Beyaz'ın ona bıraktığı bölge, Ejderha Lordun Tehlikeli Vahası olarak biliniyordu. Burada bir zamanlar, Ejderhalar arasında şehvetleriyle ünlü olan Kırmızı Ejderha Kabilesinden bir Ejderha yaşıyormuş, Ancak Amy/Mia ve Küçük Beyaz'a yaptığı tek yanlış hata ile yok olmuştu. Onun bölgesi olan Tehlikeli Vaha ise Erthyo'ya kalmıştı.



Erthyo'nun Vahaya varması 8 saat sürmüştü. Yolda birkaç suikastçı ile daha karşılaşmış ve onları da öldürmüştü.



Son günlerde Erthyo'nun mızrak ve kılıç yolu gelişmişti. Mızrağındaki her saplama ardında kan kokusu getiriyordu. Kılıç Niyeti daha keskin olmuştu, her kesişi mutlak acımasızlıkla yapılıyordu. Ancak bu kesişin ardında durdurulamaz bir ivme ve her şeyi kesebilecek bir niyet vardı.



Erthyo fark etmemişti fakat kan ve katliam yolu çehresini değiştirmişti. Yüzü daha da soğuklaşmış, kalbi yavaşça katılaşmıştı. Kolaylıkla dışa vurulan duyguları daha zor belli edilir olmuştu, sürekli ölüm ve yaşam çizgisinde dolaştığından dolayı çocuksu suratı gitmiş. Katliam İmparatoru benzeri soğuk bir surat oluşmuştu.



Küçük eve girdi, yere oturdu ve bağdaş kurdu. Gözlerini kapattı, zihnini sakinleştirdi. Düşüncelerden arındı, suikastçılar, ölüm-kalım savaşı, eğitim, hiçbir şey aklında kalmadı. Zihninde sadece karanlık vardı. Boşluk, hiçlik zihnini sardı.



Zihni boşalınca, küçük bir ejderha çığlığı zihnine girdi. Güçlü fakat nazik, kibirli fakat şefkatli, Ejderha kadar gururlu fakat bir kedi kadar uysal. Ancak bu hissi sadece Erthyo hissedebilirdi. Ruhsal enerji Erthyo'nun bedenini sardığı anda bariyerin dışında pusuya yatmış suikastçılar tedirgin oldu.



Güçlü bir Ejderha ortama inmiş gibiydi, hepsi boğazlarındaki soğuk ölüm hissini hissetti. Tüm takım kaptanları, astlarına buradan derhal ayrılmasını emretti. Eğer biraz daha dururlarsa Ejderha dişlerini ve pençesini çıkaracak ve onlara saldıracaktı. Bu tehlikeyi alamazlardı, herkes kendi canını seviyordu.



Erthyo'nun ruhu yavaşça bedeninden çıktı. Gözlerinde gördüğü dünya söndü ve sonsuz karanlık tüm dünyayı sardı, gözle görünen tüm dünya karanlıktı, elini bile görmesi zorlaşmıştı.



Erthyo refleks olarak mızrağını tutmak için elini sıktı fakat eli boşluğa dokunabildi.



'' Ah, Zaten mızrağın içindeyim. '' Erthyo kendiyle alay etti ve ilerledi. Adım sesleri ortamda yankılandı, sanki taşlı bir zeminde yürüyor gibiydi.



Bir süre daha yürüdü fakat bir sona ulaşamamıştı, bir şeyi yanlış yaptığından şüphelendi. Ancak pek bir şeyi yanlış yapmadığını biliyordu bu yüzden ilerlemeye devam etti. Bir süre daha ilerleyince bir ışık gördü. Bu ışık güneş ışığı gibiydi, ancak daha az parlak ve farklı bir renk tonundaydı.



Erthyo ışığa doğru ilerledi. Her adımında ışık normalden daha hızlı büyüyordu, toplam 20 adım sonunda ışık gözlerini kamaştırmıştı. Erthyo gözlerini eliyle kapadı ve bir adım daha attı.



Tap!



Bu adım iki dünya arasında boyutsal seyahat yapmak gibi hissettirmişti, güneşten çıktığını düşündüğü parlaklık son kez gözünü kamaştırdı ve gözlerini kırpmaya zorladı. Erthyo gözünü açtığında adeta farklı bir alemdeydi.



Ortam vahşi bir ormandı. Erthyo çeşitli canlıların burada yaşadığını hissedebiliyordu, ayrıca farklı tonlarda Ejderha kükremeleri de duyabiliyordu. Bu onu cidden şaşırtmıştı.



O burada 7 kişinin yaşadığını zannediyordu. Altı farklı renkli Ejderha ve Ana Ejderha olan kadını. Fakat burada resmen Ölüm Getiren Orman kadar büyük bir orman ve canlı popülasyonu bulunuyordu.



Erthyo şaşkın olsa da yürümeye devam etti. Nereye gideceğini biliyordu, bir şey onu çağırıyordu. Onu uzun zamandır bekleyen bir şeydi, gelmesini dört gözle bekleyen ve onun için özlem duyan biriydi.



Ağaçlar giderek büyüdü, zenginleşti ve yaşlandı. Çeşitli bitkilerin yanından geçti, Benekli Ateş Otu, Canavar Kan Bitkisi, Su Sarmaşığı Kestanesi, Kuru Zehir Çimi... Hepsi birer hazineydi fakat Erthyo onları şimdi umursayamazdı. Yürümeye ve değerli hazinelerin yanından geçmeye devam etti.



Sonunda bir yere ulaşmıştı. Haşmetli bir kaleydi bu, Şato ve Kale arasında bir görüntüsü vardı. Beyaz, sağlam taşlardan duvarları vardı, içinde gökleri delen 6 kuleye sahip bir Şato vardı, tam ortasında ise onlardan daha küçük fakat daha yüce bir kule vardı.



Bu 6 Kule, Altı farklı renkte yapılmıştı, Erthyo her bir kulenin kendine ait saf element alanına sahip olduğunu hissedebiliyordu. Ancak şaşırtıcı olan bu değildi, bu altı element alanı ortadaki kalenin özel alanına girmeye cüret edemiyordu. Yasaklı alan gibi büyük bir alanı boş bırakmışlar ve belirli bir çizgiden bir santim bile ileri gidemiyorlardı. Erthyo biraz düşününce bunun elementlerden değil, onları kontrol eden kişilerden dolayı olduğunu düşündü.


Ortadaki Kule, küçüktü. Dört Katlı bir ev kadar büyüktü fakat yapısal olarak kule ve evin karışımı gibiydi, eğer bunu bir şeye benzetmesi gerekseydi, kilise gibi bir yapısı olduğunu söylerdi. Çünkü kulenin en alt katında büyük bir ev vardı.



Element olarak hiçbir element yoktu. Kurak bir arazi gibiydi, ancak Erthyo öyle olmadığını biliyordu. Burada yaşayan kişinin alanı saf elementlerle kaplıydı, o kadar saflardı ki diğer elementler gibi renklere bürünmemiş bir ahenk içinde doğanın renklerine karışarak görünmez olmuşlardı.



Erthyo'nun adımları durmadı. Kalenin kapılarından girdi. Zannettiği gibi burası boş değildi, yolda ilerlerken korumalar ve hizmetçiler gördü. Şaşırtıcı biçimde çoğu BüyükUsta seviyesindeydi ancak hepsi Erthyo'yu gördüğü anda saygılı bir şekilde eğiliyor ve yolundan çekiliyordu.



Kapılardan girdiği ve bir patikadan geçti. Ancak daha fazla ilerleyemeden bir kahya önünde belirdi.



Kahyanın suratı, yaşlıydı fakat aynı zamanda gergin bir derisi vardı. Bu suratına ne kadar iyi baktığını gösteriyordu. Yaşına göre genç görünüyordu, kedi gibi bıyıkları vardı fakat Erthyo bunların Lung Ejderhalarına ait bir soysal görünüş olduğunu biliyordu.



Kahya ortaya çıktığı anda Erthyo gardını aldı. Ancak kahya buna gerek olmadığını göstermek için elini salladı ve saygıyla eğildi.



'' Lord Erthyo'nun bana karşı tetikte olmasına gerek yok. Eğer size saldıracak olsaydık, dünyaya adım attığınız anda saldırırdık. Ancak böyle bir niyetimiz yok, siz İmparatoriçemizin kocasısınız. Lütfen gardınızı indirin.'' Kahyanın sesi çok saygılıydı. Konuşmayı bitirince saygıyla eğildi.



Erthyo gardını biraz indirdi fakat tam indirmedi. Bilmediği topraklardaydı, burada ona saldırabilecek kişiler vardı. Sonuçta amacı kadını ile tanışıp, bazı cevaplar almak olsa da bu bir çatışmanın arasında kaynayabileceğini değiştirmezdi. Her an her şey olabilirdi.



Kahya güldü, Erthyo'nun gardını tam indirmemesine bir şey demedi. Yana çekildi ve konuştu.



'' Lütfen benimle gelin. Size İmparatoriçemize kadar eşlik edeceğim.''



Erthyo, kahyanın kendisi beklediğini görünce önüne geçerek ilerledi. Kahya, Erthyo'nun birkaç adım arkasında olacak şekilde saygılı şekilde yürüyordu.



'' Burası neresi? '' Erthyo kahyanın kendisine bu kadar saygılı olduğunu görünce, birkaç cevap alabileceğini düşündü.


''Eğer gideceğimiz yeri soruyorsanız, orası İmparatoriçenin konağı. Şuradaki altı kule 6 Azizin konakladığı araziler. Bu Kale, üst dünyalardaki Şato-Kale olarak bilinen özel bir yapıdır. Aslında bu boyutun tamamı İmparatoriçeye aittir fakat özel bölgesi Şato-Kale, kişisel bölgesi ise Konağıdır. Bu boyuta sizin ne dediğinizi bilmiyorum fakat biz buraya Lung Zintan deriz. Lung Ejderhasından ve dilimizdeki Seçkin Toprak olarak bilinen '' Zintan '' kelimesinin birleşiminden gelir bu isim. '' Kahya Erthyo'nun sorduğu sorudan farklı bir cevap verdi ancak bu cevap Erthyo'yu memnun etmişti. En azından burası hakkında genel bir bilgiye sahip olmuştu.


'' Peki, burası nasıl doğdu? Bana beşeri gibi görünüyor fakat bu kadar büyük bir doğal alanı oluşturabilecek birinin bu evrende yaşadığını zannetmiyorum. '' Ortamda sadece canlılar ve ekosistem yoktu. Doğal Mana döngüsü oluşmuş, sürekli yenilenen bir hava akışı da vardı. Ayrıca gördüğü kadarıyla burada mevsimlerde vardı. Eğer mızrağın içinden buraya gelmeseydi, burasının farklı bir dünya olduğunu zannederdi.


'' Burası Büyük İmparator, yani İmparatoriçenin babası, tarafından dostundan bir iyilik istemesinden sonra yapılmış bir yer. Büyük İmparator, zamanında gezginini birine hayati bir yardım etmiş ve ondan 3 dilek isteme hakkına erişmiş. Büyük İmparator normalde bu isteğini kullanmaz fakat kızının isteğine dayanamamış ve bir dilek hakkını kullanmış ve bu boyutu dostuna oluşturmuş. Fazla bir şey bilmiyorum fakat buranın aslında bizim dünyamızdan bir bölge olduğunu biliyorum. '' Kahya başka bir şey bilmediği için sustu.


Erthyo büyük bir şaşkınlık içindeydi, bir şeyi boş bir uzay boyutuna sokmak kolay olsa da, dünyanın belli bir bölümünü sokmak, mana ve hava döngüsü oluşturmak ve orada yaşanabilecek bir çevre şartı stabilleştirmek, boş uzayda toprak oluşturmaktan katlarca zordu, belirsiz kişi bununla da kalmamış bu boyutu küçük bir mızrağa sıkıştırmıştı. Merakı ateşlenmişti, acaba burayı yapan adam nasıl biriydi?


'' Peki bu mızrak? O ne oluyor? '' Erthyo'nun sözleri kahyanın suratında gülümseme oluşturdu. Sözleri, İmparatoriçe ve Mızrağı iki ayrı şey olarak tuttuğu ve onlara iki ayrı şey gibi davrandığını gösteriyordu. Tutumu daha saygılı hale geldi.


'' Zintan, Zin ve Tan olarak ikiye ayrılır. Zin '' Seçkin '' demek iken, Tan '' Toprak '' demek. Mızrağa verilen isim, Zin Lung İmparator Mızrağı. Sizin dilinizde, '' Seçkin Lung İmparator Mızrağı '' olarak geçer. Özel materyallerden yapılmış bir mızraktır. Yapılan materyalleri bilmiyorum fakat şu ana kadar kullanılan hiçbir savaşta bunu kırabilecek bir silah ortaya çıkmadığını biliyorum. Önceki sahipleri bu silahı tekrar kullanabilmek için ömürlerinin yarısını verebileceklerini söylemişti. Mızrak içindeki ruhun isteğine göre değişir. İçinde ruh bulundurabilecek bir mızraktır, tek bir ruhta değil birçok ruh. Ayrıca Mana Vaftizi ve Yıldız Vaftizi yapılmış bir eserdir. Bu size çok güçlü gelebilir fakat öyle değildir. Bunun gibi hazineler Üst Dünyalarda bulunur, çok nadir olsa da yok değildir. Tek farklılığı Yıldız Vaftizi ve içindeki dünyadır. ''


'' Bana O'ndan bahset.' ' Erthyo'nun sesi yumuşadı. O derken ki tonu, kâhyaya kim olduğunu yansıtıyordu.


'' İmparatoriçe bir dahi. Kendi zamanının en büyük dahisiydi. Eğer sizi takip etmek istemeseydi, çoktan İmparatoriçe koltuğuna en büyük aday olmuştu, ayrıca büyük bir krallığı yöneten bir Kraliçe bile olabilirdi. Eğer bunları istemeseydi bile zamanı geldiğinde en büyüklerin arasında bulunabilirdi. Belki de Tilki İmparatoriçesi Amy ve Mia kardeşler ve Yılan İmparatoriçesi Beyaz Hanımlar ile zamanı geldiğinde eşit bir pozisyonda olabilirdi. Ancak o sizi takip etmek istedi ve buraya geldi. Gerçi bu onun için yolun sonu değil fakat siciline işlenen büyük bir utanç oldu, eğer gerçekten o kadar güçlü olsa bile o üç kadınla eşit pozisyonda olamayacak. '' Kahyanın sesi giderek acılı hale geldi, torunun geleceği için endişelenen bir dede gibiydi sesi.


'' Nasıl yani? '' Erthyo sinirlenmemişti, çünkü adamın sesinde aşağılama yoktu. Sanki onu takip etmesinden kastı başka gibiydi, ancak anlayamamıştı. Sevdiği adamı takip eden bir kadın neden utanç kaynağı olacaktı ki?


'' Lütfen beni yanlış anlamayın, sizi takip etmesinde kesinlikle bir hata yok. İmparatoriçemizin yaptığını çoğu kişi yapamaz. Ancak sorun ne yaptığı gibi değil. Yapış şekli. Eğer sizi takip etmek için bir yerde yıllarca beklese ve bu sırada eğitim yapsa ona kimse bir şey diyemezdi. Zamanında bunu yapan kadınlar yok değildi. Ancak bir adamın silahına dönüşen bir kadın ilk defa oluyordu, bildiğiniz gibi köleler efendilerinin sözünü mutlak şekilde dinlemek zorundalardır, ancak efendileri popülerleşirse bir Kral gibi saygı görebilen köleler de vardır. Fakat İmparatoriçemiz bir silaha dönüşmek ve silah ruhu olmak istedi. Bu onu bir '' Eşya '' statüsüne koydu. Eğer ileride siz ün kazanırsanız, silahınız olarak ona sadece bir EŞYA muamelesi gösterilecek ve alay edilecektir. İşte bu yüzden onlarla eşit pozisyonda olamayacak. '' Kahya başka kelime etmedi ve Erthyo'nun arkasından ilerledi.


Erthyo karmaşık düşünceler içerisindeydi. Sıcak bir his kalbine akıyor ve onun kalbinde genişliyordu. Birisinin onun için bu kadar fedakârlığı ne zaman yapmıştı ki?


Hatırladığı kadarıyla onun için bu kadar fedakârlığı sadece Ermy yapmıştı. Sırf onunla görüşebilmek için neredeyse ölmüştü, işte bu yüzden ona çok değer veriyordu. Kendisi için bu kadar fedakârlık yapmış bir kadına değer vermeyen bir erkeğe gerçekten erkek denilebilir miydi?


İkinci ise bu kadındı, daha ismini bile bilmiyordu fakat şimdiden onun için diğer kadınları gibi değerli hale gelmişti. Onu hayatının bir parçası yapmaya karr vermişti. Onun üzgün olmasını ve aşağılanmasını istemiyordu. Bunları düşünürken sesi soğudu.


'' Merak etme! Eğer ona Eşya diyecek biri varsa, tüm ailesini katledeceğim. Ölümden daha kötü bir hayat yaşayacağına emin olacağım. Yani endişelenme. ''


Kahya Erthyo'nun sırtına baktı, büyük sırtı ve dik duruşu ne kadar emin olduğunu gösteriyordu. Bu eminliği kahyada işlemiş gibiydi, biliyordu ki eğer gerçekten birisi İmparatoriçesine '' Eşya '' der ise o kişinin acı bir hayatı olacaktı. Düşündükçe keyfi yerine gelen kahya tek adımda Erthyo'nun yanına ulaştı. Mutlak bir saygı ile arkasında yürüdü.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46894 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr