252. Bölüm: 3. Turu Büyük Bir Patlamayla Bitirmek

avatar
874 6

İnatçı Yükselen - 252. Bölüm: 3. Turu Büyük Bir Patlamayla Bitirmek


Vhop!

 

Vhop!

 

Vhop!

 

Arenanın ortasında garip sesler çıktı. Uzayın hafifçe titremesine, ortaya çıkan insanlar eşlik etti. Yüzleri aşırı soluktu ve bedenleri hala titriyordu. Çeşitli inşalar, ortaya çıktıkları anda bayıldılar.

 

‘’Lanet olsun. O Canavar Selini çeken kimdi?’’

 

‘’Hiya, GELMEYİN!’’

 

‘’Ughh!!’’

 

Bazıları kustu, bazıları delirmiş gibi kafalarını ellerinin arasına alarak, dizlerinin arasında bağırdı. Bazıları ise Canavar Selini çeken kişiye küfretmeye başladı.

 

Bu kişiler Canavar Selinin ana odağı olmayan ancak yakın oldukları için canavarlar tarafından öldürülen kişilerdi.

 

Hiçbir suçları yoktu, niyetleri geceyi geçirdikten sonra aç karınlarını doyurmaktı. Başta iyi avlar toplamışlardı ve üslerine geri dönüyorlardı. Fakat yolda binlerce canavarın ortaya çıktığını ve belirli bir yere saldırdığını gördüler. Korktukları için harekete geçmediler ve gizlice sıvışmaya karar verdiler fakat üstlerine bulaşan kan yakınlardaki canavarların dikkatini çekti ve bir anda canavarlar tarafından etrafları sarıldı.

 

Daha tepki veremeden 4. Seviye bir canavar karşı savaşmak zorunda kaldılar. Akılsız bir canavar olduğu için savaşmak nispeten kolayı fakat daha fazlası geldikçe geldi ve sonunda arada kalarak elendiler. Neyse ki omuzlarındaki işaret ilk ölümcül saldırıda harekete geçti.

 

Acı ve yarayı engellemişti fakat psikolojik etkiyi gideremezdi. Bu gruptaki bazı kişiler bir daha hiçbir canavarla savaşamayacaklardı.

 

Vhop


Vhop

 

Vhop

 

Sesler gelmeye devam etti. Bu sefer gelenler, üstleri tamamen kan ve etle kaplı olmasına rağmen, duruşları onları tüm ortamdan ayırıyordu. Güzelliklerini kapatması gereken tüm kan, onların güzelliklerini çarpıcı şekilde arttırmış, tehlikeli bir hava katmıştı.

 

Bu Erthyo’nun grubuydu.

 

Mira elini salladı. Havada su belirdi ve tüm grubu kaplayarak üstlerindeki et, organ, kan, tüy ve çeşitli parçaları temizledi. Ardından tekrar elini salladı ve ılık bir ateşle üstlerindeki suyun buharlaşmasına ve sanki hiçbir şey olmamış gibi tazelenmelerine neden oldu.

 

Grup Amy/Mia, Küçük Beyazın bulunduğu yere gitti. İkili gelecekteki kız kardeşlerine ve kız kardeş adaylarını yüzlerinde gülümsemeyle karşıladı.

 

’Sıkı çalıştınız.’’ Grubun bedenini nazik bir ışık sardı. Yorgunlukları hiç olmamış gibi yok oldu. Bedenlerinden fazlaca çizik, hafif yaralar iyileşti.

 

Nie ve Zie kızlara ve üç erkeğe içecek ve mantı ikram etti. Ardından beyaz ışığa dönüşerek Küçük Beyaz’ın sırtında gözden kayboldular.

 

Amy/Mia artık burada bulunmalarına gerek olmadığını biliyordu. Arenada durmalarının nedeni grup ilk çıktığında onları karşılamak istemeleriydi ve Erthyo ile İo dışında hepsi çıkmıştı. Artık burada durmalarına gerek yoktu, en azından arenada.

 

Bu yüzden grupla beraber Bekleme Alanına gitmeye karar verdiler. Burası aynı zamanda turu bitirmiş fakat arkadaşlarını bekleyenler için beklemek içinde kullanılabilirdi ya da geri kalan turu daha konforlu bir yerde izlemek içinde buraya gelebilirlerdi.

 

Grup bekleme alanına giderken Vip alanındaki gözler onlara döndü. Çoğu açgözlülükle onlara bakıyordu, şehvetten farklı olarak değerli taşlara bakıyorlarmış gibiydi. Bazıları gizli öldürme niyeti ve entrika ile onları gözlemlerken, sadece iki çift göz onlara merak ve birkaç farklı duyguyla bakıyordu.

 

‘’Gidelim.’’ Bir çift kara-altın göz yanında saf altın gözlere sahip küçük kıza söyledi. Ardından ayağa kalkarak bekleme alanına gitmeye başladılar.

 

‘’E-Evet anne.’’ Altın gözlere sahip kişi onu takip etti.

 

**

 

Erthyo etrafındaki kalın rüzgar topunun arkasından ona saldırmak isteyen canavarlara baktı. Bu duvar Ermy’nin tüm manasıyla oluşturulmuştu. Onu etrafındaki canavarların çoğundan koruyabilecek bir bariyerdi.

 

Eğer 4.5 seviyeler saldırmazsa buradaki hiçbir canavar bu bariyeri 10 dakika içinde kıramazdı.

 

‘’Başlayalım.’’ Erthyo’nun sözleriyle İo’nun yüzünde parıltılı bir gülümseme oluştu. O kadar güzeldi ki, Erthyo bile bir saniyeliğine donmuştu.

 

Ertesi saniye kafasını çevirdi ve harekete geçti. Tüm manasını İo’ya yollarken, İo’nun kafasında oturmasına izin vererek buz platformun ortasına geçti. Gözlerini kapattı ve uzun süredir kullanmadığı bir tekniği kullandı.

 

Obur Özümseyici.

 

Tekniği ağzında ve burnunda oluşturdu. Her nefesinde ortamdan büyük miktarda mana çekerken, büyük miktarda azalan manasını geri yeniledi.

 

Bu sırada İo, Erthyo’nun planına göre tüm platformu mor yıldırımlarla kapladı. Mavi, saydam buz çatlaklarla kaplanırken, buz yüksek ısıdan erimeye başladı.

 

Ancak İo bunu önemsemedi. Parlak gülümsemesiyle buz platformu, mor yıldırımlarla kaplamaya devam etti. Platform giderek parlak hal alırken, ortam güneş ışığı dışında mor yıldırımın rengini almaya başladı.

 

‘’Ne oluyor?’’ Savaşı uzaktan izleyen cılız yaşlı adam, Ermy ve takımına zehir bulaştığında buradan gitmek üzereydi. Zehrine güveniyordu ve artık onların kaçma ihtimalinin olmadığını emindi.

 

Ancak tam arkasını dönüp gideceği sırada, platform mor yıldırımlarla kaplandı. Ne olduğunu anlayamadan, yıldırımın gücü yükseldi.

 

Dağın üzerinde bulunan kıskanç erkek takımı ve Dünya Krallığından Erthyo’nun takım arkadaşlarının oluşturduğu takım, bir süredir karmaşayı izliyorlardı. Ona önceden zorbalık yapan ve kendilerinden intikam alacağından korkan takım, Erthyo’ya zehir bulaştığını görünce rahat bir nefes almışlardı. Kıskanç erkek grubu ise Erthyo’nun öleceğinden emin oldukları için yüzlerinde gülümsemelerle olayı izliyorlardı.

 

Ortam mor yıldırımlarla kaplandığında gösterinin tadını çıkarıyorlardı.

 

Güçsüz grup anında geri çekildi. Onlar Erthyo gibi değildi, yanlarındaki üç erkekle bile karşılaştırılamazlardı. Hepsi çırak ve Usta seviyelerindeydi ve mor yıldırımın onlara uyguladığı baskı, düşünüklerinden daha fazlaydı.

 

Anında dizlerinin üstlerine çökerken, nefes almak onlar için zor hale geldi.

 

‘’H-Hemen, pes edin.’’ Grubtan nispeten güçlü biri dişlerini sıkarak söyledi. Ardından pes ettiğini belirterek alanı terk etti. Bu baskı yakında gidecek  gibi değildi. Eğer bu baskıya devamlı maruz kalırlarsa bilinçlerini kaybedeceklerdi. Bilinçli halde pes etmek, bilinçsizce küçük düşmekten daha iyiydi.

 

‘’Pes ediyorum.’’

 

‘’Pes ediyorum.’’

 

‘’Pes ediyorum.’’

 

İki grupta pes ettiklerini belirtti. Bunu yaptıklarında omuzlarındaki işaret parladı. Işık bedenlerini sararak onları turnuva alanına ışınladı.

 

Erthyo olduğu yerde dururken grubun bulunduğu yere bakmaya devam etti. İki takımda ona bakarken öldürme niyetlerini hiç geri tutmamışlardı. Bu yüzden onların yerini tespit etmek onun için çok basitti.

 

Yüzlerini ezberlediğinden emin oldu. Buradan çıktığında işlerini bizzat bitirecekti. Ardından kafasını çevirdi. Soğuk, yılan kadar habis ve sinsi öldürme niyetinin olduğu yere bakmaya başladı. Gözleri keskin ışıklarla parlarken, kırmızı göz rengi daha parlak hale geldi.

 

Görüş alanı birden genişledi ve keskinleşti. Ona öldürme niyetiyle yaklaşan canavarların arasından bakarak, kendini canavarların yaydığı niyetin arasına saklayan sinsi öldürme niyetinin yayıldığı kişiye baktı.

 

‘’Demek sensin.’’ Buz gibi öldürme niyeti hafifçe bedeninden yayılırken, yüzünde katil gülümsemesi belirdi. Ertesi saniye önüne döndü fakat bakışı karşısındaki kişinin zihnine kazınmıştı.

 

‘’Bunu hızlıca bitiyoruz İo!’’ Erthyo’nun bedeninden yıldırımlar çıkmaya başladı. Giderek daha fazla yıldırım bedenini sardı, bir süre sonunda artık bedeni görünmüyordu. Sadece sınırsız yıldırım arkları.

 

‘’TAMAM!’’ İo kükremesiyle yıldırım çaktı. Kara bulutlar gökyüzüne toplanırken, ortamdaki baskı giderek arttı. Sonunda 4. Seviyelerin bile nefes alamayacağı seviyeye geldi.

 

ROAR!!

 

Kara kaplan sonunda bir sıkıntının olduğunu fark etti. Kükremesiyle ve kendi baskısıyla, yıldırım baskısını yok etmeye çalıştı fakat aralarındaki mesafe ve gökyüzünden sınırsızca gelen yıldırımlardan dolayı fazla etkili olamamıştı.

 

Dört canavar birbiriyle anlaşarak harekete geçti. Gökyüzünde uçabilecek Sel-Fırtına Ejderhası ve Çığırtkan Alev Kuşu son hızlarında ortama akın ederken, Devasa Kaplumbağa ve Kara Kaplan yeryüzünden koşmaya başladı.

 

Selin başlangıcından beri harekete geçmemişlerdi. Bunu sebebi binlerce 4. Seviye canavarın grubu halledebileceğini düşünmeleriydi. Kibirleri ve onurları da, Erthyo’nun güçsüz grubuna hareket edemeyecek kadar büyüktü.

 

Ancak şimdi durum değişmişti. İşe yaramaz alt katman canavarları emirlerini yerine getiremiyorlardı. Ortama yayılan yıldırım baskısı da, canavarların en çok korktukları Yıldırım Cezasını onlara hatırlatıyordu. İçgüdülerini takip eden canlılar buraya yaklaşmaktan korkuyorlardı.

 

Sonunda işlerini kendileri yapmaya karar verdiler. 4. Seviyelerin aksine, onlar insan kadar zekiydi ve bu yıldırımların ve kara bulutların karşısındaki kişi tarafından yapıldığını görebiliyorlardı. Eğer onu durdurabilirlerse her şey hallolacaktı.

 

‘’Artık çok geç.’’  4 Canavara bakan İo çılgınca güldü.

 

Hong Long!

 

Gökyüzü titredi, yıldırım acımasızca çaktı. İo eliyle platformu göstermesiyle beraber, kara bulutlardan yıldırım çıkarak aşağı indi. Bir saniye bile geçmeden mor yıldırım hava bariyerinden hiçbir direnç olmadan geçerek tam önlerine indi. Mor yıldırım Erthyo’nun bedeninden daha kalınken, parlaklığı güneş kadardı.

 

Erthyo sırasının geldiğini görünce ayağını kaldırdı ve yere vurdu.

 

Bam!

 

Küçük bir şok dalgası platformda belirdi. Platform yıldırımın ivmesi ve Erthyo’nun hareketiyle binlerce metre yükseklikten düşmeye başladı

 

Bzzt! Bzzt! Hummm!!

 

Yıldırım sesleri, atmosferin zorla itilmesinin sesleriyle birleşerek garip bir ses ortaya çıkardı. Bunu ise yıldırımın baskısı eklendi.

 

Hong!

 

Yerdeki canlıların sırtlarına yüzlerce dağın baskısı çökerken, artık ayakta duramıyorlardı. Dizlerinin üstüne çöktüler, kan kustular. Bazıları bayılırken ağızlarından köpükler çıkmaya başladı.

 

Platform mor yıldırımlarla yere düşmeye devam etti. Her saniye ivmesi ve hızı giderek arttı, bir sürenin sonunda platform aşırı sürtünmeden alev alarak bir meteora benzedi. Mor yıldırım ve alevin birleşimi ürkütücü bir görüntü oluşturdu.

 

ROARR!!

 

Arğhh!!!

 

Tsssaaa!!!

 

Scree!!!

 

Dört canlı aynı anda kükredi. Kendi baskılarını yayarak, yerdeki canavarların üstündeki baskıyı yok ettiler. Tekrar kükreyerek onları buradan uzaklaşmalarını emrettiler.

 

Sonunda hareket edebilen canavarlar artık burada bir saniye bile durmak istemiyordu. Kullanabildikleri her ons güçle koşmaya başladılar. Buradan bir an önce kaçma fikirleri içlerinde kükrüyordu. Yere düşenler acımasızca ezildi, her biri hayatları pahasına koştu.

 

Ancak artık çok geçti.

 

Yıldırım ve alevle kaplanmış platform artık sabit kalamadı ve parçalanmaya başladı. Çatlaklar giderek büyürken, bazı parçalar koparak küçük meteorlar gibi yere düşmeye devam etti. Ancak en büyük parça, yani Erthyo’nun ayaklarının altındaki parça kendi varlığını korumaya devam etti.

 

Erthyo onları kaplayan bariyeri dağıttı. Bu onu iki 4.5 seviye canavara açık hale getirse de artık çok geçti. İkisi platformun inişini durduramazdı. Kendisini öldürmeye gelince, işaret sayesinde bu mümkün değildi.

 

Vhoş!!

 

Erthyo’nun tüyleri dikeldi. Olduğu yerde bir saniye daha durmadan öne atladı. Hava akışı sırtını okşarken, sırtındaki tüyler ve kıyafet küle döndü.

 

Arkasını dönüp baktığında, ona yetişemeyeceğini anlayan Çığırtkan Alev Kuşu ona alevleriyle saldırmıştı. Erthyo’nun keskin altıncı hissi ve tehlike algısı olmasaydı, şu anda elenmiş olacaktı.

 

Saldırıyı üstüne alamamıştı fakat bu saldırı platformun yere daha hızlı düşmesine neden olmuştu. Erthyo artık hiçbir şey yapmasına gerek olmadığı düşünüyordu.

 

Tssaa!!

 

Garip yılan ve kaplumbağa benzeri ses tekrar duyuldu. Erthyo ortamı tam terk edecek iken, kafasını sese çevirdi.

 

Kara Kaplumbağa tüm hızıyla platformun altına koşuyordu. Sırtında olması gereken yılan çoktan kabuğun içine kaçmıştı ve küçük kafasını, kabuğun deliğinden çıkararak Erthyo’ya habis bakışlar atıyordu.

 

Erthyo anında ne yapacağını anladı. Kaplumbağa, sert kabuğunu kullanarak platformun düşüşünü sırtlanmayı düşünüyordu. Tek ordusu platform düşerse yok olacaktı ve bunu olmaması için tüm hasarı kendisi almaya niyetliydi.

 

‘’Ah, Ne şirin ama…’’ Erthyo’nun gülüşü küçümsemeye dönüştü. Gözleri tamamen aşağılama doluyken, bedeninden kara iplikler süzülmeye başladı.

 

‘’Boşuna!’’’ Bağırışıyla, bedeninden yayılan kırmızı ve siyah iplikler tamamen siyaha döndü. Öldürme Niyeti mührü tamamen açılara, içinde hapsolmuş saf niyeti ortaya çıkardı.

 

Kara iplikler bedeninden fışkırarak bir sütun gibi ortamı doldurdu. Ortamın sıcaklık derecesi eksilere düştü, altındaki saf buzdan bile daha soğuk hava tüm canlıların oldukları yerde donmasına neden oldu. Bazı canavarlarının artan baskıdan dolayı gergin ruhu, saf öldürme niyetinden dolayı sonunda çöktü.

 

Dört canlı ise bir saniyeliğine dondu. Karşılarındaki küçük adamın bu kadar saf ve kötücül bir öldürme niyeti ortaya çıkaracağını düşünemediler. İçlerinde küçük bir korku filizlenirken, bir an ne yapmaları gerektiğini unutarak oldukları yerde kaldılar.

 

Erthyo’nunda istediği buydu. Sadece bir saniyeye ihtiyacı vardı.

 

‘’İo, gidiyoruz.’’

 

‘’Tamam.’’

 

İo tüm manasını son kez ortaya çıkardı. Kara bulutlar tekrar toplandı ve bir şimşek daha çakarak, mor yıldırım sütunun önlerine düşmesine neden oldu. Bu ivmeyi maksimuma bir anda çıkardı. Artık yerden sadece birkaç yüz metre yukardaydılar, her saniye ise büyük bir hızda yere yaklaşıyorlardı.

 

‘’Pes ediyorum.’’ Erthyo’nun sözleriyle bedenini kaplayan ince bir zar omzundaki işaretten ortaya çıkarak bedenini sardı. Ertesi saniye alandan silindi.

 

Dört canavar küçük insanın yok olduğunu görünce kendilerini korumak için manalarını ve elementlerini kullandılar. Erthyo’ya bir saniyelik donmadan sonra yetişemezlerdi fakat isterlerse kendilerini koruyabilirlerdi. Bilge seviyesinde oldukları için Erthyo ne kadar uğraşırsa uğraşsın onlara zarar veremezdi.

 

BOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOMMMMMMMMMMMMMMMM!!!!

 

Birkaç saniye sonra kıtanın bu kısmını sarsan büyük bir patlama gerçekleşti. Mor yıldırım ve sürtünmeden oluşan alevler 150 metrekareye yayılırken, patlamanın gerçekleştiği bölgede devasa bir krater oluştu.

 

Krater her saniye büyürken müthiş bir baskı ve şok dalgası yakındaki canavarların tek bir parçasını bile geride bırakmadı. On binlerce canavar patlamadan ve şoktan dolayı yok oldu. Yıldırım ve alev yüzünden, parçalara ayrılan canavarların geriye kalan parçaları hiçliğe karıştı.

 

Metrekarelerce dönümlük alandaki tüm ağaç, bitki veya hayvan, ayrım gözetmeksizin küllere dönüştü. Krater giderek büyüyerek ortamdaki hiçbir canavarın hayatta kalamamasına neden oldu. Havadaki canavarlar nispeten şanslıydılar.

 

Baskıdan sonra hayatta kalma içgüdülerine hızlıca tepki veren canavarlar patlamadan etkilenmeden kaçmayı başardılar. Sonuçta patlama yerdeydi ve şok dalgası dışında gökyüzünü pek etkilemiyordu.

 

Hala ölen canavarlar vardı fakat yerdeki neredeyse yok olmuş canavarların aksine, gökyüzündeki çoğu canavar hala hayattaydı. Zaiyatlar yüzlerle sınırlanabilirdi

 

Sel-Fırtına Ejderhası ve Çığırtkan Ateş Kuşu Öfkeyle kükredi. Ancak yapabilecekleri tek şey buydu, ne kadar nefretle bağırırlarsa bağırsınlar elleri boşta kalacaktı. Buna sebep olan insan gitmişti ve onu geri alamayacaklarını biliyorlardı.

 

Patlama sonlandığında yüzlerce metre alanda hiçbir canlı ya da bitki parçası kalmamıştı, şok dalgası yüzünden korkan canlılar yüzünden binlerce metrede herhangi bir canlı bulmak imkansızdı. Ortamda kalan tek şey, Kara Kaplumbağa kabuğu ve toprağın içinde kalan Kara Kaplandı.

 

İki canlı bir süre daha durduktan sonra patlamanın sonlandığını fark etti. Bedenlerini oldukları yerden çıkararak diğer iki canavar dostlarıyla bir araya geldiler.

 

Dört Canavarın bir araya gelmesi birkaç saniye aldı.

 

‘’Roar!’’

 

‘’Scree!!’’

 

‘’Hrr!’’

 

‘’Tssaa!!’’

 

Dört canavar, içlerinde kaynayan öfkeyle birbirleriyle iletişime geçti. Hepsi şu anda aşırı öfkeliydi, kalplerindeki nefret alevi lav formuna gelecek kadar yoğundu.

 

Dörtlü bir süre konuştuktan sonra farklı yönlere dağıldı. Bu olaya sebep olan kişiyi ele geçiremeyeceklerini fark etmişlerdi. Ancak bu kıtada onun gibi insanların bulunmadığı anlamına gelmiyordu. Grubun kokusuna alan dört canavar, öfkelerini dindirmek için benzer kokuya sahip insanları avlamaya başladı.

 

Dört canavar öfkeyle soykırım yapmaya giderken, bu olaya sebep olan Erthyo bekleme alanına grubuyla buluşmaya gidiyordu.

 

‘’İyi iş çıkardın İo.’’ Erthyo eliyle, kafasındaki yorgunluktan çökmüş fakat ferahlatıcı bir gülümseme takınan ruhu ovdu.

 

‘’Hehe~ Beni övmeye devam et. Sonuçta tüm işi ben yaptım.’’ Söylememişti fakat İo, Erthyo ile bir araya gelmeyi özellikle sevinmişti. Gruptaki kızlar kaosu seven kişiler değillerdi, sükuneti tercih etmiyorlardı fakat kaos ve karmaşa onlara göre değildi. Bu yüzden İo ne zaman harekete geçmeye çalışsa, onu geride tuttular. Eğer bu kızı bırakırlarsa birkaç ülkeyi kendi başına yıkabileceğini biliyorlardı.

 

Onları anlayabiliyordu fakat içindeki kaostan zevk alan, karmaşa arayan ruhu yüzünden aşırı baskılanmış ve sıkılmış hissetmekten kendini alamadı. Kızlarla takılmayı sevse de, onların etrafında kendini baskılamak zorunda kalması yüzünden her saniye boğulmasına neden oluyordu.

 

Bu yüzden Erthyo ile bir araya geldiğinde sonunda kendisi gibi davranabileceği için özellikle sevinmişti. Erthyo’nun patlama fikrini ise özellikle sevmişti.

 

Bu patlamayla karmaşa arayan ruhu dinginleşmiş, bir süredir onu saran boğulma hissi onu terk etmişti. Kendini çok ferahlamış hissediyordu.

 

‘’Evet, en iyi sensin.’’ Erthyo bekleme odasına doğru yürürken son kez İo’yu övdü. Bu da kızın kıkırdamasına neden oldu.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr