190. Bölüm: Gerçekler

avatar
1101 9

İnatçı Yükselen - 190. Bölüm: Gerçekler


''Arz... Sen gülüyorsun? Nasıl?'' Kendini sakinleştirdi ve sordu. Arz'ın yaptığı şey imkansıza yakın bir şeydi. Küçük Beyaz, ona Arz'ın duygularının söküldüğünü ve herhangi bir duygusunu dışarı vuramayacağını söylemişti. Küçük Beyaz'ın ona asla yalan söylemeyeceği bilen Erthyo'da şu an ki durumu anlamakta sıkıntı çekiyordu.



Duyguları sökülen biri, önünde bir duygu belirtisi gösteriyordu. Bu inanması zor bir şeydi.



''Sakin ol, sana bugün her şeyi açıklayacağım. Ne bilmek istiyorsan anlatacağım.'' Arz kafasına bir bardak daha içki dikti, sert, tatlı içkiyi içmek çok iyi hissettirmiş olacak ki hafif bir ''haaahh!!'' sesi, tatmin olmuş yüzüyle ağzından çıktı.



''Soru sormadan önce sana bir şey açıklamak istiyorum.'' Arz bir bardağı daha kafasına dikti.'' Işık İmparatoriçesi, Kılıç İmparatoru, Savaş İmparatoru... Bu ve bunun gibi isimler sence ne anlam ifade ediyor?''



''Onun hakkında fazla bilgim yok ve bu mana işlerinde daha yeniyim, bana verdiğin anılara bel bağlamak zorundayım. Ancak eğer bunu kendi açımdan düşünürsem, aslında bizim koyduğumuz seviye sisteminin yanlış olduğunu düşünüyorum. Son üç seviye olan; Kral, İmparator ve Hükümdar seviyesi aslında daha üst bir seviye olduğunu düşünüyorum. En azından bizim seviye sistemimizdeki seviyesiyle aynı değil, daha üst bir seviyede.'' Eğer öyle olmasaydı, Amy/Mia ve Küçük Beyaz gibi kişilerde, alt dünyalarda kendi kutsamalarını dağıtabilirdi.



''Güzel bir düşünce fakat yanlış. Tamamen yanlış. Konuşmamızın devamındaki taş parçalarını kaldırmak için bunu sana açıklayayım. Bu evrendeki Kral, İmparator ve Hükümdar seviyeleri tamamen doğru. Çoklu evrenlerde bu seviye sistemini kullanır, değişiklikler olsa da son seviyeleri her zaman aynıdır. Ancak benim bahsettiğim İmparator tamamen farklı bir terimdir. Işık İmparatoriçesi, Işık yasalarında zirve kişiye verilen isimdir, sadece yasa değil, ilke ve kavramlarda da zirveye ulaşmıştır. Bunu yapan bir erkek olsaydı, Işık İmparatoru olurdu. Anladın mı?''



Arz basitçe açıkladığı için Erthyo tabii ki de anlamıştı. Eğer bu mantıkta ise birisine Hükümdar ismi verilebilmesi için Zirve de yani en tepede olması gerekiyordu, bu mantıkla Işık İmparatoriçesi tek bir tane olmuyordu.



''Mantığın doğru, gerçekten bir tane yok, bir sürü var ve hepsi farklı evrenlere bakıyor. Bazı özellikleri yerine getirdiklerinde, Ki bu özellikler çok zorlu ve fazla, içlerinden biri Işık Hükümdarı olur. Aradaki en büyük fark şudur. Biri kendinden İmparator diye bahsedebilir, ancak cümlesinin içinde Hükümdar kelimesi geçtiğinde ve kast ettiği anlam farklı ise evren bu kelimenin ağzından çıkmasına izin vermez. Dene istersen.''



''Erthyo, Sapkın .......'' Seviye olarak değil, unvan ve üstünlük olarak kendini Hükümdar olarak düşünmüş ve konuşmuştu. İçine ne kadar kibir, öz güven, altındakileri küçük görme hissi eklemiş olursa olsun, kast ettiği Hükümdar kelimesi ağzından çıkamamıştı. Garip bir olaydı, kelimeleri konuştuğunu biliyordu ancak ses ağzından çıktığı anda evrenden silinmiş gibiydi. Sanki evren, bu kelimenin kirletilmemesini istiyormuş gibi hak etmeyenin isminin yanında belirtmiyordu.



''Gördün mü? Bazı şeyleri anladığına göre konuşmamıza başlayabiliriz. Sor.'' Cömert bir yüz ifadesi yüzünde belirdi, elini Erthyo'ya işaret ederek konuşmasını istedi.



Erthyo sonunda bazı cevaplar bulabilecekti, aklına gelen tüm soruların bugün cevabını alacak ve zihnini rahatsız eden sıkıntılardan kurtulacaktı.



''Sen kimsin? Sana ne oldu da böyle bir duruma geldin? İlk karşılaştığımızda o kadar insanı neden öldürdün? İkinci unvanın ne anlama geliyor? Bana öleceğini söylediğinde neden ölmedin?''



''Yani kısaca benim hakkımda her şeyi bilmek istiyorsun. Tamam söyleyeceğim.'' Yüzünde bir burukluk ve öldürme niyeti belirdi, geçmişi düşündüğünde ne kadar hiddetlendiği ifadesinden belli oluyordu.



''Benim ismim Arz Liosen, Acımasız Sapkın Lord olarak da bilinirim. Bunun sebebi, düşmanlarıma karşı hiç acıma göstermeden öldürürüm. Çocuk, genç, kadın, yaşlı hiç fark etmez, eğer benim düşmanlarımsa ya da düşmanımın tarafındalarsa sonları tek bir yola çıkar; ölüm. Ancak farklı bir hobim de vardır, Hazineleri toplamak. Ancak bu hazineler basit hazineler değildir. Hakikatin Gözü, kadar değerli ve nadir hazineleri toplarım. Bunları yaparken ise Katananı, yani Gece Panterini kullanırdım. Beyazdan öğrendin zaten, bu Katananın özelliği ''Gece'', zaman gece ise kişiye gece ile bir bütün haline getirir, tam sınırını bilmiyorum fakat zamanında Kral seviyesinde iken, bir İmparatorun aramasından kaçabilmiştim.''


''Bana ne oldu? İhanete uğradım, çok detayı bilmene gerek yok. Umursamıyorsun da zaten, ancak senden sadece bir şey istiyorum. Yeterli güce ulaştığında '' Göksel İnkar Sarayı''nı yok et, hiçbir hamam böceği ya da küçük canlının bile oradan kaçmasını istemiyorum. Kim var, kim yok ölmeli. Ne kadar masum, ne kadar iyi şu kadar umursamıyorum. Tek istediğim onların hepsini öldürmen. Ancak tekrar uyarıyorum, Yeterli güce ulaşmadan asla onlara bulaşma. Asla!'' Öldürme niyeti deniz gibi fırladı ve yayıldı, ancak fazla ilerlemedi. Bunun sebebi ortamdakilere zarar verebilecek olmasıydı.



Erthyo'nun nefesi tükenmişti. Öldürme niyetine alışkındı, onun öldürme niyetine fazla dayanabilecek kimseyle daha karşılaşmamıştı fakat Arz ile karşılaştırıldığında küçük bir havuz ile bir okyanusu karşılaştırıyormuş gibiydi. Mutlak Sıfırdan daha soğuk bir hava onu ürpertti, boğazına birisi bıçak dayamış gibi hissettiriyordu.



Arz bir hata yaptığını fark edip, öldürme niyetini geri çekti. Erthyo rahat nefes aldığında, fazla düşünmeden kabul etti.



''Tamamdır. Hiçbir canlı oradan kaçamayacak, kadınlarım bile onları affetmemi isterse reddedeceğim ve hepsini öldüreceğim. Ancak kadınlarım eğer oraya üye ise onlara dokunmayacağım.'' Erthyo Göksel İnkar Sarayının nasıl bir yer olduğunu bilmiyordu, ismini bile yeni duymuştu. Bu yüzden kimin üye olduğunu ve gelecekte ne olacağını bilmiyordu. Ancak yine de kabul etti. Çünkü Arz, ona her şeyini veren kişiydi, gücü, kadınları, şimdiki hayatı kısacası her şeyini o vermişti. Eğer onun tek isteğini yerine getirmez ise yıldırım çarpmasından dolayı ölebilirdi.



''Teşekkürler.'' Arz içten teşekkürünü ilettikten sonra konuşmaya devam etti.'' İlk bedenime girdiğinde, bedenim senin orada olduğunu bilmiyordu. Nasıl anlatsam... Basitçe şöyle, bana ihanet eden kişi beni kölesi yapmak için bir mühür koydu, bu mührü içime yerleştirdiğinde ben, ben olmayı bırakıyordum. Sanki bedenimin içindeyim ancak kontrol edemiyorum, sadece izleyebiliyorum gibiydi. Ancak sıra Amy/Mia ikilisine geldiğinde bedenimi kontrolünü geri alabildim ve bunu seni çağırmak için kullandım. Rastgele bir seçim değildi fakat aciliyetten seni biraz erken zamana çağırdım, bu yüzden o kadar kişiyi öldürdüğümü gördün.''



''İçinde ilk öldüğümde gerçekten ölmüştüm. Ancak ölen içinde konaklayan fiziksel bedenimdi, şu anda gördüğün bedenim ruhsal bedenim fakat o da fazla yaşayamayacak. Bu konuşmadan sonra gerçekten öleceğim.''



Erthyo iç çekmekten başka bir şey yapamadı. Arz'a karşı minnettar hissediyordu fakat onun ölümüne üzülmemişti, çünkü hiç etkileşime geçmemişlerdi. O sadece ona bir şeyler vermeye devam etmişti, o kadar. Belki de yalnız olmak ve arkasından kimsenin üzülmemesi Arz'ın kaderiydi.



''Neden?'' Soru basitti, çocuklar için bile basit bir soruydu. Ancak arkasındaki anlam çok büyüktü. Neden beni seçtin? Neden bu kadar hazineyi bana veriyorsun? Neden üstün soyları kullanmak yerine bana veriyorsun? Neden kelimesine tüm bu sorular sığdırmıştı.


Arz hafifçe güldü, gülüşü kederli değildi, karşısındaki rahatlatmak amacıyla gülmüştü.



''Seninle aynıyız çünkü, çoktan fark etmiş olman gerekiyor. Senin bedenin çok özel, özellikle ruhsal enerjin normal olanlardan tamamen farklı bir ligde, sadece bir yıl kadar ruhsal eğitim yaptın ve şu anda bir Kahramanın Ruhsal Enerjisini taşıyorsun. Bunun ne kadar absürt olduğunu farkında mısın? Bu senin asıl kökeninden geliyor. Sana nereden geldiğini söylemeyeceğim, çünkü bunu ben bile bilmiyorum. Ancak son zincir olan ''Erthyo'' isimli zinciri açarsan orada kendin hakkında her şeyin cevabını bulacaksın. İçindeki şeyin doğmasının sebeplerini bile bulabileceksin.''



''Oraya senin kötü anılarını mühürlemiştim fakat bu sadece altındaki gerçeği örtmek içindi. Orada senin gerçek kökenin yer alıyor. Kendinden emin olduktan sonra orayı açmalısın.''



''Hazine ve soyları sana vermemin sebebi çok basit, çünkü sana güveniyorum.''



''Ben çok fazla yaşadım, Uzay-zaman yasalarına çalıştım, Zaman Kalbi gibi Göksel bir hazine aldım. Seninle Panter Katanasını dövdüm, 10.000 yıldan daha fazla yaşadım. Ancak bunları yaparken potansiyelimi tükettim. Soylar benim gibi yaşlı bir adama miraslarını bırakmazlar, hazinelere gelince, eğer zaman yasalarında belirli bir seviyeye gelmez isen, yok olan potansiyeli döndürmenin yolu yoktur, Zamanın kalbi bunu başarabilir fakat belirli bir yasa anlayışına sahip olman gerekiyor. Ben ise o seviyeden çok uzaktayım. Hazine gibi şeyler eğer normlara karşı çıkan haplar değilse benim işime yaramaz. Bu yüzden bu evrende en güvendiğim kişiye yani sana verdim. Amacım iyilik ya da onun gibi bir şey değildi. Yeteri güce geldiğinde benim intikamımı almandı sadece bu kadar.''



Erthyo, kullanılmak üzere büyütülen silah muamelesi gördüğü için sinirlenmedi. Aslında kendisine açık olduğu için Arz'a minnettardı. Bunu kendiyle mezara gönderebilir ve Erthyo'yu misilleme yapması için gönderebilirdi ancak onu defalarca uyarmış ve bu bilgileri vermişti.



Erthyo'nun merak ettiği birkaç şey daha vardı. Arasından birini seçti ve sormaya karar verdi. Arz o düşünürken 10. bardağı kafasına dikiyordu.



''Bu zaman manipülesi nasıl bir şey oluyor? Beni nasıl olduğum zamandan götürüp, sanki hiçbir şey olmamış gibi geri getirebiliyorsun?'' Her geçmişe gittiğinde sadece bayılıyor, bedeni hareket etmeye devam ediyordu. Ancak bunu dışında pek bir şey olmuyordu. Fakat dünyadaki profesörler bunun imkansız olacağını ve geçmişte bir şey değiştiğinde geleceğinde değişeceğini söylüyorlardı.



Arz açıklamadan önce parmağını masanın boş tarafına sürerek tam 1 metre uzunluğunda çizgi çizdi. Çizgiye ise sadece iki nokta koydu, başına ve sonuna. Parmağıyla çizgiyi gösterdi ve anlatmaya başladı.



''Bu çizgi, zaman çizgisi olsun. Sondaki nokta sensin ve baştaki nokta benim, bu iki nokta farklı zaman dilimlerini gösteriyor.''



Sondaki noktadan, baştaki noktaya doğru yarım daire şeklinde bir ok çizdi.


''Ben seni kendi zaman diliminden, gelecekten, kendime çekiyorum. Bu hiç dokunmadığım olası gelecek olarak sen oluyorsun. İlk çektiğimde bu gelecek tamamen düzgündü, ancak seni çekip bazı şeylere müdahale ettiğimizde, mesela ölecek olan Amy/Mia gibi, bu gelecek artık olmuyor. Bunun yerine paralel bir zaman çizelgesi ortaya çıkıyor.'' Arz, çizginin tam ortasından ikinci bir çizgi çıkardı ve farklı bir kola ayırdı. Ayrıca ilk çizgiyi çizdi.



''Ben seni geri gönderdiğimde, artık ilk çizgiye geri dönemiyorsun. Çünkü ölmesi gereken birine müdahale ettin ve onunla bir bağ kazandın. Bu durumda ilk paralel zaman senin için bitmiş oluyor, ikinci zaman sanki hiçbir şey olmamış gibi ilk paralel zaman çizgisi ile aynı akışa sahip oluyor. Fakat en önemli unsur, artık içinde bir Amy/Mia var.''



''Seni tekrar çağırdığımda, yani Küçük Beyaz için çağırdığımda, normalde onun ölmesi gerekiyordu fakat yine müdahale ettin. Bu yüzden ikinci paralel zaman tekrar yok oldu.'' İlk çizgiden çıkıntı yapan ikinci çizgiye, tekrar bir çizgi ekleyerek başka bir çizgi ekledi ve ikinci çizgiyi sildi. '' Seni geri yolladığımda, ikinci çizgiye değil, üçüncü, yeni olmuşmuş çizgiye gidiyorsun ve oradan devam ediyorsun. Bu böyle devam ediyor ve sonunda buraya kadar devam ederek şu anki halini alıyor.''



Düzgünce anladığından emin olmak için üstünden bir süre daha geçtikten sonra aklına bir soru geldi. Peki ben şu anki çizgide yer alıyorsam ve şu andan devam ediyorsam benim başta getirildiğim zaman çizgisine ne oluyor? Yok mu oluyor?



Arz, Erthyo'yu rahatsız eden soruyu anlamış gibi cevapladı. İki noktanın arasına bir nokta daha ekledi.


''Bu senin başlangıcın, bu başlangıca dokunmadığın için getirildiğin zaman dönmesen bile, yeni paralel zamanda ortaya çıktığın an, senin gibi olan bir Erthyo diğer zamanlarda yaşamaya devam ediyor. Onlar belki bir mühendis, belki zengin bir soylu, belki güçlü bir Mana kullanıcısı oluyor. Ancak hepsi artık kendin kaderine sahip oluyor. Onlar ölse bile seni etkilemeyeceği için yaşamına devam edebilirsin. Orijinine dokunulmadığı sürece tüm paralel zamanlardaki Erthyo yaşamaya devam edecektir.''



''Yaptığım seçimler bu dalları budaklandırmaya devam ediyor mu?''



''Evet?''


''O zaman doğru beni nasıl seçiyorsun?'' Her zaman doğru olanı seçmesi ona garip gelmişti, sonsuz dallarda onu bulabilmesi mümkün müydü?



Arz cevap vermek yerine üçüncü çizgiye bir sürü dal ekledi, bazı dal ana daldan çıkarken, bazıları ana daldan uzamış yan daldan tekrar uzuyordu.



''Durum bu şekilde, evet sonsuz dal var ve ana seni bulmak çok zor. Ancak bir o kadar da kolay.''



''Seni bu dallar oluşmadan önceki saniyeye gönderdikten sonra yeni bir dal oluşması için sana a ve b seçeneği gerekiyor. Bunlardan A seçeneği bir dal, B seçeneği ayrı dal ve seçmediğin, tamamen farklı bir seçenek ise ayrı bir dal oluşturuyor. Ancak dediğim gibi Orijin kaldıkça diğerlerine bir şey olmayacak fakat bunun için bir orijin gerekiyor, yani bir başlangıç noktası. Ben seni tam o saniyeden çekerek, doğru seni yanıma getiriyorum.''



Arz, Erthyo'nun anlamadığını görünce daha basit anlatmaya çalıştı. Sırrını da açıklamaya karar verdi.



''Aslında bunda benim zaman mührümde devreye giriyor. Asıl seni bulmak için ondan yararlanıyorum. Örnek vermek gerekirse, Seni bu çizginin başlangıcından aldım, ardından geri buraya yolladım. Fakat üstünde Zaman Takip Mührü varken yolladım. Sen o zamanda, a ve b seçeneği ile karşılaştın ve a seçeneğini seçtin, bir süre geçtikten sonra a, b ve c seçenekleri geldi ve c yi seçtin. Mühür bana bunu iletir ve ben de seni son seçenekten sonra çekerim. Orijinden çekersem sanki hiçbir şey yaşamamışsın gibi, son olayları ve önceden yaşadığımız olayları hatırlamayan bir Erthyo gelir. Bunları şimdi anlayamazsın fakat zaman yasalarına çalışırsan bu sözlerim sana daha mantıklı gelmeye başlayacak.''



Erthyo son kısımdan pek bir şey anlamasa da, anladığı bir şey vardı. Gerçekten de, Arz kendisini bir seçim yaptıktan sonra çağırmıştı. Amy/Mia dan sonra, Küçük Beyaz gece kendisi ile uyumayı talep etmişti, talebini kabul ettiği ve gece uykuya daldığında Arz onu geçmişe çekmiş ve biraz yardım ettikten sonra, Küçük Beyaz ile karşılaşmıştı.



Ermy ile karşılaşmadan önce, Katananın içindeki ruh, ona belirli bir yöne gitmesini söylemişti. Eğer bu isteğini kabul etmeseydi, Ermy ile karşılaşamazdı fakat kabul etmişti. Ardından Arz onu çağırmıştı.



İo'yla karşılaşmadan önce ise, 5 Prensese soylarını gösterme de tereddüt etmişti fakat sonunda kabul etmişti. Bu da bir seçimdi.



Son kadını, İmparatoriçenin karşılaşacağı zaman dönmeden önce ise onunla işini bitirmek için zamanını ayırmaya karar vermişti. Bunu o anda yapmayabilirdi fakat bu da bir karardı ve zamanda dallanma oluşturacaktı.



Mızrağın içine girip, İmparatoriçenin yüzünü görmüştü, ancak Arz onu çoktan kendi zamanına çekmeye başlamıştı bile.



Aslında her seçiminden sonra zamanda çekilmişti.



''Anlamış gibisin. Ne kadar seçim yaparsan yap, mühür ve yasa anlayışlarımla seni kaybetmem mümkün değil. Eğer mühür olmasaydı bile seni bulmak için yöntemlerim vardı. Bu yüzden bunu daha fazla düşünmemeye çalış. Aklında ne varsa onu sor.''






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr