238. Bölüm: Dünyalar Atlayan Adım!

avatar
912 8

İnatçı Yükselen - 238. Bölüm: Dünyalar Atlayan Adım!


Sunucu bir süre ayar yaptıktan sonra topun üst tuşuna bastı.  

  

Ekrandaki sütunlar ve satırlar genişlerken yeni ekranlar devreye girdi. Çoğu gezgin mana geliştiricileriydi. İzleyiciler yeni ekranlara bir süre baktıktan sonra kafalarını çevirdiler. Hiçbiri ilgilerini çekmiyordu. 

  

Ancak bazı kişiler bakmaya devam etti. Bunun sebebi yeni ekranların birinde Kahraman Katilinin olmasıydı. 

  

''İşte.'' Sunucu alnında birikmiş teri siler gibi yaptı ve gururla döndü. Güzel kadının en azından ona gülümseyeceğini düşünüyordu. 

  

Fakat orada bulduğu şey sadece tepeleme bırakılmış birkaç yüz mana kristaliydi. Etrafı incelediğinde o kadının çoktan gidip, bir o kadar güzel bir kadınla oturmuş dikkatini bir ekran dışında hiçbir yere vermediğini gördü.  

  

''En azından mana kristalleri bana kaldı.'' Omuzlarını silkti ve kadını unutmaya karar verdi. 

  

** 

  

Kasvetli ormanlarla çevrilmiş, sonsuzluğa uzanan bir patikada bir genç yürüyordu. Bu genç kırmızı saçlara, yakut kadar kırmızı gözlere sahipti. Sırtı bir mızrak kadar dik iken, çehresi dünyaya boyun eğmezdi. Yolda emin adımlarla yürüyor, her adımını emin bir şekilde atıyordu. 

  

Yaydığı hava sıradandı. Eğer mana ile etkileşime geçmiş aurası olmasaydı, görenler onu normal bir insan zannederdi. Ancak dikkatli bakıldığında gözlerinde mızrak parıltısı vardı. Görenleri delecek, dünyayı süpürecek ve evrene mızrak saplayacak gibiydi. 

  

Mızrağının ucundan kan damlıyordu. Her attığı adımda bir canavar ya da insan can veriyordu. Ancak kırmızı genç bunu umursamadan öldürmeye ve ilerlemeye devam ediyordu. 

  

Kırmızılı figür Erthyo idi. 

  

Erthyo son birkaç saattir katliam yapmakla meşguldü. Yeni atılım yaptığı Mızrak Kalbini daha pürüzsüz yapmak ve anladığı Bakış Açısı kavramını özümsemek için bu fırsatı kullanmıştı. 

  

Mızrak Kalbi atılımı normal seviye atılımı gibiydi, yeni atılım yaptığı anda güç elde edemezdi. Gücünü istikrara almak için zaman ayırması ve yeni anlayışlarını kavraması gerekiyordu. 

  

Neyse ki bunun için savaş deneyimine ihtiyacı yoktu, zaten çok fazla deneyim biriktirmişti ve kavradığı şeyleri anında gücüne dönüştürebiliyordu. 

  

''Klara mızrak kalbimdeki odacık ne?'' Erthyo içine baktığında mızrak kalbinin içinde küçük bir alan gördü. Bu alan herhangi bir şeyin giremeyeceği kadar küçüktü ancak oradaydı. 

  

[Silahlarda kalp seviyesine ulaştığında küçük bir odacık içinde belirir. Bu odacık kişinin silah tekniklerini içeride çalışmasını sağlar. Bu senin tekniklerinin güçlü gözleri olanlar tarafından görünmemesini ve zayıflığını bulmasını önler. Ayrıca aynı anda iki teknik birden çalışabilirsin.] 

  

Erthyo Klara'nın dediklerini denemeye çalıştı. Biraz uğraştırıcı olsa da mızrak niyetinden kendinin bir kopyasını Mızrak Kalbinin içinde oluşturmayı başardı. Mızrak Niyetinden oluşmuş Erthyo mızrağını sallamaya başladı.  

  

Birleşik Saldırı, 1000 Göksel Irmak, Hayat Kemeri, Yeryüzü Kaldırma, Canavar Isırığı, Ejderha Pençesi... 

  

Her türlü tekniği aklından geçirdiğinde mini Erthyo gerçekleştirdi. Tüm hareketleri Erthyo'nun şu anki mızrak yolu anlayışını içeriyordu ve birebir aynı şekilde yapılmış kusursuz örnekleriydi.  

  

Artık bir izleyici olduğu için saldırılarındaki boşlukları, eksiklikleri ve zayıflıklarını görebiliyordu. Bu onun için hoş bir sürpriz olmuştu. 

  

Erthyo yeniliklerine alışmak için yol boyunca katliam yapmaya devam etti. Birkaç saatin sonunda bulunduğu kıtanın bir ucuna kadar yürümüştü. Ve şaşırtıcı şekilde bu sadece birkaç saatini almıştı. Ancak bu konuyu fazla kafasına takmadı. Burayı kontrol eden kişi uzayı bükerek bunu başarmasına yardımcı oluyor olabilirdi. 

  

Olduğu bölge bir kıyı şeridiydi. Kıyı şeridi keskin kayalarla ve uçurumlardan oluşmuştu. Azgın dalgalar kıyı şeridindeki kayalara o kadar sert vuruyordu ki küçük tepelerden daha büyük kaya parçaları düzenli aralıklarla suya düşüyordu. 

  

Bu kadar şiddetli bir arazinin tam ortasında azgın dalgalardan hiç etkilenmemiş bir ada bulunuyordu. Ada dört köprü ile dört farklı kıta parçasına ayrılırken, sürekli insan akışı bu adaya doğru gidiyordu. 

  

Bulunduğu kıta parçasında da bir köprü vardı. Erthyo köprüye baktığında çoktan insanların toplandığını gördü. Sırayla köprüye giriyorlar ve ilerlemeye çalışıyorlardı. Yarıda düşüp kara sularda yok olanlar vardı, geçmeyi başarıp adanın ortasına doğru gidenler vardı. 

  

Ancak diğer adadaki kişi akışlarına kıyasla burada daha az insan vardı. 

  

Erthyo mızrağını ruhuna yolladı ve köprüye yürüdü. 

  

Köprüdeki insanlar, diğer köprülerin aksine medeni bir şekilde sıraya girmişlerdi. Yakından bakılırsa üstündeki giysilerin daha ileri seviye malzemelerden, daha gelişmiş tekniklerle yapılmıştı. Cübbelerin ince işçiliği ve bu dünyada giyilen insanların giysilerinin kabalığının arasında bir dokunuş sergilenmişti. 

  

İnsanların yüzünde ise sıradan ifadeler vardı. Bu ya da buna benzer dünyalarda olması gereken katil aurası ya da sert ifadeler yoktu. Toy ve savaş görmemiş gibilerdi. 

  

''Dünya Krallığı.'' Göğüslerindeki gezegen işleme armalarında bu iki kelime yazıyordu. 

  

''Başkan, gerçekten geçebileceğimize emin misin? Burası korkunç gözüküyor.'' İçlerinden temiz giyimli bir genç, disiplinli duruşu olan takım elbiseli bir gence konuştu. Genç burada olan grubun lideriydi ve kararları o veriyordu. 

  

''Pek sorun olacağını zannetmiyorum. Bu köprünün tek tehlikesi sürekli su akışından ve şiddetli rüzgarlardan dolayı aşırı dengesizliği. Bu tehlikeli ortamlarda hayatta kalabilmemiz için bize verdikleri eğitimde dengemizi ve ağırlık merkezimizi kontrol etmemiz bize öğretildi. Bildiklerimizi kullanırsak buradan geçmek bizim için sıkıntı değil.'' Adam etrafına bakarken sıradan bir yüzle söyledi.  

  

''Evet, bunu yapabiliriz. Sadece biraz su o kadar. Canavar bile yok.'' Grubun geri kalanı kendini motive etmeye başladı. Toplanmış grup dünyada farklı ülkelerden ve ırklardan olabilirdi fakat düşmanlarla çevrili bir dünyada el ele vermişlerdi. 

  

Erthyo gruba doğru yürüdü. Sıraya geldiğinde umursamadan ilerlemeye devam etti. Güçlünün haklı olduğu bir yerde, güçsüzlerin kurduğu bir sırada kim zamanını harcardı ki? 

  

''Hey, sen. Nereye gittiğini zannediyorsun? Burada sıra var.'' Sıradaki birkaç insan Erthyo'nun sıraya girmeden oradan geçmesine bağırdı. Ancak Erthyo onları dinlemeden ilerlemeye devam etti. 

  

''Dostum sıra var. Sırana geç.'' Sıradaki erkeklerden biri elini Erthyo'nun omzuna koydu ve geri çekmeye çalıştı. Ancak Erthyo yoluna devam ederken herhangi bir tepki göstermedi. 

  

Pat! 

  

Adam elini zamanında çekemedi, Erthyo'nun devam etmesiyle onu tuttuğu eli bedenini çekti ve suratının üstüne düşerek bir ağız dolusu toprak yutmasına neden oldu. 

  

''Ne yapıyorsun?'' Grubun lideri hızlıca geldi ve yerdeki adamın durumunu kontrol etti. Ağzına toprak dolması dışında hiçbir sıkıntısı yoktu. Birkaç çürük ve ezik dışında. 

  

Erthyo yoluna devam etmek istedi. Bu insanlarla daha fazla zaman harcamak istemiyordu. Ancak birkaç adım attığında liderleri olan kişi önünde belirdi. 

  

Hızlı değildi. Normal bir insan kadar hızlıydı, belki biraz daha hızlı fakat Erthyo'nun niyeti sadece köprüden geçmekti. Bu yüzden hızını kullanmayıp, yürümeye karar vermişti.  

  

Bu kararından dolayı bu adam önüne geçebilmişti. Ancak Erthyo bu kararından pişman olmaya başlamıştı. 

  

''Bol bol zamanım olduğundan sıkıntı değil.'' Kendini teselli etti ve uyuşuk bakışlarla karşısındaki adama döndü. 

  

''Ne var?' 

  

Adamın Erthyo'ya söyleyecek bir sürü sözü vardı. Ona edepli olmasını ve kurallara uyarak sıraya girmesine dair sözler söyleyecekti. Ancak Erthyo'nun soğuk bakışları ve kırmızı gözleriyle karşılaştığında bilinçsizce geri adım attı. Gözleri mızraklarla delinmiş gibi acımaya başlarken, omurgası ürperdi. 

  

Ancak arkasındaki insanları düşündüğünde zorla korkusunu bastırdı. 

  

''Yaptığınız şey tamamen kabalık. Zorbalıktan başka bir şey değil. Size seslenme şekli yanlış olsa bile en fazla elini itmelisiniz. Karşınızdaki kişinin yere düşmesine neden olmak büyük bir suç olmasa bile, eğer kişi sivri bir taşa denk gelirse ölebilir ya da ağır yaralanabilirdi.'' İyi yetiştirilmiş bir bireydi, toplum kuralları ve ahlakı hakkında bilinçliydi. Eğer hala Dünyada olsaydı büyük yerlere gelebilirdi. 

  

Ancak acımasız mana dünyasında ilk ölecek kişilerden olurdu. Ya sözleriyle birinin canını sıktığından ya da başkalarına laf ederken ölecekti. Belki diğer dünyada nasıl öldüğünü bile anlayamayacaktı. 

  

Erthyo Dünya Krallığını ve Sakura Yue'yi düşündü. Yue onunla dost olmak istediğini belirtmiş ve diğer krallıklarla savaş açmamıştı. Dünya Krallığının güçsüz konumu göze alınınca her et parçasına koşacaklar ya da diğer krallıklara yaranmak için ona saldıracaklardı fakat Sakura Yue konumuyla bunu engellemişti. 

  

Hiç değilse ona yardımını biraz geri ödemek istiyordu. 

  

''Bak. Sen akıllı birine benziyorsun. Ancak çok konuşuyorsun ve dört duvarının içinde sıkışıp kalmışsın. Eğer bu kafayla devam edersen sen ve yanındaki dostların öleceksiniz. Ayrıca arkanızdaki oluşumun kızdıramayacağı kişileri kışkırtacaksınız. Artık eski dünyada olmadığını anla.'' Erthyo bu sözlerle yeri tekmeledi.  

  

Tekmeyle havaya uçtu. Tekrar ortaya çıktığında köprünün yarısında belirmişti, parmak uçları yere değdiği anda tekrar zıpladı ve adanın kenarına indi. 

  

Sözlerini söylemişti. Anlayıp anlamamak o kişilere kalmıştı, sözlerini beyinlerinin arkasına atabilirlerdi fakat bu artık onun sorunu olmayacaktı. 

  

Ada bereketli değildi ancak çorakta değildi. Sık ağaçlardan sonra ağaçlar giderek kısalıyor ve sonunda ağaçsız bir alana varıyordu. Ağaçsız alanda büyük bir kitap rafına benzer, delikli bir dolap vardı. Her dolapta yarım eğri bir ok işlenmiş mavi kristaller vardı. Kristaller okyanus mavisi renginde ve şeffaftı. 

  

Erthyo oraya vardığında insanlar raftan bir kristal almak için birbirleriyle kapışıyordu. Tabii bu kişiler nispeten güçsüz kişilerdi, güçlü kişiler çoktan kristallerini almış ve kendi yerlerine geçmişti.  

  

Erthyo etrafına baktı. Kızların her birinin birer tane aldığını görünce onlar için bir tane alma fikrinden vazgeçti. Qian'ın da çoktan aldığını ve kenara geçtiğini görünce hareket geçmeye karar verdi. 

  

Yerden bir taş aldı ve elinde çevirdi. Taşa bir fiske vururken yüzü sakindi. 

  

Bom!! 

  

Havadan şok dalgaları yayıldı. Taş gözle görülmeyen bir hızla insanların arasından geçti ve yere çarparak büyük bir delik oluşturdu. Ortamda savaşan insanlar patlama yaşandığında oldukları yerde kaldılar. Kılları bile rüzgârda dalgalanmaya cüret edemedi. 

  

Erthyo sakin adımlarla kalabalığın içinden geçti. Havaya zıpladı ve bir kristal alarak geri gitti ve kendine yer seçerek oturdu. 

  

Ortamda savaşanlar şoktan uyandıklarında Erthyo'ya alan açarak savaşmaya devam ettiler. Güçlü kişiler kendilerini göstermeliydi yoksa av muamelesi göreceklerdi, burada herkes bunu anlamıştı. Bu yüzden Erthyo kendini gösterdiğinde kimse ona saldırma cesareti göstermedi ve kendi aralarında kapıştılar. 

  

Neyse ki hepsi bir tane alıyordu. Böylelikle hala onlar için bir sürü vardı. 

  

Erthyo kendine çevrilmiş gözleri önemsemeden orada oturdu ve gözlerini kapattı. Geri kalan azıcık mızrak anlayışını kavraması gerekiyordu ve bu boş zamanı bunun için kullanmak istedi. 

  

Ayrıca burada çok fazla karanlık element vardı. Obur Özümseyici çalıştırarak buradan biraz karanlık element özümsemeye ve bir şeyler anlamaya karar verdi. 

  

Ancak daha harekete geçemeden bedenine giren karanlık elementi, cızırtı sesleri eşliğinde yok oldu. Damarlarında korkunç miktarda yıldırım elementi bir anda ortaya çıktı ve hararetle etrafta dolaşmaya başladı.  

  

Geldiği gibi gitmeden önce birkaç saniye bedeninde dolaştıktan sonra pasif hale geri döndü. 

  

''Neler oluyor?'' Erthyo ürktü. Bu kadar asabi enerjinin bedeninden fırlamasına şaşırmıştı. Yıldırım Enerjisi Aç Kaplan Sürüsü gibiydi. Bir anda ortaya çıktı, bedenindeki tüm karanlık elementini tüketti ve geldiği gibi yok oldu. 

  

Neyse ki zamanında mana mührünü devreye sokmuştu yoksa biriktirdiği tüm mana yıldırım tarafından yenecek ve BüyükUsta seviyesinin başına geri dönecekti. 

  

[Bedeninde çok fazla yıldırım elementi var. Çok saf ve çok güçlü, muhtemelen bedeninin yıkandığı ceza yıldırımlarıyla ilgili. O kadar fazla birikmiş ki bilinç kazanmasına çok az kalmış. Neyse ki şu anda seni bir düşman olarak görmüyor. Sadece bedenine giren diğer tüm enerjileri düşman olarak görüyor. Hızlıca yıldırım elementini gücüne dönüştürmeye çalış.] 

  

Erthyo onayladı ve tekniklerini çalıştırmaya başladı. Dünyalar Atlayan Adım onun tek yıldırım elementi odaklı tekniğiydi ancak onda sınıra ulaşmıştı. Zihninde sadece ilk 6 adımın anıları vardı, son 5 adımı hatırlayamıyordu. Fakat son 5 adım olsa bile bir şey yapamazdı çünkü onlar ışık elementi odaklıydı. 

  

[Teknikler Beş ustalığa ayrılır: Giriş, Gelişmiş, Usta, Aşkın, İlkel. Şu anda tüm tekniklerin Giriş Seviyesinde bulunuyor, bazıları çoktan giriş seviyesinin sınırında. Ayak tekniğini Gelişmiş seviyeye getirmeni tavsiye ederim.] 

  

Erthyo söylediklerini yaptı. Ayak Tekniğini çalıştırmak için yıldırım elementini ve manasını harekete geçirdi.  

  

Hiddetli yıldırım elementi etrafındaki manayı aç gözlü bir şekilde özümsemeye başladı. Ancak Erthyo'nun yönlendirmeleri ve baskılamaları sonucu manayı rahat bırakarak Dünyalar Atlayan Adıma göre hareket etmeye başladı. 

  

Günün sonunda ne kadar agresif olursa olsun, bilinç kazanmamış bir elementti. Daha bilinç kazanmamış bir elementin Erthyo'ya karşı çıkmasının imkânı yoktu. 

  

Dünyalar Atlayan Adım 11 adımdan oluşuyordu. İlk 5 adım yıldırım, son 5 adım ışık elementini kullanıyordu. 5. adım ise iki elementin karışımıydı. Her yeni adım Erthyo'nun hızını çarpıcı bir şekilde arttırıyordu.  

  

İlk adımın belli bir özelliği yoktu. Yıldırım elementini kullansa da çok çok az kullanıyordu ve hızını normal bir insanın 2 katına çıkarıyordu. 

  

İkinci adım, Bir Adımda Bir Kilometre. Adından da anlaşılacağı gibi bir adımda bir kilometre mesafe geçmesini sağlıyordu. 

  

Üçüncü adım Yıldırım Ayak. Ayaklarını yıldırımla kaplıyor, hızını çarpıcı bir şekilde arttırmakla kalmayıp tekmelerini de güçlendiriyordu. 

  

Dördüncü adım, Yıldırımla Bir. Kişi artık bir yıldırıma dönüşüyordu. Bunun için iyi bir yıldırım elementi yatkınlığına ve yıldırım kontrolüne ihtiyacı vardı.  

  

Beşinci adım, Yıldırım Işıkla Yan Yana. Bu adım artık ışık elementini kullanıyordu. Yıldırımın aniliği, ışığın hızı. Arkasındaki prensip buydu. 

  

[Normalde bir tekniğe seviye atlatabilmen için onu kullanman ya da iç görü kazanman gerekir. En popüler yollar budur. Fakat başka yollarda vardı. Element tabanlı tekniklerde doygunluk olarak bilinen bir olay vardır. Tekniğin istediği elementi fazlaca verirsen teknik kendi halinde seviye atlayacaktır. Fakat bunu çok kullanmanı tavsiye etmem. Eğer bunu yaparsan tekniği kontrol etmek çok zor olacaktır.] 

  

[Ancak içindeki saf yıldırım elementi sayende senin için ''doygunluk'' pek bir problem getirmeyecektir.] 

  

Erthyo Klara'nın yönlendirmesinde tekniği çalıştırdı. Ayaklarında yıldırım elementini topladı, meridyenlerinde manayı hızını arttıracak şekilde konumlandırdı ve yavaşça yıldırım enjekte etmeye başladı. 

  

Bunu yaptığında bacaklarında bir tokluk hissetti. Nasıl anlatacağını bilmiyordu, sanki birisi bacaklarındaki boşluklara su enjekte ediyormuş gibiydi. Bacaklarındaki boşluklar yavaşça dolarken sonunda ''doygunluk'' hissinin nasıl bir şey olduğunu anladı. 

  

Bacakları yavaşça doygunluk hissine alışırken Dünyalar Atlayan Adımın bir eşiğe yaklaştığını hissedebiliyordu. Kozasından çıkmak isteyen bir kelebek gibi bir zar hissetti. Kozasından çıkacak ve gerçek bir kelebek olacak gibiydi. 

  

Kabuk kırılması, bir kozadan çıkma hissi yavaşça onu sardı. Yıldırım elementi ayaklarında coşarken ve onu sararken tek bir adımla kıtalar atlayabileceğini hissetti. Ayak tekniği daha düzgün ve doğal hale geldiğini ve aslında böyle olması gerektiğini hissetti. 

  

Klik 

  

Zihninde bir açılma sesi geldi. Zincirlerin nostaljik düşme sesi aklında yankılanırken büyük bir bilgi akımı zihnini sardı. 

  

''Işığı yakalamak için yıldırımı kovala. Işıkta ustalaşmak için yıldırımda geliş. Işıkla yıldırımı ayaklarında toplamak için kozandan çık...'' Zihnine bilgi akın ederken sözler aklında belirdi. 

  

Koza doygunluğa atıfta bulunuyordu. Ustalaşmak ise seviye atlamaya. Erthyo'nun aklına yeni yeni bilgiler doldu ve sonunda bu bilgileri özümsediğinde ne hakkında olduğunu keşfetti. 

  

''Dünyalar Atlayan Adımım 6-11. adımları. Anlıyorum.'' Erthyo her zaman garipsemişti. Arz gibi her şeyi hesaplayan birinin onun anılarına neden eksik bir teknik yerleştirmişti? Acaba özel bir şeyi mi vardı? 

  

Her zaman aklında bu sorular vardı. Ve bugün bu sorular cevaplanmıştı. 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr