--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bu ve bundan sonraki bölümlerde kullanılacak canavar seviyeleri;
Seviye 1 Canavar= Amatör Başlangıç (0 Seviye)-Çırak Zirve
Seviye 2 Canavar- Usta Seviye
Seviye 3 Canavar- Büyük Usta Seviye
Seviye 4 Canavar= Bilge- Büyük Bilge
Seviye 5 Canavar= Kahraman- BüyükKahraman
Seviye 6 Canavar= Kral
Seviye 7 Canavar= İmparator
Seviye 8 Canavar= Hükümdar.
Mistik Canavar Seviye 5-6-7 olma potansiyeline sahiptir.
Yüce Canavar Seviye 8’i geçebilme potansiyeline sahiptir.
Aşkın Canavarın tam potansiyeli şimdilik bilinmemekte.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------Erthyo Ardışık Sürekli Büyüde antrenman yaparken zaman geçti ve son 5 dakikaları kaldı. Bu 5 dakikada tüm grup toplanacak ve planlarının üstünden son bir kez geçeceklerdi.
Bu sefer liderliği Mira aldı. Ermy’nin aksine o gergin değildi. Kılıç Krallığında genelde toplu konuşmaları Azize yapardı, ayrıca Azize sürekli yüksek kesimden insanlarla görüşme yapmak zorundaydı. Bir prenses olan Mira, bazen krallarla bile görüşmüşlüğü vardı. Bu yüzden küçük bir konuşma onun için sorun değildi.
Kara tahtanın önüne geçti ve bir köşeyi göstererek konuyu başlattı.
‘’Önceliğimiz büyük bir platform oluşturmaktır. Katı buz olması en iyisi olacaktır, böylelikle altımızdan gelen canavarlardan korunurken, aynı zamanda dokunulmaz bir zeminimiz olacaktır. Bu platformda Erthyo, ben, Lucifer önde, Hiori, Ermy, İreny ve Jenny ortada, Gözcü arka ortada, Lii ve Kioz ise onun önünde olacak.’’
‘’Bize verilen mana kristallerini ben ve Kizo kullanarak üstümüze gelen canavarları olabildiğince durduracağız. Bu sırada ben ve Ermy, sahip olduğumuz ışınlanma parşömenleriyle rastgele ışınlanma alanı oluşturacağız. Biz bunu yaparken bizi korumanız gerekiyor.’’
‘’Dört tarafımızdan canavarlar gelecektir. Bu yüzden olabildiğince Gözcü, Ermy ve İreny’i korumalıyız. Onlar bizim tek menzilli dostlarımız ve onları kaybedersek buradan kaçamayız. Anlaşılmayan bir şey var mı?’’
Herkes anladığını belirttiğinde Mira küçük detayların üstünden geçti. Bu olurken son 1 dakika sınırına girdiler.
‘’O zaman başlayalım.’’ Mira’nın işaretiyle arkasında Yan Büyü Çemberi belirdi. Büyü çemberi gök mavisi, beyaz renklerde parlarken Mira manasını yolladı.
Fushh!!
Buz kristalleri elinden fırlayarak altlarında, onları yeryüzünden ayıran bir tabaka oluşturdu. Mana büyü çemberinden çıktıkça buz platform giderek büyüdü ve tam 10 metreye ulaştığında durdu.
Saf beyaz, saydam buz tabakası şaşırtıcı derece güçlüydü ve kemik donduran bir soğukluk yayıyordu. Ancak şaşırtıcı şekilde grup bundan etkilenmedi.
‘’Tamam, şimdi ışınlanma çemberinin oluşturulmasına başlayacağız. Bu olana kadar bizi savunun lütfen.’’ Mira’nın gözleri sayaçtayken diğerleriyle konuştu.
00:00:05 |
Erthyo zamanlayıcı bitmeden önce Mira ve Lucifer ile öne gitti. İo onun saçlarında belirdi, küçük yıldırım iplikleri bedeninden çıktı ve üçlünün kafasına değdi. Erthyo bir şeyin ruhu, mana havuzu ve zihniyle bağlandığını ve her saniye onu sakinleştirerek dingin tuttuğunu fark etti.
00:00:00 |
Brrrrr!!
Sayı sıfıra düştüğünde ortam titremeye başladı. Platform bile çılgınca titriyordu. Erthyo etrafına baktığında hiçlikten canavarların çıktığını gördü. Dört Boynuzlu Kurt, Kan Çizgili Kaplan, Ejderha Geyiği, Şiddetli Maymun gibi ikinci seviyeye ulaşan hayvanlar her yerdeydi.
Ortamı bir sel gibi canavarlar doldurdu. Sadece birkaç saniye geçmişti fakat şimdiden binlerce ikinci seviye canavar ortaya çıkmıştı ve ortaya çıkmaya devam ediyordu. Gökyüzü, yeryüzü, muhtemelen yerin aldı, suyun içi, dağın içi. Canavarlar her yerden çıkarak gelmeye devam etti.
Normal zamanlarda bunlardan korkabilirlerdi. Sonuçta karşılarında birden binlerce canavar çıkması herkesi ürkütürdü. Ancak yanlarındaki dostlarına baktıklarında korkmadılar, bunlarla birlikte savaşacaklardı.
Tüm kızlar istemsizce kırmızı saçlı adama baktı. Adamın duruşu dünyaya karşıydı, onlara garip bir güven hissi veriyordu. Az önceki mutlu ve nazik yüzünün aksine, şu anda ifadesiz surat takınırken, gözleri derin buzlar kadar soğuktu. Hafif öldürme niyeti yayıyordu ve bu canavarların ondan korkmasına neden oluyordu.
Qian Erthyo’nun yanına gitti. Kızlardan özellikle onu başka yere göndermemelerini istemişti. Bu savaşta kocasının yanında olmak istiyordu.
Roarr!!
Giiii!!
On binlere ulaşmaya giden ikinci seviye canavarlardan sonra çeşitli kükremeler ve bağırışlar geldi. Grup kafasını çevirdiğinde üçüncü seviye canavarların hiçlikten çıkarak ikinci seviyelerin önünde hizalanmaya başladı. Bazıları ise ikinci seviyelerin arasına girerek liderler haline geldi.
Güneş Kaplanı, Taşkın Ejderha Oğlu, Misk İllüzyon Kelebeği, Dört Kuyruklu Kedi, Mor Panter… Binlerce üçüncü seviye ortama girerek hizalandılar.
Erthyo olayların düşündüğünden daha kötü olabileceğini fark etti. Bazı önlemler alması gerekiyordu ancak harekete geçemeden ortam tekrar titremeye başladı.
Vampir Kurbağa, Bozuk Ayna, Uzay Canavarı, Ateş Qilin, Anka Soyundan gelen Buz-Ateş Tavus Kuşu….
Yüzlerce 4. Seviye ortama akın etti ve tüm 2. Ve 3. Seviye canavarların önünde durarak ortamdaki baskıyı farklı bir seviyeye taşıdı. Baskı havada bile görülebilecek bir seviyedeydi. Baskı aynı zamanda öldürme niyeti, katliam, vahşet gibi ilkel duygular taşıyordu.
Grup sayıları gördüğünde hafifçe titredi. Kim yapmazdı. Onlar Erthyo değildi, Erthyo büyük sayılara karşı savaşmaya alışmıştı ve bu sayılar gözünü korkutamazdı. Ancak Mira gibi daha önce Canavar Baskınını görmüş biri gibi, görmemiş olanlar bile sadece sayılara bakarak ürkmüştü.
‘’Bitti mi?’’ Hiori soğuk sesiyle söylerken gökyüzüne baktı. Gökyüzü sanki karabulutlar toplanmış gibi kapanmıştı ve güneş ışığı içeri giremiyordu. Ancak bunlar kara bulutlar değil, on binlerden oluşan canavarlardı.
‘’Hayır.’’ Erthyo bitmediğini biliyordu. Eğer öyle olsaydı çoktan başlarlardı. Tahminlerinin doğru olmasını istemedi fakat bundan sonra…
Arğhhh!!
Roarr!!
Tss!
Booo!!
Screee!!
Beş farklı bağırış birden geldi. Sanki gelişlerini bildiriyormuş gibiydi ve işe de yaramıştı. Tüm canavarlar kafalarını eğerken, huşu ve korkudan başka hiçbir şey olmayan bakışlarıyla yere bakıyordu. Ortamdaki gürültülü hayvan sesi, sanki hiç yokmuş gibi yok olmuştu.
Bağırışlarını takiben dört canlı ortama girdi. Bunlardan biri siyah yelesinin üzerinde beyaz çizgileri olan, alnında ‘’Kral’’ işareti yazan Siyah Kaplan, biri okyanus mavisiyle, gök mavisinin karışımı pullara sahip, onur ve haşmet yayan Sel- Fırtına Ejderhası, biri gösterişli tüylere sahip, nazik kırmızı renkli Çığırtkan Alev Kuşu, sonuncusu ise Devasa bir kaplumbağaya sarılmış bir yılandı.
Azure Ejderha, Beyaz Kaplan, Vermilion Kuşu, Siyah Kaplumbağa, bu dört canavarı temsil eden dört farklı canavar ortama giriş yaptığında hepsi kendilerini temsil eden dört farklı tarafa geçti. Ejderha Doğu, Kaplan Batı, Vermilyon Güney, Kaplumbağa Kuzeye.
Erthyo hızlıca hareket etti. Bu dört canavar ortama girdiği anda tüm planları batmıştı, eğer harekete geçerlerse gruptaki kimse hayatta kalamazdı. Çünkü bunlar zirve 4. Seviye, zekaya sahip gerçek canavarlardı. Son bir adımla 5. Seviyeye geçecekler ve tamamen farklı bir varoluşa dönüşeceklerdi.
Erthyo oluşum dükkânından aldığı bayrakları çıkararak buz platforma dağıttı. Saf Mana Bayrakları adı verilen bu oluşum bayrağı seti, ortamdaki manayı büyük miktarlarda soğurarak oluşumun içindekilere dağıtırdı. Genel güç %50 artarken, onları koruyacak bir bariyerde etraflarını sararak onları koruyacaktı.
Ardından başka bir oluşum dizdi. Bu oluşuma Hayat Kafesi deniyordu. İçine girenleri mana sağlandığı sürece asla öldürmeyecek bir ışık alanı oluşturacaktı. Eğer oluşumu tehlikeye atacak bir saldırı alırsa, tüm yönlere kirpi benzeri ışık mızrakları fırlatacaktı.
Ardından mana kristallerini tam ortaya çıkarmaya başladı. İçindeki zombi sülüklerini öldürerek, meteordan aldığı saf mana kristallerini bir tepe gibi grubun ortasına yığdı. Zenginliğini hiç geri tutmadan çıkardı.
Ermy elindeki parşömenlere baktı. Bunlar buraya kuracağı ışınlanma parşömenleriydi ve grup bunların sayesinde ortamı terk edebilecekti. Ancak bir sebepten dolayı, dört canavar ortama girdiği anda küle dönmüşlerdi. Yenilerini çıkartmaya çalıştı fakat hepsi istisnasız küle döndü.
‘’Bunun olacağını düşünmemiştim.’’ Ermy gergince yutkunarak, titreyen elini durdurmaya çalıştı. Canavar Selinin bu kadar büyük bir şey olacağını düşünmemişti. Son 5 saatte yaptıkları tüm planlar camdan dışarı atılmıştı. Bu kadar büyük sayılara karşı daha detaylı ve büyük çaplı planlar gerekiyordu.
Gözleri çaresizce sevdiği adama kaydı. Şaşırtıcı şekilde ellerindeki küle dönen parşömenleri görmesine rağmen hala sakince hareket ederek, bu çıkmazdan bir yol bulmaya çalışıyordu. Hayır! Yolu kendi oluşturmaya çalışıyordu. Bu çıkmazdan hiçbir yol onları kurtaramazdı, tabii kendileri oluşturmadıkları sürece.
Erthyo sanki onun bakışlarını fark etmiş gibi kafasını ona çevirdi. Herhangi bir korku ya da gerginlik bulunmayan nazik gözlerle ona baktı ve gülümsedi. Ardından işine devam etti.
‘’Ona nasıl güçsüz tarafımı gösterebilirim?’’ Gerginliği uçup giderken yayını daha sert tuttu. Umutsuz sona kadar sevdiği adam ve kız kardeşleriyle savaşacaktı.
‘’İo buraya gel.’’ Erthyo İo’yu acilen çağırdı.
İo reddetmeden geldi. Kaosu sevse de, bu onun için bile fazlaydı.
‘’Bu oluşumu kalbine girmeni istiyorum.’’ Erthyo Saf Mana Bayraklarını gösterdi ve işlevlerini tamamen açıkladı.
‘’Tamam.’’ İo oluşum kalbine giderek orada oturdu ve oluşumla birleşti. Oluşumun ona sağladığı manayla tüm grubun kafalarına giren ve onların ruh, mana ruhu ve zihinleriyle birleşen yıldırım ipleri oluşturdu.
Erthyo başka bir şey yapamayacağını bildiği için mızrağını çıkardı.
‘’Artık geri durmak yok ha.’’ Qian ona gülümserken kendi mızrağını aldı. İkiliyi saran hava mızraklarıyla beraber tamamen değişmişti. Özellikle mızrak kalbini kavramış Erthyo, sanki başka biriydi.
Gözleri keskin mızrak uçları gibi etrafına bakarken, tüm varoluşu mızrağa dönüşmüş gibiydi. Onur ve haşmet yayan havası, bir hükümdarın olması gerektiği gibi baskıcı bir havaya dönüştü. Tüm varlığı gökyüzünü delme niyetiyle mızrak niyeti fışkırtıyordu.
Kızlar Erthyo’nun mızrak kalbinin yaydığı havayı görünce şaşırdı. Özellikle Mira. O da kılıç kalbini kavramıştı ve Erthyo’nun ondan aşağı olmadığını görebiliyordu.
Erthyo için mutluyken içinde bir rekabet alevi yandı. Buradan çıktıktan sonra onunla savaşmak istiyordu.
‘’Kendinizi geri tutmayın. Burada muhtemelen düşeceğiz fakat dışarıdaki herkesi şaşırtacak bir şov yapmamız gerekiyor.’’ Erthyo soğukça gülümsedi.
Tüm kızlar ve üç erkek kendini geri tutmadı. Ruh Ortakları, Ruhları, Silahları, baskıları… her şeylerini ortaya çıkardılar. Tabii hala gizledikleri kozları vardı ve bunu buradan çıktıklarında diğer turlar için saklıyorlardı ama çoğunluğu ortaya çıktı.
‘’Onlara bizimle uğraşırlarsa ne olacağını gösterelim.’’ Erthyo kükredi. Bedeninden kırmızı, siyah iplikler çıkarken, öldürme niyetinden oluşmuş bir sütun bedeninden fırlayıp gökyüzün deldi.
Savaşın gerilimi işte bu anda koptu. İki tarafı tutan ince ip tamamen yok oldu.
‘’ROARRRR!!!!’’’
Siyah Kaplanın kükremesiyle canavarlar ileri akın etmeye başladı. Tüm grup dingin, soğuk gözlerle ortama baktı ve duruşlarını aldılar.
‘’Rüzgar Topu, Kapla!’’ Ermy ellerinden biriyle yere dokundu. Rüzgar ellerinden fırladı ve tüm platformu sararak bir rüzgar topuna aldı. Platform yerden kalkarak havalandı ve gökyüzünde süzülmeye başladı.
Artık yerdeki canavarlar onları rahatsız edemeyecekti. En azından bir süreliğine değil.
Erthyo kendine gelen kuş canavarlarına baktı. Kanatlı Aslan, Hız Kuşu, Rüzgar Saksağanı, Işık Kuşu… On binlerce canavar ona doğru süzülüyordu. İstisnasız hepsi öldürme niyeti taşırken, lezzetli bir yemek yiyecek gibi açgözlülük parıltıları da vardı.
Erthyo kendisine gelen 2.seviye Mavi Alev kuşunu kafasını mızrağıyla deldi. Hızlıca mızrağını geriye çekti ve diğer taraftaki Yıldırım Kartalına ‘’Güçlü’’ mızrağı sapladı ve ikiye böldü.
Fiyuv! Fiyuv! Fiyuv!!
Çeşitli oklar ortamda yıldırım hızıyla gidiyordu. Hepsi çok isabetli ve kesindi. Canavarların gözü, açılmış ağzı, yumuşak karnı gibi zayıf noktalarına isabet ederek tek vuruşta düşmelerine neden oluyordu.
Mira önündeki üçüncü seviye Büyük Bedenli Kuşa baktı. Kuş cüssesi yüzünden diğerlerine öncülük edebilecek ve rakibin görüşünü kısaltabilirdi. Mira bu kuşun arkasında en azından on canavar olduğunu tahmin edebiliyordu.
Kılıcını salladı. Kılıcın keskin parıltı gökyüzünde göründü. Bedeni kılıç niyeti yayarken, kendisi kılıca dönüşmüş gibiydi.
Kılıcı keskin fakat esnekti. Saldırısını durdurmaya çalışan Yılan Kuşu ile Kara Yıldırım Kuşunun etrafından dolaştı ve kafalarını bedenlerinden ayırdı.
Sonunda hedefine ulaştığında onu kesmedi. Kılıç Büyük Bedenli Kuşun etrafına dolandı. Mira’nın ince bedeni, şaşırtıcı bir güç ortaya çıkardı ve onu kendisine çekti. Ardından bir saniye bile beklemede ileri fırlattı.
Beklediği gibi Büyük Cüsseli Kuşun arkasında ondan fazla kuş vardı. O kuşu kendisine çektiğinde harekete geçtiler. Ancak daha birkaç metre ilerleyemeden üstlerine Büyük Cüsseli Kuşun bedeni atıldı.
Scree!!
Çaresizce çığlık attılar fakat nafileydi. Büyük Cüsseli Kuşun bedeni onlara çarptı ve yeryüzüne çarpmalarına ve et hamuruna dönüşmelerine neden oldu.
Jenny etrafındaki kaosa baktı. Kendilerine saldıran tüm canlılar yakın dövüşte savaşıyordu ancak o biliyordu ki, büyü kullanabilen canavarlarda vardı.
Gözleriyle savaş alanını ararken sonunda istediğini buldu. Çeşitli yerlere dağılmış ve asla tek yerde bulunmayan birkaç bin kuş onlara büyüler fırlatıyordu. Bu büyüler Rüzgâr Topuna çarptığı için onlara isabet etmiyordu.
Shing!
Tırpanını ortaya çıkardı. İki metre boyundaki tırpan, saf kırmızı bir sapa sahipti, herhangi bir işleme onun üstünde bulunmuyordu fakat yakından bakıldığında mana rünleri üstünü sarmıştı. Eğimli metal kısmı tehdit edici soğuk ışık yayıyordu.
Svish! Svish!
Tırpanı elinde ustaca döndürdü ve ileri doğru salladı. Alevden oluşmuş tırpan kesiği, tırpanından fırladı ve büyü yapan bir Büyücü Kuşa çarparak onu ikiye böldü.
Rüzgâr ve Alevden yapılmış tırpan saldırıları çeşitli kuşları düşürmeye devam etti. Alev Esintisi Kuşunun ilk atası olan Jenny, Alevde ve Rüzgârda sınırda bir kontrole sahipti. Onun oluşturduğu alevler, rüzgâr var olduğu sürece asla sönmeyecek, rüzgarları alevlerden destek alarak güçlenecekti.
Sonunda onu bir tehdit olarak gören Sel-Fırtına Ejderhası bazılarını ona ölüm dalışı yapmaya gönderdi.
Havada uçan çeşitli kuşlar ivme almak için hızlıca kanat çırptı. Sonunda ise dönüp Jenny’e hücum ederek, ölüm dalışı yaptılar.
Bedenleri ivmeden dolayı Rüzgâr Topundan minimum hasarla geçti. Ancak onun arkasındaki Hayat Kafesinin oluşturduğu bariyere çarparak kafaları paramparça oldu ya da gagaları içine göçerek öldüler.
Lucifer elindeki balta, kılıç ve tırpan karışımı silahıyla, yüzündeki çılgın gülümsemeyle savaşmaya devam ediyordu. Bedeni çoktan kanla kaplanmıştı fakat hiçbiri onun değildi.
‘’Parçalan!’’
BAM!
Svish Svish!
Baltanın ağır tarafı önündeki 3. Seviye Işık Yutan Kuşa çarptı. Kemikleri tuza dönüştü, bedeni kan ve et püresi haline gelirken platformun altına doğru yollandı.
Onun bedenine çarptığında oluşan şok dalgası, kılıç saldırıları gibi yanındaki canavarları kesmeye başladı. Çeşitli canavarlar şok dalgasından dolayı ikiye bölündü.
Lucifer yüzündeki gülümsemeyi korurken çok iyi bir ruh haline büründü. Kan görmek istedi, etin parçalanmasını görmek istedi. Vahşet görmek istedi!
Düşünceleri daha da çılgınca hale gelirken saldırmaya devam etti.
Erthyo onun bu halini gördü fakat durdurmadı. Onun görüşünde Luciferde bir sorun yoktu. Manyaklaşmak istiyorsa, düşmanlarına karşı istediğini yapabilirdi.
Ona saldıran üçüncü seviyeyi mızrağıyla deldi. Ardından elini uzattı ve dalışa geçen kuşlardan birinin kafasını eliyle parçaladı.
Bedeninden giderek daha fazla öldürme niyeti çıktı. Artık ondan çıkan kırmızı, siyah iplikler yerini saf siyah ipliklere bırakmıştı. Öldürme niyeti ise daha saf hale geldi.
Qian kocasının yanında dururken mızrağını tuttu ve önündeki Boğa Kırlangıcına sapladı.
Ding!
Şaşırtıcı şekilde Boğa Kırlangıcı onun mızrak saldırısını, boynuzlarından biriyle engellemişti. Qian hızlıca hareket etti ve mızrağını ustaca hareket ettirerek gözlerine yöneldi. Rüzgârın yörüngesini takip eden bir Ejderha gibi mızrağı gözüne girdi ve beynine ulaştı.
Onu öldürmüştü fakat bir saniyelik duraklık başka kuşların ona saldırmasına neden olmuştu. Bazılarını hızlıca engelledi fakat engelleyemedi. Ejderha Gözlü Baykuş adlı 3. Seviyenin zirvesindeki bir kuş ona hücum etti ve kolunda üç pençe kesiğine neden oldu.
Acıya dayandı ve saldırmaya devam etti. Fakat kolundaki acı hareketlerinin hızını çok azda olsa engelliyordu. Bu sayede bazı üçüncü seviyeler onu geçerek Jenny’e doğru gitmeyi başardı.
Qian onlara son bir kez saldırdı, bazılarını öldürebilse de hala elinden kaçanlar vardı. Onları bırakmaktan başka çaresi yoktu. Kolundaki yara Hayat Kafesinden gelen ışık elementi sayesinde iyileşti.
Hiori başından beri gölgelerde dolaşıyordu. Karanlık ortam, onun giysileri, saçı ve gözü kadar karanlıktı. Kasvetli ortam başkalarının korkacağı kadar ıssızdı. Ancak Hiori burada çok rahat hissediyordu.
Birkaç adım attı ve durdu. Bedenini yere eğdi ve ağırlık merkezini düşürdü. Bacaklarına güç vermesiyle kendini yukarı fırlattı.
Gölgelerden çıkarken ortam yeniden renk kazandı. Jenny’nin gölgesinin olduğu yerden çıkarak, ona arkadan yaklaşmaya çalışan ve üç bariyerden de şaşırtıcı şekilde geçebilen ağır yaralı 4. Seviye canavara yöneldi.
Görünmezlik!
Kişinin görünüşünü havayla karıştırarak görünmez olmasını sağlayan bir büyü yaptı. İnce kısa kılıcını eline aldı. Elindeki kısa kılıçtan daha soğuk bakışlarıyla karşısındaki kuşa atıldı.
Göğüsteki yara, boyun, kaş arası, kırık kanatındaki akciğerlere giden açıklık… tüm zayıf noktalarını saniyesinde buldu ve harekete geçti.
Tud!
Bedenini havada döndürdü. Kafasını acımasızca tekmeleyerek ağır yaralı kuşun yere düşmesine neden oldu. Kafasına vurmasından dolayı uyuşan ayağını görmezden geldi ve yanına inerek hızlıca kesti.
Hiçbir gereksiz hareket yoktu. Hareketleri tam olması gerektiği gibiydi. Kolunun tüm gücünü sınırına kadar çıkarıyordu.
Önce sırtındaki ince deliğe bıçağını sapladı ve zorla açtı. Acıdan dolayı hareket ettiğini görünce yanından suratını tekmeledi ve sersemlemesine neden oldu. Bıçağını kanadının altındaki yarasına sapladı ve içindeki organları parçaladı.
Durmadı, boğazını kesti. Kuş acıyla inlediğinde ağzının içinde iğne yolladı ve gırtlağını parçaladı. Eliyle gagasını tuttu ve beynine gidesiye kadar bıçağını zorla soktu.
Kuşu öldürdüğü saniyede orayı terk ederek gölgeler karıştı.
Tam ve eksiksiz bir suikasttı. Işık kadar hızlı geldi, kimse görmeden hedefini ustalıkla indirdi ve bir o kadar hızlı bir şekilde yok oldu.
[Yazar Notu: Buradaki Bilge seviyeli canavarları ilerleyen bölümlerde açıklayacağım]
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..