Erthyo karşısındaki kadına bakarken oldukça hayal kırıklığına uğramıştı.
Önceden fark etmemişti fakat konuşma başladığı anda, şu anki keskin hisleriyle Zellyera’nın ona karşı büyük bir küçümsemeye sahip olduğunu hissedebiliyordu. Dediği gibi onu bir köpek yavrusu olarak görüyordu.
Bu da Erthyo’nun oldukça incinmesine neden oldu. Sonuçta 17 yıl boyunca en yakın olduğu akrabasıydı. Ancak şu anda o akrabasının kendini insan olarak bile görmediğini fark etmişti.
Kızlar Erthyo’nun duygusal çatışmasını fark ettiler. Kendi aralarında gözleriyle konuşarak hızlıca anlaştılar.
‘’Erthyo, hadi gidelim.’’ Amy Erthyo’nun kolunu şımarık bir çocuk gibi çekerek istedi. Erthyo’nun düşüncelerini dağıtmak için aynı zamanda Mia ile konuştu.
Erthyo’da gitmek istediği için isteğini kabul etti ve ayağa kalkmak için Amy’i hafifçe itmeye çalıştı. Ancak onu bir el durdurdu.
‘’Erthyo~ taşı beni.’’ Mia bedeni ele geçirerek bedenini kafasını çevirdi. Cilvesi sesiyle Erthyo’nun kulağına fısıldadı.
Erthyo şaşırsa da, nazikçe güldü. Mia’nın kalçasından tutarak ayağa kalktı. Mia Erthyo’ya ayak uydurarak bacaklarını beline dolarken ellerini de boynuna doladı.
Tilki kuyrukları hafifçe hareketlenerek giderek hızlandı. Bu genelde sevdiği bir şey olduğunda olurdu ve sevdiği adamın kollarında olmaktan daha zevkli ne olabilirdi?
‘’Hey, konuşmamızı bitirme-‘’ Zellyera Erthyo’yu durdurmak için konuştu ancak bitiremeden ona bakan iki çift keskin göz hissetti.
Kendini çok küçük hissetmesine neden olan bu iki çift göz önündeki tilki kadından ve beyaz saçlı kadından geliyordu. Sanki iki kızgın canavarın huzurundaymış ve başka bir kelime ederse onlar tarafından yutulacakmış gibi hissetti. Korkudan soğuk terler dökerken olduğu yere çöktü ve tek kelime etmedi.
Amy/Mia kadının sustuğunu görünce kafalarını Erthyo’nun boynuna gömerek kokusunu içlerine çektiler. Küçük Beyaz ise kız kardeşleriyle Erthyo’nun arkasından yürürken ona son bir bakış attı. Daha doğrusu gölgesine.
Odada sadece Zellyera kalmıştı. Geri kalan herkes, Zoe’de dahil Erthyo’nun öldürme niyetinden dolayı bilinçsizdiler.
Zellyera’nın gölgesinden birkaç figür çıktı. Figürlerin bedenleri durmaksızın titrerken, ifadesiz suratlarında gözle görülür bir korku vardı.
‘’H-Hanımım… O-O kadınlar…’’ Figürlerden biri öne çıkarak titreyen bir sesle sordu. Bu kişi duygularının öldüğüne inanıyordu fakat Küçük Beyazın ona bakması içinde hiç düşünmediği bir duyguyu ortaya çıkardı.
Korkuyu.
‘’Hiçbir şey yapmayın. Ben emretmeden önce tek bir hareket yapan herkes öldürülecek.’’ Zellyera korkusun dağıtmak için derin nefes aldı ancak içindeki korku dağılmamak için ısrar ediyordu.
‘’Bana ünlü Tilki kadınlar ve Beyaz saçlı kadınlar hakkındaki tüm belgeleri getirin.’’ Amy/Mia ve Küçük Beyaz’a bakarken birkaç kişiyi anımsadı fakat buna inanmaya cüret edemedi. Erthyo ne kadar karizmatik olursa olsun, düşündüğü kişileri tavlayacak ne gücü ne de yakışıklı bir yüzü vardı. Onlarla tanışması bile imkânsızdı.
Bu yüzden gözleriyle teyit etmeye karar verdi.
‘’Emredersiniz.’’
**
Erthyo erkeklerin kıskanç bakışları arasında yürürken Mia’nin saçlarını ovdu. Kızın neden bir anda şımarık davrandığını fark etmişti. Bu yüzden ayrılacakları yere gelesiye kadar onu kucağında taşımaya karar verdi.
Grupla ayrılacağı yere geldiğinde Mia’nın yanağını okşadı.
‘’Hadi in. Burada ayrılmamız gerekiyor. İşim bittiğinde devam ederiz.’’ Bugün ‘’Zaman Kavramı’’ ve ikinci sayfa için açık arttırmaya gitmesi gerekiyordu.
Bu iki şeyden biri güçlenmesi için kilit rol oynuyordu. Diğeri ise gizemleriyle ona büyük şeyler getirebilirdi. İki hazineyi kaçırmak istemiyordu.
‘’Olmaz~ Böyle kalmak istiyorum.’’ Mia kuyruklarını kontrol ederek Erthyo’nun etrafını sardı. Güç kullanmadı, sonuçta Erthyo’yu zorlamak istemiyordu.
Erthyo sıkıntılı bir ifade ortaya çıkardı. O da Mia’ya böyle sarılarak gününü geçirmek istiyordu fakat yapması gereken şeyler vardı. Kalbini sertleştirip reddedeceği sırada Küçük Beyaz’ın sesi arkasından geldi.
‘’İstersen senin için ben gidebilirim sevgilim.’’
‘’Gerçekten mi?’’ Erthyo Küçük Beyaz’a baktı. Onunla en çok böyle olmak isteyen kızın böyle bir öneride bulunmasını beklemiyordu.
‘’B-Bana öyle bakma. Sadece sana yardım etmek istiyorum.’’ Yalan söylemiyordu. Sadece bugün Erthyo’nun başka iş yapmasını istemiyordu. Hele ki büyükannesiyle konuştuktan sonraki ruh haliyle.
Erthyo kıza bir süre daha baktıktan sonra eliyle kafasını okşadı.
‘’Tamam. Bu işi sana bırakacağım. Geldiğinde ise bu gece birlikte uyuyacağız.’’ Kızlarla ilerlemeden önce dudaklarından öpücük verdi.
Küçük Beyaz hafif kızarıklıkla oradan ayrıldı. Günün geri kalanında Erthyo ile geçirmek için işini hızlı bitirmeye karar verdi.
Evlerin arasından geçerek onu izleyen kişilere kendini kaybettirdi. Gölgelerin
arasına geldiğinde görünüşü değişti. Beyaz teni kavruk hale geldi, saçları
kahverengi rengine dönüşürken yüzü daha sıradan oldu. Görünüşü 30’lu yaşlarında
sıradan bir kadına dönmüştü.
Bu görünüm Erthyo’nun Martin olarak Eser Salonuna ikinci gidişinde onlarla geldiği zamanki gibiydi. Eser Salonunun sahibi onu gittiğinde tanıyabilirdi.
Yüzündeki kızarıklık yavaşça silinirken yüzü duygusuz hale geldi. Önündeki eser salonuna beklemeden girdi.
Eser salonunun içinden durmadan yürüdü. Buradaki şeyler onun için çöplerden farkı yoktu. Zaman Kavramı bile onun gözüne girmeye değmezdi fakat gizemli kağıt parçası oldukça ilgisini çekmişti.
‘’Bu ikisini bulabilmesi bile büyük bir başarı.’’ Bu ücra güçsüz dünyada böyle bir şeyin çıkabileceğini düşünmemişti.
Sonunda üç kişinin bulunduğu yere ulaştı. Bunlardan biri sarı saçlı, yakışıklı kibirli bir genç, diğeri siyah saçlı iyi bir suratı olan fakat kasvetli havaya sahip bir genç ve sonuncusu buranın sahibi orta yaşlı bir adamdı.
Adam Küçük Beyazı gördüğünde ayağa kalktı. Onu Erthyo’nun yanındayken görmüştü. Sıradan bir kadın olabilirdi fakat onda tamamen bir gizem havası örtülüydü.
Dükkân sahibi onları araştırması için birilerini göndermişti fakat haklarında hiçbir bilgi bulamamıştı. Önceki gelişlerinde illüzyon hazinelerini tespit etmek için kendi hazinelerini bile kullanmışlardı fakat hiçbir sonuç çıkmamıştı. Bu yüzden Dükkân Sahibi aklında bu grubu çok gizemli olarak işaretlemişti.
Ancak bunun kullandığı hazinelerin, Amy/Mia’nın kılık değiştirme hazinelerinden daha kötü olmasından kaynaklandığını bilmiyordu. Eğer onlardan daha iyi hazineler kullansaydı gerçeği bulabilirdi. Fakat bu onun için hayatı boyunca imkânsız olacaktı.
‘’Merhabalar hanımefendi. Lütfen oturun.’’ Gizemli arka planını öğrendiğinden beri daha saygılı hale gelen dükkân sahibi, Küçük Beyaz’a çay koydu. (İsim koymak için çok üşengecim. Zaten bir daha görünmeyecek. Böyle devam ediyorum. Yoloooo)
Küçük Beyaz kafasını salladı ve oturdu. Onu dikkatle süzen ikiliyi önemsemeden dükkân sahibinin koyduğu çayı yudumladı. O kadar güzel bir tadı olmasa da, onu rahatsız etmedi.
Ortamı garip bir sessizlik hüküm sürmeye başladı. Kimse bir şey söylemezken, herkes kendi küçük dünyalarındaydı. Zımni bir anlaşma gibi hiç kimse birbirine bakmazken çaylarını içtiler.
‘’Öhöm…’’ Dükkân Sahibi yalandan öksürerek ortamdaki garip sessizliği dağıtmaya çalıştı. Herkesin kendine döndüğünü görünce konuştu.
‘’Sizi Bay Martinin temsilcisi olarak görebilirim değil mi?’’ Martini gelmediğini görünce, önündeki kadını temsilcisi olarak düşündü.
‘’Evet.’’ Küçük Beyaz duygusuz yüzüyle minimum kelime kullandı. Gereksiz konuşmak istemiyordu, tek istediği buradaki işi bitirip sevdiği adamın kollarına koşmaktı.
‘’Güzel. O zaman bu bilgiyi size verebilirim. Büyü Krallığı geri çekildiğini bildirdi. Kâğıt parçası artık sizindir. Lütfen fiyatını ödeyin.’’
Erthyo’nun düşündüğü şey haklıydı. Büyü Krallığı buraya temsilcilerini yollarken hiçbir şey satın alma niyetinde değildi. Bu yüzden temsilcilerine minimum miktarda para verirken, kendileri ülkelerindeki Kahraman Katilinin etkilerini gidermeye çalışıyorlardı.
Eğer birkaç gün daha verirlerse bu kâğıt parçasını alabilirlerdi. Sonuçta kâğıt parçası, kaybettikleri ilkiyle aynı kökene sahipti. Ancak Erthyo onlara bu fırsatı vermemişti. Geri çekilmek ve gelecekte fırsat beklemekten başka çareleri yoktu.
‘’Pekâlâ.’’ 40 orta dereceli mana taşı, 1 tane düşük dereceli mana taşını masaya koydu.
(1 Orta Dereceli Mana Taşı=100 Düşük Dereceli Mana Taşı, 1 Yüksek Dereceli Mana Taşı=1000 Orta Dereceli Mana Taşı, aynı zamanda = 100.000 Düşük dereceli mana taşı)
Dükkân Sahibi mana taşlarını alırken düşüncelerini kanıtladı. Karşılaştığı bu grup çok gizemliydi. Bu kadar orta dereceli mana taşına herkes sahip olamazdı fakat karşısındaki kadın gözünü bile kırpmadan 40 tane çıkarmıştı.
Küçük Beyaz'a kağıt parçasını verdi. Bu sırada ona olan tutumu daha saygılı hale gelirken yeni konuya geldi.
‘’Sizin zamanınızı almak istemediğim için hızlıca açık arttırmayı başlatacağım.’’ Zaman Kavramı kitabını eline aldı.
Anthony’nin gözleri açgözlülük ve güç arzusuyla parlarken, Hein ilgiyle baktı. Küçük Beyaz Zaman Kavramına sadece bir bakış atarak çay içmeye geri döndü.
‘’Keşke Zaman Kavramına benzer bir şeyim olsa, sevgiliye verebilirdim.’’ Düşünürken iç çekti. Zaman Kavramı nadir olsa da, kan gölleri oluşturabilecek kadar nadir değildi. İsterse kaynakları ve bağlantılarıyla Küçük Beyaz binlerce bulabilirdi. Ancak Zaman Kavramına karşı hiç ilgisi ve yatkınlığı olmadığı için böyle bir şey yapmaya gerek duymamıştı.
‘’Şimdi başlatıyorum. Başlangıç fiyatı 10.000 Mana Taşı. Her fiyat en az 100 mana taşı ile yükseltilebilir. Bir kişi art arda yükseltemez ve lütfen medeni bir şekilde teklifler yapın.’’ Tarafların arka planını kullanarak birbirlerini tehdit etmesini istemiyordu. Bu yüzden son maddeyi özellikle vurgulayarak ekledi.
İkili başını sallarken, Küçük Beyaz hafifçe kafasını salladı. Bu işi olabildiğince hızlı bitirmek istiyordu.
‘’O zaman ilk siz başlayın Bay Hein.’’ Dükkân Sahibi rastgele birine sırayı verirken sandalyesine oturdu.
‘’15.000’’ İlk teklifi 5000 vererek suları test etmeye çalıştı. Onunla zımni bir anlaşma içinde olan Anthony’de aynısını yaptı.
‘’20.000’’
Onların planlarını bilen Küçük Beyaz çenesini koluna dayayarak ikiliye baktı.
‘’30.000’’
Bu savaşı bir anda bitirmek istemiyordu. Daha geceye çok vardı ve biraz zaman öldürmenin iyi olabileceğini düşündü.
‘’40.000’’ Anında 10.000 yükselttiğini görünce Anthony’de aynısını yaptı. Sonuçta kaybetmek nefret ettiği şeylerden biriydi.
‘’50.000’’
‘’70.000’’
‘’90.000’’
‘’110.000’’
‘’150.000’’
‘’190.000’
‘’230.000’’
‘’310.000’’
Sayı giderek artarken Küçük Beyaz her seferinde ikilinin arttırdığı sayının toplamı kadar arttırdı. Bu işi eğlenceli yapmak için çeşitli şeyler düşünürken aklına bu fikir gelmişti. Karşısındaki kişilerle dalga geçerken, aynı zamanda onların kibirlerine dokunarak sinir etmeye çalışıyordu.
Ve başarılı olmuştu. Sayıyı arttırdıkça başta Anthony olmak üzere, ikili kaşlarını çatarken alınlarında damarlar belirdi.
‘’420.000’’
‘’530.000’’
‘’750.000’’
Anthony sabrının sonundaydı. Öfkelenmişti, hayatında en nefret ettiği şey birileri tarafından küçük düşürülmekti ve bunun olmaması için şu ana kadar güçlenmeye devam etmişti. Fakat karşısındaki kadın defalarca ona meydan okumuştu.
Ayrıca bunu yaparken yüzünde hafifçe ortaya çıkan kışkırtıcı bir gülümsemeye sahipti. Sanki ona meydan okumalarını istiyormuş gibiydi.
‘’1.000.000’’
Ona meydan okumasını istediğine göre bunu yapacaktı. Karşısındaki kadının parasının kendisi kadar olduğunu düşünmüyordu. Yanında tam 5.000.000 getirmişti, Hein’in bile o kadar parası yoktu. Onun tüm parası 2.900.000’du.
‘’1.500.000’’
Küçük Beyaz kaşlarını çattı. Bunun nereye gittiğini görebiliyordu, muhtemelen milyonlar havada uçuşacaktı. Fakat buna girmekte isteksizdi.
Parası olmadığı için değildi. İsterse bu dünyayı satın alabilecek kadar parası vardı. Ancak bir Zaman Kavramı kitabı bu kadar etmezdi. Zaman Kavramı Kitabına kısaca bir göz atmıştı ve en fazla 2.4 Milyon edebilecek giriş seviyesi bir kitap olduğunu görmüştü. Belki daha fazlasıydı ancak para 3 Milyonun üzerine çıkmazdı.
Üstüne konuştukları para orta dereceli mana taşıydı.
Şimdilik onlarla oynayacaktı. Ancak para 2.4 Milyonu geçerse artık yükseltmeyecekti.
‘’2.000.000’’
‘’2.500.000’’
‘’3.000.000’’
Küçük Beyaz sayının beklediği paradan yükseldiğini görünce artık kenardan izlemeye karar verdi ve ağzını açmadı.
Dükkân sahibi bunu görünce oldukça hayal kırıklığına uğradı. Karşısındaki kişinin büyük bir arkası olacağını düşünüyordu. İki tarafın dâhileriyle çatışabilecek biri için 3 Milyon o kadar fazla olmamalıydı. Ancak gerçeklik öyle değildi.
Anthony ve Hein’de bunu görünce ruh halleri düzeldi. Karşılarındaki kişinin onlarla savaşamayacağını anladıklarında birbirleriyle savaşmaya başladılar. Gerçi bu tek taraflı bir savaştı. Artık parası olmayan Hein biraz daha zorladıktan sonra bırakmaya karar verdi.
Anthony tam 4.500.000 mana taşına Zaman Kavramını alabilmişti.
‘’Tebrikler Bay Anthony, Göksel Irkın dâhisinden beklendiği gibi.’’ Dükkân Sahibi kitabı Anthony’e uzatırken yüzünde gülümseme vardı.
‘’Teşekkürler.’’ Tek kelime söylerken içinden rahat bir nefes verdi. Bu savaş çok yakındı ve neredeyse 5 Milyonu geçiyordu. Eğer o parayı geçseydi kitabı kaybetmiş olacaktı.
‘’Bayan ve Bay Hein lütfen moralinizi bozmayın. Bundan sonra böyle bir hazine gelirse ilk sizi bilgilendirdiğimden emin olacağım.’’ İkilinin yolunması gereken koyunlar olduğu için onlarla bağlarını koparmak istemiyordu.
Hein kafasını sallarken Küçük Beyaz bir harekette bulunmadı. Ancak Dükkân Sahibi buna alınmadı. Karşısındaki kadının soğuk biri olduğunu anlayabilmişti. Sözleri aklında kaldığı sürece onun kazancı olacaktı.
‘’Alın Bay Anthony’’ Herkesin gözleri önünde kitabı Anthony’e uzattı. Ancak bu zamanda tetikteydi. İkilinin, özellikle tanımadığı kadının bir şey yapmadığından emin olmak istedi. Eğer bir şey yapmazsa bu andan sonra onlarla kesinlikle iyi bir ilişki geliştirmek için elinden geleni yapacaktı.
‘’Tekrar teşekkürler.’’ Anthony’de tetikteydi. Heinin bir şey yapmayacağını biliyordu fakat karşısındaki kadın tam bir gizemdi. Eğer harekete geçerse kendini korumak için Göksel Irktan aldığı kendini koruma hazinelerini kullanacaktı.
Snap!
Ancak ikili daha ne olduğunu göremeden bir parmak şaklatma sesi duyuldu. Bedenleri oldukları şekilde dondu, gözleri açık olsa da içlerinde ışık yoktu. Üçlü gözleri açıkken, oldukları şekilde dondular. Anthony yüzünde gülümsemeyle kitabı alıyor, Dükkân sahibi ise ona kitabı uzatıyordu ancak artık ilinin ellerinin arasında aşılmaz bir boşluk vardı.
Hein, Anthony ve Dükkân Sahibi hareketsiz kalırken, Küçük Beyaz ayağa kalktı. Bir adımda Dükkân Sahibine ulaştı ve eline dokunmadan kitabı ondan aldı.
Elinden bir iplik çıkarak üçe bölündü. İplikler üç kişinin kafasına girerek anılarını değiştirmeye başladı. Hein ve Dükkân Sahibine, Anthony’nin kitabı aldığını ve depolama yüzüğüne attığına dair anılar yazdı. Anthony’e ise açgözlülükten mustarip olmamak için Göksel Irk karargâhına ulaştığında kitaba bakacağına dair anılar yazdı.
Kıtabı depolama halkasına koyarak alanı terk etti. Zaten onlara kitap satışı bittiği anda gittiğine dair anılar vermişti. Burada kalmasına gerek yoktu.
O gittikten birkaç saniye sonra kişiler hiçbir şey olmamış gibi hareket etmeye devam etti. Anthony ve dükkân sahibi ellerini geri çekmeden önce birbiriyle tokalaştılar. Hein hiçbir şey olmamış gibi ortama birkaç saniye baktı ve sonra kendi yoluna gitti.
Anthony’de onu takip etti. Satın alım tamamlanmış, kitap eline ulaşmıştı. Şu anda turnuvada olduğu için tüm dikkatini buna vermek istiyordu. Zaman Kavramı Kitabını, bu turnuvayı kazandıktan sonra karargâha ulaştığında bakacaktı. O zaman kitaba kendini verebileceği çokça zamanı olacaktı, zamanın enginliğine tamamen kendini verebilirdi.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..