189. Bölüm: Lordum Çok Zeki

avatar
1174 9

İnatçı Yükselen - 189. Bölüm: Lordum Çok Zeki


Gerginim. Hem de çok gerginim.



Lordum bana bu görevi verdi. Bundan gerçekten mutluyum, sonuçta Ünlü bir tüccar olmak çocukluktan beri hayalimdi.



Bu hayalim ne zaman başlamıştı? Sanırım ben 3 yaşında iken başlamıştı. O zamanlar hâlâ Ay Zindanında tutsaktık ancak Üstlerimiz bizden vazgeçmemişti. Birlikleri ve Liderleri geri alabilmek için ellerinden ne geliyorsa yapıyorlardı.



O gün ayrıca bizimle bir anlaşma yapmaya da gelmişlerdi. Hatırladığım kadarıyla ismi Smilson idi. Sonraki yıllarda bir savaşta ölmüş ünlü bir üst seviye Sapkın Lord idi.



Bu Sapkın Lord mertliği ve cesareti ile bilinirdi. Savaşta önde savaşır, asla hileli taktikler kullanmadan savaşı yönetirdi. Ne kadar hileli taktik kullanırlarsa kullansınlar, rakiplerine asla yenilmezlerdi.



Göksel Irk bile ona saygı duyardı, hatta duyduğuma göre bir sürü Irk değiştirme daveti almıştı Göksel Irktan, ancak kişiliği saflarını terk etmesine izin vermemişti.



Bu kişi normalde babamı yanına getirmek için tekliflerde bulunurdu. Ancak asla onu zorlamaz ya da aşağılamazdı.



Fakat bir gün teklif için yanında birini getirdi. Önemli bir tüccar olduğunu ve eğer gelirlerse Ailemizin, ailelerinden sayılacağını ve onlardan birisi olacağını söyledi. Eğer normal bir durum olsaydı, bunu üstlerinin yaptığı bir aldatmaca olarak düşünür ve reddederdik, ancak Smilson bu adama karşı çok saygılıydı.



Bir süre araştırdıktan sonra, adamın tüccar ailesinin çok önemli bir aile olduğunu fark ettik. Orta Dünyalarda ticareti elinde tutan bir aileydi, o kadar nüfusluydular ki Üst Dünyalarda bile bir şubeleri vardı.



Bunu duyunca çoğu Lider kabul etmişti, krallığa karışmayan Lii abi ve Gözcü Abla bile etkilenmişti fakat babam şiddetle reddetti. Çünkü O, Tüccarın gözlerindeki küçümsemeyi görebiliyordu, dediğine göre eğer kabul edersek buradan daha kötü bir hayat yaşayacakmışız. Zorla da olsa herkesi ikna etmeyi başarmış ve bizi bir tehlikeden korumuştu.



Bunu tüccara bildirdikten sonra tüccar resmen ateş kusmuştu. Küfürler savurmuş, aşağılamış, ağzına gelen her sözü söylemişti. Ancak Babam tavrını değiştirmemişti. Tüccar bunu görünce kükremiş ve Sapkın Irk ile olan bağlarını koparacağına dair Smilson'u tehdit etmişti.



İşte o anda tüccarlığa merak sarmıştım.



Çünkü erdemiyle ve doğruluğuyla bilenen Smilson, tüccarı memnun edebilmek için babamı neredeyse ölü hale getirecek kadar dövmüştü. Babamı ölü hale getirecek kadar dövmesine sinirlenmem gerekirdi fakat sinirlenememiştim. Çünkü resmen büyülenmiştim.



Ne adamdan, ne de Smilsondan etkilenmiştim. Güçlü bir tüccar olmanın etkisinden dolayı büyülenmiştim. Adamı araştırdığımızda hiçbir güç ve manaya sahip olmadığını 100 yaşına kadar yaşayabilen insanlar gibi olduğunu öğrenmiştik. Ancak buna rağmen onurlu Smilson adamı memnun etmek için hiç yapmayacağı bir şey yapmıştı.



İşte bu güçlü bir Tüccarın etkisiydi.



O günden sonra iyice araştırma yaptım ve sonunda ''Her şey'' Tüccarı diye bir ticaret şekli buldum. Bu ticarette aradığın her şeyi eksiksiz bulabilirdin. Taş, toprak, daldan tutunda, en nadir hazinelere kadar her şey, tabii ki bununda bir sınırı vardı. Aşırı Nadir hazineler o kadar kolay bulunmazdı.



Ancak bunu dışında genel olarak her şey bulunabilirdi, iş gücü, arsa, insan, krallık, belirli bir miktara Veliaht Prens bile olunabilirdi. Aklın alabileceği her şey burada bulunabilirdi. Ancak başlarda çok büyük sermaye gerekiyordu. Fakat kişi bu yolda gelişebilirse, çok büyük bir saygı görüyordu. Yüksek seviyeli bir mana kullanıcısı olmaktan daha fazla hem de.



Lordum sayesinde başlarda çok başarılı adımlar atabilmiştim. Kahramana ekipmanlarını kara borsada satmam sayesinde büyük bir sermayem olmuştu. Sağlam adımlarla Ticaret şirketimi kuruyordum, daha çok yolum olsa da en azından başlangıcı yapmıştım.



Bugün gergin olmamın nedeni, yapılacak müzayede idi. Buraya gelmem tam bir haftamı almıştı, ayrıca yerleşmem ve müzayedeye girmek için davetiyeyi kazanmam bir o kadar zaman gerektirmişti. Fakat düşük soylu statüsü ile müzayedeye katılabilecektim.



Ne getirdiğimi biliyordum, ne yapmam gerektiğini ve hedefimi de biliyordum fakat gergin olmaktan kendimi alıkoyamıyordum.



Sakinleşmek için bir bardak soğuk su içtim. Ancak işe yaramadı, titremem durmadı. Sahne korkusu dedikleri şey bu muydu?



Zihnimi sakinleştirmek için derin nefes aldım ve Lordumu düşündüm. O ne durumda olursa olsun, düşmanlarına karşı her zaman sakindi, bize karşı sinirini gösterse de bu bize ne kadar yakın olduğunu gösteriyordu. Düşmanlarına karşı bir kere bile sinir krizi geçirdiğini ya da başka bir şey gösterdiğini görmemiştim. Soğuk bir surat, kemiklere işleyen öldürme niyeti ve alaycı gülüşler. Düşmanları suratında sadece bu ifadeleri görebiliyordu.



Ben düşüncelere dalmışken kapı çaldı. İçerideki kişiyi rahatsız etmemek için bilerek nazik çalınmıştı, ancak yine de duyabiliyordum.



''Gel'' Kim olduğunu biliyordum, bana bu binada olduğum sürede hizmet edecek kişisel hizmetçimdi.



Hizmetçi küçük ve hafif adımlarla içeri girdi. Saygıyla önümde eğildi.



''Efendim, Müzayede 5 dakika içinde başlayacak, katılmak ister misiniz? Yoksa sadece satış mı yapacaksınız?''



''Katılacağım. Yolu göster.'' Elimden geldiğince sakin bir yüzle, arkamda ellerimi sıkarak ilerledim. Müzayedeye katılacağım, çünkü Lordum müzayedeye girmemi emretmişti. Böylelikle ihtiyacı olan bir şey çıkarsa alabilirdim.



Müzayede binası, opera binası kadar büyüktü. Alt kısım, az önemli kişiler için ayrılmıştı, ancak bu az önemli kişiler bile normal halk için ulaşılamaz kişiler olduğu için her sandalyenin arasında 2 metre vardı.



Normal müzayedelerin aksine burada, süslü koltukları olan tek bir koltuk vardı. Burada sizden farklı bir statüde ki kişi oturuyor der gibi süslemişlerdi. Tek de değildi, araya serpilmiş gibi, birisi önde, diğeri orta kısımda, biri tam aralarında solda, diğeri sağ köşede olmak üzere tam 12 tane vardı.



Ancak bunlar beni ilgilendirmiyordu. Bugün öyle çok özel bir eşya sergilenmeyecekti, benim satacağım Fenrir ''Çorba'' sı özel bir oturumla satılacaktı.



Hizmetçi beni yerime götürdü, ben nispeten arkada bir yerdeydim. Ancak iyi bir görüşü vardı, müzayede sunucusunun sözlerini ve gösterdiği öğeleri rahatlıkla görebileceğim ve tanımlayabileceğim mesafedeydi.



Müzayede 1 saat içinde başladı. O zamana kadar alt kat tamamen dolmuştu, üst kat ise önemli bir satış olmayacağı için erken gelmemişlerdi. Ancak taht için önemli bir rekabet olduğu için Kral, Kralın kardeşi, 1. Prens gibi kişiler gelecekti. Ancak benim görevim bunu kesinlikle Krala satmak ve ona özel bir bilgi vermekti.



Müzayede sunucusu, hepimize geldiğimiz için teşekkür ettikten sonra birkaç kelime söyledi. Sonra müzayedenin işleyişini basitçe açıkladı ve müzayedeyi başlattı.



Önce gereksiz eşyaları tanıttı. Gereksiz dense de, sıradan halk ve düşük seviyeli mana kullanıcıları için ulaşması zor eşyalardı. Kırmızı Kalp Otu, Kırık Nasha Dişi, Basilisk Gözü... 3 Silah, 4 Hap yapımı için kullanılan materyal ve birkaç tane de eşya materyali tanıtıldı. 



Hiçbiri ilgimi çekmediği için esnedim. Gerçekten, eğer böyle şeyler gösterecekseniz niye önceden söylemiyorsunuz ki? Oh bir broşür gibi bir şey olması gerekiyordu. Neredeydi ki O? Sanırım odamda unuttum.



Birkaç ateş elementi ile ilgili kitap ve eşya aldım fakat geri kalanları gereksiz olduğu için pek umursamadım. Gözlerimi kapatmak üzereyken ilginç bir şey çıkardı sunucu.



Bu bembeyaz bir katanaydı. Karanlığı aydınlatmak için dünyaya inmiş bir ay gibiydi, ortamdaki siyahlık anında silinmişti sanki, kılıç kısmı normalden biraz daha eğikti, inceliği yusufçuk kanadı kadardı. Tutulacak kısımda işleme yoktu, sadece beyaz şerit ile süslenmişti. Ancak bu sadelik bile onu güzel göstermişti.



''SS Seviye Zindanın Boss'undan düşen bir Katana. İsmi Eğik Ay Katanası, eğimi kesiği güçlendirmek için özel olarak yapılmış. Hafif bir yapısı var, bu yüzden hız açısından iyi bir katanadır. Ancak asıl özelliği bu değildir, asıl özelliği geceleri hızı ve keskinliği iki katına çıkar. Ayrıca günde bir kere kullanabileceğiniz Gece Sküneti Alanı isimli özel boyut alanı vardır. Bu yetenek olduğunuz bölgeyi, verilen manaya göre 20 Metre ile 3 Kilometre olarak değişir. Lütfen fiyatlarınızı verin.''



''Bu gerçekten güzel bir katana. Alan Etkili saldırıların bir üst seviyesi olan, Özel Boyut Alanı bile vardı. Üstüne buradaki durumu iki katına çıkıyordu. Bunu Lord için alabilirim.''



Başka birisi ile rekabete girmek istemediğim için kartımı kaldırdım ve fiyatı bağırdım.



''Yarım Milyon Altın.'' Yarım Milyon bu katana için çok az bir fiyattı. Ancak konumunu kullanarak bunu alabilirdi, diğer özel kişiler onla rekabete girmediği sürece sorun olmazdı.



Eğer benimle savaşa girmek istiyorlarsa gelebilirler. Lord bu iş sırasında bana para vermesine gerek olmasa bile, ekstradan alışveriş yapabilmem için para verdi. Tüm param 1.5 Milyon altın olsa da, birkaç eşyayı rehin vermem gerekse de bu katanayı ona alacaktım.



Belki- Belki beni bunun için över ve bana gülümserdi.



Ben düşüncelere dalmışken, kimse teklif vermedi. Belki de yeni olduğum içini, gücümü görmemişler ve bu gizlenen kaplanı kışkırtmaya cüret edemiyorlardı. Ya da sadece ilgilerini çekmemişti, umursamıyorum.



Katana yarım milyon altına bana satıldı. Bundan sonra pek ilgimi çeken bir şey yoktu. Sadece Lord için uygun olan bir kristal aldım. Bu kristal özellikle kan aurası yayıyordu ve Lordumun işine yarayacağına dair içimde iyi bir his vardı.



Müzayede bittiğinde herkes sırayla ayrılmaya başladı. Ancak ben olduğum yerde kaldım, diğer özel insanlarda orada kalmıştı.



Fuuu... Şimdi benim sıram geliyor. Çok gerginim.



Derin bir nefes verdim ve yerimden kalkarak sahneye yürüdüm. Sahneye vardığımda katanayı bana teslim etmeye gelen hizmetçiye parayı verdim, son kontrollerden sonra katanayı almayı başardım.



''Yeni silahınız hayırlı olsun Madam Ateş. Umarım silahınız yükselişinizde önemli bir rol oynar.''



Evet, Her neyse. Zaten benim değil. Hadi sadece başımızı sallayalım.



Başımı salladım fakat yarıda durdum. Çünkü güçlü auralar çoktan yerlerine geçmişlerdi ve bana bakıyorlardı. Elimi sunucuya doğru salladım.



''Tamam, tamam. İltifatın için teşekkürler. Benim sıram geldi. Sen çekilebilirsin.'' Sunucu başta anlamamıştı, ancak kafasını bir saniyeliğine eğdi, geri kaldırdığında yeni gelen kişilere doğru saygıyla eğildi ve çıktı.



Tamam. Kaç kişiler bunlar. Bir, İki, Üç, Dört.... Sekiz. Vov, Gerçekten sekiz kişi var. Birkaçı Lord kadar güçlü ve Dört Tanesi ondan daha güçlü. Ayrıca onların arkasında gelen birkaç kişi de Lord'dan daha güçlü.



Ancak Lord daha çok genç. Onun daha gelişecek çok potansiyeli var, ileride onun ayağının altına bile bakamayacaksınız. Hıh.



''Ehem. Bugün neden burada olduğunuzu biliyorsunuz zaten. Hepinize özel bir ses iletimi tılsımı gönderdim. Detayları açıklamadım, çünkü bunu hepinizin önünde açıklayacağım.'' Depolama yüzüğümden Cam fanusu çıkardım. Bu cam fanus, Lordun bana vermemi istediği paketti, düşündükçe gülesim geliyordu fakat gülmemek için dudağımı ısırdım. Derin bir nefes alarak konuştum.



''Ekibim ve ben antik bir mezara akın yaptık. Burada bir sürü şey bulduk fakat ölmüş bir Yüksek Şef mezarı da bulduk. Bu Yüksek Şef, takıntılı bir adammış ve her özel soyun yiyeceğini yapmış, Ejderha Eti Füme, Anka Kanı Soslu Çorba vb. gibi bir sürü yemek yapmış fakat şaheserim diyebileceği bir şey yaratamamış. Uzun yıllar teknik geliştirme ve malzeme araştırma sonucu bunu yapmayı başarmıştı, garip bir yemek olsa da yine de Yüksek Şef tarafından yapılmış bir yemek.''



''Karşınızda: Fenrir Penis Çorbası.''



Fanusu açtığımda büyük bir ruh gökyüzünü yardı, beyaz, mavi enerji toplandı ve bir silüet oluşturdu. Silüet büyük bir Kurt bedenine dönüştü. Bu kurt altındakilere karıncalardan daha değersiz bakan gök mavisi gözlere sahipti, beyaz kürkü etrafındaki mana ile uyumlu hareket ediyordu, ancak aynı zamanda hareketsiz gözüküyordu. 10 Metrelik boyutu tüm odayı kaplıyordu, ancak hiçbir yere zarar vermeden heybetini odadakilere gösterebiliyordu. Pençeleri yere değdiği anda bir hiçmişçesine yeri kesti ve yerleşti.



Odada tek bir ses dahi çıkmıyordu, herkes nefesini tutmuştu. Ancak çorbaya yönlenen açgözlü bakışları hissedebiliyordum. Ayrıca birbirlerine doğru yönlendirdikleri öldürme niyetleri de vardı.



En soğuk ve keskin öldürme niyeti ise, tam ortadaki odadan geliyor. O odada sanırım Kral var.



Yeme düşmüşlerdi, gülmemek için kendimi tuttum.



''Açılış Fiyati 10.000.000 Düşük seviye mana kristali, yani 10 Yüksek Seviye Mana kristali eder. Lütfen bunun pahalı olduğunu düşünmeyin. Bu çorba, içen kişiye Saf Fenrir soy hattı verir, Fenrir Soyuna sahip olanlar ise en saf yani Kraliyet Fenrir kan soyuna kadar soylarını saflaştırabilir. Ayrıca içindeki bitkiler, damarlarınızdaki ve meridyenlerinizdeki pislikleri temizler, gücünüzde keskin bir artış yaşatır...'' Birkaç şey daha salladıktan sonra sustum. Alevler zaten en üst seviyeye ulaşmıştı. Herkes sırayla kartlarını göstererek para vermeye başladılar. Alttaki özel insanlar bile paralarını aktarıyordu.



Ancak hedefim bu değildi, orta kısımda oturan Kral hâlâ kartını kaldırmamıştı ve kaldırmayı da düşünmüyor gibiydi. Bu kötü, asıl hedef oltaya düşmemişti. Hemen tüm bilgilerimi kontrol ettim, onu etkileyebilecek herhangi bir şeyi kullanmaya hazırdım.



Bir süre sonra sonunda bulmuştum. Buraya geldiğinde duymuştu, Kralın büyük bir zaafı vardı ve bunu konuşmaya bile utanıyordu. Ancak bu herkes tarafından bilinen bir gerçek olduğu için yapabileceği bir şey yoktu. Sadece bu konu hakkında konuşmayı yasaklayabilirdi. Ve bu sorun Irsi olduğu için üst kattaki tüm katılımcılarda bu özellik vardı.



Bu Krallığın Fenrir soyuna sahip olan tüm erkekler birkaç çocuktan sonra kısır kalıyordu.



''Öhöm... Zaten ismini okumak benim için çok utanç verici bir şeydi. Yani... Anlarsınız.'' Yüzümü kızartmak için manamı kullandım, manamı Fenririn aurasına gizleyerek görmelerini engelledim. ''Ama... bilirsiniz. Bu... Öhöm... Şey, erkeklik hormonlarını ve bölgesini coşturuyor ve en genç haline getiriyor. Yani... anladınız bence... ben daha fazla konuşmayayım.''



Utanmış gibi yaparak, kıpkırmızı bir suratla kafamı eğdim.



''15 Yüksek Seviye Mana Kristali!!'' Ses ortamı deldi ve tüm sesleri geçerek, odada yankılandı. Gizlediğim suratımda gülümseme belirdi. Balık oltaya düşmüştü.



Kralın sesi kesilmeden başka bir ses geldi.



''16 Yüksek Mana Kristali!''



''Sen... O zaman ben 17.''



''18.''



Lordum cidden çok zeki. Bu insanların tüm zaaflarını önceden hazırlık yapmıştı, son kısmı ben eklesem de tüm fikir ona aitti. 18 Kuyruklu Göksel Tilki Soyundan aura parçası alarak, Fenrir silüeti oluşturmak ve gözdağı vererek beklentiyi artırmak, gizemli bir hikâye ile geçmişi örtmek, kızsal davranarak gelecek soruların önünü kesmek. Çalınma ihtimaline karşı bile bir önlem almıştı. Ancak kimse bunu denemeyecek gibiydi.



Lordumun söylediğine göre, sadece ilk fiyatın 2 katını alacaktı. Daha fazlasını istemiyordu ve görünüşe göre fiyat en azından 30 Mana Kristaline kadar arttırılacaktı. Bu da bana 10 Kristal, yani 10.000.000 Altın, onu da dönüştürürsem 10.000.000.000 Altın ediyordu. Bu gerçekten çok büyük bir paraydı, bir süre sonra suyun çekecek olsa da bana en azından 3 ay yetecek bir paraydı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr