191. Bölüm: Yaşlı Zombi Seni İt!

avatar
1100 7

İnatçı Yükselen - 191. Bölüm: Yaşlı Zombi Seni İt!


''O zaman... Neden o kadınları bana yönlendirdin?'' Bu soru aklını karıştırıyordu. Neden böyle yapmıştı? Başka bir sürü kadın vardı fakat sanki özenle seçilmiş gibi hepsi bu evrende çok güçlü veya özel kişilerdi. Üst Dünyalarda korkulan 2 kadın, onlarla yarışabilecek İmparatoriçe, Geleceği çok parlak Ermy, Nereden geldiği belli olmayan Ruh İo.



Kişiler birbirleriyle gelecekte karşılaşacak olsalar bile başlangıçta ve güçlenme yollarında tamamen ayrı kişilerdi. Bu bakımdan tamamen alakasız olduklarını söyleyebilirdiler birbirleriyle, ancak Arz özenle onları seçmiş ve ona yönlendirmişti. Neden yapmıştı? Amacı neydi?



Arz kafasına içkiyi dikti, koluyla ağzını sildi ve konuştu.



''Zaman yasaları bir nevi Kader yasalarıyla bağlantılıdır. Zaman yasalarında belirli bir aşamaya geldiğinde, geleceğin bir kısmını görebilmeye başlıyorsun. Kader yasalarında ustalaşanlarda aynı şeyleri yapıyor. Bu yüzden bağlantılı iki yasa olarak ''İkiz Yasa'' ismini almıştır bu yasalar. ''



''Bu kadınların geleceğini gördüm. Bu kadınlar başlarda sönük ve neredeyse ölecek kadar kötü duruma girseler de, hatta bazı paralel zamanlarda ölseler de, başarılı oldukları zamanlarda bu kadınlar yıldızların arasındaki güneş gibiler. Eğer geleceklerine ulaşacak kadar büyüyebilirlerse, çok büyük olayları ellerini sallayarak yaratabilirler. Ben seni sadece hayatlarının en önemli ve zor kısmında onlara gönderdim.''



Masanın üstündeki çizgiler zaman yasaları tarafından çoktan silinmişti. Arz bu zamanda bulunmuyordu, bundan dolayı yaptığı her hareket sanki olmamış gibi siliniyor ve kimseye gözükmüyordu.



Masaya düz bir çizgi çizdi, 15 santime ulaştığında çizgiyi birçok parçaya ayırdı, bazı parçalar özellikle kalın, bazıları inceydi, bazıları yarı yolda siliniyordu. Ancak özellikle iki çizgi öne çıkıyordu. Biri kırmızı pasta kreması tarafından süslediği, kırmızı bir güneş gibi parlıyordu, diğeri ise başlangıç aşamasındaydı, ancak rengi farklıydı, beyaz ve kırmızı rengin karışımıydı.



Arz parmağındaki kremayı yaladı, eliyle başlangıcı gösterdi.



''Bu başlangıç o kadınların özellikle en önemli zamanlarında, yani seni gönderdiğim anlarındaki başlangıç noktası. Normal bir insanın bu çizgilerinin %50'si yarıda kesilir, söner, başlamaz, yani devam etmez. Diğer yarısı devam eder ve farklı olaylar olur. Ancak kadınların böyle bir durumu yoktu.'' Başka bir çizgi çizdi, bu da aynıydı, bir tane kırmızı ve bir tane beyaz-kırmızı çizgi. Geri kalanlar ise bir süreden sonra devam etmiyordu. Bir başka ve bir başka çizgi daha çizdi.



''İstisnasız hepsi bu durumdaydı. Onların o durumdan çıkma olasılıkları %1 ya da binde birdi. Yani çok azdı. Fakat eğer orada hayatta kalırlarsa bir güneş gibi parlayacak ve büyük olaylara karışıp, tüm yaşayanların üstünde bulunacaklardı.''



''O zaman bu beyaz-kırmızı nokta?'' Erthyo'nun bir tahmini vardı. Çizgi kendinin müdahale etmesi sayesinde oluşmuş olmalıydı.



''Tahmin ettiğin gibi, bu çizgi olaylara sen karıştığın için oluşan bir çizgi. Sen müdahale ettikten sonra %1, binde bir, %2 ye ve binde 2 ye çıktı. Onlara yeni bir zaman çizelgesi oluşturdun. Buna başta ben bile şaşırmıştım. Çünkü bunu yapmak neredeyse imkansız. Sen müdahale etsen bile bu en fazla kırmızı zaman çizelgesine gittiğini işaret eder, yani başarılı olduklarını. Ancak öyle olmamıştı, senin müdahalen tamamen farklı bir zaman çizelgesi oluşturdu.'' Arz açıklamaya devam edecekti ancak Erthyo elini kaldırarak onu durdurdu.



''Fakat bu yine de neden onları seçtiğini açıklamıyor.'' Arz detayları anlatsa bile Erthyo onun işi uzattığını fark etmişti. Dedikleri olayları özetlese de, asıl sorudan tamamen uzaktı.



Arz kendiyle çelişiyormuş gibi bir süre kararsız surat ifadesi ile düşündü. Sonunda söylemeye karar vermiş gibi ağzını açtı.



''Bedenimi, mirasımı, hazinelerimi ve amacımı sana bıraktığım içindir belki de, ya da sadece garip bir histir fakat seni her zaman oğlum olarak gördüm. Bu yüzden oğlumun en iyisine sahip olmasını istedim.'' Sesi nazikti, oğluyla konuşan bir baba gibiydi. Erthyo'ya bakan gözleri nezaket doluydu.



Erthyo'nun sesi kısıldı, duygulara karşı çok hassas biriydi ve Arz'ın duygularını sesinden anlamıştı. Onu gerçekten oğlu gibi görüyordu.



Fakat Erthyo bunu kabul edemezdi. Onun kalbi çoktan aile kavramına karşıydı, kendisini bir aileye sahip olmayacağına, bir anne ve baba kavramına ihtiyacı olmayacağına dair ikna etmiş ve bunu kabullenmişti. Ailesini kendi kuracaktı, kadınları olacak ve onlara gözü gibi bakacaktı. Ancak bir aileyi asla kabul etmeyecekti. Evet, Ustası olabilirdi, onu yarı-baba gibi görebilirdi fakat onu asla bir baba olarak görmeyecekti. Çünkü onun kalbi kırılmış ve paramparça edilmişti, insanlara ve bir anne ve babaya karşı.



Kendini toparladı ve anladığına dair kafasını salladı. Eğer dediği gibi ise tüm taşlar yerine oturuyordu, ancak değilse bunu arkasında farklı bir neden vardı. Ancak Erthyo şu anda bunu umursamıyordu, tehdit hissetmiyor, herhangi bir şeyden huylanmamıştı. Eğer buna rağmen bir şey planlıyorsa bu Arz'ın çok iyi rol yaptığını gösterirdi.



''Eğer böyle iyi bir rol yeteneği varsa, geleceğe bırakmak en iyisi.'' Böyle düşündü ve başka bir soru sormaya karar verdi.



''Hafızamdaki anı zincirleri, onlar ne?''



''Onlar da hazine, genelde kullanılan bir teknik. Geçmişteki önemli kişiler mirasları kaybolmaması için tüm anılarını bu zincirlere ölmeden önce aktarır. Bunu bulan kişi inzivaya çekilerek, yavaşça özümser ve tüm anıları özümser. Böylelikle onların mirasına sadece sen sahip olursun. Hazine avcısı olarak ben tabii ki de böyle şeyleri kaçıramazdım ve kaçırmadım da. Kafanın içinde bulunan tüm sağlık, hap, iksir vb. şeyler benim aldığım bir hazine sayesinde. Bu evrende tek Kral seviyesine ulaşan bir Simyagerin mirası.''



''Kral Simyager Horusun anıları bulunuyor. Hepsini özümsedin zaten, tek yapman gereken işine yaradığında hatırlamaya çalışmak.''



Bu bilgiler Erthyo'ya çok yararlıydı. Sonunda kendi bedenine sahip olduğunu hissedebiliyordu, içindeki sırlar yavaşça yok olmaya ve kontrolü elinde bulundurmaya başlamıştı. Geriye iki önemli nokta kalmıştı.



''Soyları nereden buldun, ya da onlara nasıl eriştin?'' Soylarla bir süre iletişime giren Erthyo sonunda onların bu evrenden olmadığına karar vermişti. Tamamen farklı ve çok gelişmiş bir evrendendiler. Mühür teknikleri olsun, silah teknikleri olsun, ya da ona verdikleri üç önemli teknik olan ''Yok Edilemez Beden ve Bilinç'', ''Element Kontrolü'', ''Ruh Geliştirme Tekniği'' bu evrendeki tekniklerden tamamen farklı bir ligdeydi, belki de kendi liglerinin en iyileriydiler.



Ölüm Alevi bu evrende bulunabilecek bir alev olsa da, Antik Alevler bu evrende bulunamazdı. Bu alevleri kullanmak isteyen biri ya Antik Hükümdar soyunun ilk soylarından, yani en saf soylarından biri olmalıydı, ya da en saf soydan direkt miras almalıydı. Bunun dışında kimse bu alevleri kullanamazdı.



Ancak buna rağmen Arz bir şekilde üç soyu bir araya getirerek ona vermeyi başarmıştı.



''Dünyanın Sonlarının birleştiği, Evrenin Sonunun kökünden, yani Nihai Kara Delikten.''



Erthyo ilginç bir isim duymuştu, Dünyanın Sonu. Bu isim Wiar'ı kurtarmak için gelen adamın depolama yüzüğünden çıkmış kağıtta yazıyordu.



''Nasıl bir yer olduğunu zamanı geldiğinde öğrenirsin, ayrıca Dünyanın Sonunu zaten duydun. Oraya gitmen çok sürmez. Fakat Evrenin sonunun kökü olan Nihai Kara Deliğe asla girme, yeterli güce ve yasa anlayışına ulaşmadan oraya girersen seni o Tilki ve Yılan bile kurtaramaz. Hatta onlar bile ölebilir. Benim oradan kurtulmamın tek yolu, ağır yaralanıp, Zamanın Kalbini kullanabilmemdi. İhanete de bu yüzden uğradım. '' Arz, Erthyo'yu defalarca uyardı.



''Tamam, söz veriyorum kendimden emin olmadıkça oraya gitmeyeceğim. Emin olsam bile oraya belirli bir seviyeye ulaşmadan gitmeyeceğim.'' Erthyo aptal değildi. Amy/Mia ve Küçük Beyaz gibi bu evrendeki canlıların hayatını ellerinde tutan kişiler bile buraya girdiklerinde kesin ölümle karşılaşabiliyorsa onun gibi küçük biri oraya bir milisaniye bile bulunamazdı. Bunu bildiğinden rahatlıkla söz verdi.



Arz sözü alınca rahat bir nefes verdi ve soruyu bekledi.



''Yöneticiler, tam olarak ne?'' Bu konu kafasını karıştırıp duruyordu. Özel bir tarikat olabilirdi, ya da özel bir aile ancak sanki tüm evrenleri kontrol eden bir veba gibilerdi. Her an herkesi izleyebiliyorlardı, Erthyo'nun tahminine göre çoklu evrendeki heryeri görebilirlerdi.



Arz'ın yüzü ciddileşti, anında etrafı görünmez bir zaman bariyeri sardı. Ses dışarı çıkamazdı, çıksa bile zaman yüzünden çürüyecek ve dışarıya ulaşamayacaktı.



''Bu özel bir konu. Bildiğim her şeyi söyleyeceğim ancak bunu kesinlikle dışarıda konuşamazsın. Eğer tek kelime ağzından kaçırırsan tüm Evrenin düşmanı olursun ve gittiğin her yerde avlanırsın.''



Erthyo kafasını salladığında Arz açıklamaya başladı.



''Yöneticilerin kökeni tam olarak bilinmiyor, ancak araştırmalarımdan öğrendiğim kadarıyla onlar kaybedenler. ''



''Kaybedenler mi?'' Bu garip bir kelime seçimiydi, kaybeden nasıl evrenleri bu kadar rahat görebilme ve etki edebilme yeteneğine sahip olabiliyordu? Eğer güce bu kadar kolay ulaşılıyorsa, Erthyo gidip duvara kafa atarak kendini öldürmeye razıydı.



''Her evren belli bir seviyeyi bulundurabilme yeteneğine sahiptir. Seviye dediğim ise kişinin seviyesi, biri Hükümdar seviyesini geçtiğinde bu evreni terk etmelidir. Eğer terk etmez ise evrene baskı yapmaya başlayacaktır. Bir süre sonra ise evren çökecek ya da yok olacak. Bu yüzden evrenler kendini koruma sistemleri geliştirdi, biri Hükümdar seviyesini geçtiğinde en fazla 2 seviye üstüne ulaşasıya kadar bu evrende bulunabilir. Eğer ona rağmen gitmezlerse Evren elindeki her şeyi kullanarak bu kişileri imha etmek için uğraşacaktır.''



''Ancak daha güçlü evrenlerinde belli bir seviyeden aşağıdakilerin dayanamayacağı yasa, mana ve baskı yaydıkları söylenir. Buna alışmayan bir kişi, bu baskıya bir anda göğüs germeye çalışırsa bedeni patlar ya da ezilerek ölür. En azından antik kayıtlarda böyle söylüyor.''



''Bu yüzden iki evrenin arasında küçük bir ara evren, başka canlılar tarafından oluşturuldu. Amacı gelişmiş evrendeki baskıyı, yasaları ve manayı, oradaki kişilere yavaşça göndererek onları buna alıştırmak. İlk başlardaki amaçları buydu fakat artık bu yan amaca dönüştü. Bu evrende söz onlarındır, onlar ne söylerse o olur. Fakat kaos oluşmaması ve gelecekteki sorunların önüne geçmek için bir anlaşma imzalamışlar. Anlaşma ne, anlaşmanın detayları, hiçbirini bilmiyorum. ''



''İşte bu ara evrende ölen kişilerin ruhları kaybolmaz, birileri tarafından alınır. Bu kaybedenler yöneticiler oluyor. Kayıtlarda söylendiğine göre, Yöneticiler küçük evrenlerdeki parlayan yıldızları ya da gelecekteki düşmanları önceden görmek için oluşturulan özel kişiler. Bir nevi önceden koruma yöntemi. Kayıtlar bundan başka bir şey söylemiyor.''



Sonuçta kimse öldüğü ve sonrada köleye dönüştüğünün bilinmesini istemezdi. Kendi evrenlerinde en üst seviyeye ulaşmış bu kişilerin kibirleri artık kemiklerine işlemişti. O kadar güçlendikten sonra ölmeleri ve köle olarak çalışmaları bu kibirli kişiler için büyük bir yaraydı, kimden duydukları fark etmez, en yakın arkadaşları bile olsalar bu yaraya dokunanları affetmezlerdi.



Erthyo bunu anlamıştı fakat son sözlerinden sonra tedirgin olmaya başlamıştı. Son günlerde Üç soyunun kaynağının da büyük kişiler olduğunu fakat bir yerlerde kilitlendiği gerçeğine daha çok inanmaya başlamıştı. Eğer üç kişiye kilit vuran kişi ya da kişiler onun bilgilerini bulursa kesinlikle birileri tarafından avlanacaktı.



Daha evrene göğüs gerecek kadar gücü yoktu.



Arz onun tedirginliğini anlamış gibi söze girdi.



''Merak etme, bir kişi istemediği sürece hiç kimse, isterse yönetici olsun. Kişinin soylarını göremez. Ancak bu etki Bilge seviyesine kadar geçerli. Bilge seviyesinden sonra kişi Evrenle bağlantı kurarak yasaları anlamaya başladığı için yöneticiler soylarını görmeye başlayacaktır. Eğer bir şey seni tedirgin ediyorsa Bilge seviyesine kadar bunu halletmeye çalışmalısın.'' Kafasına başka bir bardak dikti ve ciddiyetle konuşmaya devam etti.



''Kafandan ne geçiyor bilmiyorum, sadece tahmin edebilirim fakat eğer o yola girersen tamamen yalnız olacağını söylemem gerekiyor. Düşündüğün şey daha önce yapılmamış bir şey, ben bile denemedim hatta aklımdan geçirmedim bile. Eğer o yola girersen tamamen yalnız olacaksın, kadınların bile seni o yolda takip etmek istemeyebilir.'' Erthyo'nun düşüncelerini okuyormuş gibi konuşmuştu. Saf ciddiyle, kaşlarını çatmış, bardağı bırakmış bir şekilde konuştu.



''Bilinmeyen korkunçtur, bilinmeyen bu evrendeki en korkunç şeydir. Bir Kral bilinmeyen bir organizasyon tarafından suikasta uğradığında ve canlı kaldığında herkesten şüphe etmeye başlar, en yakınlarından bile, çünkü bilinmeyenden korkar. Eğer o yola girersen kadınların bile seni takip etmeye istekli olmayabilirler. Onları suçlayamam, çünkü tamamen kör bir yolda ilerleyeceklerdir. Bu yürek isteyen bir şeydir ve herkeste bunu yapacak yürek bulunmaz. Yani dikkatli düşün ve o yola öyle gir.''



Erthyo kafasındaki düşüncelerini bu sözlerle kenara itmeye karar verdi. Zamanı geldiğinde bunun üzerine düşünecek ve harekete geçecekti fakat şimdi zamanı değildi.



''Tamam.'' Buna da söz verdikten sonra sustu. Başka soracağı bir şey kalmamıştı.



Arz son kez bir bardak lezzetli şarabı kafasına dikti. Bu ortamda bulunan en lezzetli şaraptı, gerçekten güzel bir tadı vardı. Sertti fakat tatlıydı, boğazdan inerken yakıyor ve ilginç bir haz oluşturuyordu. Mideye indiğinde aroması güçlenerek tüm uzuvlarına tatmin edici bir his yayıyordu.



Bardağı masaya vurarak parçaladı. Ancak zaman yasaları bardağı hızlıca eski haline getirdi. Arz ayağa kalktı ve ellerini çırptı.



''Artık gitme vaktim geldi. Veda zamanı.'' Ölüme değil de, uzun bir yola gidiyormuş gibi konuşmuştu. Aslında bir bakıma öyleydi, ölüm sonsuzluğun yoluydu. Belki yeni bir başlangıç, belki de sonsuz istirahat alanıydı. Ölmeyen kimse bunu bilemezdi.



Erthyo ayağa kalktı ve Arz'ın önüne geldi. Önünde saygıyla eğildi.



''Bana verdiğin tüm şeyler için teşekkürler. İntikamını alacağımdan emin olabilirsin, kanlarını ruhunu huzura kavuşturmak için kullanacağım. Bu yüzden gittiğin yerde beni izlemeyi unutma.''



''Biliyorum. Sen öyle birisi değilsin.'' Arz'ın sesi yavaşça yok olmaya başladı. Erthyo kafasını kaldırdığında onun bedeninin de silikleşmeye başladığını gördü.



''Burada ne kadar kalacağına emin değilim. Ancak buradan çıktığında dışarıda tam 24 saat geçmiş olacak. Gitmeden sana son bir şey bırakacağım.'' Erthyo ciddi bir konuşma olduğu için dikkat etmedi fakat Arz'ın sesinde genellikle İo'da olan bir ton vardı. Bu birisine şaka yapmadan önce kullandığı tondu.



Erthyo ne olduğunu düşünürken, görüşü bulanmaya başladı. Daha önce hiç böyle bir şey yaşamayan Erthyo ne olduğunu anlayamadı. Ancak dışarı derin bir nefes verdiğinde, nefesinin ağır içki kokusu yaydığını fark etti.



''Sen...''



''Gitmeden önceki son hediyemin tadını çıkar. Elveda hahahaha...'' Arz içten bir şekilde güldü ve sonunda yok oldu. Havada dağılarak hiçliğe karıştı.



Erthyo sonunda ne olduğunu anlamıştı. Konuşmaya boyunca yaklaşık 30 bardak içki içen Arz, içinde bulunan tüm sarhoşluğu Erthyo'ya geçirmişti. Erthyo şu anda Arz'ın yaşaması gereken sarhoşluğu yaşıyordu.



Eğer mana kullanabilseydi bunu kolaylıkla dağıtabilirdi fakat bedeninde ve ruhunda mühürler vardı. Ayrıca Arz yok olduğunda bu zamanda bulunan bedenide yok olmuş ve geriye Erthyo'nun bedeni kalmıştı.



Kısacası Erthyo'nun üstündeki sarhoşluğu kaldırabilecek hiçbir yöntemi yoktu.



''Yaşlı ZOMBİ!!!!!! Seni it, seni or**** ******. Dua et bu sefer gerçekten ölmüş ol, eğer ölmemişsen ne durumda olursan ol seni ölümüne döveceğim. Hık! Keşke ölmüş Hık! olsaydım diyeceğin bir duruma getiresiye kadar döveceğim hık! hık!'' Erthyo kükredi, Arz'a karşı olan tüm minnettarlığı ve ölümüne olan tüm üzüntüsü uçup gitmişti. Şu anda tek istediği şey onu eline geçirip bir güzel dövmekti.



Erthyo konuşmasının yarısında çakırkeyfe dönmüştü bile, daha önce hiç sarhoş olmamıştı bu yüzden kendi bile bunun farkında değildi.



Konuşmasının ortasında bariyer çoktan dağılmıştı. Erthyo'nun kükremesi ve küfürleri tüm oda tarafından duyulmuştu ve herkes tekrar ona bakmaya ve konuşmaya başlamıştı. Erthyo bunu fark etmemişti ancak fark etseydi bile umursamazdı. Bu sefer gerçekten çok kızmıştı.



''Hık, Hık! Senin... Senin.... Arghhhh!!!!!'' Erthyo yapabileceği hiçbir şey olmadığını anlayınca önündeki masaya yumruğunu geçirerek toza dönüştürdü. Yanındaki başka bir masaya geçti ve hizmetçilerden birini çağırdı.



''Madem sarhoş oldum, içmeye devam edeyim. Hayatımda hiç içmemiştim, nasıl bir şey olduğunu merak ediyorum. Bana en iyi şarabınızdan iki testi getir.''



''Emredersiniz.'' Hizmetçi Erthyo'ya garip bir şekilde baksa da onu gücendirmeye cüret edemedi. Bu partiye sadece en önemli kişiler girebilirdi. Para ve sıradan bağlantılar bu partiye girmek için yeterli değildi, Vikontun altındaki kimse bu partiye girmeyi hayal bile edemezdi. Onun gibi bir hizmetçi ise bu kişileri gücendirmeye cüret edemezdi.



''Hık, Hık!'' Erthyo durmadan hıçkırdığı için bir tane de soğuk su istedi.



Sonunda etrafı inceleyecek zamanı olmuştu. Su ve içki gelesiye kadar etrafı incelemeye karar verdi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr