Amy/Mia kardeşler karşısındaki savaşa bakarken kaşlarını çattılar. Kızların yaptığı savaş onları etkilememişti. Erthyo yokken çok fazla sahte savaş yapmışlardı ve onları izlerken gerçek güçlerini biliyorlardı.
Onların kaşlarını çatmasına neden olan şey Erthyo’nun mızrak niyetiydi.
‘’Vip Eğitimle bir ilgisi olabilir mi?’’ Amy/Mia şehre ilk geldiklerinde garip bir enerji hissettiler. Bu enerji onlarla aynıydı fakat onunla aynı ligde değillerdi. Sadece kalıntı enerjisi olsa bile, eğer öldürme niyeti olsaydı onları kolaylıkla öldürebilirdi.
Küçük Beyazla bunu konuştuklarında, onun suratının çok soluk buldular. Korkudan titrerken yatağına çökmüş, dudaklarını ısırırken kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Fakat gözle görülür şekilde başarısız olmuştu.
Onu sakinleştirmek için bir süre uğraştıktan sonra bu olayı soruşturduklarında şaşırtıcı şeyler öğrendiler. Onlarla benzer soylara sahip çok güçlü kişiler, sadece en üst düzey kişilere eğitim veriyordu.
Amy/Mia bunu Erthyo’ya sormaya karar verdiler. Ve dün bunu yaptıklarında, aslında soylarının en güçlülerinin doğrudan öğrenişi olduğunu ve düzenli olarak onlardan eğitim alabildiğini öğrendiler. Üçlü bunu duyunca şaşırmışlardı. Ancak sonraki sözleri daha da şaşırtıcıydı.
‘’İsterseniz, sizi onlara tavsiye edebilirim. Benim kadınlarım olduğunuz için size kıyak geçecek ve muhtemelen sizi öğrencileri olarak alacaklar. Fakat ben kendinizi onlara gösterebileceğinize inanıyorum.’’
Onun, onlara duyduğu güven ve beklenti yüzünden suçluluk duyguları arttı fakat sonraki saniye bunu sildiler. Bir kere hata yapmışlardı ve bir daha yapmayacaklardı. Bu yüzden kabul ettiler.
‘’O zaman şöyle yapacağız. Burada işim bittiğinde kılıcımı almak için bir yeri ziyaret etmem gerekiyor. Bu sırada siz krallığa dönebilirsiniz. Tekrar sisteme kavuştuğum için, Vip Alanın açılmış olması gerekiyor.’’
Konudan biraz saptık.
Amy/Mia’nın kaşlarını çatmasının sebebi, Erthyo’nun mızrak niyetinin saflığının onları şaşırtmasıydı. Antik Hükümdardan eğitim aldığını bildikleri için garipsememeleri gerekiyordu. Fakat Erthyo’nun mızrak niyeti çok saf ve güçlüydü. Onu seviyesinde olmayacak saflığa sahipti.
‘’Garipseme, o bir dahi. En azından mızrak konusunda.’’ Küçük Beyaz elindeki mantıyı tek bedenin içindeki ikizlere uzattı.
‘’Bu nedir?’’ İkizler yiyeceği alırken sordu.
‘’Mantı adı verilen bir şey. Bir sürü çeşidi vardı. Sonunda kırmızı, hilal ve yıldız olan bir bayrağın atlındaki stanttan satın aldım.’’ Küçük Beyaz yoğurtlu mantıyı ağzına atarken kafasını ekrana çevirdi. Ekranda diğerlerinden görece büyük olan bir ekrana baktı. Bu ekran Erthyo ve takımının savaşını gösteriyordu.
İkili bunun hakkında endişelenmiyordu. Erthyo isterse Canavar Seli ile baş edebilecek çeşitli büyülere sahipti ve beden gücü ve hızını göz önünde bulundurursak, istediği anda oradan kaçabilirdi. Ancak kadınları yüzünden bunu yapmayacağını ikisi de biliyordu.
İkisi birazdan Erthyo’ya kavuşacaklarını düşünüyordu. Ortamda çok fazla göz vardı ve bu durumda kendini göstermesi ona büyük sıkıntı verecekti. Bu yüzden iki ırktan birine girecek kadar canavar öldürdükten sonra muhtemelen pes edeceklerdi.
Onun eleneceğini düşünmediler. Biraz zeki olan herkes Erthyo’nun kendini geri tuttuğunu ve koz kartlarına sahip olduğunu anlayabilirdi. Özellikle liderler bunu bilerek, onun tüm gücünü göstermeye zorlamak için son iki teste katılmasını isteyeceklerdi.
**
Erthyo kanla kaplanmış mızrağını ileri doğru süpürdü. Kanatlı Panter, Göğe Basan Babun ve birkaç canavar süpürüşüyle götürülürken, Erthyo mızrağı belinde çevirdi ve sol eliyle ileri sapladı.
Hong!
Mızrağın ilerlemesi yüzünden hava hafifçe titredi, görünmez mızrak niyeti saplamayla çeşitli uçan 2, 3 ve 4. Seviye canavarları öldürdü.
4. Seviye canavarlar Bilge seviyesindeydi. Beden güçleri, içinde bulundurdukları mana, içgüdüleri, elementler, savaş tecrübeleri vb. birçok bakımdan çoğu Bilgeyi geride bırakabiliyorlardı. Ancak önemli bir zayıflıkları vardı.
Zekâları!
Bilge seviyesine eşit olmalarına rağmen, normal bir canavardan sadece biraz daha zekilerdi. Bu onlara biraz daha avantaj sağlıyordu fakat Bilgeyi bilge yapan şeyi, yani saf mana ve yasaları kullanamazlardı. Saf içgüdüleriyle savaşırlar ve saldırırken biraz taktik oluştururlardı. Bu yüzden öldürülmeleri nispeten kolaydı.
Bu bariz fark onları, ortamdaki Dört Canavardan ayıran yegâne engeldi. Eğer zekâlarını geliştirir ve yasaları kullanmayı öğrenebilirlerse onlarla aynı seviye olacaklardı. Ancak zekâsı olmayan 4. Seviye, aklı olmayan ölüm makinesinden başka bir şey değildi. Öldürülmesi nispeten kolaydı.
Zekâ geliştirmiş bir 4. Seviye ise, aslında 4.5 seviye olarak sayılıyordu.
Erthyo kendine gelen canavardan bir adım atarak kaçındı. Adımında hiçbir gereksiz hamle yoktu, bu da canavarın küçük zekâsıyla ona saldırmasını imkânsız hale getirerek ayaklarının altına düşmesine neden oldu.
Puçi!
Erthyo ayağıyla canavarın kafatasını ezdi. Suratına kan sıçramasını önlemek için mızrağını salladı. Havada uçan kan, mızrağa yapışmış kanlarla beraber başka tarafa gönderildi.
Erthyo ileri saldırmak için Çifte Kesik attı. Elleri görünmez bir hızda hareket ederek, bir canavarın keskin dişleri gibi görünen iki kesik yolladı. Ardından durmadan yanındaki başka bir mızrağını sapladı.
Bunu yaptığında pusuya yatmış başka bir canavar ona yandan saldırdı. Erthyo telaş yapmadan elini kaldırdı ve kafatasını tuttu. Canavar kaçmak için çırpınmaya başladı fakat kenetlemeden kurtulamadı.
Erthyo kafasını ezmek için elinden gücünü arttırdı. Canavar sefil şekilde ulurken, kafatasını kurtarmak uzuvlarını çaresizce sallamaya başladı.
Neredeyse kafatası parçalanacak iken, başka bir canavar boynuna saldırıya geçti. Elleri dolu olan Erthyo onu göndermek için tekme kullandı.
Sviling!
Garip bir sesle karşısındaki canavar, imkânsız açıyla bükülerek tüm bacağını kaplayan, sümüğümsü bir yaratığa dönüştü. Canavar topladığı ivme ve momentumla kendini yere fırlattı ve bacağını yere yapıştırdı.
Erthyo diğer ayağını kullanmak ve canavarı ezmek istedi. Ancak bu sırada başka bir canavar gelerek, tüm bacağını yuttu. Keskin ustura benzeri dişlerini ve eritici enzimlerinin bedenini aşındırmaya çalıştığını hissedebiliyordu. Ancak şaşırtıcı beden gücü, canavarın geçemeyeceği bir sur gibiydi.
Seyirciler Erthyo’nun sefil durumunu görünce kükremeye başladı. Bazıları ona alay ediyor, bazısı sevinçten bağırırken, bazıları kısır bir şekilde işaretin kapatılması ve onun orada ölmesini istediklerini dile getiriyordu.
Zoe elini gergince sıktı. Abisinin kötü durumunu ve seyircilerin kısır sözlerini duyunca dudağını ısırarak bedenini ileri yatırdı ve gergin bir şekilde izlemeye devam etti. Erthyo’nun iyi olması ve hakemlerin onların seyircilerin dediklerini dinlememesi için dua ediyordu.
Ririya da başta gergindi. Ancak Erthyo’nun dingin suratını ve soğuk gözlerini görünce garip bir şekilde içindeki gerginlik yok olmuştu. İfadesiz suratından oradan çıkabileceğini düşünmeye başladı.
Erthyo ellerini hafifçe hareket ettirmeye başladı. Seyirciler onun bir hareket yapacağını beklerken, başka bir kükreme duyuldu.
Ekran anında dönerek, kükreyen canavar gösterdi. Bu kanatları olan bir Merlin Balığıydı, Mızrak Başlı Delici olarak bilinen bu canavar, kafasında bir sivri bir boynuz bulunduruyordu. İki delici uzuv, balığa adının hakkını vermesine neden oldu.
Havada uçan Merlin Balığı, kendini Erthyo’nun göğsüne doğru bıraktı. Hızını arttırmak için her saniye kanat çırparken, bedeninin etrafında hava akımları birikmeye başladı. Şu anda gökten düşen bir mızrak gibi görünüyordu.
Ve gittiği yer ise Erthyo’nun göğsüydü.
Zoe bilinçsizce ayağa kalktı. Ağzını açıp bir şey söylemek istedi fakat sıktığı dişlerini açamadı.
(Aslında işleri biraz daha zorlamak istiyorum. Fakat serinin bir Wuxia romanına benzememesi için kendimi geri tutacağım. Zaten yeterince benziyor.)
Erthyo ona gelen Merlin Balığına bakarken dudaklarını yaladı. Dünyada hiç Merlin Balığı denememişti ve şimdi üstüne bir tane geliyordu. Onu almamak israf olurdu.
Merlin Balığının tam göğsüne ulaştığı, seyircilerin nefesini tuttuğu ve Hiori’nin gölgesinden çıkacağı sırada Erthyo harekete geçti.
‘’Patlayabilir.’’ Gözleri hafifçe parladı. Mızrağın patlayabileceğini düşünen bu gözleri takiben, büyük miktarda mızrak niyeti mızraktan çıkarak bir patlama gibi canavarı patlattı. Dikkatli bakıldığında canavar mızraklar tarafından delinmiş gibiydi.
Canavarın kafatasını tutmuş fakat şu anda çeşitli canavarlar tarafından ısırılmış kolu, canavarın kafatasını tuza çevirdi. Ardından bedenini bükerek yere yumruk attı. Platform hafifçe titrerken, canavarlar şok dalgasından dolayı kolunu bırakmaya zorlandı.
Erthyo hepsinin kafasını tek yumrukta püreye çevirdi. Durmadan balçığı tuttu ve zorla ayağından sökerek kimsenin bilmediği bir yere fırlattı.
Mızrak bir saniyeliğine elini terk etti. Hızlı ve çevik bir hareketle iki eliyle ayağını yutmuş canavarın ağzını zorla açtı ve ayağını çıkardı. Bu sırada ağzını ikiye yardı ve arkasındaki canavar dağına fırlattı.
Mızrak yere düşmeden eliyle tuttu ve bedenini döndürdü. Topladığı küçük ivmeyle ileri sapladı. Saplaması çeşitli parçalara ayrılarak, başka canavarların delinmesine neden oldu. Önündeki Merlin Balığına doğru giderken tüm saldırılar birleşti ve ivmeler toplandı.
Birleşik Saplama!
Bam! Puçi!
Önce bir dağ tarafından çarpılmış gibi geriye uçan ve boynuzları kırılan Merlin Balığı, Birleşik Saplama tarafından delindi. Mızrağa şiş gibi girerken, ikiye bölündü.
Erthyo Merlin Balığının bedenini, arkasındaki canavar tepesi ve bir süredir yaptığı gibi depolama yüzüğüne attı. Burası yanılsama alanı olmadığı için, her canavar gerçek demekti. Bu da Erthyo’ya gelecek para demekti, tüm ekstra para bugün yapacağı müzayede de işine yarayacaktı.
Erthyo mızrağını 180 derece sallayarak kendine alan açtı.
Elini sallamasıyla arkasında yüzlerce yıldırım mızrağı belirdi. Her yıldırım mızrağı, saf maviydi. Bir yıldırımın aksine, mavi bir metalden yapılmış gibi herhangi bir yıldırım belirtisi göstermiyordu.
Erthyo elini ileri doğru indirdi. Yıldırım mızrakları onun hareketini takip ederek, üstlerin gelen binlerce canavara doğru harekete geçti. Yıldırım mızrakları, adlarının hakkını vererek bir yıldırım kadar hızlıca hedeflerine ulaştı ve bedenlerine girdi.
Felç! Felç! Felç! Sersemlik! Sersemlik! Beyin Peltesi! Felç! Felç!
Yıldırım Üç Laneti devreye girerek çeşitli lanetleri devreye sokarak canavarları çeşitli şekillerde öldürmeye başladı. Bazıları felçten dolayı havadan düşerek et posasına dönerken, bazıları sersemlik yüzünden platforma düşerek Mira ve Lucifer tarafından öldürüldüler. Bazıları ise anında beyinleri eriyerek oracıkta can verdi.
Yıldırım mızrakları bedenlerinden çıkarak başka bir canavara yöneldi. Bu sefer öncekinden farklı olarak kılıçlara dönüşmüşlerdi. Boyutları ve taşıdıkları mana öncekinden daha azdı fakat getirdikleri tehdit değişmiyordu.
Zekâsı olan canavarlar, bu kılıçların az önce ne yapabildiklerini gördükten sonra hızlıca geri çekilmeye çalıştılar. Bazıları kaçmayı başarırken, geri kalanı kılıçlar tarafından kesildi. Hayatta kalacak kadar şanssız olanlar ise üç lanet tarafından çeşitli şekillerde öldüler.
Kılıçlar, kelebekler, göz küreleri, son olarak oklarla sonlandırarak göz alıcı fakat kemik titreten görüntü oluşturdu.
Erthyo yüz ifadesini sabit tutarken yaptığı katliama baktı. Kızlarında iyi bir takım çalışması gösterdiğini gördüğünde artık burada bitirmeye karar verdi.
Gösteriş yapmak bazen istenen tepkileri çekmezken, ölümüne bile neden olabilirdi. Bundan endişelenmeyen Erthyo, kadınları için geri çekilmek zorundaydı.
Ayrıca etap en çok öldüren, en çok hayatta kalan, birincilik, ikincilik, en iyi gösteriş gibi şeylere özen gösteren bir etap değildi. Adından da anlaşılacağı gibi Takım Savaşları etabı, takım uyumu ve takımın anormal durumlara karşı tepkisiydi. Şu ana kadar hayatta kalmaları diğer etaba geçmeleri için yeterli olacaktı.
Erthyo kızlara pes etmeleri için ağzını açtığı sırada, bir çığlık sözünü kesti.
‘’Ugh!!’’ Erthyo kafasını çevirdi ve sesin geldiği yere baktı. Ermy orada elinde bir okla, bir canavarı delmiş şekilde duruyordu. Bunda garip bir şey yoktu. Ancak canavarın sıçramış kanları kırmızı renkte değil, garip benekler gibi mor, yeşil, sarı ve siyah hastalıklı bir renge sahipti.
Erthyo bunun zehirli bir canavar olabileceğini düşündü. Tekrar ağzını açtı fakat bu seferde tehlike duygusu yüzünden ağzını açamadı.
Bacaklarıyla yeri iterek kendini Lucifer’ın yanına fırlattı.
Bamm!
Bir patlama sesi önceki yerden geldi. Dönüp baktığında, tırnaklarının başlangıcından Ermy’nin kolundaki aynı renkte bir sıvı akan kartal benzeri canavarı gördü. Gözleri dönmüş canavar, büyük bir acının içindeymiş gibi yüzü çarpılmıştı.
‘’Bu nasıl bir tür?’’ Arz’ın ona bıraktığı anıları kontrol etti fakat buna benzer zehirli bir tür bulamadı.
Svosh!
Kafasına gelen başka bir canavarı atlattı ve mızrağıyla karnını deldi.
Tehlike!
Bir saniye sonra Erthyo büyük bir tehlike hissetti. Suratına gelen kanı gördüğünde tehlikenin nereden geldiğini anladı. Mızrağıyla delinmiş canavarın kanı, hastalıklı sarı, yeşil, mor ve siyah rengine sahipti. Arkasında Lucifer’ın olduğunu bilen Erthyo üstüne gelen kanı atlatmadı. Bunun yerine depolama yüzüğünden birkaç kumaş çıkararak kanı engelledi.
Kan düşündüğü gibi asidik bir özelliğe sahipti. Ancak beklemediği şekilde aşırı asidikti, birkaç kat kumaşı rahatlıkla delerek cübbesini deldi ve koluna değdi.
Tsss!
Etin erime sesi duyuldu. Erthyo’nun kolunda benekler gibi kan izleri çıkarken, sistemini işgal etmeye çalışan zehri hissedebiliyordu. Yüzü sakin kalmaya devam etti, sonuçta önceden bundan daha büyük acılar yaşamıştı ve Antik Hükümdar Soy Dönüşümü her saniye bundan daha büyük acı çekmesine sebep oluyordu. Bu kadar küçük bir acı onun için sorun değildi.
Ancak asıl sorun sistemine karışan zehirdi. Fakat pek kafasına takmadı, elementlere ve Asura Alevlerine sahip olmasa bile Gözenekten Temizlik tekniği hala bunu bedeninden atmak için yeterliydi.
Hastalıklı, viskoz sıvı gözenekleri sanki nefes alıyormuş gibi açılıp kapanmasının ardından bedenini terk etmeye başladı. Birkaç saniyenin sonunda bedeni tamamen temizlenmişti.
‘’Lucifer, beni bir süre idare et.’’
‘’Emredersiniz Lordum.’’
Erthyo emrini verdikten sonra Lucifer onun yerine geçerek üstündeki daha büyük sayılarla savaşmaya başladı. Büyük bir baskı ile karşılaşsa da, yüzündeki manyakça gülümseme orada duruyordu.
Erthyo öldürdüğü canlının yanına gelerek bedenini incelemeye başladı. Bu canlı doğal değildi, yüzündeki ifade, çaresizce saldırısı, gözü dönmüşlüğü, hiçbiri doğal değildi. Bu da demektir ki biri bu canavarlara bir şey yapmıştı.
Yakından baktığında canavarların sırtından zorla bir şey sokulmuş gibi delik vardı. Nereye saldırdığını bilen Erthyo, bu deliğin başkası tarafından yapıldığını anında anladı.
Kafasını çevirdiğinde kızlara ve üç adama çoktan zehir bulaştığını gördü. Grup soğukkanlılığını koruyarak savaşa devam ediyorlardı. Ancak zehir yüzünden tepki süreleri, hareketleri ve çeşitli şeylerde giderek sorun yaşamaya başladılar.
‘’Hepiniz, burada pes ediyoruz. Daha fazla durmanın anlamı yok.’’ Hangi canavların zehirli olduğunu görmek, son ana kadar imkânsızdı. Ayrıca bu kadar dolu bir savaşta bunu yapmak daha da zorlaşıyordu. Bulaşan zehirle beraber, pes etmek en iyi seçimdi.
Grup bunu anladı. Pes etmek gururlarına dokunsa da, yapabilecekleri hiçbir şey olmadığını bildikleri için kabul ettiler.
Erthyo Ermy’nin yanına gitti ve onu yerden kaldırdı.
‘’Ermy, sana söylediğimde bu kalkanı kaldır. ‘’ Ermy kafasını salladı. Zehri görmezden gelerek Erthyo’nun sinyalini bekledi.
Erthyo hızlıca İo’nun yanına gitti.
‘’İo, tüm bağları kes. Mananı başka bir şey için kullanacağız.’’ Erthyo üstlerine gelen, ağır yaralı 4. Seviye kuş canavarını tek yumrukla öldürürken İo’ya söyledi.
‘’Ne yapmayı planlıyorsun?’’ İo’nun içindeki hınzır kişilik kaşınmaya başladı. Yüzünde oyuncu gülümseme oluşurken, Erthyo’nun sonraki sözlerinden büyük bir eğlence kaynağı bulacağını düşünmeye başladı.
Gerçekler ona ihanet etmedi. Erthyo’nun sözleri içindeki kaostan zevk alan kişiliği alevlendirdi.
‘’Büyük, çok büyük bir patlama yapacağız.’’
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..