Aven ve Pitti alınlarında ter birikirken Tehlikeli Vahada duruyorlardı. İkilinin yüzündeki endişe ve telaş herkesin görebileceği şekilde tüm yüzlerine yazılmıştı. Hızlıca tüm alanı aradılar fakat hiç kimseyi bulamadılar.
''Nerede bu çocuk? Zaman bitiminde burada buluşacağımızı söylemiştik. Yoksa...'' Aven ortama zarar vermeden her tarafı aradı. Ancak Erthyo'yu hiçbir yerde bulamadı. Giderek daha tedirgin olurken Pitti'nin yanına gelerek konuştu.
Pitti ruh enerjisiyle etrafı taradı. Binlerce kılıç, etrafta dolaşıyormuş gibi her çalıyı süpürdü. Ancak o bile buraya zarar vermeyi cüret edemedi. Ardından gözlerini açtı ve Aven'a döndü.
''Burada yok fakat dışarıda bir savaş olmuş. Gidip bir bakalım.'' Pitti hızlıca Erthyo'nun pusuya düştüğü bölgeye gitti. Avende tam arkasından onu takip etti.
İkili giderken, arkalarından iki ışık küresi onları sıkı takibe aldı. Ancak ikili bunu fark etmedi.
Etraf kan ve patlamalarla kaplıydı. Çeşitli cesetler, tüm hazineleri alınmış şekilde geride canavarların insafına bırakılmıştı. Bazılarının kafası kopmuş, bazılarının bedeni dünyada +18 sansürler konacak kadar kötü durumdaydı. Kraterler ve patlamalar her yerdeydi.
İkili ortamı araştırırken, keskin mızrak niyeti tüm alanda parlıyordu. Ayrıca yerdeki cesetlerden yayılan mızrak niyeti parçaları vardı.
Pitti bir cesetten gelen hem mızrak, hem de kılıç niyetini hissetti. Yakınlaşıp bir cesedi taradıktan sonra göz bebekleri titredi.
''Hepsi istisnasız, BüyükUsta ve Bilge, burada 100'den fazla BüyükUsta ve birkaç on adet Bilge varmış. Erthyo'nun aurasınıda hissedebiliyorum.'' Pitti keskin gözlerle Aven'a baktı.
''Öğrencimi gönderdiğin eğitimi açıklaman gerekmiyor mu?'' Pitti, Ölüm Eğitiminin aşırı olduğunu biliyordu fakat Aven'ın öğrencilerine yaptığı eğitim bile bu kadar fazla değildi. Ancak kendi öğrencisine karşı bu kadar büyük bir birlik göndereceğine inanmamıştı.
Fakat gerçek gözünün önündeydi.
İki ışık topu titredi. Ardından yanlarına yaklaşmadan onları izlemeye devam ettiler.
Aven hatasını kabul etmeyecek biri değildi. Ne de konuyu saptıracak biriydi. Yaptıklarını anlatırken başını utangaç bir şekilde kaşıdı.
''Şey, Karıma yaptıklarından ve bana birkaç kez saygısızlık yaptıktan sonra sinirim biraz bozuldu. Ayrıca gücünü tam olarak bilmediğim için biraz abarttım. Birkaç on tarikat, birkaç suikastçı grubunu üstüne salmış olabilirim. Bilgelerle beraber.''
Pitti'nin alnında damar belirdi. Elini kılıcına atmamak için diğer eliyle tuttu ve kaşımaya başladı. Aven, bu hareketiyle kendini tutmaya çalıştığını biliyordu.
Pitti derin bir nefes verdi ve sordu.
''Başka bir şey varmış gibi görünüyor. Sadece söyle.''
''Şey... Biraz abarmış olabilirim.'' Aven sesi kısılırken konuştu.
''Ne yaptın? Sadece söyle.'' Pitti kendini hazırlamaya çalıştı.
'' İki Kahraman seviyeli kişiyi işin için katmış olabilirim.'' Aven'ın sesi çok kısıktı. İçinden konuşuyormuş gibiydi. Ancak Pitti gibi biri için bu ses gök gürültüsü gibi etki etmişti
Kendini sakinleştirmek için bastırdığı öfke dışarı çıkmak üzereydi. Kılıcı kınından çıkmış, tüm ortamı kaplamıştı. Kılıcıyla beraber, yerdeki çimler bile kılıca dönüşmüştü. Tek komutuyla Aven'a saldıracaklardı.
''Sakin ol! Sakin ol, tamam mı? Eğer onu öldürürlerse bana bildirmeleri gerektiğini söyledim. Ancak kimse bana haber vermedi. Demek ki hala yaşıyor.'' Aven hızlıca elinden bir işaret taşı çıkardı ve ona fırlattı.
Pitti elindeki taşa baktı. Gün boyunca hiçbir haberleşme olmadığı için enerjisinin tamamı doluydu.
Aven bir şansının olduğunu görünce birkaç söz daha söyledi. Demiri tavında dövmesi işine yaradı. Pitti sonunda derin bir nefes verdi ve sakinleşti. Ancak gözlerinde hala öfke alevleri vardı.
''Bu konu daha bitmedi. Sadece öncelik değişti. Döndüğümüzde tekrar konuşacağız.'' Pitti daha fazla detay aramak için giderken, Aven'a öfkeyle söyledi. Gitmeden önce peşinden takip etmesi için elini salladı.
Aven çaresizce iç çekti ve arkasından kovaladı.
İki top ise onları takip etmeye devam etti.
Aven ve Pitti olay yerini araştırırken çeşitli yerleri gördüler. Devasa bir kraterin olduğu, hala kaotik mana ve mızrak niyetinin ortamı yok ettiği bir bölgeden geçtiklerinde şok oldular.
Erthyo nasıl bir fırsatla karşılaşmıştı ki böyle bir güce ulaşmıştı?
Ancak bir süre etrafı inceledikten sonra bunun Erthyo'nun gücü olmadığını gördüler. Büyüler yüksek seviyeli ve çeşitli olsa da hiçbiri Erthyo'nun mana izini ya da aurasını taşımıyordu. Bu yüzden onun olamazdı. Ancak şaşırtıcı şekilde mızrak niyeti bu kaotik mananın her yerindeydi.
Onu yönetiyor ve yönlendiriyordu.
''Bu nasıl bir teknik?'' İkili şaşkınca ortama baktı. Daha önce rakibin saldırısını taşıyan bir yetenek görmemişlerdi. Saptırma yetenekleri yaygındı ancak bu kadar güçlüsü bulunmazdı.
İkili daha fazla araştırma yaparken Aven'ın gözüne bir kan çizgisi takıldı. Bu kan çizgisi diğer kurumuş kanlardan farklı olarak daha parlaktı. Ayrıca etraftaki manayı ince ipler halinde çekiyordu, o kadar inceydi ki Aven'ın seviyesindeki biri bile bakmadığı sürece bunu fark edemezdi.
Aven yakınlaşıp, kan şeridini inceledi. Ondan Erthyo'nun yaşam şeridini ve aurasını hissedebiliyordu.
''Pitti buraya gel bir şey buldum.''
Pitti hızlıca yanına geldi. Kan şeridinden yayılan aurayı hissetti, ayrıca içinden yayılan Yıldız Kılıç Niyetinide fark etti.
''Erthyo'nun kanı.'' Pitti kan şeridini takip etmek için ilerledi. Aven ve iki ışık topu da onunla beraber kan şeridinin oluşturduğu yolu takip etti.
İkili ilerlerken çeşitli parçalanmış ağaçlar ve dallar gördüler. Yarım saatlik yolu beş dakikada geçtikten sonra bir açıklığa ulaştılar. Burada devasa kan nehirleri vardı, kan nehirleri mavi alevler ile yanıyordu ve çeşitli yerlerde et parçaları vardı.
''Burada büyük bir savaş olmuş.'' Aven savaşı incelemek için ilerlemek istedi fakat Pitti tarafından durduruldu.
''Bak, Erthyo'nun aurası buradan devam ediyor. Demek ki burada sadece yanıltıcı olarak durmuş.'' Pitti ayrılmış çalıları işaret etti. Orada yayılan Sapkın Aura ve inatçı bir hava vardı.
Aven kafasını salladı ve ikili aurayı takip ederek Erthyo, Maoi, Tiger ve Aslan Yeleli gencin savaştığı yere vardılar.
Pitti, gizli bir saldırı olması ihtimaline karşı kılıcını tutuyordu. Ağaçların arasından çıkmak için adımını attı. Ancak o anda kılıcı şiddetle titredi, sanki bir şeyden korkuyormuş gibi kınından fırlayıp kaçmaya çalıştı. Eğer kılıcını tutmasaydı elinden kaçacaktı.
''Ne oluyor?'' Pitti adımın ortasında olduğu için duramadı. Neredeyse yere ulaşmıştı. Bunu yaptığında eli artık kılıcını tutamadı. Kılıç kından fırladı ve bir adım geriye saplandı. Kafası eğilebildiği kadar eğikti. Sanki kralına eğilen bir halk gibiydi.
Pitti kılıcının yanına gitti. Onu yerinden kaldırmak için biraz güç kullandı. Yerinden bir santim bile kıpırdatamadığını görünce tüm gücüyle çekti.
Fakat tekrar hareket etmeyeceğini gördüğünde şok oldu. Daha fazla güç uygulayacağı sırada Aven'ın şaşkın sesi onu durduruyor.
''Pitti, bunu görmen gerek.'' Sesi uzaklara dalmış gibiydi.
''Bekle! Şu lanet kılıç bir anda garip davranmaya başladı.'' Pitti elini salladı ve işine devam etmeye döndü. Ancak Aven'ın sesi ve eli onu tekrar durdurdu.
''Ne...''
''Bunu gerçekten görmen gerek.'' Aven biraz güç uygulayarak bedenini döndürdü ve önündeki manzarayı görmesini sağladı.
Gökyüzünde ince bir çizgi vardı. Sanki ikiye yarılmış ve zorla birleştirilmiş gibiydi. Bulutlar, bir kılıçla ikiye bölünmüş gibi çizgiyi takip ediyordu. Ortamda kılıç niyeti olmamasına rağmen, yayılan baskın aura nefes almayı zorlaştırıyordu.
Pitti bu sahneyi görünce kılıcının çıkmamasından daha fazla şok oldu. Bu gördüğü açıkça bir kılıç kesiğiydi, gökyüzünü kesmiş kılıç gururla zaferini ilan ediyormuş gibi etrafına izler bırakmıştı.
Ne yazık ki geriye ne kılıç niyeti ne aura kalmıştı. Hiçbir şey olmadığı için kişi buradan anlayış kazanamazdı. Belki ilham alıp, kendi kılıç yoluna entegre edebilirdi.
İkili gökyüzüne ve birbirine şaşkınca baktı. Ardından etrafı araştırmak için ilerlediler. Pitti, kılıcını son bir kere çıkarmayı denedi ancak hareket bile etmediğini görünce bundan vazgeçti.
İkili bir süre araştırma yapacaklarını düşünüyorlardı fakat şaşırtıcı şekilde alana girdikleri anda ortamı gördüler. Patlamış ve kesilmiş yeryüzü, çeşitli yanmış otlar, kan ve et parçaları. Bunun gibileri her yerdeydi.
Ölüm aurası ortamı doldurmuştu. Çeşitli hayat nefesleri buradaydı ve birisi çok tanıdıktı.
Açıkça Erthyo'nun hayat nefesiydi. İkili bunu fark edince bedeni aramak için aceleyle ortamı araştırdı. Fakat bedeni bulamadılar, sadece et parçalarından gelen çürümüş, ölüm elementi yayan hayat nefesi vardı.
İkili dikkatlice incelemeye devam etti. İki top her zamanki gibi onları takip etmeye devam etti.
İkili havadaki ince hayat nefesini takip etmeye devam etti. Sonunda bir yere vardılar, burada hiçbir şey yoktu. Ancak farklı iki hayat nefesi vardı. Biri bir karışık ırklı bir erkek, Bu Erthyo'ydu, diğeri Ejderha nefesi gibiydi, güçlü ve onurlu.
İkili ayrıca yerdeki su katılaşmış, beyaz bir birikinti gördüler. Aven hızlıca gitti ve kokladı, ayrıca bir parça aldı ve ruh enerjisiyle araştırdı.
''Sperm?'' Aven elindeki şeyi anında yere attı. Ardından hızlıca elini yıkamak için su elementi oluşturdu.
Aven'ın sözlerini duyduğunda Pitti'nin kafası karıştı. Burada neden sperm vardı? Hatırladığı kadarıyla Erthyo, eğitime giderken yanında kadınlarından birini almamıştı. Bu yüzden sevişmiş olamaz. Ancak o kadar güzel kadınları varken kendini memnun etmezdi de.
''Düşmanların liderlerinde biri kadındı ve Erthyo ona tecavüz etmiş olabilir mi?'' Düşünebildiği tek neden buydu. Erthyo'nun Sapkın soyu göz önüne alındığında bunun olması normaldi.
''Mümkün. Araştırmaya devam edelim.''
İkili alanı, iki ışık küresiyle terk etti. Bir süre araştırdıktan sonra büyük bir yıldırım gücü hissettiler.
Yıldırım gücü tek kelimeyle aşırıydı. Yasa üretebilecek seviyedeydi, yıldırımın hızı ve yıldırım gücü yasaları çok küçükte olsa hissedilebiliyordu. Ayrıca ortamdan mükemmellik hissediliyordu. Yıldırımın en mükemmel ve üstün hali gibiydi.
Ortam kara yıldırımlarla kaplanmıştı. Devasa kraterler her yerdeydi ve kraterlerden birinde kan ve et karmaşası vardı.
İkili kratere yaklaşmaya çalıştıklarında garip bir fenomen oluştu.
Kan şekil almaya başladı. Kan buharı havada süzüldü ve kraterin ortasında yatan bir bedene dönüştü. Bedenin karnında büyük bir delik vardı, dış hatları pek belli olmasa da onu tanıyan biri kim olduğunu bilebilirdi.
''Erthyo!'' İkili şok içindeyken beden ayağa kalktı ve onlara bir yönü gösterdi.
Aven ve Pitti birbirlerine baktı. Ardından buharın gösterdiği yere doğru gittiler.
İki top ise kan buharından oluşmuş bedenin etrafında döndü ve ikiliyi takip etti.
Pitti ve Aven alana ulaştığında neredeyse onlar kadar güçlü bir aura hissettiler. Aura tüm elementlerin en safını içeriyordu, parlak ışık bile bu aura ile birleştiğinde daha üstün bir elemente, Göksel Elementine evriliyordu.
''Olamaz değil mi?'' Aven titreyen bir sesle sordu. Aklına ilk gelen şey Erthyo'nun gönderdiği Göksel ırk Kahramanını öldürdüğüydü. Nedenini bilmiyordu fakat bu fikir anında zihninde canlanmıştı.
Ancak ömrü boyunca, Erthyo'nun kahramanı öldürmediği, astı yaptığı aklına gelmezdi. Kimsenin gelmezdi, Erthyo'nun da istediği buydu. Zamanında kullanılacak, kimsenin hayal edemeyeceği bir koz kartı.
İkili etrafı araştırmaya devam etmek niyetindeydi fakat o sırada bir ses onları böldü. Güçlü ve huşu uyandıran bir sesti. Ancak ölümün soğuk tırpanını hissettiriyordu.
''İkiniz dönebilirsiniz.''
''A-Ama araştırma...'' Pitti öğrencisinin durumunu araştırmak istiyordu. Kan buharı görüntüsünde Erthyo'nun ağır yaralandığını görmüştü. Belki şu anda bir mağarada iyileşmeye çalışıyordu. Böyle düşünceler yüzünden araştırmaya devam etmek istiyordu.
''Merak etme. Şu anda buradan kilometrelerce uzakta ve devamlı hareket halinde. Muhtemelen turnuvaya doğru yola çıktı. Onunla orada karşılaşacağız. Geri dönün.'' Ses tekrar kulaklarında belirdi, ardından mutlak sessizlik oldu.
Pitti iç çekti. Ardından Aven'a elini salladı ve alanı terk etti.
Avenda onu takip etti. İki ışık küresi ise hiç var olmamış gibi yok oldu.
***
Güneş gökyüzünde tüm şehri ısıtıyordu. Şehrin içindeki cıvıltılı sesler, canlı bir şehir olduğunu gösteriyordu. Çeşitli satıcıların, çocukların ve yetişkinlerin sesi mutlu bir atmosfer yaratıyordu.
Ancak bu atmosferin altında çok kasvetli ve fırtınalı bir hava vardı.
Bir evin karanlığında bir gölge fırladı. Evlerin arasında, güneş tepedeyken kimseye fark ettirmeden geçiyordu. Sıradan evlerin arasından geçerek, daha şık ve daha lüks villaların arasında gezmeye başladı.
Siyah gölgenin arkasında ise onu takip eden birkaç kişi daha geliyordu. Hızları, siyah gölge ile karşılaştırılamazdı fakat onu belirli bir mesafeden, sabit bir şekilde takip ediyorlardı.
Gölge bir evin penceresine bastı ve aniden arkasına döndü. Kendini, pencere pervazından güç alarak gölgelerden birine attı.
[Tekme]
Suikastçı sınıf yeteneklerinden birini kullandı ve havada dönerek tekme attı. Tekme gölgelerden birine çarptı ve dengesini kaybetmesine yol açtı. Üstteki gölge bunu fırsat bilerek başka bir teknik kullandı.
[Çifte Karanlık Kesişi]
Çift bıçaklarını karanlıkla kapladı ve ileri doğru çapraz kesti.
Arkasından gelen kişilerden biri acı çığlık eşliğinde dört parça şeklinde yere düştü. Gölge durmadı, karanlığın içinde kayboldu ve başka yerde belirdi. Ardından beş parçaya bölündü ve farklı kişilere saldırdı.
Diğer kişiler tedirgin olmaya başladı. Hangisinin gerçek olduğunu belirleyemediler. Cüssesi diğerlerinden daha büyük olan, elindeki asayı kararlı bir şekilde gölgelerden birine salladı.
Bam!
Asa, gölgeye çarptı. Ancak et ve kan saçılmak yerine, sadece arkasındaki binada büyük bir krater belirdi.
Asalı adam boynunda soğukluk hissetti. Anında harekete geçti, boynundaki kristal saati kırmak için elini kaldırdı.
Fışt!
Bıçağın soğuk parıltısı belirdi. Kristal saate giden eli, yağ gibi kesildi. Karanlık rüzgâr elini parçalara ayırmaya başladı. Tepki veremeden soğuk hançer boğazından geçerek kafasını bedeninden ayırdı.
Gölge durmadı, ondan ayrılan parçalarla beraber hareket etti. Önünde son kalan iki kişiden birisine doğru atladı.
[Anlık Gölge Geçişi]
İki kişiden birisini şaşırtacak şekilde bir anda önünde belirdi. Ardından boğazına bıçağını sapladı. Ses çıkarmaması için bir bez ile ağzını kapattı ve sessizce öldürdü.
Tehlike!
Sırtındaki tüyler dikeldi. Anında yerini terk etti ve sağa sıçradı. Geri dönüp baktığında, kalan son kişinin kendisine gizlice saldırdığını gördü. Eski yerinde ise ikiye ayrılmış bir ceset ve krater vardı.
Gözlerini kapattı, duyularının vizyonunu ele geçirmesine izin verdi. Artık ortam tamamen sessizdi, tek ses kendi düşük nefes sesleri ve rakibinin ağır nefes sesleriydi.
Haaaa
Fuuuuu
Şimdi!
Rakibi nefes verdiğinde gözünü açtı. Gözleri siyahtan, yeşile dönmüştü. Havayı kesme sesi geldi ve ileri doğru kesti. Kesiş havada süzüldü, ruhları kesecek kadar keskin, duvarı delecek kadar delici idi. Ancak çok sessizdi.
Vhoş!
Önündeki beden durdu. Kafası bedeninden ayrılırken, ne zaman öldüğünü bile fark etmemişti.
[Ding!]
[Görev Tamamlandı!]
[Yozlaşmış Kont ve Adamlarını Öldür- 125/126]
[Gizli Ödül- Kontun Gizli Liderini Öldür.]
[Gizli Ödül: Katil Kalp Yükseltmesi]
[Katil Kalp Yükseltiliyor. Dönüşüm %1... %15... %68... %100]
[Ding!]
[Katil Kalp Yükseltildi: Sessizliğin Suikastçısı]
[Sessizliğin Suikastçısı: Ortamla bütünleşmiş suikastçı. Ses çıkarmaz, ne zaman geldiğini kimse bilmez, ne zaman ayrıldığını sadece öldürdüğü ruhlar bilir. Adımların artık ses çıkarmaz, beden esnekliği, kontrolü ve anlık güç çıkarımı arttı. Nefes alışın, kan akışın, kalp atışın, öldürme niyetin üzerindeki kontrolün ve baskılaman arttı.]
[Zayıflığı Gören Göz Kazanıldı!]
[Bir suikastçının en önemli özelliği zayıflıktan yararlanabilmelidir. Zayıflığı Gören Göz, rakibinin en küçük zayıflıklarını bile görmeni sağlar.]
[Görev Ödülleri kişi istediğinde yüklenecek]
Gölge yavaşça şekil aldı. Kedi kulakları, zifiri siyah kürk ve saç, yavaşça sallanan bir kuyruk. Siyaha dönen, zümrüt yeşili gözlerle birleşince siyahlığın güzeli olarak gözüküyordu. Lekesiz teni, küçük burnu, söğüt dalı gibi kaşları ve narin dudaklarıyla tam bir güzellikti. Avuca sığan göğüsleri, dolgun kalçası, ince bel, kol ve bacaklarıyla Göksel güzellik sıfatına uyuyordu.
Bu Hiori idi. Bu iki ayda çok gelişmiş ve görünüşü de çok ilerlemişti.
Hiori önündeki sistem yazılarına soğukça baktı. Ardından elini sallayarak yazıları yok etti. Bir mana iksiri içti, ardından önünde evine giden portalı açarak ortamdan yok oldu.
Portala adım atarken, arkasındaki gölge bedenler yerdeki cesetlerden hazinelerini yağmaladı. Bedeninde birleştiklerinde, tüm hazineler tek bir depolama yüzüğünde birleşmiş ve elinde belirmişti.
Yazar Notu: Geri geldim. Bundan sonra bir sıkıntı çıkmazsa, her zamanki gibi iki günde bir bölüm gelecek. Eğer kafama eserse ard arda günlerde bölümde atabilirim. Ancak iki günde bir kesin olacak.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..