‘’H-Hey, Qian. Bunun için ne yapmalıyız?’’
‘’Size söyledim. İsterseniz ben halledebilirim.’’
‘’Hiçbir yolu yok. Biz ilklerimizi alasıya kadar sizin özel zaman geçirmemeniz konusunda anlaşmıştık.’’
‘’Evet, Sen ve İreny biz ilklerimizi alasıya kadar Erthyo ile özel zaman geçiremezsiniz.’’
‘’Ne? Neden bende?’’
‘’Reddedecek misin? Dün Büyük Kardeş ile o kadar şey yaptıktan sonra bunu söyleyecek yüzün var mı?’’’
‘’U-Ugh…’’
‘’Eğer biz bir şey yapamıyorsak, siz yapın. Bildiğiniz gibi erkekler bu durumdayken oldukça ağrılı oluyor.’’
‘’Ö-Öyle mi? S-Sanırım bir şey yapmalıyız. Sonuçta Erthyo’nun acı çekmesine izin vermeyiz. Değil mi kızlar?’’
‘’Mhmm, Mhmm.’’
‘’Sanırım onları durdurmalıyım.’’ Erthyo kızların kavgalarını dinlerken çoktan uyanmıştı. Başta bir şey yapma niyetinde değildi ancak konu oldukça çılgın hale geliyordu.
Onları durdurmayabilirdi ve olayların akışına göre gitmesine izin verebilirdi. Ancak bunu yaparsa devamını durdurmayacağını ve sonuna kadar götüreceğini biliyordu.
Ancak kadınlarının ilklerinin özel olmasını istediği için kendini geri tutmalıydı. Aceleye getirmek ya da her an tetikte olmak istemiyordu. Onlarla zevk içinde kaybolmak ve gerisini düşünmemek istiyordu. Yani şu anki ortamın tam tersini.
‘’O zaman ben başlıyorum.’’ Hiori şekilli ağzını açarak yumuşak dilini açığa çıkardı. Eliyle Erthyo’nun pantolonunu indirmek için yöneldi. Fakat onu karşılayan şey, elinin bir güçlü bir elle tutulması ve dudaklarına giren bir parmaktı.
‘’Şimdilik bununla yetin seni azgın kedi.’’ Erthyo parmağıyla Hioriyi kendine çekerken dalga geçti.
Hiori yakalandığını fark edince kızardı ancak reddetmedi. Son zamanlarda biraz azgın olduğun biliyordu ve bunu inkar etmek istemiyordu.
Erthyo ve Hiori göz göze geldiklerinde aralarında bir sessizlik oldu. Erthyo Hioriye sabah öpücüğü vermeden önce gülümsedi.
Hiori’nin dudakları öpücükle cilveli bir hal aldı. Erthyo ellerini yavaşça kuyruğuna ve kulaklarına götürerek onları ovdu.
‘’Nng…’’ Hiori usulca inledi. Erthyo’nun elleri en iyi yeri saniyesinde
bularak, onun oldukça iyi hissetmesine neden oldu.
‘’Bende istiyorum~’’ Mira kıskanç bir sesle arkasından sarıldı. Erthyo’nun gülümsemesi genişlerken kuyruklarını ortaya çıkardı.
‘’İşim bitene kadar bunlarla oyna.’’ Erthyo öpücüğün arasında konuştu. Dilleri hala bağlıyken konuşmak oldukça zordu ancak başarabilmişti.
‘’Tamam.’’ Mira anında çekildi. Erthyo’nun kuyrukları en sevdiği şeylerden biriydi, kendi kuyruklarından daha çok seviyordu. Kafasını içine gömerken ve onlara sarılırken kendi kuyruklarıyla onları sardı.
‘’Başka özel muamele isteyen varsa gelsin.’’ Erthyo öpücüğe dalmadan önce diğer kızlara söyledi.
Kızlar ışığa çekilen böcekler gibi yanına çekildiler. İo dışında hepsi özel muamele istiyordu.
Erthyo sabahını kızlara özel muamele vermekle geçirdi ve bu oldukça zevkliydi.
‘’Harem fikrini bulan dostum. Senin için dua edeceğim.’’ Bir erkeğin hayal edebileceği en iyi şeylerden birinin fikir babasına dua etmeye başladı.
Ferahlamış kızlar ve Erthyo, üç astlarıyla buluştuktan sonra turnuva alanına gittiler.
Turnuva alanı tamamen değişmişti. Boş alanda artık çeşitli arenalar vardı, burası katılımcıların savaşacakları yerlerdi. Her savaş alanı bir Zirve Bilge tarafından oluşturulmuş, yasa rünlerinin işlendiği bariyerlerle kaplıydı. Kişi, bariyeri yapan kişiden daha güçlü bir saldırı yapmadıkça kırılmayacaktı.
Erthyo alana bakarken sıkılmış ifadesini korudu. Gözleri birkaç kişinin üzerine geldikten sonra yüzünde katil bir gülümseme belirdi.
‘’Kızlar~ İntikam ister misiniz?’’ Sözleri kızların dikkatini anında üzerine çekti. Erthyo parmağıyla bir yeri gösterdiğinde takip ettiler. Orada bir grup insanın onlara gergin bir şekilde baktığını gördüler.
Erthyo parmağıyla başka bir yeri gösterdi. Kızlar parmağını takip edince sıska yapılı bir adam gördüler. Ermy adamı görünce ateşlendi.
‘’Kaybetmemizin nedenini bilmek ister misiniz?’’ Kızlar aynı anda başlarını salladılar. Erthyo onlara olayları ve gördüklerini anlatmaya başladılar.
Kızların gözlerinde öldürme niyeti belirdi. Hepsi gururlu kızlardı, özellikle Erthyo’nun yanında iyi taraflarını göstermeye çalışıyorlardı. Ve dün ki takım savaşı bunun için oldukça iyi bir sahneydi.
Ancak bir sebepten ötürü canavarlar zehirliydi. Kızlar başta bunun doğal olduğunu düşündü. Vahşi doğada çeşitli zehirli yaratıklar vardı. Ancak Erthyo’nun sözlerinden sonra bunun biri tarafından yapıldığını öğrendiler ve anında hedefe kilitlendiler.
Utançlarını temizlemek istediler. Aynı zamanda Erthyo’ya ne kadar geliştiklerini gösterebilecek fırsatlarını yok ettikleri için bu kişileri yok etmek istediler.
‘’İntikamınızı alın. Özellikle sen Ermy. Onların yapacağı gibi, fırsatını bulduğunda onu öldürün. Sorunlar için ne yapacağınızı biliyorsunuz, her şeyi sırtlayacağım.’’ Erthyo herkesin bakışları arasında ilerlerken arkasında bu sözleri bıraktılar.
Kızlar birbirlerine kafalarını salladıktan sonra sevdikleri adamı takip ettiler.
Bundan sonra klasikti, sunucu ortaya çıkarak formatın konusunu anlatmaya başladı.
‘’Format aynı. Belirtilen kişiler sahneye çıkarak rakiplerini alt etmeye çalışacak. Edebilenler geçerken, diğerleri elenecek. Pes ettiğiniz belirtirseniz tur anında bitecek ve iki taraf daha fazla hamle yapamayacak.’’
‘’Öldürmek ya da sakatlamak katiyen yasak. Kim olursa olsun diskalifiye edilecektir.’’ Bu kural, en azından bu dünya için sadece formaliteydi. Şu anda olacak ölümler büyük bir arka plana sahip olmadıkça, sadece geçiştirilecekti.
Gruplar dağıtılmaya başlandı. Toplam 1000 kişi vardı, buna göre 10 grup olacaktı ve son tura sadece 100 kişi kalacaktı. Son turda bu 100 kişi, 100 farklı zindana yönlendirilecekti ve birinci aralarından seçilecekti.
Erthyo ve kızlar farklı gruplarda olacak şekilde denk geldi. Erthyo F grubundaydı ve onunla olan tek kişi Lii idi. Diğerleri sırayla şu şekildeydi.
Mira- A grubu
Hiori- B grubu
Ermy- C grubu
İreny- D grubu
Qian- E grubu
Erthyo, Lii- F grubu
Jenny, Gözcü- G Grubu
Kioz- H grubu
‘’Haha, Yolum burada bitiyor demek ki.’’ Lii Lorduyla aynı gruba geldiğini görünce çaresizce güldü. Erthyo ile savaşmasının hiçbir yolu yoktu. Zamanında yapamamıştı ve şimdi yapabilmesinin hiçbir yolu yoktu.
‘’Böyle olma, sonuna kadar git. Seninde bana göstermek istediğin şeyler var değil mi?’’ Erthyo bu üçlünün hiç gelişmediğini düşünmedi. Elbette gelişmişlerdi, güç olarak olmasa da teknik olarak farklı bir seviyelerdeydiler.
‘’Evet, Lordum’’’ Lii kabul etti. Ona göstermek istediği birkaç şey vardı. Erthyo’yu yenemese de onayını almak istiyordu.
Erthyo onayladı, ardından kızlara döndü.
‘’Koz kartı ya da buna benzer şeylerinizi göstermeyin. Ancak onlara yapabildiğiniz kadar iyi bir şov verin. Bundan sonra size hareket yaparken tereddüt etmelerini sağlayın.’’ Her zaman geri durmak iyi değildi. Bu sefer herkes yüzüne bir tokat atmak için gelirdi. Bazı zamanlar sadece gücünü göstermeliydin.
‘’Evet.’’
Maçlar yapılmaya başlandı. Bu maçlarda ortaya çıkan kişiler, herkesin arasından sıyrılarak çıkmış kişilerdi. Hepsi diğerlerinden farklı bir seviyedeydi ve savaşlar bunu belli ediyordu. Ancak Erthyo ve kızlara yaklaşamıyorlardı.
A grubu savaşları hızlıca geçti ve Mira’nın sırası geldi.
‘’Gidiyorum.’’ Kızlara ve Erthyo’ya veda ettikten sonra sahaya vardı.
‘’Ah, Şu işe bak.’’ Mira sahaya girerken tavrı ciddileşti. Az önce nazik bir kız kardeş havası yayarken, şu anda kılıcından çekilmeyi bekleyen bir kılıç gibiydi. Keskin ve soğuktu.
Ve onun karşısında ise, Erthyo’nun daha önce gösterdiği kişilerden biri vardı. Tavrı daha keskin hale geldi. Kınındaki kılıç hafifçe çekilmişti.
‘’S-Sen… B-Ben…’’ Adam önünde Mirayı ve tehdit edici tavrını gördüğünde ürktü. Anında kendini açıklamaya çalıştı ancak Mira ona izin vermeyecekti.
‘’Açıklamana gerek yok. Umursamıyorum. Bunun yerine sana son anlarında sana bir bilgi vermeme izin ver.’’ Adam sözlerinden daha ürkerken ‘’pes ediyorum’’ kelimesini boğazından çıkaramadı. Sanki bir yumru, kelimelerin çıkmasını engelliyor gibiydi.
Hayır! Bu durumda bir kılıçtı. Sanki boğazına bir kılıç dayanmış gibiydi, eğer tek kelime daha eder ve karşısındaki kadının sözünü bozarsa anında ölecek gibiydi. Bedeni kendini korumak için harekete geçmişti, konuşmasına izin vermiyordu.
‘’Bir kılıç ustasının onuru vardır. Kılıç ustaları, kılıçları gibi bükülmektense ölmeyi tercih ederler. Ancak Yumuşak Kılıç Ustalarında bu olay farklıdır.’’ Mira bedenini hafifçe eğdi. Elini kılıcına attığında ortamdaki tüm rüzgarlar daha sert esmeye başladı. Her rüzgar parçası Mira’nın karşısındaki adamın kıyafetlerini kesiyordu.
‘’Kılıç Kalp. Miradan beklendiği gibi.’’ Erthyo kendisiyle hiç aşağı kalmayan kılıç niyetine bakarken güldü. Kadınları gerçekten dâhiydi.
‘’Yumuşak Kılıç Ustaları, bükülmeyi karşı değil. Bazen bükülmenin gerekli olduğunu savunuyorlar. Ancak tek bir şartla, seni büken kişiyi ya da şeye daha keskin saldırmak şartıyla. Bir yumuşak kılıç gibi, büküldükten sonra sert bir şekilde aynı haline gel.’’
‘’Pes…’’ Sonunda ağzından kelimeler çıkabilmişti ancak çok geç kalmıştı.
Mira’nın bedeni eski yerinden kayboldu. Yeniden ortaya çıktığında adamın arkasındaydı, elini hafifçe sallamasıyla kılıcındaki ince kanın yere sıçramasına neden oldu. Kılıcını kemerine koyduktan sonra alanı terk etti.
Kılıç Krallığının Kralı Marlo (Daha önce ne isim verdiğimi hatırlamıyorum. O yüzden bundan sonra bu adama Marlo diyeceğim.) kaşlarını çattı. Kızının tavrı hoşuna gitse de, iki ırkın önünde kurallarına saygısız davranması onaylamadığı bir şeydi.
İki ırkın liderlerinin ya da üstlerinin hiçbir şey söylemediğini görünce gizlice nefes verdi. Kızıyla sonra konuşmaya karar verirken, olanları izlemeye devam etti.
Bundan sonra olaylar benzer şekilde geçti. Kızlardan her biri intikam almak istedikleri kişilerle karşılaşmadılar ancak karşılaşanlar istisnasız hepsini öldürdüler.
Sıra Erthyo’ya geldiğinde alana gitti.
Alana girdiğinde karşısında oldukça tanıdık bir figür buldu. Bu adam uzun saçları kısa at kuyruğuyla toplanmış, iyi yapılı bir gençti. Yakışıklı denemezdi ancak genel yapıya bakıldığında oldukça iyi görünüyordu.
Erthyo ile karşılaştırılamazdı ancak kendi liginde iyiydi.
‘’Başkan Yardımcısı, seni görmek ne büyük zevk. Başkan nerede?’’ Başkan Zac ve yardımcısı Lucas, Bay Zorlayıcı ve Bay Sinirli Umursamaz.
Bu ikili okul hayatının cehenneme dönüşmesinde önemli rol oynuyordu. Birisi onu bu acıyı çekmesi için yetkisini kullanarak zorlarken, diğeri ona karşı her zaman sinirliyken olanları umursamıyordu. İkili zorbalık gördüğünde bunu durdurmak ya da bildirmekle yükümlüydü ancak yetkilerini onu susturmak için kullanıyordu.
Bunu çok önceden aşmıştı. Ancak önüne gelen fırsatı tepmeyecekti.
‘’Ah, o piçten bahsetme. Kesin bensiz kızlarla oynuyordur.’’ Yüzünde bir gülümsemeyle kafasını kaşırken savaş pozisyonuna girdi.
‘’Sende aynısını yapıyorsun değil mi? Bizim yokluğumuzda kızlarla eğleniyorsun.’’ Gözünün ucuyla kız grubuna baktı. Hepsi güzel kızlardı, ağzının suyu akacak kadar. Ancak onlara karşı şehvet ya da açgözlü hissetmedi.
Onların birer dikenli gül olduğunu görebiliyordu. Onlara dokunmaya çalışan her kesin eli kesilecekti, bu kadınlara dokunabilecek tek kişi önündeki gençti.
Bu onu kıskandırmıştı. Bu dünyaya geldiğinden beri oldukça güç kazanmıştı ve istediği her kadını almıştı ancak önündeki Erthyo’nun elindeki çiçeklerle karşılaştırıldığında sadece at pisliklerinden başka bir şey değillerdi.
Aralarında ne fark vardı? İkiside eşit zamanlarda, bir buçuk yıl önce buraya gelmişlerdi. İkiside aynı şeritten başlamıştı. Neden karşısındaki adam bu kadar güzel hayat yaşarken o, Dünya Krallığının pis, entrikalı ortamında hayatta kalmak için her gün çalışmalıydı.
O zaman NEDEN? Neden önündeki, okulda her zaman zorbalığa uğrayan ve sessiz kalmak zorunda kalan kişi bu kadar güç ve etki kazanmış, her kolunda çiçeklerle dolaşabiliyorken, o Erthyo ile karşılaştırılamayacak bir hayat yaşıyordu.
‘’Burada öleceksin, biliyorsun değil mi?’’ Erthyo intikam fırsatının kaçmasına izin vermeyecekti. Eğer bu fırsatı kaçırırsa, bu gece onu bulmaya gidecek ve öldürecekti. Kısacası Lucas’ın bugün elinden kaçmasının imkânı yoktu.
‘’Biliyorum. Ancak ölmeden önce sana bir yumruk geçireceğim.’’ Aslında öleceğine inanmıyordu. Erthyo’nun onu küçük görmesinden yararlanarak suratına yumruk atacak ve anında pes edecekti. Eğer işler düzgün giderse buradan canlı çıkarken, Kahraman Katiline yumruk atabildiği için ün kazanabilirdi.
Erthyo Lucas’ın aklındaki fikirleri bilmiyordu ve umursamıyordu. Lucas fırsat bulamadan ölecekti, o zamana kadar istediğini düşünmesine izin verecekti.
İkili birbirine bakarken savaş başladı. Ancak ikili de hareket etmedi. Lucas Erthyo’nun ona gelmesini bekliyordu, ona geldiğinde Erthyo’nun kendisini küçümsemesini fırsat olarak kullanarak suratına yumruk atacak ve anında pes edecekti.
Önceki ölenlerin aksine kendisi çoktan zirve BüyükUstaydı. Erthyo ile karşılaştırılamaz olsa bile bir saldırısına dayanabilmeli, en azından hayatta kalabilmeliydi.
Pes ettikten sonra ün kazanacaktı. Şu ana kadar Kahraman Katilinin ünü sürekli artmıştı, onun suratını tokatlayan ya da ününü durduran hiçbir olay yaşanmamıştı, dün ki olay bile ününün ve ona olan korkunun artmasına neden olmuştu.
Lucasın yapacağı ise kelimenin tam anlamıyla suratını tokatlamaktı. Bunu ilk yapan olarak kesinlikle ünü artacaktı, bundan sonra ise ününü meyvelerini yiyebilirdi.
Lucas bunları düşünürken gardını sonuna kadar kaldırdı. Gözleri her yere hızlıca hareket etmeye başladı, Erthyo’nun belirdiği yeri belli etmeye çalışıyordu.
Erthyo karşısındaki adamın yaptığı hareketlere bakarken alaycı bir şekilde güldü. Neyi planladığını anlamasa da, onun gelmesini istediği anlamıştı.
Ancak onunla oynama planı yoktu. Buna değmezdi. Onunla oynamak yerine, onu öldürdükten sonra kızlarıyla vakit geçirmeyi tercih ederdi.
Elini kaldırdı ve adamı gösterdi. Elinde kırmızı bir aura belirdi. Öldürme niyetinden oluşan bu aura oldukça kanlıydı. Onu sadece yakından daha bir saniye gören Lucas dehşet içerisinde kalmıştı.
Lucas tepki veremeden Erthyo parmağını ona doğru göstererek itti.
Fiyuv!
Pu çi!
‘’Ha?’’ Lucas ne olduğuna tepki veremeden görüşü değişti. Görüşü sürekli yuvarlanıyordu ve tek gördüğü şey ondan uzaklaşan Erthyo idi.
‘’Hey!... Nereye gidiyorsun? Ben… hala… buradayım…’’ Beynindeki son düşünceler dağılırken görüşü karardı ve sonunda öldü.
Erthyo arkasına bakmadan kızların yanına gitti.
10’lu grupların ilk maçları sırayla biterken ölümler artmaya başladı. Başta bunu görmezden gelen Vipler bile, artık ölümlerden rahatsız olan izleyicilerin gürültüsüne sessiz kalamadılar. Bu yüzden yeni bir kural koymaya karar verdiler.
‘’Artık kim birini öldürürse, iki tarafın düşmanı olacaktır.’’
Yarışmacılar bunu duyunca ürktüler. Öldürmeyi düşündükleri kişilerin kaderini başka güne bırakmaya karar verirken ölümler dibe çakıldı.
Kızlar Erthyo’ya baktılar. Ne karar vereceğini dinlediler ancak sonuç değişmeyecekti. Ne karar verirse versin arkasında olacaklardı.
Amy/Mia ve Küçük Beyaz Erthyo’nun artık durmasını istiyordu. Eğer iki tarafla düşman olursa onunla beraber düşman olacaklardı ve onları yok etmek, üç kadın için çok kolaydı. Ancak kendi güçlerini Erthyo belirli bir seviyeye gelesiye kadar ona yardım etmek için kullanmak istemiyorlardı.
Büyük bir destek ölüm hissini köreltir, farkındalığı azlatırdı. Eğer sürekli ona yardım edeceklerini düşünürse Erthyo bir süre sonunda artık ölümden korkmaz ve pervasız olabilirdi. Bunun olmasını istemiyorlardı.
Her canlı ölümden korkmalı, korkmuyorsa da ölümden kaçmak için elinden geleni yapmalıydı. Sonuçta yüksek seviyelere çıkmanın bir anlamı da ölümden kaçmaktı, ne kadar yüksek seviyede gücü olursa o kadar uzun yaşardı.
Erthyo Sarah’tan bir ses iletimi alasıya kadar kararını vermek üzereydi.
‘’İstediğini yap. Bu kural arkası olmayanları korkutmak için konuldu. Artık insanların önünde öldüremezsin ancak zehir ya da ona benzer şekilde, sahadan indiklerinde ölecek şekilde hareket edersen sana yardım edebilirim.’’
Sarah Erthyo’nun tavrından oldukça memnundu ve arık onun astı olmasından dolayı kaynaklanan aşağılanma hissi tamamen kaybolmuştu. İki ırkın önünde öldürebilecek kadar kararlı bir lord bulmak o kadar kolay değildi.
Erthyo’dan önceki lordu bile üstlerinin önünde kuzu gibi davranmalıydı. Erthyo’nun tavrı ondan katlarca daha iyiydi ve Sarah’a daha çok uyuyordu.
Ve ona verdiği aydınlanma sıvısını saymıyordu. Erthyo’nun ona verebileceği pek bir şey olacağını düşünmemişti, bu yüzden kurallara özel bir kural eklemişti. Böylelikle ondan çok fazla emir almayacaktı.
Ancak Erthyo bunu yerle bir etmişti. Ona verdiği ilk şey, atılımını iki katına çıkarabilecek nadir bir sıvıydı.
Kısacası Sarah Erthyo’dan memnundu ve astı olarak artık işlerini yapmasının zamanı geldiğine karar verdi.
‘’Devam edin. Ne yaparsanız yapın, sonuçları sırtlayacağımı söyledim değil mi? İstediğiniz gibi intikam alın.’’ Erthyo Sarahtan gelen mesajla gülümserken konuştu. İki ırkın arasında bir astının olması oldukça iyiydi, bunu ileride savaşları için kullanmayı düşünmeye başladı.
(Bölüm atamamamın sebebi, bir süre ara vermem gerekip gerekmediği. Bunu düşüneceğim ve duruma göre sizi bilgilendireceğim.)
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..