Erthyo onu baskılayan elementleri hissederken, önündeki adama bakmaya devam etti. İkilinin gözleri bir saniye bile ayrılmadı.
Tak!
Erthyo ileri adım atarken, üstündeki yükleri atmak için gerindi. Bedeni her adımında kasılıyordu ancak ilerlemeye devam etti.
‘’Birini baskılamak için, insan bedenini bilmelisin. Doğru baskılama yerleri neresi? En acı verici yerler hangisi? Ya da en hassas yerler, bu ve bunun gibi yerleri bilmeden birini baskılarsan, birkaç kiloluk ağırlığı birinin sırtına atmış gibi olacaksın. Kişi o ağırlığa alıştığında bu teknik boşa olacaktır.’’ Alandan garip sesler gelmeye başladı, sanki biri demiri zorla kesiyormuş gibiydi.
Erthyo’nun kıyafetleri içeri baskılanmaya başladı. Ertesi saniye düzelse de, baskılama izleri oradaydı. Ancak bu kadardı.
‘’Ayrıca manayı unutuyorsun, böyle bir durumda Mana Derisi gibi basit ancak etkili büyüler senin en büyük düşmanların.’’ Erthyo hızını arttırmadan Lii’nin önüne yürümeye devam etti.
Lii adım adım geriledi, bedeni yavaşça demir zincirlere bölünerek kayboldu.
Erthyo olduğu yerde kalırken, gözleri altın renge dönüştü. Artık alanın arkasını, içindeki oyunları ve yerleştirilmiş büyüleri, etrafta gezen Lii’yi görebiliyordu.
Lii ayaklarının altına gelip, gizli bir saldırı yapma niyetindeyken yere tekme attı.
BAAAM!!
Yer dalgalandı, zincirler dalgalar şeklinde şok galgasını yayarken, Erthyo’nun tam altındaki bölgede büyük bir krater belirdi.
Erthyo olduğu yerden kayboldu. Başka bir bölgede belirdiği anda yumruk attı. Kraterin yayılmasını beklemeden farklı bir alana koşarak ard arda yumruk attı.
Her yumruğu Lii’nin bulunduğu bölgede, tam Lii’nin olduğu yerdi. Her yumruğun oluşturduğu şok dalgası, Lii’nin içine kadar titremesine ve bir süre sonunda kan kusmasına neden oldu.
İkili durmadı. Biri yumruk atarken, diğeri ondan kaçtı. İkincisinin sürekli kaçmasını sebebi, başta avantajı kaybetmiş olmasıydı. Artık Erthyo’nun üstünde avantajı yoktu ve tek yapabileceği kaçmaktı.
Lii dişlerini sıktı, eğer saldırmazsa burada kaybedeceğini biliyordu. Ancak kaybedemezdi, daha Lorduna göstereceği birkaç teknik daha vardı.
‘’Pandora, Zincir Sarılımı!’’ Zincirler çılgınca hareket etmeye başladı. Her biri yerinden koparak bir yöne doğru koştu, Erthyo’nun bulunduğu yere.
Erthyo üstüne gelen zincirlerden kaçındı ancak o kadar fazla zincir geliyordu ki, yakalanmaması işten bile değildi.
Koluna dolanmış zinciri zorla kırdı. Ayağına dolanan başka bir zinciri ise ezerek parçaladı. Ancak kendi Ardışık Büyüsü gibi, zincirlerin sonu yoktu. Biri yok olduğunda, üç tane bedenini sarıyordu. Sekizi yok olursa, altmış tanesi farklı şekillerden onu sarıyordu.
Tüm alan kayboldu, alandaki zincirler artık Erthyo’nun bedenindeydi. Katlarca birbirinin üstüne binmiş zincirler, her bulduğu boşluktan geçerek Erthyo'nun bedenini daha fazla sıkıyordu. Artık zincirden oluşmuş bir ayıcığa benziyordu.
‘’Eri!’’ Lii’nin emriyle Erthyo’nun bedeninden metalik bir alev fırladı. Tüm zincirler eriyerek saf metale dönüştü. Ancak o kadar fazla erimiş metal vardı ki az önceden hiçbir fark görünemiyordu.
‘’Enjekte!!!’’ Metal kuklanın her santiminde, içe göçmüş üçgen şekilli göçükler belirdi. İzleyicilerden bazıları bu sahneyi omurgalarında ürpermeyle izledi. Hiçbiri o iğneli tabutta bulunmak istemezdi.
Yui sahneyi görünce istemsizce ayağa kalktı. Erthyo’nun böyle bir tabutta bulunması ve ona bir şey olmasından korkmuştu. Şu anda kendini sahneye atılmaktan geri tutan tek şey, yanında bu sahneyi sakince izleyen kızlardı. Sanki Erthyo’ya olan hiçbir şeyi önemsemiyor gibilerdi.
Hayır! Ona hiçbir şeyin olmayacağını biliyorlardı.
Lii son büyüsünü kullanmaya karar verdi. Erthyo’ya söylediği gibi, Element Bükmede yeniydi. Bu tekniği bir ay önce öğrenmişti ve o günden beri üstünde çalışıyordu.
Ve bu teknikle bir büyü karıştırabilmişti.
Elementi bükmeye başladı. Elementleri zorla iğnelerden içeri sokarak Erthyo’ya yolladı.
‘’Patla!!!’’ Emriyle içine işlemiş bütün metal elementi, etrafını sarmış metalle beraber patladı. Metallerin her santimi önce alev aldı, ardından havaya uçtu.
Lii yere çöktü, tüm bunları ard arda yapmak onu yormuş ve manasını sonuna kadar tüketmişti.
‘’Al bunu.’’ Erthyo zarar görmemiş şekilde Lii’nin arkasından çıkarken, elinde bulunan birkaç hap, iksir ve bir kitabı ona fırlattı.
Lii çaresizce gülümsedi, havada kendine gelen eşyaları yakaladı.
‘’Teşekkürler.’’ Lii bir süre soluklandıktan sonra ayağa kalktı.
**
‘’Güçlü bir astı var.’’ Yeşil Ejderha savaş alanını izlerken, tek başına bulunduğu odada konuştu.
Kırılgan bedeni, anında yorulabilen yapısı ve ince kemikleri nedeniyle Yeşil Ejderha güç gerektiren şeyleri yapamıyordu. Beden yapısı buna izin vermiyordu.
Ancak bu 1’e 1 turnuvasında geçerli bir neden değildi. Kişiler, kim olursa olsun, gerçekten istisna olmadan savaşmak zorundaydı. Buna küçükler ligi ya da Hein ve Anthony gibi kişilerde dâhildi.
Sonuçta onlara sürekli istisna yaparlarsa turnuvanın ne anlamı kalırdı? Direkt onlara ödülleri verip gönderemezler miydi?
Bu yüzden her kişi turnuvada maç yapmak zorundaydı. Bu, aşağı dünyadan olan Yeşil Ejderha için özellikle geçerliydi.
Burada sadece turunu bekliyordu. İnsanların arasında olmayı sevmiyordu, aptalların yanında kalmanın IQ’sunu düşüreceğini düşünüyordu.
‘’Ölmeli, bir şekilde hata yapıp ölüme yürümeli. Yoksa büyük sorun olacak.’’ Yeşil Ejderha Erthyo’nun ilk tur hata yapıp öleceğini düşünüyordu ancak şaşırtıcı şekilde, ne zehre ölmüş ne de düşündüğü şeyleri yapmıştı.
Onu şaşırtmıştı ancak bu elinden kaçmak için yeterli değildi.
‘’Gel.’’ Yeşil Ejderha, arkasından birini çağırdı.
Onun emriyle içeri biri girdi. Bu kişi bir erkekti, hem de geçen turda Yeşil Ejderha yardımıyla Erthyo’yu öldürmeye çalışan kişiyle aynıydı.
‘’Ne emretmiştiniz?’’ Genç titremesini zorla durdurarak sordu. Yeşil Ejderha ile olan ilişkisini, önceki turdan sonra kesmişti. Ya da öyle düşünmüştü, Yeşil Ejderha’nın elinden kaçamamıştı. Onu bir şekilde bularak, çeşitli yöntemlerle kendine bağlamayı başarmıştı.
‘’Anthony’e git ve bunu ver.’’ Yeşil Ejderha kağıda birkaç şey yazdıktan sonra gence uzattı.
Genç kâğıdı aldı, eğildikten sonra odadan hızlıca çıktı. Burada ne kadar kalırsa, Yeşil Ejderha’nın entrikalarına ve planlarına o kadar dahil oluyordu ve bunu istemiyordu.
Genç hızlıca Anthony’nin ikamet ettiği yere ulaştı. Burası Vip alanı ve Bekleme alanı arasında, oldukça lüks malzemelerle döşenmiş bir yerdi.
Burası Anthony, Hein ve iki ırkın Küçükler Birliğinin ikamet ettiği yerdi.
İki ırk, gözbebeklerinin diğer kişilerle aynı yerde beklemesine izin vermezdi. Onlara bir oda verdiler ve istedikleri gibi döşemelerine izin verdiler. Bu da, gencin şu anda bulunduğu bölgenin oldukça enteresan bir yapıya sahip olmasına neden oldu.
Genç kapıyı çaldı. İçeriden izin geldikten sonra içeri girdi.
Odanın içi çeşitli şekillerde dekore edilmişti. Genç içeriye her girdiğinde, bir odanın nasıl bu kadar kaotik olup, aynı zamanda bu kadar güzel göründüğünü sorguluyordu.
Onun hedefi, bulutların arasında oturan bir gençti. Bulutlar saf mana ve göksel elementten yapılmıştı, bulunduğu bölge hafif nazik sarı ışıkla kaplanmışken, yakışıklı Anthony ile birleşince oldukça uhrevi ve büyüleyici görünüyordu.
Genç Anthony’e yaklaşarak mektubu ona uzattı.
‘’Yeşil Ejderha size bunu yolladı Bay Anthony.’’ Genç kullanabileceği en saygılı tonla konuştu. Anthony’nin nasıl bir yapıya sahip olduğunu herkes biliyordu.
‘’Gidebilirsin.’’ Anthony kağıdı alırken elini salladı.
Genç saygıyla eğildi, birkaç adımda odadan çıktı.
Anthony turnvaya son kez baktı. İlgini çekmeyen savaşların yaşandığını görünce, kendini bulutların içine bırakarak mektubu okumaya başladı.
Mektubu okudukça yüzündeki gülümseme büyüdü. Son kelimeyi okumayı bitirdiğinde parlak bir gülümseme yüzünü sarmıştı. Büyüleyici yüzündeki parlak gülümseme, nazik ışığın solmasına, ortamın Anthony’nin gülümsemesiyle parlamasına neden oldu.
‘’Eğlenceli olacak.’’ Elini sallamasıyla önündeki kağıt parçalandı. Ertesi saniye birleşerek, dokunulmamış iki kağıt belirdi.
Ortamdaki göksel element Anthony’nin isteğiyle harekete geçti. Element kağıda hareket ederek harflere dönüştü ve metinler oluşturdu. Birkaç saniye sonunda, iki kağıt nazik sarı elementle oluşturulmuş yazılarla doluydu.
Elini salladı, iki kağıt farklı yönlere uçtu. Biri bekleme alanına uçarken, diğeri Vip alanının ucunda oturmaya yetkisi olan turnuva yetkililerine uçtu.
Anthony gözlerini kapattı. Bundan sonra nasıl sahneler ortaya çıkacağını merak etti.
**
Zellyera Erthyo’nun astını görünce karmaşık düşüncelere sahipti.
‘’Bana ihtiyacı yok.’’ Bunu beğenmedi, bundan nefret etti.
Erthyo’nun ona karşı tavrını her düşündüğünde sinirleniyordu, aynı zamanda üzülüyordu.
‘’Tam bir baş ağrısı.’’ Elindeki kağıtlara bakarken dişlerinin arasından fısıldadı.
Kağıtlarda Erthyo’nun kadınlarından ikisi hakkında rapor vardı.
Amy/Mia, Küçük Beyaz
Onlar hakkında kısa sürede bulabilecekleri her şey bu rapordaydı. Ve sadece bu kadarı bile Zellyera’nın korkması için yetiyordu.
[Amy/Mia]
Soy: On Sekiz Kuyruklu Göksel Tilki
Durum: Bir bedende İki Kişi
Bulundukları bölge, güç seviyesi-Bilinmiyor (Hükümdar aşamasında oldukları tahmin ediliyor.)
Yatkın oldukları elementler ve seviyeleri: Altı elementin hepsi (Daha fazlası için zaman gerekli)
Özel Enerjiler: Bilinmiyor.
Silah: Bilinmiyor
Büyü çemberleri: Bilinmiyor.
Yasalar: Bilinmiyor
Özler: Bilinmiyor.
Tezahür: Bilinmiyor.
Hiçbir şey bilinmiyordu.
[Beyaz]
Soy: Yeraltı Dünyası Yılanı
Güç seviyesi: Bilinmiyor (Hükümdar Aşamasında olduğu tahmin ediliyor)
Yatkınlıklar: Ölüm, Karanlık (Tahmin edilenler)
Özel Enerji: Bilinmiyor
Silah: Bilinmiyor.
Büyü Çemberi: Bilinmiyor.
Yasalar: Bilinmiyor.
Özler: Bilinmiyor.
Tezahür: Bilinmiyor.
İki ırkın bu evrendeki etkisi tartışılmazdı. İki yıkılmaz sütun gibiydi, gözleri her yere yetişebilir ve etkileri evrenin her ucuna ulaşabilirdi. Zellyera bulamayacakları kişi ya da bilgi olduğunu düşünmüyordu.
Buna rağmen bu iki kadın hakkında hiçbir şey bilinmiyordu.
Bu bilinmezlik Zellyera’yı korkutuyordu. Erthyo’nun bu üç kadını nasıl kendine bağladığını anlayamamıştı. Üç kadının, Erthyo gibi bilinmeyen ve onlar için karıncadan farksız olan bir gencin yanına yaklaşmaması gerekiyordu.
Ancak gerçeklik farklıydı. Erthyo’ya yakınlaşmak bir yana, onun kucağından ayrılmak istemeyen şımarık kızlar gibiydiler.
‘’Nasıl? Nasıl?’’ Erthyo’nun giderek kendisinden uzaklaştığını fark ettiğinde, Zellyera sorguladı.
O üç kadın Erthyo’nun yanındayken, Zellyera’nın Erthyo’ya bir şey yapmasının imkanı yoktu. Ona yaklaşamaz ya da onunla konuşamazdı. İki kızın ona olan düşmanca bakışlarından sonra değildi.
Ancak bir şey yapmalıydı. Eğer harekete geçmezse Erthyo kendinden kopacak ve ulaşamayacağı bir yere gidecekti.
‘’Zoe, buraya gel.’’ Zellyera kızın çağırdı. Erthyo’nun Zoe’yi sevdiğini biliyordu. Eğer Zoe ona rica ederse, Erthyo ile görüşme şansı olabilirdi.
‘’Ne vardı anne?’’ Zoe Küçükler Birliğinin diğer üyelerinden ayrılıp annesinin yanına geldiğinde sordu.
‘’Abinle konuşmam gerekiyor ancak önceki konuşmamız biraz sorunlu geçti. Senin ondan rica etmene ihtiyacım var.’’ Zellyera kızının altın saçlarını okşadı. Erthyo ile olan konuşmasının aksine, Zoe’ye bakarken saf sevgi ile konuşuyordu.
‘’Neden ki? Aranızda bir şey mi oldu?’’ Zoe tedirginleşti. Annesi ile abisinin kavga etmesini istemiyordu.
‘’Hayır, hayır. Bir şey olmadı. Sadece… Abin, ondan bir şeyler sakladığım için bana kızgın. Bu yüzden benimle konuşmak istemiyor. Senden, ona benimle görüşmesini istemene ihtiyacım var. Aramızı düzeltmek istiyorum.’’
‘’Oh, Öyle mi? Tamam. Bana bırak.’’ Ailesinin aralarını düzeltebileceğini öğrendiğinde, Zoe göğsünü dövdü. İkiliyi kesinlikle barıştıracaktı.
‘’İşte benim kızım. Gel, bırak anne sana sarılsın.’’ Zellyera kızın kucaklamadan önce söyledi.
(Bu bir ara bölüm gibi olduğu için, diğer bölümlerden biraz daha kısaydı.)
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..