197. Bölüm: Tokat

avatar
1174 8

İnatçı Yükselen - 197. Bölüm: Tokat


Erthyo içeride gençliğinin baharını yaşarken dışarıya şok ve şaşkınlık hakimdi.



Altı Ejderha Erthyo'nun ''30 Dakika'' Kuralını kıracağını biliyorlardı, ayrıca bunu bekliyorlardı da. Sonuçta O mızrağın şu anki sahibiydi. Aklını kullanabilen herhangi bir kişi ''30 Dakika'' Kuralını kıracağını düşünebilirdi.



Öyle de olmuştu. Tam olarak 30 Saat geçmişti. Bir gün geçmiş, herkes uyanmış, hizmetçiler işlerine dönmüştü ancak Erthyo içeriden çıkmamıştı.



Özel bir alan olduğu için hizmetçiler bile buraya giremiyor, içeriyi temizleyemiyordu. Haftada iki kere Kahya Lun içeri giriyor ve temizlik gibi şeylerle ilgileniyordu. İmparatoriçe Qian günlük ihtiyaçları olan, yemek ve kıyafet gibi şeyleri ise Madam Lun hallediyordu.



Madam Lun, Kahya Lun'un eşiydi. Ayrıca İmparatoriçe Qian için ikinci anne gibiydi. Kahya Lun ve Madam Lun Qian'ın bu diyarda en güvendiği kişilerdi. Ayrıca onlar sürekli görüşür ve vakit geçirirdi.



Ortamdaki herkes bunu bildiği için Kahya ve Madam Lun'u ziyaret ederek içeri girmelerini ve İmparatoriçe Qian'ı kontrol etmelerini istediler. Erthyo'nun ona bir şey yapabileceğinden korkuyorlardı.



Ancak Kahya Lun biliyordu. Ortamdaki kimse İmparatoriçe Qian'a bir şey olmasından endişelenmiyordu. Asıl önemsedikleri şey kendi zamanlarıydı.



Erthyo içeride 30 saat kalmıştı ancak kimse buna inanmıyordu. Bir süre sonunda olayları duymuş hizmetçiler bile Erthyo'nun kenarda durup sadece beklediğini ve içeri girmediğini söylüyordu. Altı Ejderhada kişisel onurları ve kibirlerini korumak için bunu desteklemiş ve Kahya Lundan içeri girip kontrol etmesini istemişti.



Ancak Kahya Lun buna karşı çıkmıştı. Bunun sebebi Erthyo'ya karşılıksız güvenmesi değil, İmparatoriçesinden aldığı ses aktarımıydı. Ona ne olursa olsun, kimsenin içeri girmemesini söylemişti. Kahya Lun ve Madam Lunda buna dahildi.



31. Saate girerken Altın Ejderha ileri çıktı.



''Artık yeter. İçeride sadece pinekliyor olmalı. Muhtemelen kenarda bayılmış, ayağa kalkacak gücü bile yoktur. Onu çıkaracağım.'' Altın Ejderha ileri adım attı. Ancak ikinciyi atmadan gök gürültüsü sesleri gelmeye başladı. Sesler kulaklarına çarparken, kafasına tokmakla vurulmuş gibi hissetmiş, bir santim bile ilerleyememişti.


''Bir adım daha at ve seni ''O''nun yaptığı gibi günlerce yatalak bırakayım.'' Kahya Lun kapının önünde belirdi. Gözleri öldürme niyetiyle yanıyordu, sesi duygusuz fakat kemik titretici bir hava ile sarılmıştı.



Sözleri bir o kadar zehirliydi. Altın Ejderhanın hatırlamak istemediği anıları aklına geldi.



Fakat harekete geçmedi. Sonuçta istese de daha Kahya Lun ile savaşacak güçte değildi. Daha çok yolu vardı, bu yüzden boyun eğmek zorundaydı.



'' Tch, ''O'' mu? Kabul ediyorum. Doğum gününde ''O'' 'na ezici bir şekilde yenildim ancak şu anda daha güçlüyüm. Hem de katlarca güçlüyüm. Onunla savaşabileceğimi düşünüyorum. Yenemesem bile o kadar ezici bir şekilde yenilmem.'' Doğum gününde neredeyse ölecek şekilde dayak yemişti, dayağın ardından haftalarca yatakta yatmak zorunda kalmış ve sakatlığın sınırlarında dolaşmıştı. Eğer babasının kan kardeşi olmasından dolayı İmparator en iyi bitkilerle tedavi etmeseydi şu anda sakat kalmış olabilirdi.



O günün öcünü almak istiyordu. Şu anda geldiği yere, o gün kendisini döven kişiyi yenmek için olan hırs, intikam aşkı ve aşağılanmanın getirdiği kararlılık sayesinde gelmişti. Ancak kendinden hâlâ emin değildi. İçinde bir his vardı, sanki o adam şu anda karşısına çıksa onu yenmek için tek bir şansı yoktu, en fazla birkaç saniyeliğine kendini koruyabilirdi.



Bunu reddetmiş ve kendini gelişime vermiş olsa da adamı hatırlamıyordu. O adama dair tüm anıları silinmiş gibiydi, ancak o gün aldığı yaralar onu döven birinin olduğunu gösteriyordu.



Aslında ortamdaki kimse, Kahya Lun bile Erthyo'nun Doğum Günündeki anılarını hatırlamıyordu. Arz buna karşı önlem almış ve sadece İmparatoriçe, o zamanın İmparatoriçesi, İmparator ve Qian'ın hatırlayabilmesi için zaman yasalarını kullanmıştı. Diğerleri isteseler bile o gün ki hafızalarına ve anılarına ulaşamazdı.



Zamana hızlıca geçti. 32. Saate girmeye son 15 dakika kaldı.



***



Erthyo tavanı izlemeye başladı. İnsanın ilkini atmasından sonra dünyanın parladığını söyleyenlere hiçbir zaman inanmamıştı fakat şaşırtıcı şekilde gerçekti. Beyaz tavan parıl parıldı, daha önce dünyayı görmediği şekilde daha parlak görebiliyordu.


''Güzeldi. Hem de çok güzel. '' Erthyo dudaklarını yaladı ve yanında döndü. Qian onun suratını izliyor ve gülümsüyordu.



Erthyo, Qian'ın dudağından öptü ve kalktı. İstemese de kalkmak zorundaydı, dışarıda yenmesi gereken 6 Ejderha, Pylos Kıtında geçmesi gereken büyük bir eğitim, ardından savaşması gereken Krallıklar vardı. Durmadan koşması gerekiyordu, soluk almak için aralarda durabilirdi ancak asla sakinleşmek için bir bankta oturamaz, manzaranın tadını çıkaramazdı.



Onun koşması gerekiyordu, kendi için ve kadınları için koşması gerekiyordu. Güçlenmesi ve kimsenin karşı koyamayacağı bir seviyeye ulaşmalıydı.



Kıyafetlerini giyindi, Qian'ın giyinmesine yardım etti ve kapıdan çıkarak ilerledi.



Qian Erthyo'nun sırtına baktı. Erthyo çok yalnız gözüküyordu, büyük bir yükü tek başına taşımaya çalışıyor ancak kimseye acısını belli etmiyordu. Yüzüne gülücük konduran, kadınlarının acısını hafifletmeye çalışan ve her zaman onları koruyan bir duvar gibiydi. Ancak bu duvar çatlaklarla doluydu, parçalanmış ve ufalanmıştı. Bir arada zar zor duruyor ve kendi kendini ayakta tutmaya çalışıyordu. Bu durumu kalbine saplanan bıçak gibi hissettirmişti.



Bu gibi durumlarda bir söze gerek yoktu. Eylemleriyle onu desteklediğini göstermeliydi. Saçını bile taramadan ilerledi ve elini tuttu. Tek kelime etmeden ellerini sıktı, yanında olacağını sözleriyle değil hareketleriyle belli etti.



Erthyo şaşkınca Qian'a döndü. Onun kararlı yüzünü gördüğünde niyetini anladı ve güldü. İçinden gelen kahkahayı bastırmadı, tüm odada yankılanacak bir kahkaha attı. Ardından kararlı bir şekilde ilerledi. Ancak ilerlerken Qian'ın elini bir saniye olsun bırakmadı.



Her seferinde bir adım atarak ilerledi. Zamanı kafasında hesapladı ve tam olarak 31 saat 51 dakika geçtiğini gördü.



Çıkırt!



31 Saat 52 dakika 01 saniye de kapıdan çıkarak 6 Ejderhayla göz göze geldi. Kibirle herkesi taradıktan sonra Altın Ejderhanın önüne geldi.


''Seni bir saniye ile geçeceğimi söylemiştim.'' Sesi herkesin kulaklarında yankılandı. Erthyo Altın Ejderha'nın suratındaki ifadenin giderek kötüleştiğini ve suratındaki rengin önce kırmızı sonra yeşile döndüğünü gördüğünde olayı fark ettiğini anladı.



Erthyo'nun planı onları her şeyde yenmekti. Ancak bu bir anda olacak bir şey değildi. Zamanla yapılmalıydı. Fakat ilk adımı da iyi atmalı ve kafalarında yer etmeliydi.



Altın Ejderha'nın kibirliydi. Kibirli olacak gücü de vardı ancak ondan daha güçlü biri çıkıp suratına tokat atmaya devam ederse kibri yüzünden boğulabilecek bir düşmanlık doğabilirdi. Erthyo'da bunu istemiyordu, Erthyo sürekli Altın Ejderhayı tokatlayarak kendine saygı duyması ve ondan korkması ayrıca sözünden çıkmamasını sağlamak istiyordu. Kibirli birini de böyle kontrol edebilirdin.



Kibirli biri düşmanlara karşı iyiydi, onları aşağılayarak gereksiz hareketlerde bulunmalarını sağlayarak yarar sağlardı. Ancak eğer kişi sana karşı kibirliyse elinde bir saatli bomba bulundurmak gibi olurdu. Ne zaman kibrinin harekete geçeceğini ve başına buyruk hareket edeceğini bilemezdin.



Bu yüzden ilk adımı 31 dakika 52 saniyesini çarparak 31 saat 52 dakika ve buna bir saniye ekleyerek suratına ilk tokadı atmış ve ona boyun eğdirmeye olan ilk adımını atmıştı.



Ardından Kara Ejderhaya döndü. Beklediği gibi o çoktan arkasındaki bir noktaya, dünyası parçalanmış gibi bakıyordu. Gözlerinde inanamamazlık, çökmüşlük ve şaşkınlık vardı.



Titreyen dudaklarıyla, bir noktayı gösteriyordu. Kalabalık oraya döndüğü anda Qian'ı gördüler. Hizmetçiler saygıyla eğilirken, altı Ejderhanın gözleri şaşkınlıkla genişledi.



Qian Erthyo'nun elini tutmuştu. Orada huşu uyandıracak bir şekilde dursa da, Erthyo'nun bir adım arkasında genelde başka kadınların eşlerine yaptığı gibi duruyordu. Tek bakışta herkes olayı anlamıştı.



Erthyo Kara Ejderha'nın durumunu görünce güldü ve Qian'ın elini daha sıkı tuttu. Niyetini fark eden Qian karşılık verdi, Erthyo'nun kolunu diğer eliyle kavrayarak kafasını koydu.



Kara Ejderha bunu görünce daha da fazla titremeye başladı. Görüşü yavaşça kararırken yere düştü ve bayıldı.



Erthyo niyetinin işe yaradığını fark etti.



Kara Ejderha tam bir sapıktı. Erthyo odasının nasıl göründüğünü bilmiyordu ancak tahmin edebiliyordu. Odanın etrafında çeşitli şekillerde Qian'ın fotoğrafları, saç telleri veya belki de onunla soluduğu hava gibi daha ekstrem şeyler. Bunların herhangi birisi olabilirdi.



Böyle birinin umutlarını yok etmeliydi. Artık hedefi kadını değil kendisi olmalıydı. Kendisi olunca da işler kolaylaşırdı. Onun tek hamlede yok edebilirdi, gücüyle onu ezebilirdi.


Son olarak Kızıl, Ateş, Ejderhasına döndü. Bugün ki son hedefi bu kişiydi.



Pat!



İleri adım attı ve yürümeye başladı. Qian'da onun arkasından yürürken hiçbir Ejderhanın suratına utançtan bakamadı. Özellikle Kara Ejderha'ya.



O da Kara Ejderhanın ileri düzey bir sapık olduğunu biliyordu. Gizlice fotoğrafını çektiği ve kayıt kristaline videosunu aldığı hakkında bilgileri karanlıktaki takipçileri rapor etmişti. Ancak sessiz kalmıştı. Çünkü Kara Ejderha kendini bir saplantı haline getirmişti. Eğer onu bu hedeften mahrum bırakırsa intihar edebilir ya da yoldan çıkıp daha kötü şeyler yapabilirdi.



Fakat son zamanlarda yaptığı hareketler daha da sapkınlaşmıştı. Odasına gizlice sızmaya çalışmak gibi şeyler yapması onu korkutmaya ve sinirini bozmaya başlamıştı. Erthyo'nun yaptığı hareketler bencilce istekleri yüzünden olsa da bir bakıma kendisine de yardım etmişti.



Erthyo'nun hedefi Kahya Lun gibi görünse de yolunun üstünde Kızıl Ejderha vardı. Bunu fark eden Kızıl Ejderha bedenini güçlendirdi, dün yaptığı gibi geri itilmeyecek veya görmezden gelinmeyecekti.



Çocukluğundan beri beden gelişimi yapıyordu, soyundan dolayı alevlerde yetenekli olsa da metal ve toprak elementlerinde de yetenekliydi. Birkaç elemente daha yatkındı fakat özel olarak beden güçlendirmeye merak salmıştı.



Ve emeklerinin meyvesine ulaşmıştı. Beden güçlendirmede, fiziksel gücün üçüncü seviyesine ulaşmasına ramak kalmıştı, neredeyse Tırnak Dünya Metali seviyesine girecekti. Ki bu kendi yaşlarında çok iyi bir seviyeydi. Altın Ejderha bile kendisiyle çıplak ellerle savaşamazdı.



Manayı bedeninde dolaştırdı, mavi mana derisini sararak onu korudu. Gözle görülebilecek şekilde kasları sıkılaştı, derisi gerildi. Cüssesi büyümedi fakat kollarında kızıl pullar belirmeye başladı.



Ortamdaki herkes bir adım geri attı. Nefes alamayan hizmetçiler geri çekilerek nefes alabilecekleri bir yere geçtiler.



Ancak Erthyo bunların hiçbiri yaşanmamış gibi ilerlemeye devam etti. Kızıl Ejderhanın geçirdiği değişim onda hiçbir etki yaratmamıştı, onun gibi kas yığını bedenler sadece güç olarak üstündüler fakat Erthyo tek bakışta onun bir sürü açığını, zayıf noktasını ve kas aralığını görebiliyordu. Bu ileriki seviyelerde düşecek olsa bile şu anda tek hareketiyle ona ağır hasar verebilirdi.



Ancak yapmamayı tercih etti. Onun yüzüne görünmez bir tokat atmak yeterli olacaktı.



İkilinin çarpışmasına birkaç adım kala, Kızıl Ejderha inisiyatif aldı. Erthyo'ya doğru ilerlerken yüzünde özgüvenli bir gülümseme vardı. Aklından Erthyo'yu tökezlettiğinde yüzünde ortaya çıkacak ifade nasıl olurdu sorusu vardı?



Ancak inanılmaz bir şey yaşandı. Hizmetçiler, Kahya Lun bile Kızıl Ejderhaya çarpmaması için Erthyo'yu uyarmaya çalışırken gözlerine inanamayacakları bir olay gerçekleşti.



Pat!



Bam!



Erthyo hiçbir şeymiş gibi Kızıl Ejderhaya omuz attı. Tökezleyen Erthyo değil, Kızıl Ejderha olmuştu. Dengesini sağlayamayan Kızıl Ejderha yere düşmüş ve şaşkın bir ifade ile kalakalmıştı.



Yüzü kızarırken bir şey demek istedi ancak tamamen yenildiğini biliyordu. Dişlerini sıkarak alanı terk etti ve kişisel kulesine yürüdü.



''Bir şeye mi çarptım? '' Kızıl Ejderha'nın duyup, neredeyse tekrar düşeceği bir ses tonuyla konuştu. Kafasını çevirmeden ilerlemeye devam etti, ancak düşünceli bakışları herkesin Kızıl Ejderha için üzülmesine neden olmuştu.



Kimse böyle bir aşağılamayı hak etmiyordu.



Erthyo yüzünde göstermiyordu ancak tatmin olmuştu.



Üç Ejderhaya büyük tokatlar atmış, hedeflerini değiştirmişti. Onları manipüle etmesi kolaydı, asıl zor olan son üç Ejderhaydı.



Yeşil Ejderha her şeye bir oyun gözüyle bakıyordu. Böyle kişinin önemsediği şey en derinlerde olurdu ve bulması zordu, ayrıca onu daha fazla korurdu. Erthyo'nun bunu bulma niyeti yoktu fakat şu anda ona yapabileceği bir şeyde yoktu.



Mavi Ejderha soğuk yapılı biriydi, hedefleri belirsizdi. İstekleri belirsizdi, İçeri girdikten sonra hiçbir şey yapmamış ve sadece konuşmuşta olabilirdi. Tamamen belirsizdi, Erthyo'nun tek bildiği Kızıl Ejderhanın onla dalga geçtiğinde tepki vermesiydi.



''Muhtemelen Kızıl Ejderhayla iyi arkadaşlar. Ya da onunla yarışıyor olabilir ancak bu çok belirsiz bilgi.'' Erthyo kafasını salladı ve kahverengi Ejderhaya döndü.



En zoru bu adamı yenmekti. Çünkü onun belirli bir hedefi yoktu, Erthyo ona baktığında sadece kendi ile yarışan Okul İneğini görüyordu. Bu tür kişiler genelde kendi rekorlarını ya da hedeflerini geçerek kendi ile yarışır dışarıya karşı pek ilgili olmazdı.



Ancak bunları hiçbiri önemli değildi. Erthyo bu üç kişiyi sırasıyla geçecekti. Çünkü bunlar kişisel sebeplerden de olsa kendi kadınını bir ''eşya'' ''hedef'' ve ''eğlence kaynağı'' olarak görüyordu. Böyle kişilere bir kere vurmak istiyordu.



Ancak şu anda olmazdı, fiziksel olarak onları döverse bu pek tatmin edici olmayacaktı. Bu yüzden şimdilik bu işi geleceğe bırakmaya karar verdi.



Kahya Lun'un karşısına geçti.



''Kahya Lun bana yardım ettiğin için gerçekten teşekkür ederim. Diğerleri gibi beni küçük görmek veya reddetmek yerine en azından Qian'a karşı olan hislerimi görmeye çalıştın ve beni dinledin. Bu yüzden sana minnettarım.'' Qian'da onunla beraber teşekkür etti.



Kahya Lun ellerini salladı. Belli etmemeye çalışsa da mutluydu.



''Bu kadar resmi olmanıza gerek yok. Sonuçta İmparatoriçe Qian'ı korumak görevim, ancak aynı zamanda onun isteklerini de yerine getirmeliyim. Bu yüzden sizi görmek istediğinde karşı çıkmadım ve sizi biraz test etmiş oldum. Özür dilemesi gereken ben olmalıyım.''


Erthyo sözlerine karşı çıkmadı. Sadece samimi bir gülüşle ona baktı.



''Artık buradan çıkmam gerek. Dış dünyada yapmam gereken işler var. Çıkışa kadar bize eşlik eder misin?'' Erthyo dış dünyayı Qian'a göstermek istiyordu. Savaşlara onu sokmasa bile yine de dış dünyada onunla gezmek istiyordu.



Kahya Lun Erthyo'nun niyetini anladı. Qian'a dönerek onay aldıktan sonra yolu göstermeye başladı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr