230. Bölüm: Erthyo ve Zoe

avatar
1008 9

İnatçı Yükselen - 230. Bölüm: Erthyo ve Zoe


8 Yıl Önce. 

  

Yağmurlu bir gündü. Tüm mahalle ıslak toprak kokusuna sahipti, bu yüzden camların bir tanesi hafifçe açılmıştı. Odanın içi sıcaktı ve bu güzel kokuyla beraber daha hoş bir ortam haline gelmişti.  

  

Erthyo bugün ki ödevlerini bitirmişti ve şu anda Büyükannesinin verdiği kurabiyeleri yiyor, gözleriyle yağmur damlalarının aşağı düşmesini izlerken is oluşmuş camda şekiller çiziyordu.  

  

Büyükannesi şu anda burada değildi. Bir yere gideceğini söylemişti ve evden aceleyle çıkmıştı. Erthyo onun böyle acil çıkışlarına alışmıştı ancak bu seferki biraz daha telaşlı gibiydi. 

  

Sıcak odasında kurabiye yerken bir ağaç çizdi ve etrafına dairelerle kapladı. Ardından ağacın meyvelerini çizdi. 

  

Çık! 

  

Erthyo kendi başına eğlenirken kapının açılma sesini duydu. Elindeki kurabiyeyi ağzına attı, olduğu yerden sıçrayarak sandalyeden atladı ve kapıya doğru koştu. 

  

''Hoş geldin Büyükanne.'' Erthyo büyükannesine bir havlu uzatırken gülümsedi. 

  

Büyükanne Erthyo'ya baktı ve kafasını okşadı. Ardından elindeki havluyu aldı ve saçlarını sildi. 

  

''Ert, seni biriyle tanıştıracağım.'' Saçlarını kuruladıktan sonra Erthyo ile aynı boya gelmek için çöktü ve gözlerine baktı. 

  

''Kimle?'' Genelde sürekli diğerleri tarafından dışlandığı ve alaya alındığı için başkaları ile anlaşmakta iyi değildi ve sosyofobi olmasına çok az kalmıştı. 

  

Büyükannesi de bunu biliyordu. Bu yüzden genelde evde tek başlarına takılır ve sadece ikili olurdu. Herhangi bir akraba ya da misafir geldiğinde, evde Erthyo varsa, kim olursa olsun geri çevirirdi. 

  

Ancak şaşırtıcı bir biçimde bugün onu birisiyle tanışacaktı. 

  

''Seveceğin biriyle.'' Emin bir tonla konuştu ve arkasına döndü. Sesi biraz daha nazik hale gelirken konuştu 

  

''İçeri gel Zoe.'' 

  

Büyükannenin seslenmesiyle kapının arkasından biri girdi. 

  

Erthyo bu kişiye baktığında bir kız olduğunu gördü. Altın sarısı saçları vardı fakat bu dünyadaki sarışınların aksine sanki gerçek altından yapılmış gibiydi, göz rengi de şaşırtıcı şekilde altın sarısıydı. Yaklaşık 3-4 yaşlarındaydı, küçük yapısı ve güzel yüzü ile etrafa ürkek bakışları çok şirindi, insanlara onu ne olursa olsun koruma isteği uyandırıyordu. 

  

''Benim gibi.'' Erthyo Dünyada onun gibi çok insan olmadığını biliyordu. Kırmızı saçlar nadir değildi fakat onun gibi doğuştan yakut göz rengi yoktu, belki de vardı fakat o hiç görmemişti.  

  

Ancak ondan daha da nadiri altın sarısı, parlak göz rengiydi. Bu görünüşüyle ayı Erthyo'ya benziyordu. 

  

''Evet öyle.'' Erthyo'nun Zoe'yi dışlamadığını görünce rahat bir nefes verdi. Erthyo'ya güveniyordu fakat bunca yıl ona yapılan baskıdan sonra sinirini Zoeden çıkarabilirdi. Bu olursa gerçekten üzülürdü. 

  

Zoe Erthyo'nun kendisine baktığını görünce ürkek bir ceylan gibi anında Büyükannenin arkasına kaçtı. Pantolonunu tutarken, kafasını bacağının kenarından çıkararak Erthyo'ya bakıyordu. 

  

''Biraz ister misin?'' Erthyo'nun aklına bir fikir geldi. Hızlıca geri gitti ve birkaç kurabiye aldı. Ardından Zoe'ye uzatırken gülümsedi. 

  

Zoe kurabiyeleri görünce gözleri parladı. Büyükanneye kafasını çevirdi. 

  

''Hadi al.'' Büyükanne onu cesaretlendirirken sıcak bir şekilde gülümsedi. 

  

Zoe başıyla onayladı. Her seferin yarım adım atarak, ürkek ve her an kaçmaya hazır bir ceylan gibi kurabiyelere yaklaştı.  

  

Önüne geldiğinde elinden aldı. Fakat bunu yaparken göz ucuyla Erthyo'ya bakıyordu. Eğer herhangi bir hareket belirtisi gösterirse kaçacaktı. 

  

Ancak Erthyo'nun böyle bir niyeti yoktu. Kendi gibi biriyle karşılaştığı için iyi bir ruh halindeydi. Gülümserken herhangi bir hareket yapmadı ve kurabiyeleri almasını bekledi. 

  

''Güzel mi?'' Erthyo Zoe bir kurabiyeyi alıp ısırdıktan sonra sordu. 

  

Zoe hala ürkek olsa da Erthyo'nun iyi bir olduğuna kanaat getirmiş gibi kafasını onaylarcasına salladı. 

  

''Orada daha fazlası var. Gel.'' Erthyo elini Zoe'ye uzattı. 

  

Zoe ürktü ve birkaç adım geri kaçtı. Ancak bir el onu arkasında durdurdu. 

  

''A-'' Zoe çan benzeri güzel ve melodik sesi ile arkasındaki kişiye doğru konuşmaya çalıştı. Ancak kulaklarında beliren ses onu kesti. 

  

''Hadi git. Abinle tanış.'' Büyükannenin gözlerindeki bakış daha sıcak hale gelirken Zoe'ye cesaret verdi. 

  

''Abi?'' Zoe'nin aklında bu kelimeler dolaşmaya başladı. Dalgın bir halde Erthyo'nun elini tuttu. 

  

Erthyo küçük, yumuşak elini tuttu. Ardından onu camın yanına getirdi ve sandalyesine oturttu. Kendisine bir sandalye getirdi, yanına çekti ve kucağına kurabiye kasesini koydu. 

  

Zoe başlarda çok ürkekti fakat giderek daha rahat hale geldi. Sonunda soru sorması bir saati buldu fakat bu zamanda Erthyo onu sabırla bekledi.  

  

''R-Resimleri sen mi çizdin?'' Bir kurabiyeyi ağzına tıktı. Yanakları sincap gibi şişti ve onu daha şirin hale getirdi. 

  

''Evet. Beğendin mi?'' Erthyo küçük kızı giderek daha fazla severken ve şirin bulurken kafasını salladı. 

  

''Beğendim.''  

  

Erthyo kıza içecek bir şeyler getirmek için içeri gitti. Bir bardak sütle geri döndü ve kızın önündeki masaya yerleştirdi. 

  

Büyükanneside kendine bir sandalye çekti ve ikiliyi, ellerini çenesine yerleştirerek izlemeye başladı. 

  

''Büyükanne Zoe kim?'' Erthyo başlangıçta bunu soracaktı fakat kıza çok kapılmıştı, sonunda bu soruyu sorması bir saatini aldı. 

  

''İkinci kızımın çocuğu, senin yeğenin fakat onu bir kız kardeş gibi görmeni istiyorum. Bundan sonra bir süre bizimle yaşayacak.''  

  

''Oh öyle mi?'' Başka bilgiye ihtiyacı yoktu. Akrabaları ile pek ilgilenmiyordu. Onun için sadece Büyükannesi önemliydi, belki de yakında bu küçük kız. 

  

Üçlü, çekingen Zoe'yi zamanla ortama alıştırırken keyifli zamanlar geçirmeye başladı. 

  

  

*** 

  

Beş yıl sonra. 

  

Zoe sade tül bir elbise giymişti, altın saçlarına uyumlu mavi bir elbiseydi. Saçları düz taranmıştı ve hafifçe parlıyordu, bu şirin yüzünü daha da öne çıkarıyordu. Bebek yağlarına sahip bedeni ve küçük parmaklarına giydiği ayakkabıyla şirinlik ve güzellik abidesiydi. 

  

Etrafında çocuklar grubu vardı ve onunla konuşurken gülümsemeler ve kahkahalar havada uçuşuyordu. 

  

Erthyo ile birlikte yaşayalı 5 yıl olmuştu ve şu anda 8 yaşındaydı. O zamandan beri daha az ürkek hale gelmişti. 

  

Bugün onun doğum günüydü. İnsanlarla kaynaşması gerektiğini düşünen Erthyo ve Büyükanne ona bir parti düzenlemeye karar vermişlerdi ve bu partiye okuldaki arkadaşlarını ve akrabalarını davet etmişlerdi.  

  

Zoe bunun iyi olabileceğini ve yeni arkadaşlarıyla iyi vakit geçirip, akrabalarıyla tanışabileceği bir vakit olacağını düşündüğü için kabul etmişti. Ayrıca bu zamanda Erthyo'yla da iyi zaman geçirebilir ve çok iyi bir doğum günü geçirebileceğini düşünüyordu. 

  

Ancak gerçeklik bu kadar iyi bir yer değildi. 

  

Onun için hiçbir sıkıntı yoktu. Tüm akrabaları ona çok iyi davranıyor, arkadaşlarıyla çok iyi zaman geçiriyordu. Ancak Erthyo o kadar iyi değildi. 

  

Kenarda oturmuş kendi halinde takılıyordu. Çocuklar ve akrabaları özellikle ondan kaçınıyordu, ondan korkuyor yerine yakınında olmak istemiyorlar gibiydi. 

  

Erthyo bu kişilere baygın şekilde baktı. Ardından elindeki içeceği içerken etrafa bakıyordu, gözleri Zoe ile buluştuğunda sıcak bir gülümsemeyle elini salladı ve etrafa bakmaya devam etti. 

  

''Özür dilerim.'' Zoe etrafındakilerden özür diledi ve kalabalığın arasından sıyrıldı, kalabalık daha ne olduğunu anlayamadan Erthyo'nun önüne varmıştı. 

  

''Abi nasıl olmuşum?'' Zoe etrafında dönerken sordu. 

  

''Çok güzelsin. Eğer bu kadar güzel olmaya devam edersen diğer kızlar utanacaktır.'' Erthyo eğildi ve Zoe'nin saçını okşadı. 

  

Zoe'nin yüzündeki gülümseme Erthyo'nun onu övdüğünü görünce büyüdü.  

  

''Eğer öyle söylersen bunu üstümden hiç çıkartmak istemeyeceğim.'' Bu birkaç yılda Erthyo ile gerçek bir abi kardeş kadar yakınlaşmışlardı. Kavgalı ya da ters abi kardeşler yerine birbirlerine çok yakın ve birbirlerini seven bir abi-kız kardeş gibilerdi.

  

''Neden Zoe o katilin yanına gidiyor?'' 

  

''Duyduğuma göre kardeşlermiş.'' 

 

''Gerçekten mi? Onu oradan almamız gerekmez mi? Sonuçta abisi olduğu için gözü kör olmuş olabilir ve gerçekleri göremiyordur.'' 


 

Daha büyük kişiler kendi aralarında konuşmaya başladı. Bu konuşma Zoe'ninde kulağına gitti ve kaşlarını çatmasına sebep oldu. 

  

O da bu konuyu biliyordu ve büyükanneden detaylı bir açıklama almış ve bu konuda Erthyo'nun tamamen masum olduğunu biliyordu. Tüm olay kendini koruma olarak görülmüş ve hükümette buna kanaat getirerek sorunu hizmetçiyi üstüne yollayan kişilere yüklemişti. Ancak diğerleri böyle görmüyordu. 

  

Onlar için Erthyo eli kanlı bir katildi, acımasız bir deliydi. Eğer onu önceden bazı asılsız isimler yapıştırılmış uzak durdukları garip çocuk olarak uzak duruyorlarsa, şimdi ondan korktukları ve onları da öldürmesinden çekindikleri için uzak duruyorlardı. 

  

Ancak Zoe öyle değildi. Işıktan oluşmuş gibi parlak ve masumdu. Erthyo'nun aksine herkes onu seviyor ve onunla dostluk kurmak istiyor ya da tanışmak ve etrafında olmak istiyordu. Ve onu asla kirletilmemesi gereken beyaz bir giysi gibi görüyorlardı. 

  

Ancak bu giysi Erthyo'nun etrafında dolaştıkça kirlenecekti ve kafalarındaki temiz kız yok olacaktı. Bu içindeki iğrençliği ve onların olmayan şeyin kimsenin olamayacağına dair inançları açığa çıkmış ve her durumda Erthyo ve onu ayırmaya çalışıyorlardı. 

  

Zoe buna katiyen karşı çıkmaya çalışıyordu fakat o kadar çok ısrar vardı ki, sadece gevezelik ederek bile zamanını boşa harcıyorlardı. 

  

İkili konuşurken bir yetişkin geldi ve Zoe ve Erthyo'nun arasına girerek görüşlerini kapattı. Ardından Zoe ile eşit boya gelmek için eğildi ve konuştu. 

  

''Zoe, hadi benimle gel. Arkadaşların seni bekliyor, onlar senin için bu kadar yol geldiler. Onları bekletmek ayıp olur.'' Kadın tatlı bir sesle Zoe'ye konuşurken arkasındaki insan grubunu gösterdi. 

  

Daha 7 yaşında bir kız olarak onun için gelmiş birilerini bu kadar kabalık yapamazdı. İyi yetiştirilmiş bir kızdı ve ne kadar kötü olursa olsun, misafirlerini en azından selamlaması gerektiğini öğrenmişti. 

  

''Hadi git Zoe. Onları bekletme, sana hediyeni vermeye geleceğim.'' Kendisine tereddütlü gözlerle bakan Zoe'ye karşı tavır alamazdı, onu sakinleştirirken ve endişlerin giderirken teklif etti. 

  

''Tamam o zaman. Umarım bana iyi bir hediye almışsındır. Yoksa seni affetmeyeceğim.'' Zoe hızlıca başka bir gruba giderken yanağından öptü ve ikiliyi yalnız bıraktı. 

  

İkili ona gülümserken mutlu bir atmosfer kurmaya özen gösterdiler. Yüzlerinde gülümsemeler ile el salladılar. 

  

Ancak Zoe belirli bir mesafeyi açtığında ve aralarına insanlar doluştuğunda ikilinin yüzü düştü. Kadının yüzü buz gibi soğurken, Erthyo'nun yüzü ifadesiz bir hale geldi. 

  

''Ona yaklaşma. Senin gibi katil bir velet, sadece onu kirletecektir. Onun gibi saf ve temiz bir kız senin yanında sefil bir son bulmamalı, bulmasına izin vermeyeceğim.'' Yüzü kadar sesi de buz gibiydi. 

  

Erthyo ifadesiz yüzünü korumaya devam etti. Ancak sinirden yumruklarını sıkmaya başladı ve dudağını ısırdı. 

  

Sinirini atmak için derin bir nefes aldı. Ardından dudaklarında alaycı bir gülümseme oluştu. 

  

  

''Ve sen kim oluyorsun da aile ilişkilerimize karışıyorsun teyze? Ah! Sana teyze dememeliyim. Amcam denilen, senin kadar iğrenç bir insandan, ayrıldıktan sonra 5 koca değiştiren kirli bir kadın bizim ailemize, hele ki Zoe'nin saflığına ve onu kirleteceğim gibi konulara karışamaz.'' Erthyo konuşmaya devam edecekti fakat bir tokat yüzünden sustu. 

  

Şap! 

  

Tokat sesini sadece ikisi duymuştu. İnsan konuşması ve arkada çalan hafif müzik sesi, tokat sesini bastırmıştı. 

  

''Diline dikkat et velet!'' Elini bir peçeteye sildi ve ardından aynı tonda konuşmaya devam etti. 

  

''Her neyse. Bu seni son uyarım. Bir daha onun yanına yaklaşma yoksa sonuçları çok kötü olur.'

  

Erthyo'nun yanağı tokat atılırken kadının tırnağı tarafından çizilmişti. Bu yüzden hafif bir kan yanağından akmaya başladı. Erthyo sakin bir şekilde yanağındaki kanı sildi ve parmağına baktı. 

  

''Ne? Sana saflığını mı hatırlatıyor orospu?'' Artık sabrı bu tokatla taşmıştı. Onu bir akraba olarak saygı duyduğu için hala düzgün ve edepli konuşuyordu fakat bu tokat onun bile sınırını aşmıştı. 

  

''Sen..''  

  

Kükremek istedi ancak Erthyo ona konuşma fırsatı vermeden yüzüne tokatı geçirdi. Bu tokat sesi daha büyüktü, şarkı ve konuşmalar bile bu tokat sesini bastıramazdı.  

  

Erthyo suratını yırtmak için tırnaklarını bilerek kullandı. Yüzünde yara izleri oluştu, yara izleri fazla derin değildi ve iz bırakmayacaktı fakat ona uzun bir süre bu anı yaşatacaktı. 

  

Ardından herkesin duyabileceği bir şekilde konuştu. 

  

''Senin gibi kirli bir kadın aile işlerine karışmaya cüret ediyor ha! Yerini bil ve sivri dilini ailemden uzak tut. Ayrıca kiminle konuşup, kiminle konuşmadığıma karışma ve beni bir daha tehdit etme. Eğer bunu tekrar yaparsan bunu polise bildireceğim, ayrıca suratının bu kadar kolay kaçmasına izin vermeyeceğim.'' Erthyo kadının tüm sözlerini ifşalarken sesini arttırdı. 

  

Ardından yanından geçti ve kalabalığa doğru yürüdü. Herkes ona yol açarken ürkmüştü, genelde bu kişiler onun yaşlarında ya da ondan birkaç yaş büyük ya da küçük kişilerdi fakat kimse onu engellemeye cesaret edemedi. 

  

Erthyo ortamdan ayrılıp Zoe'nin olduğu yere giderken, kıpkırmızı gözlerle orada öfkesinden patlamak üzere olan bir kadın bırakmıştı. Erthyo'nun onun yaptığı gibi bir elini mendille silmesi de bardağı taşıran son damla olmuştu. Orada daha fazla durmaya yüzü kalmamıştı. Kızgın bir suratla orayı terk etti. 

  

  

Erthyo'nun bu partide kalacak sabrı kalmamıştı. Şu anda eve gitmek istiyordu fakat söz verdiği gibi Zoe'ye hediyesini de verecekti. 

  

Hediyesini masasının üstünden aldı ve kalabalığın arasından Zoe'yi bulup yanına gitti.  

  

Zoe biraz uzakta olduğu için olayları fark etmemişti. Ancak Erthyo yanına gelirken duyduğu şeylerden dolayı ve onu bırakırken temiz olan yüzü şu anda kanlı bir yaraya sahip olduğundan dolayı bir şeyler yaşandığını anlamıştı. 

  

''Abime saldırdı. Biri abime saldırdı.'' İçinde etrafındakileri yok etme dürtüsü oluştu. Ancak o anda nazik bir ses kulaklarında doldu ve onu sakinleştirdi, zorla içindeki dürtüleri bastırdı ve eski haline geri geldi. Endişeyle Erthyo'nun yanına gitti ve kolunu tuttu. 

  

''İyi misin abi?''  

  

  

''Ah bu mu? Gereksiz bir leke.'' Erthyo iyi olduğunu göstermek için güldü ve elini salladı. Ardından kıza vermek için arkasında sakladığı hediyeyi kıza uzattı. 

  

Zoe abisinin yine onu endişelendirmemek istediğini biliyordu. Her zaman, burada olduğu 5 yıl boyunca her zaman böyle yapmıştı, bu huyunu seviyordu ancak aynı zamanda ona hiçbir şey söylemediği için nefret ediyordu. 

  

Bunu daha fazla düşünmemeye karar verdi. Erthyo'nun hediyesinin paketini yırtarak sinirini ondan çıkardı ve hediyesini gözler önüne serdi. 

  

Temizce çizilmiş, altın nehir saçları tane taneydi ve her tanesi farklı bir açıyla duruyordu. Altın gözler iki güneş gibi tertemiz ve parlaktı, süt kadar beyaz teni iki güneşi daha belirgin hale getirecek bir parlaklık yayıyordu. Nazik gülümsemesi tüm suratını farklı bir şirinlik ve güzellik abidesine çeviriyordu.  

  

Bu Zoe'nin kafasının bir çizimiydi. Çok gerçekçi ve parlaktı, bir çocuktan çıkabilecek bir şeye benzemiyordu. 

  

''Yeteneklerim sadece buna yetti. Biraz daha geliştiğimde tam portreni çizeceğim.'' Erthyo utangaç şekilde yanağını kaşıdı. 

  

''Hayır. Bayıldım. Çok güzel.'' Artık bu partide kalmak istemiyordu, bu tek hediye tüm partiye değmişti. Erthyo'nun elini tutup çekerken yüzü en parlak gülümsemesini gösteriyordu, odayı kaplayan güneş bile birkaç saniyeliğine bu gülüşün gölgesinde kalmıştı. 

  

''Z-Zoe bekle. Parti!!'' Erthyo onu durdurmaya çalıştı ancak Zoe'nin sözleriyle kesildi. 

  

''Artık bu aptal parti umrumda değil. Alabileceğim en iyi hediyeyi aldım. Hadi gidelim.'' Erthyo'nun durması için zaman vermedi ve çekmeye devam etti. 

  

Erthyo çaresizce Zoe'ye takip etmek zorunda kaldı. 

  

*** 

 

2 yıl sonra 

  

''Zoe gitmelisin. Ailen seni havaalanında bekliyor.'' Erthyo Zoe'nin altın saçlarını okşadı ve nazikçe konuştu. 

  

''Mhmp.'' Ona sarılmış ve kafasını omzuna gömmüş şekilde mırıldandı. Sesi boğuk çıkmıştı, bu da onun yakın zamanda ağladığını gösteriyordu.  

  

''Sonra kesinlikle tekrar görüşeceğiz. Ayrıca seni arayacağım. Bu yüzden bu kadar üzülme.'' Erthyo kızın sırtını ovdu ve üzüntüsünü gidermeye çalıştı. 

  

Ancak nedendir bilinmez, kız bir anda daha da ağlamaya başladı. Erthyo bunu neden olduğunu anlamadı fakat sabırla ağlamasını bekledi ve onu nazik sözlerle yatıştırmaya uğraştı. 

  

''Gitmen gerektiğini sende biliyorsun. Daha fazla zaman senden ayrılmamı zorlaştıracak. Git ve geri döndüğünde bana ne kadar büyüdüğünü göster.'' Erthyo kızı bıraktı. Kısık, sadece ikisinin duyabileceği bir tonda konuştu. 

  

Zoe ne kadar bırakmak istemse de bırakmak zorundaydı. Erthyodan ayrıldı ve arkasındaki Büyükanneye doğru koştu. İkili dışarı çıkarken bir saniye bile arkasına bakmadı. Ancak titreyen omuzları bunu yapmanın kolay olmadığını gösteriyordu. 

  

Erthyo derin bir nefes verdi ve yere oturdu.  

  

(Büyükanneye isim bulamadım. Bu yüzden bu bölümlük ismi yok (ノ≧ڡ≦) ) 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr