221. Bölüm: Eğitimin Sonu (Sezon Finali)

avatar
1160 9

İnatçı Yükselen - 221. Bölüm: Eğitimin Sonu (Sezon Finali)


İkili hızlıca hareket etti. Erthyo yol boyunca kendini iyileştirmeye odaklandı. Qian'dan aldığı hap savaş boyunca sürekli emilmiş ve bu da yaralarının %10'unu yenilemesine yardımcı olmuştu. Az önceki savaşta yaraları büyük oranda açılmasa ve yeni yaralara sahip olmasaydı %40'ı bile yenilenebilirdi.


Ancak pişman değildi. Bu savaş eksiklerini görmesine neden olmuştu. Öncelikle hayat kurtaran hazinelere ihtiyacı vardı. Savaşırken her zaman yaşam ve ölümün arasında gidip geliyordu. Bu yararlı olsa bile çok tehlikeliydi ve her an ölme tehlikesi vardı.


Bir sürü kişiyi kışkırtmıştı. Bunun sayesinde hepsi peşinden gelecekti ve ne zaman bir saldırıya uğrayacağı belli değildi. Bu yüzden hayat kurtaran hazine önemliydi.


İkincil olarak koruyucu, hayat kurtaran teknik. Diğer bilgeler bunu kitaplarıyla halledebilselerdi özel planları olan Erthyo için bu mümkün değildi. Bu yüzden hayat kurtaran bir tekniğe ihtiyacı vardı.


Garip bir şey yapmayacaktı. Sadece Boş Kitap bulması gerekiyordu, ardından Bilge seviyesine bu ''Boş Kitap'' ile girecekti. Ancak bunu yaparsa koruma tekniğinden mahrum kalacaktı.


Bu yüzden inzivaya çekildiğinde kendine bir teknik de bulması gerekiyordu.


Son olarak ise mızrak tekniğiydi. Erthyo şu ana kadar temel mızrak teknikleri kullanıyordu. Birleşik Saldırı, 1000 Sarmal Irmak, Hayat Kemeri, Yeryüzünü Kaldırmak, Okyanusu Karıştırmak ve Çember. Bunların hepsi temel mızrak teknikleriydi, ileri formları olsa bile temel tekniklerdi ve bunlarla uzun süredir savaşan Erthyo'nun temelleri yıkılmaz olmuştu. Artık üstüne istediği tür binayı inşaa edebilirdi. (Buradaki bina mecazi anlamda. Yani istediği teknikleri çalışabilir.)


Erthyo derin düşüncelere dalmışken yürümeye devam etti. İkili ve bir baygın kişi sonunda varış noktalarına ulaştılar.


Erthyo durumu gördü. Güneş-Bulut kahramanı, aynı Dağ Kahramanı gibi kendini iyileştirmeye çalışıyordu. Biraz zaman harcadıkları için ve direkt hasar almadığı için Dağ Kahramından iyi durumdaydı ancak yine de ağır yaralanmıştı. Bunun sebebi fazladan yıldırımlardan direkt hasar almasıydı.


İkilinin adımları durduğunda kafasını çevirdi ve Erthyo'ya baktı. Erthyo'nun beklediği gibi buz gibi gözleri öldürme niyeti yayıyordu.


Erthyo Qian'a elini salladı, geride kalmasını işaret etti ve özel alanını sınırına kadar yürüyüp önünde durdu.


Şu anda Erthyo bilgilerinin doğru olduğunu görüyordu. Bir Göksel Irk kişisinin soyu ne kadar saf ise inandıkları tanrıya o kadar benzerlermiş. Bu kadının kime inandığını bilmiyordu ancak dört kanadı olması sıradan bir şey değildi.


Normal bir göksel ırk sadece 2 kanada sahip olabilirdi. Soyları ne kadar saf ise en fazla bu kanat büyürdü ancak asla kanat sayısı artmazdı.


Qian çoktan geri çekilmişti ancak yer değiştirmiş ve kadının tam arkasına doğru gidiyordu. Az önceki savaş gibi bir kıskaç taktiği yapmayı planlıyordu.


''Dağ Kılıcına yaptığım teklifin aynısı sana da geçerli. Astım ol ya da öl. Başka şansın yok.'' Erthyo kesin tonda konuştu. Gözlerindeki ışık tehlikeliydi.


Göksel Irktan kadın nedense tedirgin olmuştu. Bu Dağ Kahramanı ile savaştığında bile hissetmediği bir şeydi. Sanki eğer ölümüne savaşırsa karşısındaki adam onu öldürmek için elinden gelen her şeyi yapacak gibiydi. Ve nedense kazanabileceğine dair tam güvene sahip olamıyordu.


İçinden bir ses gereksiz cevap vermemesini, düşünmesini söylüyordu.


Düşüncelere dalmışken gözü Erthyo'nun ayağına kaydı. Orada kırmızı bir kan şeridi gördü. Karşısındaki gençten kan akıyordu fakat şaşırtıcı bir biçimde bu kan yerde giderek büyüyordu ve daha kırmızıydı.


Biraz yana çekildi ve arkasına bakmaya çalıştı. Erthyo ne yaptığını görünce, bakmasına izin verdi ve hareket etmedi.


''Dağ Kahramanı!!'' Güneş-Bulut kahramanı arkasındaki bedeni görünce şaşırdı. Erthyo'nun sözleriyle Dağ Kahramanı ile savaştığını düşünmüştü ancak onu öldürebileceğini düşünmemişti. Ancak gerçekler gözünün önündeydi, Erthyo karşısında dik bir şekilde dururken, Dağ Kahramanı iki mızrakla şişlenmiş bir şekilde duruyordu.


Şaşkınlığı geçtiği anda büyük bir mutluluk kalbinde belirdi. Yüzünde duyguları saklamak istese de büyük bir gülümseme oluşmuştu.


Erthyo'nun kafası bu gülümsemeyle biraz karışmıştı. Bu düşmanı öldüğüne oluşan rahatlama gülümsemesi değildi, bir hazine gördüğünde oluşan açgözlü bir gülümsemeydi. Ancak neden?


''Senin astın olmamı mı istiyorsun? O zaman 3 isteğimi dinlemelisin. Eğer kabul edersen astın olacağım.'' Kadın gözlerini yerdeki cesetten ayırmadan Erthyo ile konuştu. Değerli bir hazineye bakıyor gibiydi.


Erthyo bir süre düşündü. Karşısındaki kadın güçlü bir kahramandı. Ayrıca hisleri onun düşük bir seviye olmadığını da söylüyordu, yani büyük bir yardımı dokunabilirdi. Ayrıca özel soyu nedeniyle de diğerlerinden daha güçlü olma potansiyeline sahipti. Böyle birini astı yapmak için 3 istek dinlemek o kadar büyük bir şey değildi.


''Söyle, yapabileceğim bir şey ise 3 isteğini yerine getireceğim.'' Kafasını salladı ve konuşmasını işaret etti.


''Öncelikle senin astın olacağım fakat emirlerini ya da isteklerini yerine getirirken bir ödül vermen gerekecek. Ne kadar büyük bir emir o kadar iyi bir ödül. Gerçi bana ne verebilirsin ki?'' Nefesi altında küçümsemeyle konuştu.


Erthyo bu sözü duymuştu ancak tepki vermedi. Ardından kendi kafasında ayarlamalar yaptı ve kendi teklifini sundu.


''Her emrime ödül veremem. O zaman sen paralı asker gibi bir şey olursun. Adı üstünde benim astım olacaksın. Belirli bir ciddiyetin üstündeki emirlere ödül verebilirim. Ödül yaptığın işin ne kadar temiz olduğuna göre değişir. Eğer düzgün bir iş başarırsan en iyi şekilde ödüllendirilirsin ancak yaparken bir sürü aksaklık yaratırsan ödül buna göre düşer.'' Erthyo ona bir ast olduğunu hatırlatmak amaçlı ilk bölümü vurgulayarak konuştu.


Kadın bir süre düşündü ve sonunda kafasını salladı. Ardından ikinci isteğini söyledi.


''Ben senin astın olsam da, sınırlarımı zorlamamalısın. Göksel Irktan pek tanıdığım yok fakat tanıdığım kişileri öldürmeyeceğim. Bunun dışında istediğin kişileri söyleyebilirsin. İrademi zorlayamazsın. Beni ölüme gönderemezsin ve yakınlarıma zarar veremez, vermemi isteyemezsin. Ayrıca beni sömüremezsin.''


''Che...'' Erthyo son sözü duyunca dilini tıklattı. Gerçekten bu kadını sömürmek ve gelişmek istiyordu.


Ancak bu sözlerle ona olan bakış açısını iyileştirmişti. En azından zeki bir kadınla iş birliği yapıyordu. Ancak yine de son sözü söylemek için birkaç şeyi değiştirmeye karar verdi.


''Sözlerini kabul ediyorum. Ancak seni sömüremezsem bile ırkını sömürürüm. Parasını verdiğim ya da parayla alınamayacak bir şeyi istediğim sürece bana onu getirmek zorundasın.'' Erthyo göksel ırkın bir sürü güzel şeyi olduğunu düşünüyordu. Eğer onlara el uzatabilirse çok hızlı gelişebilirdi.


''Pekala, bunda bir sıkıntı yok. Çoğu üst kesim bazı hilelerle tanıdıklarını bu hazinelerden yararlandırıyorlar. Seni yeğenim olarak götürebilirim. Böylelikle hazinelere ulaşabilirsin. Ancak ırkıma ihanet etmemi isteyemezsin.'' Kesin bir tonda söyledi.


''Bu biraz sıkıntılı. Benim astım olduğun sürece onlara ihanet etmene gerekecek. İhanet etmesen bile onlara karşı olman gerekecek. Ne yapmalıyız?'' Bu büyük bir sıkıntıydı. Bu sorun çözülmezse devam edemezler.


Kadın bir süre düşündü ve kararla başını salladı.


''O zaman şöyle yapacağız. Normalde göksel ırk pek birleşik değil, sadece Akın zamanlarında birleşir. Bu yüzden bu zamanlarda üstlerim tarafından gözlerinden düşebileceğim bir şey yapmaman gerekir. Ayrıca göksel ırka ihanet ettiğimi göstermemen gerekir. En azından avlanmak istemiyorum.''


''Sınırlarımı zorlamadıkları sürece.'' Erthyo gelecekten gelen görüntüyü gördüğünden beri topyekün bir savaşa hazırlanmayı amaçlamıştı. Ancak bu savaştan kaçabilirse güzel olurdu fakat bu boyun eğeceği anlamına gelmiyordu.


''Tamam kabul ediyorum.'' Kadın yeni liderinin iyi bir tavrı olduğunu görünce güldü. En azından korkak bir lideri yoktu yoksa ona yukarıdan bakardı.


''Son olarak onu istiyorum.'' Erthyo'nun arkasındaki Dağ Kılıcı kahramanının bedenini gösterdi.


''Eh? Bunu mu?'' Erthyo bedeni gösterdi ve sordu. Bunu neden istediğini anlamadı?


''Evet onu.'' Kesin bir sözle söyledi. O bedene ihtiyacı vardı.


''Yaşamadığı sürece benim için bir sorun yok.'' Depolama yüzüğünü aldığı için kafasına takmıyordu ancak düşmanını hayatta bırakacak biri değildi.


''Merak etme, hayatta kalamayacak.'' Gözlerindeki parıltı arttı. Ayrıca aurası ruh halini yansıtır gibi neşeli oldu.


Erthyo mızrakları çıkardı ve adamın bedenini kadına doğru tekmeledi. Kadın bir hazineyi yakalıyormuş gibi bedeni aldı ve Erthyo'ya öfkeli bir bakış attı.


Erthyo'nun kafası iyice karışmıştı. Bu kadın neden böyle tepkiler veriyordu?


''Neden bu bedeni istiyorsun?''


''Kahraman seviyesine özel bir şey. Şu anda bu bilgiye sahip olmak gereksiz bilgi dışında bir şey değil. Kısaca bu beden bana büyük bir güç verecek.'' Kadın, Dağ Kahramanının alnının ortasına dokundu. Birkaç saniye sonra, Dağ Kılıcı Kahramanının çatılmış kaşları ve titreyen gözleri durdu, bedeni soğumaya başladı. Böylece yıllardır savaştığı düşmanının sonunu getirdi. Ardından bedendeki tüm yaraları iyileştirdi ve depolama yüzüğüne attı.


''O zaman başlayalım. Kan sözleşmesine ne dersin?'' Erthyo mana kullanamadığı için kan sözleşmesi yapabileceği tek şeyi. Bu sözleşme güvenli olduğu için ve iki kişiyi bağlayıp, aralarındaki ihaneti zorlaştırdığı için manası olsa bile bu sözleşmeyi kullanırdı.


''Kabul.'' Kadın kabul etti ve kolunu kesti. Kendi kısmını oluşturmaya başladı.


Erthyo Qian'a bir sorun olmadığını söyledi ve sonra kadının önüne geçti. Parmaklarıyla elini deldi ve yerde bir daire oluşturarak sözleşmenin kendi kısmını yazdı.


Yerde şunlar yazıyordu;


Kan Sözleşmesi; Patron-Ast


Sözleşme oranı: %60-%40


Sözleşme tarafları: Patron: Erthyo


Ast: Sarah


Sözleşme Kuralları: Patron ve ast arasında patron her zaman üsttedir. Ast bir fikir sunduğunda son sözü patron söyler ancak astın kendine ait kararları vardı ve kendi hayatını tehlikeye atan şeylerde istediğini yapmakta özgürdür.


2) Patron astın sınırlarını zorlayamaz. Astın sevdiklerine, arkadaşlarına zarar verebilecek hiçbir şey yaptıramaz.


3) Patron belirli bir seviyenin üzerindeki emirlerde asta ödül sunmalıdır. Ödül, astın performansına göre düşecek ya da artacaktır.


...


..


.


Anlaşma Sarah'a daha uygun görünüyordu ancak Kahraman seviyesini göze alınca o kadar önemli görünmüyordu.


10) Ast, gerektiği anda patronu için ırkına ihanet edecektir. Ayrıca eğer iki kişi beraber çalışıyorsa, asta ihanet etmediği, onu ölüme göndermediği veya üstteki maddeleri ihlal etmediği sürece öncelikli söze sahip olacaktır. Duruma göre 3. madde ihlal edilebilir.


Erthyo zaten bedeni ona anlaşmadan önce vermişti. Bundan yararlanarak biraz konuşmadan sonra Sarah'a bir madde daha ekletmeyi başardı. Maddeye bakınca kafasını salladı. Güzel bir koz kartına daha sahip olmuştu.


Erthyo ve Sarah ellerini kanlarla kapladı ve anlaşmanın iki tarafına batırdılar. Anlaşma kırmızı bir ışıkla parladı ve ikilinin alınlarına girdi. Küçük bir benek deseni oluşturdu. Ve bundan sonra anlaşma tamamlanmıştı.


''Gitme vakti.'' Erthyo artık buradan gitmek istiyordu. Ancak bir süre daha avlanacaktı.


Bundan sonraki 7 gün boyunca Erthyo durmadan avlandı. Ormanı terk etmemiş Bilgeleri, Büyük Ustaları avladı. Ancak bir türlü ''Hava Baskısı'' yeteneğini çalan genci bulamadı. Ancak mızrak yolu biraz daha ilerlemişti ve bir eşiğe gelmişti. Eğer bu eşiği başarıyla geçebilirse kusurlu Mızrak Kalbi düzelecekti.


Ancak bunun için iyi bir fırsat gerekiyordu. Ki bu şu anda yoktu.


7. Günde Erthyo'nun yaralarının %50'si iyileşmişti. İnzivaya çekilemediği için bedeninde hâlâ bir sürü yıldırım vardı ve sürekli bedenine zarar veriyordu.


Erthyo Sarah'a baktı.


''Sen buraya nasıl geldin?'' Eğer bir hazinesi varsa işler çok kolaylaşırdı.


''Uçarak geldim. Bu kanatlar boşuna yok.'' Ast olsa bile Erthyo ile eş olarak konuştu. Erthyo güç olarak onu geçmediği sürece saygılı konuşmayacaktı.


Erthyo'da bunu fazla kafaya takmıyordu. Aslında böyle konuşmasını tercih ederdi.


''Beni taşıyabilir misin? En azından yakında olacak turnuvaya götürebilirsin.'' Erthyo Aven'ı beklemek için alana gitmek istemiyordu. Onları yeni gücüyle şaşırtmak için turnuvaya tek başına katılacaktı.


Zaten portalı nasıl açacaklarını bildikleri için onun orada olmasına gerek yoktu.


''Bunu yapabilirim ancak bu işi aldıktan 2 ay sonra rapor vermem gerekiyordu. Eğer rapor vermeden seni bıraktığımı görürlerse, tanınmasan bile rapor vermediğim için başım belaya girecek. Bu da senin, ırkımı sömürme işini büyük oranda etkileyecektir. Bunu istemezsin değil mi?'' Sarah, Erthyo'nun ne cevap vereceğini biliyormuş gibi kaşlarını kaldırdı.


''Doğru. O zaman etrafı araştır. Buradan geçen bir kervan ya da tüccar grubu varsa onlardan yardım isteyebilirim.''


Sarah emir alınca gözlerini kapattı ve ruh gücünü etrafa yaydı. Erthyo'yu test etmek için ruh gücünü dizginlemedi.


Erthyo ne yaptığını anladı. Yüzünde alaycı bir gülümsemeyle orada öylece durdu ve cevabı bekledi.


''Şu ileride uzun bir araç konvoyu var. Güneye doğru birkaç kilometre gitmelisin. Sanırım sapkın ırkın özel birini taşıyorlar. '' Sarah yüzünde bir şey belli etmese de içten şok olmuştu. Ruh gücünü yaydığında Dağ Kılıcı bile zor anlar yaşardı. Ancak Erthyo'ya hiçbir şey olmamıştı.


Bunun sebebi Erthyo'nunda kahraman seviyeli ruhu olmasıydı. En azından Arz öyle söylemişti.


''O zaman şimdilik ayrılıyoruz. İnzivandan ne zaman çıkarsın?'' Erthyo, Sarah'ın Dağ Kılıcının cesedine özel bir şey yaparak inzivaya gireceğini duymuştu.


''Turnuvayı izlemek için orada olacağım. Ondan sonra inzivaya gireceğim. Yaklaşık 1 ay sürer.'' Sarah seviyesini ilerletebileceği için çok heyecanlıydı. Göksel Irkta büyük bir atılım gerçekleştirecek ve üst seviyelere bir adım daha yaklaşacaktı. Belki üst dünyalara bile gidebilirdi.


''Öyle mi?'' Erthyo bir süre düşündü. Sonunda Qian'dan aydınlanma sıvısını aldı ve birazını bir şişeye boşaltıp Sarah'a verdi.


''Buna aydınlanma sıvısı deniyor. İnzivadayken kullan. İlerlemende yardımcı olacak.'' Sarah astı olduğu için artık ona iyi davranmalıydı. Ayrıca gücü çok yüksek olduğundan ne kadar ilerlerse o kadar büyük bir yardımı olurdu.


Sıvıya gelince pek kafasına takmıyordu. Sıvının 4'de 3'ü onda duruyordu. Ve bu kadarı büyük şeyler başarmak için yeterliydi. Aydınlanma sıvısı da bir nevi bir iksir olduğu için ne kadar kullanırsa etkisi o kadar azalacaktı. Yani 4'de 1'i boşa gidecekti. Ancak şimdiki miktarıyla tüm sıvıyı kullanması ona büyük yardımı olacaktı. Kısacası hiçbir şey kaybetmemişti.


Sarah elindeki şişedeki yeşil sıvıya baktı. Erthyo'nun sözlerinden şüphe etmedi, sonuçta anlaşma yalan söylemeyi imkânsız hal getiriyordu. Erthyo'ya içten bir teşekkür etti ve kanatlarını çırparak oradan ayrıldı.


Erthyo Qian'ın elini tuttu ve arkasını dönüp güneye doğru koşmaya başladı. Hareketli bir konvoy olduğu için yönlerini güney-doğuya doğru hafif oynattılar.


İkili birkaç saat koştuktan sonra bir yola ulaştılar. Bu yol şu anda büyük bir konvoya ev sahipliği yapıyordu. Araç ne kadar gösterişliyse o kadar gerideydi. Erthyo en ileri doğru gitti ve araç sürücüsüne seslendi.


''Ne var?'' Araç sürücüsü, konvoyu durdurdu ve tembelce kafasını eğdi. Ancak Erthyo'nun yaydığı tehditkâr havayı ve soysal baskıyı hissedince tetikte oldu.


''Ah!'' Erthyo yaptığı hatayı fark etti. Soy Birleşiminden çıktı ve kızıl saçlı haline geri döndü. Dost bir gülüşle araç sürücüsüne baktı.


''Biz de sizinle aynı yere gidiyoruz. Umarım bizi de alabilirsiniz, fazla yer kaplamayacağız. Sadece bir araç verin ve biz yol boyunca hiç rahatsızlık çıkarmayacağız. Ücrette ödeyebiliriz.'' Erthyo birkaç mana kristalini araç sürücüsünün eline sıkıştırdı.


Araç sürücüsü mana kristaline baktı ve kafasını salladı. Ardından oturduğu yerden atladı ve en arkadaki araca gitti.


Aracın kapısı açıldı ve içeriden bir hizmetçi çıktı. Gözlerinde küçümsemeyle araç sürücüsüne baktı.


''Neden durduk?'' Buz gibi sesiyle sorguladı. Araç sürücüsü soğuk terler atmaya başladı, kontrolsüzce titredi.


''Bir çift, kadın ve erkek gezgin. Bizden bir araç talep ettiler, gerekirse parasını ödeyeceklerini söylediler.''


Hizmetçi onayladı ve arkasına dönüp araca girdi. Birkaç saniye sonra çıktı.


''Lider sorun olmadığını söyledi. Parasına gelince yararlanmak istiyorsan alabilirsin. Umursamıyor.'' Hizmetçi başka bir şey söylemeden araca geri girdi.


Araç sürücüsü derin bir nefes verdi ve hızlıca araç konvoyunu ucuna koştu.


''Liderimiz girebileceğinizi söyledi. Paraya gelince gerek olmadığını söyledi. En arkadan 7. araç sizin yatacağınız yer. Tek size ait olacak.'' Araç sürücüsü para istemeye cüret edemedi. Eğer isterse başına gelecek olanları çok iyi biliyordu.


Erthyo kafasını salladı ve kendine verilen araca Qian'la beraber yürüdü. Ayrıca yolculuğun bir kısmında liderlerine teşekkür etmek için uğramayı kafasında bir kenara yazdı.


Araca girdi ve ilk yaptığı şey Qian'ı alıp...


Uyumaktı.


EZRED NOT: Bir süre boyunca bölüm atamayacağım. Şimdiden rahatsızlıktan dolayı özür diliyorum ancak serimi yeni okuyan okuyucular için ilk bölümleri editleyeceğim. Ayrıca bir süre kafamı dinlemek istiyorum. Geri geldiğimde seri aynı hızıyla devam edecek. Görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr