Erthyo koridorda ilerlerken, manasını yenileyebilmek için ‘’Obur Özümseyici’’yi burnuna odakladı. Böylelikle her nefes aldığında mana soluyabilecekti.
Obur özümseyici karışık ya da derin bir teknik değildi. Basit fakat güçlü bir teknikti.
Basitçe anlatmak gerekirse, biri manayı emdiğinde oksijen emmiş gibi olurdu. Karbondiyoksit, kir ve çeşitli başka gazları emerdi. Ardından arındırma işlemi burunda başlayarak akciğerde biter ve bedene yararlı oksijen kazandırırdı. Gerisi ise ağız yoluyla bedenden atılırdı.
Mana emmekte bunun gibiydi. Mana dışında, atmosferdeki element ve farklı enerjiler bedene girer, yararlı ya da yararsız fark etmeksizin. Bu olduğunda beden elinden geldiğince saf olarak almaya çalışırken, araya kaçan safsızlıklarıda emerdi.
Obur Özümseyici ise bunu engelliyordu. Manayı emdiğin yerde, Erthyo için ağız veya burun, anında safsızlıklardan arındırılırken %100 mana emebilirdi. Bazen safsızlıklar arındırılırken manaya dönüşür ve daha fazla emerdi. Basit mantığı buydu.
Erthyo odaya girmeden önce giysisini fark etti. Sırt kısmı yanmış, parçalanmış ve bir sürü şey daha olmuştu. Kısacası giysisi şu anda giyilmez haldeydi.
‘’Qian’dan özür dilemem gerekiyor.’’ İçeride sadece kadınlarının ve birkaç kişinin daha olduğunu bildiği için üstünü çıkarmaya karar verdi. Cübbesini depolama yüzüğüne koydu, yünlü iç kıyafetide çıkarırken içeri girdi.
‘’Ben geldim.’’ Depolama yüzüğünden yeni bir kıyafet çıkarıp kafasına geçirdi. Ancak herhangi bir cevap alamadı.
Erthyo kafasını giysiden çıkardığında herkesin ona baktığını gördü. Kadınları gurur ve şehvetle bakarken, yarışmacı olan kadınlar şehvetle bakıyordu. Erkekler ise ona kıskançlık, nefret ve öfkeli bakışlar atıyordu.
Erthyo onları kafaya takmadı ve grubun yanına oturdu.
‘’Bugün benim sıram.’’ Amy/Mia ikizleri Erthyo’nun kucağına otururken diğerlerine bildirdi. Erthyo kolunu kızın beline sararak kendine çekti.
Amy/Mia ikizlerinden Amy, ilişkilerin başlarında yani yaklaşık bir yıl önce oldukça utangaçtı. Sonuçta 17.000 yaşında, insan yaşıyla 17 yaşındaydı. İkizlerden büyük olduğunu iddia etse de, bu sadece ikizlerin öyle hissetmesinden dolayıydı. Kendilerini bir süre böyle demeleri sonucunda, ruhu gerçekten abla formunu almıştı.
Ancak bu onun bir kağıt kadar temiz aşk hayatını değiştirmiyordu. Bu yüzden ilişkilerinin başlarında oldukça utangaçlardı.
Fakat bu haremle tanışınca değişti. Hala utangaçtı fakat eğer bir şey yapmaz ise pozisyonunu kaybedebileceğini biliyordu.
İkizler ilk kadın konumunu istemiyor ve arzulamıyordu. Ancak bu Erthyo’nun hayatına giren ilk kadın oldukları gerçeğini değiştirmiyordu. İlk olarak Erthyo’yla daha fazla zaman geçirmişti. Artık utangaç olamazdı.
İkili bir süre konuşmanın ardından, Amy utangaçlığından biraz sıyrılmıştı. Böyle cüretkar beyanlarda bulunmasının sebebi buydu.
‘’Oh, Çok erkeksi.’’ Erthyo Amy ile dalga geçerken şaşırmıştı. İkiliden özellikle Amy’nin utangaçlığını bildiği için, onun böyle bir şey yapmasını beklemiyordu.
‘’N-Ne olmuş yani, erkeksi kadınları sevmez misin?’’ Amy onun dalga geçmesinden dolayı utandı fakat karşılık verirken fazla beklemedi.
‘’Eğer o erkeksi kadın Amy’m ise, favorilerime ekleyebilirim.’’ Uyluklarını ovarken, ensesini öptü. Bu kızın titremesine ve cevap verememesine neden oldu.
‘’Heh…’’ Amy’nin ona karşı gelmesi için daha çok zamanı olduğuna karar verirken gözlerini onları bir süredir izleyen ikiliye çevirdi.
Zoe yanakları sağlıklı bir kızarıklıkla ikiliye bakıyordu. Thor ile ilişkisi çocukça öpüşmeden ve el tutuşmadan ileri gitmemişti. Erthyo’nun yaptığı uyluğunu okşama ya da ensesini öpme gibi erotik hareketler ona yabancıydı. Kalbinde bunun çok güzel olduğunu ve Thor’un ona bunu yapmasını istiyordu fakat aynı zamanda çok utanç vericiydi.
Zellyera’nın tarafında ise, kısaca söylemek gerekirse duyguları şu anda karmaşa içindeydi.
Çocukluğundan beri Erthyo’yu büyütmüştü. Ağladığında onu teselli etmiş, güldüğünde onunla gülmüştü, çoğunlukla ona destek olurken aynı zamanda bazı zamanlarda onun tarafından destek olunduğu zamanlarda olmuştu.
Zoe’yi Dünyaya getirdiği zamanda bu anlardan biriydi.
Kısaca söylemek gerekirse 17 yıllık zamanda Erthyo’nun çoğu şeyini görmüştü. Zevklerini, tercihlerini, karakterini, düşünce yapısını… Neredeyse her şeyini biliyordu.
Ancak karşısındaki kişiyi tanıyamıyordu.
Mutlu ve huzurlu, yaklaşması kolay Erthyo, bir mızrak kadar keskin tehlikeli bir genç olmuştu. Mutlu atmosfer onu sarsa da, onu tanımayan kişiler ona baktığında istemsizce kaçmasına neden olan kanlı bir havaya sahipti.
Uzun saçları belinden aşağı sarkıyordu. Önceki kısa saçlı Erthyo ile tamamen farklıydı. Görünüşü onu kadınsı göstermek yerine, erkeksiliğini arttırmıştı. Görünüşü ve önceden gördüğü kaslı vücudu tek kelimeyle mükemmeldi. Her şey olması gerektiği yerdeydi, daha iyi yerlerde olamazlardı.
Ayrıca etrafı güzel çiçeklerle doluydu. Dünyada asla olmayacağını düşündüğü bir şeydi. Dünyadaki Erthyo utangaç biri değildi fakat kadınlara yaklaşmazdı. Oldukça iyi bir yüzü olsa da, bulunduğu çevredeki ünü bunu imkansız hale getiriyordu.
Ancak şu anda güzel çiçeklerle çevriliydi. Onlarla iyi anlaşırken, açıkça haremindeki her kadın birbiriyle iyi anlaşıyordu. Bu normal kral ve imparatorların çıkarlar, menfaatler ve komplolar üzerine kurulu hareminden tamamen farklıydı.
‘’Ve…’’ Öncekinden tamamen farklı kişiye bakarken, neredeyse %100 emin olduğu planlarında bir çatlak olduğunu gördü. Bu onun tereddütlü olmasını ve planlarını tekrar düşünmesine neden oldu.
‘’Onu kendime almak için farklı bir yol izlemem gerekiyor.’’ Erthyo’nun kucağındaki kadına ve yanındaki beyazlı kadına bakarken karışık duygularını içine attı ve yeni planlar düşünmeye başladı.
‘’İkiniz bana bir şey söylemeyecekseniz gideceğim. Olmam gereken bir yer var.’’ Erthyo’nun soğuk sesi ikiliyi düşüncelerinden uyandırdı. Zoe, Erthyo’nun soğuk savaşını hatırlarken kafasını eğdi. Zellyera ise Erthyo’nun soğuk sesine kaşlarını çattı.
‘’Bunca zaman sonra büyükannene karşı tavrın bu mu? Çok hayal kırıklığına uğradım Ert. Büyükannen ayrıldığımız bu zamanda seni gerçekten özledi, fakat sen beni bu tavırla karşılıyorsun.’’ Karmaşık duygular içinde olsa da, Zellyera Erthyo’nun tekrar karşılaştıklarında ona bu kadar soğuk davranacağını düşünmemişti. Tavrı hayal kırıklığına neden oldu.
Kızlar karşılarındaki kadının Erthyo’nun büyükannesi olmasına şaşırdılar. Ancak sonraki sözlerinde kaşlarını çattılar.
‘’Bunca zamandır yanında bile değildin? Onu ne cüretle azarlarsın.’’ Hepsinin düşündüğü buydu. Bunca zamandır Erthyo’nun yanındaydılar. Karşılarındaki kadın ise onun yanında olmamasına rağmen ilk söylediği şey onu azarlamaktı.
Ancak ağızlarını açmadılar. Karşılarındaki kişi Erthyo’nun büyüğüydü. Kıdemi bir kenara bırakırlarsa, Erthyo’nun yakın olduğu tek akrabasına ters bir şey söylemek Erthyo’yu kızdırabilirdi. Bu yüzden ağızlarını kapattılar. En azından çalıştılar.
‘’Yanında bile değilsin fakat onu azarlıyorsun.’’ Ermy dudaklarının arasından tısladı. Sesi kısıktı fakat buradaki herkes onu rahatça duymuştu.
Zellyera Ermy’e bakarken gözlerine kıstı. Ermy’nin sözleri onun hakkındaki görüşünü dibe vurmasına neden oldu.
‘’Sözlerine dikkat et küçük hanım. Ert’in hareminin bir parçası olsan bile, eğer sözlerini dikkatli seçmezsen sana karşı kibar olmayacağım.’’
‘’Ha!? Sen ki-‘’ Ermy Zellyera’nın sözlerine karşılık vermek istedi fakat tekrar kim olduğunu düşününce sözlerini yuttu.
Zellyera onaylarcasına kafasını salladı. Kişinin ne zaman geri çekileceğini bilmesinden dolayı Ermy’e olan görüşü iyileşti.
Jenny ve Mira kafalarını eğdi. Karşılarındaki Zellyera, açık bir şekilde Erthyo’nun büyükannesiydi. İlk tanışmalarındaki yaydığı aura ile bu kadının auraları benzerdi fakat davranışları tamamen zıttı. Biri nazik, dost canlısı bir büyükanneyken, diğeri kibirli bir kraliçe havasındaydı. Tamamen farklı kişilerdi.
Ayrıca ikili gördükleri kişinin, her zaman asıl kişi olduğuna dair kaba bir fikre sahipti. Önceki dost canlısı büyükanne sadece bir kalıptı ve karşılarındaki kadın aslında onun gerçek yüzüydü.
Qian bir şey söylemek için ağzını açtı. Karşısındaki kadın Erthyo’nun büyükannesi olsa bile onunla daha önce görüşmemişti. Kız kardeşiyle kavga ederken tabii ki de kız kardeşinin tarafını tutacaktı. Erthyo’nun ilk tanışmalarında babası ve annesiyle kavga etmişti, şimdi aynısını yaparsa ona bir şey demeyeceğinden emindi.
Ancak onun sözünü aksi bir ses kesti.
‘’Hey, Yaşlı Kadın. Geldiğinden beri kız kardeşlerime meydan okuyorsun. Eğer kavga arıyorsan bana gel. Senin gibi yaşlı bunaklar, kendi yaşlarındaki kişilerle kapışmalı.’’ İo öne çıkarak Zellyera’nın gözlerinin hizasına gelerek meydan okudu.
Sadece o buradaki en yaşlı olanın, Zellyera dışında o olduğunu biliyordu. Amy/Mia ve Küçük Beyazın onunla eşleşmesi için birkaç bin yılı vardı, olgunlukları düşünüldüğünde hala ondan uzaktılar fakat beden yaşı olarak biraz yakındılar.
Fakat bu en yaşlı olanın o olduğunu değiştirmiyordu.
Zellyera kaşlarını tekrar çattı. Bu odaya girdiğinden beri bunu kaç kere yaptığını unutmuştu fakat bir şey kesindi. Bu en derin kaş çatışıydı.
‘’Onlara kimin üstün olduğunu belirtmem gerekiyor.’’ Karşısındaki harem çok birleşmişti ve hepsi ona karşıydı. Eğer işleri böyle bırakırsa gelecekte büyük sıkıntı olacaktı. Başlangıçta onlara üstünün kim olduğunu ve ona karşı gelmemelerini öğretmek zorundaydı. Şimdilik biraz göz dağı vermenin onları itaatkar yapacağını düşünüyordu. İleride ise onları isteğine göre eğitebilirdi.
Kara aura bedeninden çıkarken yüzü ifadesiz kaldı. Gözleri dondurucu derece soğukken, bir o kadar soğuk şekilde konuştu.
‘’Sen sadece Ert’in güçlenmesi için bir araçsın Ruh. Bu gezegendeki güçsüz Ruh Diyarında özel görünebilirsin ve korkulabilirsin fakat benim gözümde değerin yok. Yerini bil!’’
Sözlerini büyük bir baskı takip etti. Zellyera bununla Ruhun düşeceğini düşünüyordu fakat öyle olmadı.
‘’Hıh, Bu kadar kibirli olmanın sebebi bu mu? Bundan daha kötülerini gördüm.’’ Odayı mor yıldırımlar doldurdu. Sıradışı geçmişi dışında, diğer kızlar gibi Vip alanında eğitim almıştı. Göksel Tilkinin şekilsiz yıldırımlarının ne kadar dehşet verici olabileceğini gözleriyle tanık olmuştu ve getirdikleri baskıyı bu kadınla karşılaştırdığında çöp olarak bahsetmeye bile değmezdi.
Zellyera ruhun onun baskısına dayanabildiğine şaşırdı. Kafasını çevirdiğinde, odadaki diğer kişilerin aksine harem üyelerinin hiçbirinin etkilenmediğini gördü. Ter bile atmamışlardı.
Baskısını arttırmaya karar verdiğinde başlangıçtan beri susan Erthyo sonunda konuştu.
‘’Lii, buraya gel.’’ Erthyo yüksek sesle konuşmamıştı. Ancak sesinde bulunan garip bir şey tüm grubun ona dönmesine neden oldu. Odadaki baskı başından beri yokmuşçasına silinirken, İo’nun yıldırımları bir anda kayboldu.
‘’Emredin Lordum.’’ Lii, Zellyera’nın sözlerinden dolayı garip bakışlarını görmezden gelerek eğildi.
Erthyo kafasını eğerek Lii’nin kulaklarına birkaç kelime fısıldadı. Lii’nin Erthyo’ya isteğini sorgulayan bakışlar attı fakat sorgulamamaya karar vererek odadan çıktı.
Grup konuşmaya geri dönmedi. Erthyo’nun konuşmaya devam etmesi için beklediler. İçlerinde Erthyo’nun vereceği cevabın onların söyleyeceklerinden daha iyi olacağını söyleyen bir his vardı.
Erthyo Lii’nin gelmesini beklerken hiçbir şey söylemeden Amy’nin uyluğunu okşamaya devam etti. Ancak Amy öncekinden farklı bir tepki verdi. Hala utansa da, Erthyo’nun cevabına karşı beklentisi bu duyguyu bastırdı ve sadece onu sevgiyle okşayan adama bakmaya devam etti.
Birkaç sessiz dakikanın sonunda Lii içeri girdi. Avucunda küçük bir köpek yavrusu tutuyordu. Turuncu tüyleri ve berrak gözleriyle sevimli fakat saf bir görüntü veriyordu.
Kızlar bu hayvanı görünce anında tanıdı. Özellikle zengin kadınların favorisi olan bu köpek yavrusu, ‘’Ev Köpeği’’ olarak bilinen küçük bir köpekti. Yaşamı boyunca aynı boyda kalan köpek, saf ve mutlu kişiliğiyle tüm ev kadınlarının kalbini feth etmiş ve onu şımartmalarına neden olmuştu. Köpeğin şirin hareketleri çocuklar arasında da popülerdi.
Grup Erthyo’nun bunu neden istediğini anlamadı. Ancak olanları izlemek için sessiz kalırken tek kelime etmediler.
İo çoktan Erthyo’nun kafasındaki yerini almıştı. İçinde bir beklenti vardı. Erthyo’nun yaşı kadına iyi bir cevap vermesini istiyordu.
Erthyo yavru köpeğe bakarak başını salladı. Ardından yanında gelen Lii’ye Zellyera’yı gösterdi.
Lii anında lordunun istediğini anladı ve köpeği Zellyera’nın önüne koydu. Ardından Erthyo’nun arkasındaki yere geçti. Fakat gözleri bir saniye olsun ikiliden ayrılmadı. O da bundan sonra olacakları merak ediyordu.
‘’Bu nedir?’’ Yerdeki köpeğe bakarken Erthyo’ya sordu.
‘’Bu bir köpek.’’ Erthyo evrenin sırrını açıklıyormuş gibi kadına baktı. Kızların kıkırdamasına neden olurken, Zellyera kaşlarını tekrar çattı.
‘’Bunun görebiliyorum. Fakat neden burada?’’
Erthyo sorusuna kafasını salladı. Amy’yi kucaklarken açıkladı.
‘’Her eve geldiğinde seni mutlu bir yüzle karşılayacak, sözlerini itaatkâr bir şekilde dinleyecek, ne yaparsan yap seni sorgusuz sualsiz sevecek ve bir aptal gibi evde bekleyecek…’’ Erthyo köpeğin yapabileceklerini açıkladı. Zellyera kaşlarını daha derin çatarken sözlerini ana konuya getirdi.
‘’Ama merak etme, bu köpek erkek yani yokluğumu aratmaz. Ayrıca Lii’ye birkaç dişi de getirmesini söyleyeceğim. ‘’ Sözleri grubun kafasını karıştırdı fakat son sözleri yüzünde gülümsemeler oluşturdu. Bazıları çoktan kahkahasını tutuyordu.
‘’Ancak dikkatli olmalısın. Bazılarının aksine, bir anda kaybolursan bu köpeklerin ölme ihtimali var. Yamyamlık dnalarında olmadığı için ve kendilerine yiyecek bulamayacakları için muhtemelen açlıktan ve ilgisizlikten öleceklerdir.’’
Anlattıkları, özellikle Jenny ve Mira’nın artık kahkahasını tutamamasına neden oldu. Erthyo’nun sözleri tam olarak bir yıl önce Zellyera’nın yaptıklarıyla aynıydı.
‘’Ve ayrıca, benim aksime bu köpek kadınlarına laf attığında ya da bir şey yaptığında sessiz kalacaktır.’’
İo’da artık kahkahasını tutamıyordu. Erthyo’nun yaptığı benzetmeyi anlamamak için bir aptal olmak gerekiyordu. Açıkça ben bir köpek değilim, al bunlarla ilgilen diyordu. Ayrıca onlara söylediği sözler ve hareketleri yüzünden misilleme yapacağını da belirtmişti. Bu da yüzünde parlak bir gülümseme oluşurken beklentiyle olayları izlemesine neden oldu.
Zellyera’da bunu anladı fakat gururu yüzünden bu sözleri kabul etmedi.
‘’Hou, Sessiz kalmazsa bu köpeğin ne yapacağını merak ediyorum.’’ Erthyo’ya meydan okurcasına bakarken, sesinde açık bir küçümseme vardı.
Erthyo’da ona baktı. Ortamı saran aurası, diğer bekleyen katılımcıların titremesine neden olurken onu etkilememişti. Yüzündeki gülümseme yavaşça solarken tek kelime söyledi.
‘’Isırabilir.’’
Vhoşş!!
Bedeninde kara iplikler fırladı, kara iplikler bir sütuna dönüşürken odaya yayıldı. Oda tamamen karanlıkla kaplanırken, odanın ısısı derece olarak düştü. Öldürme Niyeti olarak tanımlanabilecek kanlı hava Erthyo’dan fırlarken oda artık bu aurayı tutamadı ve dışarı sızmasına neden oldu.
Zayıf iradeliler anında bayıldı. Daha güçlü olanlar bile bilinçlerini açık tutmak için dillerini ısırmak zorunda kaldı fakat kemiklerinin derinliklerine işleyen bu korkunç aura yüzünden titremelerini tutamadılar.
Kızlar nispeten iyi durumdaydı. Erthyo’nun öldürme niyeti onları etkilenmeseler de, bu onu göremedikleri anlamına gelmiyordu. Odayı kaplayan siyah aurayı gördüklerinde gözle görülür bir şekilde korktular.
Ancak bu korku birkaç saniye sürdü. Auranın kaynağı olan adama, şu anda odadan daha karanlık olan adama baktıklarında korkuları soldu. Onun onlara zarar vermeyeceğini biliyorlardı. Özellikle İo ve garip bir şekilde Küçük Beyaz bu aurayı görünce gülümsediler.
Ancak karşı taraf için bu geçerli değildi. Zoe anında bilincini kaybederken, farklı bir güç seviyesinde olan Zellyera ter akıtıyordu. Yüzünü sabit tutmak için elinden geleni yaptı, başarılı da oldu. Yüzü başlangıçtaki gibi dingindi.
Ancak kabul etmek istemese de, içten korkmuştu. Evet, korkmuştu. Erthyo’nun yaydığı öldürme niyeti, baskıcı ve hükmedici hava onu korkutmuştu. Özellikle onun arkasında belli belirsiz görebildiği, tam gözlerinin içine bakan siyah saçlı bir adam yüzünden bacakları titremişti. Bir saniye sonra bu adam Erthyo ile birleşse bile yine de korkmaktan kendini alamadı.
Amy/Mia ve Küçük Beyazla eşleşecek gücü olmasa da, büyük bir güce ve sağlam bir zihniyete sahipti. Onu böyle korkutabilecek çok fazla kişi yoktu ancak Erthyo şu anda onu korkutuyordu.
Birkaç saniye sonunda Erthyo öldürme niyetini geri çekti. Yüzünde bir gülümsemeyle Zellyera’ya bakarken konuştu.
‘’Yani şansını zorlamasan iyi olur ‘’büyükanne’’ ‘’
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Yanlış anlamaların olmaması için burada bir şey açıklayacağım
Mc'nin yanındaki her karakter onunla iyi anlaşıp, kollarını açarak karşılamayacak. Ya da aptalca ona çekilip, itaatkar olmayacaklar. Zellyera bunlardan biri.
Arka planı sonradan açıklanacak ancak şunu söylemeliyim ki oldukça yüksek bir konumu var. Ve bundan doğan kibir ve gurur oldukça büyük. Sonuçta onu tanıyan herhangi biri ona itaatsiz tavranmaya cüret edemez.
Zellyera hala Erthyo'yu seviyor, onu neredeyse Zoe ile aynı konumda seviyor. (Gizli niyetleri olsa da) Ancak dediğim gibi neredeyse.
İçindeki bir parça Erthyo'yu evindeki yavru köpek gibi görüyor. Sıkıldığında ya da morali bozulduğunda moralini düzeltecek, her geldiğinde onu yüzünde bir gülümsemeyle karşılayacak aptal bir köpek yavrusu olarak görüyor.
Sonuçta o odadaki en yaşlı kişi, 17 yıl onun için hiçbir şey. Konumuyla birleşince, içinde Erthyo'yu bir hevesle büyüttüğü bir köpek yavrusu olarak görmesi kaçınılmaz.
Bunu açıklıyorum, çünkü Zellyera'yı yanlış anlamanızı ve ondan Alex gibi nefret etmenizi istemiyorum. Aslında o da güzel bir karakter... neyse konumuza dönelim.
Kısacası Zellyera ana karakter için önemli bir karakter ve Turnuva Ark'ından sonra oldukça fazla göreceğiz bu karakteri. Karakterin zihniyetini düzgün anlamanızı istiyorum.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..