Aurora Köşkü, şu anda ''Turnuva Şehri'' olarak adlandırılan alanın tamamında en iyi 2. oteldi. İlk otel olan ve toplam 500 kişi kapasitesine sahip Dağ Şeridi Otelinden sonra ikinciydi. Bunun sebebi ise kullandıkları uzaysal alanlarda kapasite yerinde güzelliği öne vurmak için özel bir Aurora gökyüzüne sahip olmalarıydı.
Sarah Erthyo ile iletişime geçtiğinde Dağ Şeridi Oteli çoktan tamamen dolmuştu. Hızlıca yetkisini kullanıp Aurora Köşkünden bir yer almasaydı, oradan bile yer bulamazdı. Görüşmeden sonra sorgulattığına göre aldığından birkaç saniye sonunda tüm otel odaları rezerve edilmişti.
Erthyo Qian eşliğinde Aurora Köşküne gitti.
Aurora Köşkünün kapısından adım attığında sanki başka bir dünyaya girmiş gibiydi. Kafasının üstünde sonsuz gökyüzü uzanırken, gece parlaklığında yeşil mor auroralar gecenin ve göğün sonsuzluğuna uzanıyorlardı. Yıldızlı geceyle birleştiğinde gökyüzü sanat eserinden çıkmış gibiydi.
Erthyo ve Qian Auroraların altında yürürken, manzara tarafından ele geçirilmişlerdi. Ayakları kendi başlarına hareket ediyordu fakat gözleri Aurora ve yıldızlı gece manzarasındaydı.
''Sayın müşteri, bir müşteri misiniz yoksa oda kiralamaya geldiniz? Eğer ikincisiyse üzgünüm fakat yerimiz kalmadı.'' Resepsiyonist nazik bir gülümsemeyle onları karşıladı. Yüzlerindeki ifadeyi ya da karşısındaki kişinin Kahraman Katili olmasını umursamadan, nazik ve profesyonel tavrını devam ettirdi.
Erthyo etrafı incelemeyi bırakmadan, depolama yüzüğünden Sarah'ın iletişim tılsımını gösterdi.
''O-Oh! Siz Bayan Sarah'ın kuzenisiniz. Lütfen buradan.'' Resepsiyonist saygıyla eğildi. Ardından ikilinin önünden ilerleyerek onlara yol gösterdi.
Burası dış dünya gibi görünse de aslında sadece bir binanın içiydi. Doğal olarak giriş ve çıkış olacaktı. Resepsiyonist ortamın görüntüsünü bozan bir kapıdan ikiliyi geçirdi ve onları gece karanlığı, yıldızlar ve Aurora ile kaplı bir koridordan götürdü.
Üçlü dağda tırmanma hissini yaşatan merdivenlerden yukarı çıktıktan sonra en iyi odaların bulunduğu son kata ulaştı.
Son kat dağ tepeleriyle kaplıydı, çeşitli yıldız yolları bu dağ tepelerini birleştiriyor ve küçük koridoru oluşturuyordu.
Resepsiyonist ikiliyi koridordan geçirdi ve koridorun sonundaki dağa götürdü. Erthyo düz bir yolda ilerlediklerini biliyordu fakat ortamın görüntü değişimi, bunu yaparken geçtikleri yer ve his çok muazzamdı. Sanki yıldızlarda yürüyerek dağlardan geçiyormuş gibiydi.
Koridorun sonundaki odaya geldiler. Resepsiyonist saygıyla eğildi ve kapıyı açtı. Erthyo resepsiyoniste biraz bahşiş verdikten sonra içeri girdi.
''Efendim Sarah Hanım size özel ilgi göstermemizi istedi. Bunu için yarından itibaren sizi turnuvadan 1 saat önce uyarırken, burada kaldığınız sürece tüm istekleriniz itinasız gerçekleştirilecektir.''
Erthyo bir saniye durdu. Kafasını salladıktan sonra içeri girdi ve kapıyı kapattı.
Odanın içi bir dağın zirvesi gibiydi. Bulutsuz gökyüzünün altında açık bir alandı fakat rüzgâr ya da esinti yoktu. Bu yerin tam ortasında yıldızlı gökyüzüyle eşleşen siyah, parlak bir yatak vardı. Dağın kenarlarında ise ortamla kaynaşan çeşitli mobilyalar vardı.
Ayrıca bu oda dışarı ile bağlantılıydı, parlak gece ile bulut mavi gökyüzünün garip birleşimi ortamı biraz bozuyordu. Ancak eğer kişi isterse pencere ve balkona çıkan kapıları kapatarak, kendini bu güzellikle birleştirebilirdi.
İkili yolculuk yorgunuydu, ayrıca son olay olaylar zihinlerini yormuştu. Bu yüzden bir süre manzarayı inceledikten sonra pencere ve balkon kapısın kapattılar ve birkaç saatliğine kestirmek amacıyla yatağa yattılar.
***
Bu sırada dünyanın başka bir kısmında bir portal açıldı. Normal portalların aksine bu bir yerden başka yere geçen, uzaysal portallar gibi değildi. Evet uzaysal bir portaldı ve amaç bir yerden bir yere geçmekti fakat diğerlerinin aksine bu yeşil renkle parlıyordu ve dünya ile karışık bir mana aurası yayıyordu.
Bu portal açıldıktan sonra turuncu saçlı bir adam içinden geçti.
''Caugh, Caugh! Bu dünya çok zorlu. Sadece içeri girmeye çalıştım ve kafama meteor yağdırdı. Neyse ki zararsız olduğumu göstermeyi başardım.'' Genç adam birkaç kara buhar öksürürken asabi tavrıyla konuştu.
Etrafa bakarken birkaç kara bulut daha öksürdü. Etraftaki saf manayı ve elementleri hissettiğinde içindeki öfke yavaşça yok oldu.
''En azından eğitimim için iyi bir ortam. Bu yüzden boşa gitmedi.''
Genç etrafı incelerken çalıların arasından bir gölge fırladı. Gölgenin boyutu bir tepeye benziyordu. Gölge havada netleşirken bunun tepe büyüklüğünde bir ayı olduğu ortaya çıktı, sırtı sarı tüyler ile kaplıydı ve gözlerinin içinde bir Ejderhanın haşmeti vardı.
Toprak Ejderhası Yiyen Ayı!
Bu Ayı şaşırtıcı şekilde besin olarak Toprak Ejderhası tüketiyordu, bu yüzden bu ismi almıştı. Bir sürü Toprak Ejderhası tüketiminden sonunda bedeni değişim geçirmiş ve Yeryüzü Derisi adlı bir deri kazandırarak saçma derece büyük bir dayanıklılık kazanmıştı. Gücü ise yerde olduğu sürece düşük seviyeli Bilgeleri kolaylıkla yenebilecek kadar fazlaydı, eğer ciddileşirse Büyük Bilgeler bile onu durdurmazdı.
Tabii bu gencin karşısında böyle korkutucu bir canlı yoktu. Onun karşısındaki Ayı, Genç bir Toprak Ejderhası Yiyen Ayıydı. Gücü Zirve BüyükUsta kadardı. Fakat yine de küçümsenmeyecek bir rakipti.
Ayı cüssesine ihanet eden bir hızla fırladı. Havadaki bedeninden Ejderha kükremeleri çıkarken, sarı bir büyü çemberi kafasının üstünde belirdi. Çeşitli büyüler bu büyü çemberinden döküldü ve turuncu saçlı gence fırladı.
Turuncu saçlı genç bu kadar ani bir saldırı beklemiyordu. Ancak ürkmedi ya da irkilmedi. Yüzünde küçümseyen bir ifade varken elini salladı.
Saçları kadar turuncu bir enerji elinden fırladı. Enerji havada yumruklara dönüştü ve Ayıya gitti.
Tud! Tud! Tud
Yumruklar havada ayıya çarparak ilerleyişini durdurdu. Ayrıca çeşitli yumruklar havadan gelen büyüleri yok etti.
Bedenini düzenleyen ayı, geri çekilerek güvenli bir mesafede büyü yapmayı amaçladı.
Ancak o anda garip bir şey oldu.
Normalde ona vurduğunda dağılması gereken enerji yumrukları, havada döndü ve tekrar bedenine çarptı.
TUd! TUd! TUd!
Bu seferki saldırı öncekinden daha güçlüydü. Az önce bir balyoz tarafından vurulmuşsa, şimdi bir savaş baltası tarafından vurulmuş gibiydi.
Turuncu Yumruklar havada tekrar yükseldi ve tekrar ayıya çarptı.
TUD! TUD! TUD!
Demir Topla vurulmuş gibi, ayı on adım geri çekildi. Yumrukların geldiği yerler, yani sırtı, göçükler ile kaplıydı.
Yumruklar havada acımasızca döndü ve tekrar yumruk attı. Bu şekilde ayı daha saldıramadan et peltesine dönmüştü.
''Hıh...'' Genç küçümseyerek güldü. Elini sallamasıyla havadaki yumruklar turuncu enerjiye dönüştü ve bedenine girdi.
''Böyle saçma şeyler için zamanımı harcayamam.'' Bedenini düzeltti ve ileri sıçrayarak belirli bir yöne doğru koşmaya başladı.
''İnat Enerjisine sahip biri bu tarafta olmalı.''
***
Erthyo birkaç saatlik dinlenmenin ardından oteli tek başına terk etti. Qian odada biraz daha kalmak istediğini söylediği için onunla gelmemişti.
Ortam son zamanlarda oluşturulmuştu ve her yerde bir şey, bir dükkân vardı. Normalde böyle durumlarda ortam kaosla kaplı olmalı ve her yerde ses olmalıydı. Ancak burada böyle bir şey yoktu.
Düzenli yollar, düzenli dükkanlar ve ses olmasına rağmen, beklediği kaotik seslere sahip olmadan yürüyen kişiler vardı.
Erthyo ortamı inceledi ve giysilerinin özellikle dikkat çektiğini fark etti. Herkes günlük kıyafetler, deri zırh üstüne gömlek ya da kıyafet altına pantalon ya da çeşitli şeyler giyerek gelmişti fakat onun gibi cübbeli kişiler çok azdı.
''Cübbe gücü temsil ediyordu sanırım.'' Eğer kişinin destekleyecek gücü yoksa asla cübbe giymemelidir. Eğer gücü varsa ve giyiyorsa bu, kişinin güçlü olduğu ve bulaşılmaması gereken biri olduğunu gösterirdi.
Ancak kişinin bunu destekleyecek gücü yoksa yaptığı şey güçlülere bir hakarettir.
''Gücüm yok fakat sizin giydiklerinizi giyebilirim. Ayrıcalıklarınız umurumda bile değil.'' Bu ve benzeri hakaretler etmek gibiydi. Kişinin gücüne saygı duymadığı ve umursamadığı, onunla aynı konuma güçsüzken bile sahip olduğu anlamına gelirdi.
Yıllarca, kan ter dökerek, ölümün kıyısından defalarca geçerek hayatlarını tehlikeye attıkları gücün bu şekilde aşağılanmasını hiç kimse kaldıramazdı.
Erthyo bile dayanamazdı. O bu güce ulaşmak için diğerlerinden katlarca fazla kez ölümde tango yapmış, ipin ucunda dolaşmış, hatta birkaç kez ölmüştü. Hak ettiği gücü göstermek, en azından yeterli saygıyı almak isterdi.
Ve almıştı.
O ilerlerken ''Kahraman Katili'' takma ismi olsun, giydiği cübbe olsun ve yaydığı onurlu ve hükmedici hava sebebiyle olsun, kimse karşısında durmaya cüret edememişti. Herkes yolundan çekilirken, gözlerin korkuyla kafalarını indirmişti.
Erthyo kayıtsızca ilerledi. Buraya gelme amacını hatırladı.
Koz kartı hazırlamalıydı.
Aslında düzinelerce olmasada birkaç on koz kartı vardı. Fakat Mühürler hepsine engel oluyordu, bu yüzden elinde kullanabileceği her şeyi koz kartına dönüştürürken yeni koz kartları hazırlamak amacıyla dışarı çıkmıştı.
Koz kartları kişiyi ölümcül bir anda koruyabilir, son anda zafer getirebilirdi. Erthyo'nun durumunda, bu turnuvada hayat kurtarıcı kozları olabilirdi.
Gizli silahlar, sıkıştırılmış oluşumlar, çeşitli iksirler, oluşum bayrakları, kurnaz büyüler, büyüler ve gizli büyüler... vb gibi şeyler koz kartları olabilirdi, aslında her şey koz kartları olabilirdi. Fakat bugün Erthyo dış koz kartları almaya gelmişti*.
Ancak görünüşü çok belliydi. Eğer böyle devam ederse alacağı şeyler koz kartları olmayacak, herkesin bilebileceği şeyler olacaktı.
Bu yüzden bir ara sokağa girdi ve uzun süredir kullanmadığı Kılık Değiştirme Tekniğini kullandı.
Saçları kısalırken, yüzü kırıştı. Kırmızı saçları beyaza döndü. Gençlik alevleriyle yanan yüzü bir yaşlının buruşmuş fakat dinç yüzüne döndü. Kaslı bedeni ve erkeksi çehresini kaybetti ve hayatının baharını yeni kaybetmiş, 40 yaşlarında bir adam dönüştü.
Sert ve yontulmuş yüz hatları, hayatın akışını görmüş bir yaşlının bilge suratına dönüştü.
Canlı sesi giderek kısıldı ve eski bir havaya sahip oldu. Ardından mükemmel ve erkeksi kokusu, yaşlı birinin yayacağı sakinleştirici ve garip kokuya dönüştü.
Aurası mutlu, onurludan, eskimiş ve zamanın acısını çekmiş birinin aurasına çevrildi.
Son olarak dıştan soğuk ve korkutucu ancak içten mutlu ve arkadaş canlısı kişiliğinin yerini sessiz ve sakin, kurnaz birinin kişiliğini aldı.
Böylelikle tam dönüşüm geçirmişti. Artık görünüşü, hayatın her kesimini görmüş, zaman nehriyle yıkanmış, kurnaz bir eski toprağa benziyordu.
Bunu yaptıktan sonra Ana kişiliğine sinsi saldırılar yapan yan kişiliğini yok etmek için ruhunu kullandı.
''Sana Martin İsmini veriyorum.'' Artık uysal olan kişiliği, hüküm prangalarıyla kapladı ve ona bir isim verdikten sonra üstünü değiştirdi ve gök mavisi bir cübbe giydi.
Erthyo birkaç dolambaçlı yoldan geçerek insanlar içine karıştı. Artık kimse bu yaşlı adamın, korktukları ve gördüklerinde titredikleri Kahraman Katili olduğunu düşünemezdi.
Erthyo bir süre dolaştı ve çeşitli kişilere sorarak, şu anda çok fazla kişiye ev sahipliği yapan bir sokağa geldi. Sokağın çeşitli yerlerinde büyü dükkanları, iksir ve hap dükkanları, oluşum dükkanları ve buna benzer dükkanlar vardı.
Erthyo etrafı bir süre araştırdı ve sonunda bir büyü dükkanına girmeye karar verdi. Ayrıca kafasında gireceği dükkanları seçmişti bile.
Dükkân büyü dükkanıydı ve çeşitli şeyler bulundurabiliyordu. Erthyo içeri girdiğinde bir katalog aldı ve alacağın şeyleri seçmeye başladı.
Elemental büyüler ve saldırılarda bulunamıyordu. Şu anda saldırabileceği tek şey, Kılıç ve Mızrak Niyeti, Mızrak Nefes ve Öldürme Niyeti ve bedeniydi. Ancak turnuvayı sadece bunlarla kazanamazdı. Evet, Güçlüydü fakat rakipleri koz kartlarıyla donatılmış ve mahsulün kreması olan kişilerdi.
Çeşitli element büyüleri aldı. 1 ve 2. seviyeleri boş vererek, topların içine sıkıştırılmış BüyükUsta dereceli büyülerden aldı.
Hatta parasını verip, şu anda ellerinde bulunan tek Bilge seviyeli büyüyüde aldı. Aynı zamanda geleceğe de yatırım yapıyordu.
Ardından oluşum dükkanına girdi. Bu dükkân tılsım, dövme, oluşum vb. şeyler satan bir dükkandı.
''Dövme?'' Erthyo katalogdan anlık güç artışı, mana özümseme artışı gibi çeşitli dövmeleri gördü. Dükkân sahibinin yanına giderken düşüncelere daldı.
''Neye ihtiyacınız var bayım?'' Dükkânın sahibi olan orta yaşlı, göbekli adam saygıyla konuştu.
''Dövme çeşitleri bulunan bilgi kitapları. En karmaşığı da dahil, hepsi. Ayrıca şunları almak istiyorum.'' Erthyo katalogdan istediği birkaç oluşumu ve bir oluşum bayrağı setini istedi. Bu set kurulduğunda gücünü %50 arttırabilecek Saf Mana Bayrak setiydi.
''Hemen getiriyorum.''
Dükkân Sahibinin tüm istediklerini getirmesi birkaç dakika aldı. Erthyo tuzlu faturayı önemsemeden ödedi, şu anda zengindi ve istediği şeyi alabilirdi. Ayrıca eğer güçlenmesine ve bedenindeki gizemleri çözmesine neden olacaksa, parasını çarçur etmeyi önemsemiyordu.
İstediklerini aldıktan sonra hap ve iksir dükkanına girerek, yaralarını ve manasını iyileştirebilecek çeşitli haplar, kan akışını düzenleyecek hap aldı.
Erthyo bunlarla her şeyin tam olduğunu düşünüyordu. Fakat o sırada bir çekim hissetti.
Erthyo sağ ve sol elinde iki tane depolama halkası taşıyordu. Bunlardan biri tüm eşyalarını bulunduran büyük bir depolama halkasıydı, diğeri ise Büyü Krallığının prensesi Scarlett'ten aldığı ve içinde gizemli kâğıt bulunan depolama yüzüğüydü.
Erthyo gitmeye hazırlanırken, gizemli kâğıdın bulunduğu depolama yüzüğü titremeye başladı. Ruhunu içeri yoğunlaştırdığında kâğıdın şiddetle titrediğini fark etti.
''Yakınlarda kâğıt parçasını çekebilecek bir şey mi var?'' Erthyo bu kâğıt parçasının bilinmezlerle kaplı olduğunu biliyordu. Klara bile onun ne olduğunu bilmiyordu. Belki soylarına sorarsa bilebilirlerdi fakat her zaman onlardan bir şeyler bekleyemezdi.
Titremeyi takip ederek, onu çeken şeye doğru gitmeye başladı.
Titreşim bazen artarken, bazen azaldı. Bazı zamanlarda tamamen sessizdi. Erthyo çeşitli yollardan ilerleyerek garip bir yoldan giderek sonunda hedefine ulaşması birkaç saatini aldı.
O anda bir şey fark etti.''
''Başka bir parça!''
(Dış Koz Kartları: Kişinin kendisine ait olmayan, Dışarıdan alınan kozlar.)
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..