(Bu bölümde daha az bahsettiğim kişilere yer verdim. 2.5+ K kelime afiyet olsun.)
''Öhö, Öhö! ÖHHHÖÖ!!'' Boğazını parçalarcasına öksürdü ve elindeki peçeteyi tamamen kana buladı.
Son günlerde durumu gittikçe kötüleşiyordu. Yaptığı anlaşmanın bu kadar acı verici olacağını bilmiyordu. Ancak pişman değildi.
Hayatı Erthyo sayesinde daha iyi hale gelmişti.
Her günü beyaz ve griydi. Aynı şeyler, aynı sözler, aynı hakaretler, aynı kişilerin onu kınaması, aynı, aynı, aynı...
Bir süre sonunda artık duygusunu kaybetmişti. Dünya sıkıcı ve aynı şeylerle geçen monoton bir şeydi onun için.
Fakat o sırada Erthyo gelmişti. Erthyo hayatına renk katmaya başlamıştı, ihtiyacı olduğunda ona güç sağlamış. Ailesinin bedenlerini alması için gereken parayı alması için yaratık bedenlerini alması için ona su yılanı cesetlerini vermişti. Gerçi ona bunu söylememişti fakat kendisine bedenleri verirken tek bir tereddüt dahi etmemişti.
Bunun dışında onun soyunu yükseltmiş, mutasyonda yardım etmişti. Onunla zorla ayrıldığında ve sürekli izlendiği zaman tüm herkesi tereddüt etmeden öldürmüş ve onu iyileştirmek için bütün bir krallığı karşısına almıştı.
Bunlar güzel vakitlerdi ve her zamanından keyif almıştı. Beyaz ve griden oluşan dünyası daha parlak ve daha renkli hale gelmeye başlamıştı. Bu da o gün yaptığı seçimden asla pişmanlık duymamasını sağlamıştı.
''Bunları düşünmenin yararı yok.'' Jenny kafasındaki negatif duyguları atmak için silkelendi. Ardından dudaklarındaki kanı sildi ve ruhlar diyarına geçmek için portalı açtı.
Portaldan geçtiğinde Ruhlar Diyarının tanıdık kalabalık ortamını gördü. Son zamanlarda turnuvaya hazırlık için buradaki Ortaklar daha aktifti ve bu ortamı daha kaotik hale getirmişti.
Jenny kimseye yaklaşmadan, daha az insanın bulunduğu bir yerden ilerlemeye başladı. İnsanlar geçerken onu işaret ediyor ve birbirleriyle konuşuyordu ancak Jenny bunu umursamadı ve ilerlemeye devam etti.
Sonunda belirli bir alana ulaştı. Taşlarla döşenmiş çitlerle kapalı, ters U şeklinde girişi olan bir yerdi.
Burası mezarlıktı!
Jenny melankolik bir gülümsemeyle içeri girdi. Bir süre dolambaçlı yoldan yürüdükten sonra geliş amacına ulaştı.
Ortaklar geldikleri yerin adı adları gereği ruh olsalar da bu sadece fiziksel dünyada geçerliydi. Ruhlar Dünyasında Ortaklar bir bedene sahipti, aslında doğruyu söylemek gerekirse Ruhlar Dünyasına gelen Fiziksel Dünya canlıları onlar için ruhlar olarak geçiyordu.
Bazı kitaplarda Ortağınızın sizi nasıl bulacağına dair bir söz bile vardı ve o da buna işaret ediyordu;
''Fiziksel Dünyayı fazla düşünmeyin, çünkü kaderinizdeki Ruh sizi bulmak için gelecek ve sizi oraya götürecektir.''
Onlar için fiziksel dünyadan gelen kişiler Ruhtu, Fiziksel Dünyadan gelen kişiler içinde onlar ruh. Bu döngü sürekli tekrar ediyordu ve kimse buna karşı da çıkmamıştı.
Ancak asıl nokta bu değildi. Asıl nokta ne kadar ruh denirlerse denilsin Ortaklarında bir bedeni olduğuydu.
Fiziksel Dünyada ölen Ortaklar anında Ruhlar Dünyasına geri dönerdi. Döndükleri yer rastgele değildi, her Ruh ortaklarıyla Fiziksel Dünyaya gitmeden önce kendine bir mezar hazırlardı. Eğer kişi ölürse bedeni başkalarının eline geçerek kirletilmemesi için bu mezara ışınlanırdı.
Normal yollarda vardı. Kişi Ruhlar Dünyasında ölürse bedeni öldüğü yerde kalırdı. Eğer biri onu bulursa getirilir ve gömülürdü. Ancak bulunmazsa çürümeye bırakılırdı.
Ağnnnnnnn!!
Jenny düşüncelere dalmışken kulaklarına bir ağlama sesi geldi. Keder ve isteksizlikle dolu bir ağlamaydı. Kafasını ağlama sesine doğru çevirdiğinde gökyüzünden yere doğru inen 9 Başlı bir Hdyra gördü.
Hydra'nın 9 başı gökyüzüne doğru acıyla feryat ediyordu. Gözlerinden gözyaşları yere doğru akarken, ölümün soğuk tırpanıyla buluşmak istemiyor gibiydi.
Hydra'nın yavaşça yere doğru alçalıp, sonunda sessizleşmesi birkaç dakika aldı.
Bu gösteriye Çaresiz Reddetme deniyordu.
Fiziksel Dünyada ölen Ortakların bedenleri buraya ışınlandığında, içlerindeki en derin arzu ortaya çıkardı. Yani ölümü reddetme. Çaresizce ölümü reddederlerdi ancak artık bunun için çok geçti, onlar ölmüştü ve bundan geri dönüş olmayacaktı. Her ırk farklı Reddetmesi vardı ancak sonuç her zaman aynıydı.
Ağlamadan sonra mutlak bir sessizlik tüm şehri sardı. Şehirdeki Ortaklar ölen kişiyi tanımasa bile birkaç saniyeliğin oldukları yerde durdu ve onun için dua etti.
''Benimde ölümüm böyle mi olacak?'' Önündeki iki mezara bakarken konuştu. Bu mezarlar diğer mezarlara nazaran daha sıradan ve küçüktü. Bir çocuk baştan sonra 10 adıma geçebilirdi ve eni kolların tamamen açılmasını bile geçemiyordu.
Bu mezarların yanında bir tane daha mezar vardı. Bu mezarın ağzı açıktı. Üstünde ise birkaç kelime yazıyordu.
''Anka-Kutsal Kartal Melezi Jenny'nin Mezarı''
Evet! Bu onun mezarıydı. Erthyo ile anlaşma yaptığında yaptırmıştı ve şu an onun gelişini bekleyen bir canavar gibiydi, bu canavar ağzını açmış salyalar akıtıyor, ağzının içindeki derin karanlığa atlamasını bekliyordu.
Ancak Jenny ona bakmadı. Kafasını diğer mezarlara çevirdi.
''Anka Klanının Kızı Samantha''
''Kutsal Kartal Klanının Oğlu Eric''
Samantha ve Eric bu onun anne ve babasının adıydı.
Onlar Kutsal Kartal ve Anka klanının evliliğinden kaçarak, kendi istekleriyle evlenen bir çiftti. Evlendikleri sırada iki klan arasında büyük bir savaş hüküm sürüyordu, klan liderleri bunu başka bir zaman olsa hoşgörü ile karşılayabilirlerdi. Ancak o yaşlı yılanlar o zaman ailesini kilit altına almak yerine gözünün önünde acımasızca öldürmüştü.
Hala annesinin kesilen boğazından akan kanı ve babasının kalbindeki deliği hatırlayabiliyordu.
Bundan sonra yetmezmiş gibi bir de kendisi için savaşmışlar ve sonucunda Anka Klanına gönderilmişti. Zorlukla mücadele ettikten sonra ve Şehir efendisinin yardımı sayesinde kendi özgürlüğünü kazanabilmiş ve Erthyo'yu tanıştıkları yerdeki yıkıntı fakat kendine ait evini kazanmıştı.
Erthyo ile tanışasıya kadar büyük ailelerin genç efendileri ile savaşıyor ve bahislerden para toplamaya çalışıyordu. Bu sayede el konulan Ailesinin cesetlerini alabilir ve onlara bir mezar verebilirdi.
Ve sonunda başarmıştı da. Erthyo ile olmadığı her zamanda o da kendini savaşlarda geliştirmiş ve Erthyodan aldığı cesetler ile parasını birleştirerek ailesine önündeki mezarları almasını sağlamıştı.
''Velinimetimle vedalaştıktan sonra size katılacağım.'' Erthyo onun için sadece bir ortak değil. Velinimetti. Aynı zamanda çok yakın bir dosttu.
Jenny bir süre dua ettikten sonra ruhlar dünyasından ayrıldı.
**
Bir ok sadece düz bir hat üstünde kesin bir şekilde ilerlemek zorunda değildir. Neden mi? Çünkü o zaman kişi bir okçu değil, bir keskin nişancı olurdu.
Eğer kişi bir okçu olmak istiyorsa oku istediği gibi kullanabilmeliydi. Ok kişi istediğinde yakın dövüşte kullanılan bir hançer, istediğinde orta menzile saldırabileceği bir bıçak ve istediğinde attığını vurabilecek keskin bir silah olabilirdi
Bunun için kişi esnekliği kavramalı ve oklarını esnekleştirmeliydi. Ancak aynı zamanda, oklar ne kadar esnek olursa olsun çok kesin olmalıydı. İşte bu birini Usta Okçu yapardı.
Usta Okçu, Mızrak ve Kılıç Ustası seviyeleri ile aynıydı.
Bundan sonra Uzman Okçu Seviyesi geliyor fakat kişinin bu seviyede artık ok ile işi bitiyor. Artık tüm işimiz yay.
Ok bir hançer iken Yay onun ikinci hançeridir. Ok bir bıçak iken yay sizin için bir kalkandır, Ok bir mermi ise Yay bunu atabileceğin bir silahtır.
Ve ayrıca Yayın kendisi de bir silahtır. İşte Yayı böyle kullanabilen biri Uzman Okçudur.
''Bu çok karmaşık.'' İreny çaresizce iç çekerken kafasını geri yatırdı. Önündeki görüntülere ve anlatıcının sesine dalgın bir şekilde bakan Ermy'e bakarken gözlerinde acı vardı.
O da bir okçu olmak istiyor ve bunu çocukluğundan beri yapıyordu. Ancak Usta Okçuluğun sınırlarında kalakalmıştı. Ve daha bunu anlayamaz iken Uzman Okçu seviyesi ortaya çıkmıştı ve o bundan daha karmaşıktı.
Çaresizce iç geçirdi ve kalkıp gitti. Ermy yakında uyanmayacak gibi görünüyordu.
Son bir gündür arabada yolculuk yapıyorlardı ve temiz olmayı seven kadın grubu birkaç saatliğine dinlenmek ve kişisel ihtiyaçları gidermek için bir yerde durmaya karar vermişlerdi.
Tüm grup banyo yaptıktan sonra turnuvaya son hazırlık olarak odalarına çekilmişlerdi.
İreny'de odasına çekilecekti ancak Ermy ona babasının verdiği ve okçulukta ilerleme kat edebileceği bir kaydının olduğunu ve birlikte çalışmak isteyip istemediğini sormuştu. İreny bunun iyi bir fikir olduğunu düşünmüş ve kabul etmişti.
Başlarda iyi gidiyordu ve bir süredir sıkıştığı boşluktan sıyrılmış ve Okçuluğunu ilerleterek daha çeşitli ve güçlü ok atabilmişti. Ancak son on dakikadir söylediklerinden ne tek kelime anlayabiliyor ne de denediğinde istediği sonuçları elde edebiliyordu.
Hatta birkaç dakika önce kendini biraz zorlamış ve okçu yolunda gerilediğini hissetmişti. Daha fazla zorlamaya cesaret edememişti yoksa kapanmayan bir yara kazanabilirdi.
Artık pes etmiş ve arabada beklemeye karar vermişti.
Bir süre düşündükten sonra Elf Büyüsü çalışmaya karar verdi. Okçulukta sürekli darboğazla karşılaşıyordu fakat soyu ve ırkı yüzünden Elf Büyüsü yapabiliyordu.
Elfler ve Ejderhalar mana ile uyumlu bedenlere ve meridyen sistemlerine sahipti. En doğru yerlerde meridyenler bulunurdu ve mana kesintisiz ve hızlı bir şekilde hareket ederdi.
İreny manasını meridyenlerinden geçirerek, mana ruhunu çalıştırdı. Kafasını üzerinde mavi bir sis belirdi. Sis altındaki tahtaların arasına girdi.
Tahtalar titredi, ardından yavaşça filizler büyürken çeşitli bitkiler, hatta bir ağaç fidanı bile büyümeye başladı. Tüm araç giderek daha yeşil olmaya başlarken, ortamdaki tüm elementler silindi. Geriye sadece Yaşam manası kaldı.
Evet! Yaşam!
Doğa manası Elfler için normal elementler gibiydi, diğerleri bu elementi ne kadar zorluklarla elde ettikleri fark etmeksizin elfler için bu çok doğaldı ve her elf doğduğunda Doğa elementi ile kaynaşacaktı. Bu kara Elfler içinde gri elfler içinde geçerliydi.
Ancak Yaşam manası kişinin zorlu sınavlarla ve zorlu testlerle edinebileceği bir şeydi. Erthyo bile Dünya Ağacı gibi Yaşam Manasını dünyaya sunan bir ağacın soyundan olmasına rağmen sadece Doğa elementine sahipti. Bu Yaşam elementine sahip olmanın zorluğunu gösteriyordu.
Ancak şu anda tüm karavan Yaşam manası doluydu.
İreny'nin alnı sıcak terle doldu. Güzel yüzü giderek daha fazla terlerken, elf kulakların aşırı gergindi. Birkaç on saniye sonunda Elf büyüsünü bırakmak zorunda kaldı.
Yüzünde tatmin edici bir gülüseme varken biraz dinlendi. Diğer insanlar bunu çok kısa olduğunu düşünebilirdi fakat aslında müthiş bir şeydi. Çünkü yaşam manasını kullanmak için tüm yaşam gücünü birkaç on saniye boyunca harekete geçirmiş ve kendinin sınırlarını zorlamıştı. Ve herhangi bir yan etki görmeden bırakmayı başarmıştı.
Yaşama ulaşmak için yaşamdan vazgeçmek, Vazgeçilen yaşama ulaşmak için gizli yaşamı etkinleştirmek.
Bu Elf sanatının arkasındaki ilk sözdü ve onun neredeyse ustalaştığı bir sözdü. Eğer bu sözde tamamen ustalaşabilirse yaşam elementine ulaşacaktı.
***
Lucifer elindeki garip silaha odaklanmış bir şekilde bakıyordu.
Garipti çünkü aslında balta olan şey bir balta değildi. Baltanın keskin tarafı bir kılıç kadar keskindi ve kılıç ışığı yayıyordu. Ancak üst kısmı bir tırpan gibiydi, tırpanın kadar kıvrık ve ucu diğer taraflarından daha keskindi. Bunun dışında geri kalan tüm parçaları bir balta gibiydi ağırlık ve yıkıcılık taşıyordu.
İşte bu yüzden garipti.
Fakat tam Lucifer'e göreydi. Erthyo onu oluştururken duygulara sahip bir katliam makinesine dönüştürmüştü ve bu başlı başına garipti. Kız grubuna ve Erthyo için çalışan herkese karşı iyi niyetliydi. Ancak bir kere bir isme Düşman eklenince çılgın bir katile dönüşüyor ve kan görmek istiyordu. Bu da bir o kadar garipti.
İşte bu yüzden garip silah tam onun gibi garip bir kullanıcıya uyuyordu.
Bu silah Erthyo için birilerini avlarken bir adamın depolama yüzüğünün içinden bulduğu bir şeydi. Adam kullanamadığı için bir kenara atmıştı fakat kaderinde onunla tanışmak olan Lucifer için tam uyan bir silahtı.
Savaş Baltasının kılıç ve tırpan tarafını öğrenmek için Kılıç Krallığına Mira ve Jenny ile beraber gitmişti ve bu yolculukta çok şey kazanmıştı.
Eli bir anda savaş baltasına gitti. Savaş baltası bir tırpan kadar esnek ve kesin olurken, aynı anda bir kılıç kadar hızlı ve atikti, aynı zamanda bir balta kadar yıkıcıydı.
BAM! Svish!
Bazı mobilyalar paramparça olurken, bazıları tam ortadan ikiye kesildi, bazıları ise defalarca dilimlendi.
Pam!
Üç niyetin karışmasından oluşan kaotik enerji sağ kolundaki tüm meridyenleri ve eti neredeyse yok etmişti. Ancak Lucifer'in gözü bile kırpılmamıştı.
Yok Edilemez beden bedeni her yok etme ile daha da ilerliyordu. Ve giderek giriş kısmına ulaştığını hissedebiliyordu. Bu Erthyodan çok daha yavaştı fakat yine de etkileyici bir ilerleyişti.
Aynı zamanda eğitimde kendine zarar vermeye alışmıştı ve bir süre sonra acı reseptörleri ve acı hissini tamamen mühürleyerek eğitim yapabilmeyi öğrenmişti. Bedeni üstündeki kontrollüde iyileşmişti ve iyileşme hızı katlanmıştı.
''Sanırım aradaki uyumu yakalamam gerekiyor. Bu sefer balta ile başlayalım.'' Başka bir odaya geçerken kafasında teknikleri düşünmeye devam etti.
Bam! Svishh!!
Odadan giderek daha fazla ses gelirken ve mobilya ve duvarlar kesilip, patlarken bu evin sahibi soğuk terler döküyordu. Hızlıca yemek odasına gitti ve grubun liderini ziyaret etti.
''A-Acaba arkadaşınıza burayı fazla dağıtmaması gerektiğini söyleyebilir misiniz? Son zamanda işler çok bereketli hale geldi ve sizden sonra daha fazla kişi ağırlamam gerekiyor. Lütfen, burası benim tek ekmek teknem.'' Bir peçe ile yüzlerini kapatmış fakat buna rağmen çarpıcı güzelliklerini saklayamayan Amy/Mia ve Küçük Beyaza yalvardı. Ancak yalvarırken suratlarına bakmaya cüret edemedi ve yere baktı.
Küçük Beyaz gelen sesleri dinledi ve çaresizce güldü. Ardından elini sallamasıyla alanın sahibinin yanındaki boş masada tepeleme altın belirdi.
''Bu sorunlarınıza çözüm olur.'' Çayını içerken göz ucuyla bile suratına bakmadı. Erthyo dışında hiçbir erkeğe bakmayı artık katlanılamaz buluyordu.
''Teşekkürler. Teşekkürler.'' Alanın (Evin) sahibi defalarca teşekkür etti. Ardından paraları depolama yüzüklerine doldurdu ve ikiliyi yalnız bıraktı.
''Durdu.'' Amy kafasını duvara doğru çevirdi ve konuştu.
''Evet, Ama bazı araçlar hareket etmeye başladı. Büyük ihtimalle yakında yola çıkarlar. Araçların kalitesine bakılırsa bizden biraz daha önce varacaklar.'' Küçük Beyaz aynı yöne bakarken konuştu. Gözlerinin derinliklerinde ölümün soğuk boşluğu duvarların arkasını delerek bir yöne bakıyordu.
''Bakalım bu sefer bizi nasıl şaşırtacak.'' Mia'nın oyuncu kişiliği devreye girmişti. Erthyo'nun sürekli onlara yeni şeyler göstermesi ve her zaman onları şaşırtmasını seviyordu.
''Ah! Bu arada ablana yetişmene ne kadar kaldı?'' Amy aklındaki soruyu sordu.
Küçük Beyaz'ın gözlerinde acı belirdi fakat ardından soğuk bir parıltı ortaya çıktı.
''Bir adım. Sadece bir adıma ihtiyacım var ve onu geçmekle kalmayacağım, aramızda büyük bir boşluk açacağım. Fakat nedense bu adımı atamıyorum.'' Kendisinin bile bilmediği bir sorundu. Normalde nedenini bilebilirdi ancak belki de hiç kimsenin bu evrende gelmediği bir seviyeye ulaştığı için kendi kendini eğitemiyordu. Belki de bir ustaya ihtiyacı vardı ancak onu eğitebilecek usta bulması için bu evreni terk etmesi gerekiyordu.
***
Pahalı süslemelerin olduğu bir odada çeşitli yemekler masanın üstünde toplanmıştı. Lüks şamdanlar ve dekorlar her yerdeydi. Odanın içine sürekli hizmetçiler girerek taze yemek akışını sağlıyor ve boş tabakları alıyorlardı.
Bu alanda iki kanadı sırtından çıkan, yakışıklı bir yüze ve siyah beyaz saçlara sahip genç bir adam duruyordu. Onun yanında Orta yaşlı bir adam vardı. Bu adam Erthyo'yu ziyaret eden ve anlaşmayı yapan orta yaşlı alimdi.
Alimin yanında onu sürekli takip eden ve ondan bilgiler alıp, deneyim biriktiren Küçük Yeşil Ejderha vardı. Erthyo ile olan görüşmesinden farklı olarak gözleri zekâ alevleri ile yanıyordu, eğer şu anda onunla bir anlaşma savaşına girse hiçbir fırsat vermeden az bir miktarda savaş esirlerini alabilecekmiş gibiydi.
Onların karşısında, elinde bir bizon bacağı tutan ve her lafın arasında bir ısırık alan ortalama fakat iyi yapılı bir adam vardı. Onun yanında, ondan daha nazik yiyen fakat sürekli yiyen ortalama bir kadın vardı.
Onların yanında ise hiç yemek yemeyen ve sessizce etrafı izleyen 7-8 yaşında şirin bir çocuk vardı.
Eğer Erthyo burada olsaydı, onların Anne ve Babası olacak aşağılık kişiler ve küçük çocuğunda o gün gördüğü kardeşi denilen hiç tanımadığı kişi olduğunu fark ederdi.
''Aiyah, Gerçekten büyük bir iştahınız var. Bayan Yimi'ye büyük bir sorun çıkarıyorsunuzdur evde.'' Orta yaşlı adam ortamı yumuşatmak için espri yaptı.
Espri yapmasına ve yüzünde gülücükler olmasına rağmen, gözlerinin derinliklerinde gizlenmiş tiksinme ve iğrenme vardı. Fakat o kadar gizliydi ki, ortamdaki kimse fark edemedi.
''Öyle şeyler oluyor fakat aslında son zamanlarda iyi bir talihle karşılaştı, bu yüzden bu kadar fazla yiyor.'' Yimi kocasının bu kadar terbiyesiz bir şekilde yemesine sinir olmuştu ancak karşısındaki yüksek konumdaki kişilerin önünde kötü görünmemek için nazik bir tonda konuştu.
Kocasını uyarmak için dirseğiyle akciğerlerine doğru geçirdi.
Tod karısının kızdığını fark etti. Elindeki bacağı bıraktı ve ağzını sildi. Ardından ciddi bir yüzle Göksel Irktan olan kişiye döndü.
''Kabalığım için özür dilerim. Asıl konuya gelelim lütfen.''
''Tabii.'' Orta yaşlı adam yanındaki Küçük Yeşil Ejderhaya döndü.
Küçük Yeşil Ejderha ne yapacağını söylemeden biliyordu. Depolama yüzüğünden bir kâğıt çıkardı ve bir hizmetçiye verdi. Hizmetçi kâğıdı aldı ve ikiliye iletti.
''Çocuğunuz Göksel elementte tam bir dahi, bu yüzden anlaşmadaki teklif edilen şeyler onun için az bile. Ancak bunu yaparsak ve bu anlaşma bir şekilde ortaya çıkarsa grup içinde ve üst kesimlerde torpil ya da adam kayırma olarak görülür ve anlaşmazlık oluşur.''
''Bu yüzden baştan böyle bir teklif yapmaya karar verdik. Zamanla daha fazla katkı sağlarsa bundan daha fazlasını alabilir.'' Küçük Yeşil Ejderha konuştuktan sonra karşının tepki vermesini bekledi.
İkili anlaşmayı okudukça gözleri parladı. Bu anlaşmada kazanan kendileriydi ve hiçbir şey kaybetmiyorlardı. Aynı zamanda çocuklarının geleceklerini garantiye alıyorlardı.
''Burada anlaşmayı imzaladığımız anda çocuğumuzdan bir şey isteyeceğiniz yazıyor. Ne yapması gerekiyor?'' Erthyo'ya olan tavırlarının aksine ikili çocuklarına karşı çok koruyucu ve sevecendi. Bu kadar karlı bir anlaşmada bile ilk düşündükleri şey çocuklarının iyiliğiydi.
''Tehlikeli bir şey değil. Sadece Turnuvada bizi temsil edecek.'' Bu sefer konuşan Göksel Irktan kişiydi.
''Oğlunuzun gireceği gruba Küçükler Birliği deniyor. Bu birlik ilk bizim aklımıza gelmedi, bizden önce Sapkın Taraf bu fikri düşündü ve uygulamaya koydu. Biz bu bilgiyi yeni edindik ve kendimizde böyle bir birlik kurmaya çalışıyoruz. Oğlunuzun yapacağı şey, Sapkın Tarafın Küçükler Birliğiyle kapışmak.''
''Ama oğlumuzun yaşı çok küçük.'' Savaşmak oyun oynamak ya da eğitim gibi bir şey değildi. Kişi sakat kalabilir, ağır yaralanabilir ya da ölebilirdi. İkili oğullarını böyle bir yere yollama niyeti yoktu.
''Endişenizi anlıyoruz. Ancak Sapkın tarafın yaş grubu 10-13 yaş arası ve bu aldığımız bilgilere göre onlarında ilk gerçek savaşı. Yani bir o kadar deneyimsizler. Ayrıca öldürmek, sakat bırakmak ve ağır yaralamak kesinlikle yasak. Normalde bu kurallara fazla uyulmadan istediklerini yapanlar var ve eğer yeterli güce ve arka plana sahiplerse kimse onlara bir şey demez. Ancak Küçüklerin savaşı böyle olmayacak, kim veya hangi tarafta olursa olsun. Herhangi bir kuralı çiğnerlerse anında diskalifiye edilecekler.'' Göksel Irk mensubu ikilinin endişelerini sözleriyle giderdi.
''Hem oğlunuzun iyi yerlere gelmesini istiyorsanız biraz acı çekmesi gerekiyor. Eğer böyle bir niyetiniz olmadan her zaman çocuğunuzu korursanız asla büyüyemeyecek ve sizden ayrıldığında anında ölecek. Ve bizim böyle birine ihtiyacımız yok.'' Sözleriyle acımasızca konuştu.
İkili bir süre düşündü ve bunun iyi bir karar olduğuna karar verdi. Güvenlerinin çoğu, Göksel Irk Mensubunun katı kuralları açıklamasından dolayıydı. Eğer oğullarının biraz canı yanar ve bu dünyanın gerçeklerini birazcık anlarsa daha sıkı çalışır ve gelecekte iyi yerlere gelir.
Göksel Irk mensubu söylediği kelimelerin işe yaradığını görünce demiri tavında dövmeye başladı.
''Ve merak etmeyin. Eğer oğlunuzu tehlikeye sokacak bir şey olursa, ben ya da başkası kesinlikle durduracaktır.''
İkili son bir kere daha düşündü ve kabul etti. Oğullarına da sorduktan sonra olumlu yanıt aldılar ve kâğıda imzalarını attılar.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..