Yağmurun yağmasından dolayı Kai'ın her yeri sırılsıklam olmuştu. Kıyafetleri üzerine yapışıyor ve burnu akıyordu. Bu gidişle hasta olabilirdi.
"Sanırım artık gitme zamanı. "dedi seslice ve okulun yolunu tuttu. Çantasını alması gerekiyordu fakat aklı hala karışıktı. O gencin kim olduğunu bilmiyordu. Nasıl güçlü olduğunu da bilmiyordu. Bir çok şeyi anlamıyordu fakat en azından şimdi düşünmenin bir işe yaramayacağını anlıyordu. Artık önünde bir açık kapı vardı. O kişiyi bir kez daha bulmalıydı.
O sırada Kai yürürken bir anda birine çarptı ve düşen kişiyi düşmeden önce son anda belinden yakaladı. Ne zaman bu kadar dikkatsiz olduğunu bilmiyordu. Belki de kız önünde öylece durduğu içindi. Belki de Kai düşüncelerinde yoğunlaştığı içindi. Belki de ikisi de. Kai kızı belinden yakaladığı için pişman oldu. Kız ayağa kalktı ve konuşmaya başladı.
"Teşekkürler. "dedi önce. Kai ona baktığında yeşil saçlı güzel bir kız olduğunu fark etti. Gözleride saçları gibi yeşildi. Gerçekten çok güzel bir kızdı aslında fakat Kai ona ufacık bir ilgi bile duymuyordu. Dış güzellik içinde bir şeyleri harekete geçirebilirdi fakat bu durumda etkilenmek için güzel bir kız görmesi yeterli olurdu. Güzel bir kişilik ise daha nadirdi.
"Özür dilerim. Önüme bakmadan yürüyordum. İyi misin?" dedi Kai nazikçe. İnsanları etkilemek istemiyordu fakat bu ona bağlı bir şey değildi artık. Kızın gözlerini görüyordu. Ve haftalar içerisinde yaşadığı şeyleri göz önüne koyunca neler olacağını biliyordu.
"Aslında ben seni arıyordum."dedi kız.
"Niçin beni arıyorsun?"diye sordu Kai her şeyi bilmesine rağmen.
"Belki bir şeyler içebiliriz-" Kai onun sözünü bitirmesine izin vermedi. Eskiden bu insanlar onu hiç de umursamayan kişilerdi. Yakışıklı bile olsa ona balmazlardı. Bunun nedeni neydi? Başarılı olması mı? Yeteneği mi? Nezaketi mi? Onlar nezaketi anlayamıyordu. Anlayamayacaklardı. Bir avuç ergen toplum tarafından bir o yana bir bu yana savrulmaktan başka bir şey yapamazdı.
"Hayır, çarptığım için özür dilerim ama gitmem gerekiyor. Arkadaşlarım beni bekliyor."dedi Kai ve yanından gitti. Kızın yüzüne bile bakamamıştı. Onun ne hissettiği önemli değildi. Artık bunu umursamıyordu. Yine de yüzünü görüp o kırgın bakışlara şahit olmak istemedi.
Kai okula girdi ve yerde bıraktığı çantasını aldı. Kai o an okulu bir dshs göremeyeceğini düşünüyordu. Evet, okulun son günlerindelerdi ve Kai yüksek okula geçecekti. Çoktan bir çok okuldan mektuplar almıştı. Buraya gelmesine gerek yoktu artık. Her şeye rağmen arkasına döndü ve son kez hayatında onu önemli bir noktaya kadar getiren okuluna baktı. Buraya bir daha gelmeyecek olması üzücüydü.
Kai okula bakmayı bırakıp yola koyulduğunda yağmur durmuştu. Ama yine de etraf, bulutların gölgesi tarafından karanlığa boğulmuştu. Havanın karanlığı, zamanın gece vakti olduğunu düşündürüyordu.
O sırada Kai eve varmadan önce bir konuşma duydu. Sadece yoldan geçiyordu fakat insanların kovalamacasından bunu duymaması mümkün değildi. Görünüşe göre bir çocuk kaybolmuştu. Kai başını iki yana salladı.
'Ne üzücü. Umarım yakında çocuğu bulurlar.'
"İmdat!"diye bağırdı bir çocuk sesi. Kai başının ağrıdığını hissetti. Sesin geldiği yöne bakınca bir çocuğun ağaçta kaldığını gördü. Küçük bir çocuktu. Kai için bile küçüktü. Peki oraya nasıl çıkmayı becermişti?
"İyi misin? Oraya nasıl çıktın sen?" diye bağırdı Kai ufak çocuğa. Ufak çocuk önce burnunu çekti fakat sonrasında dürüst bir şekilde konuşmaya başladı.
"Şimşek çarptı ben de korktum ağaca tırmandım şimdi inemiyorum. Beni indirir misin abi?" dedi çocuk. O sırada Kai'ın yüzü iyice karardı. Şimşek çarptı ve korktun mu? Kedi misin sen?! Nasıl şimşek çarptı diye ağaca tırmanabilirsin? Hem senin yaşında bir çocuk nasıl böyle bir ağaca tırmanabilir?
Ağacın tırmanmak için alt kısmında dallar yoktu. Göz göre göre düz duvardı.
Bulutlar açıldı. Güneş ışığı her yeri aydınlattı. Kai da ağaca çıktı. Bu çocuk için düz duvara tırmanıyordu. Kıyafetleri çoktan yırtılmış olduğu için birkaç yırtık daha edinmek sorun değildi. Eli bir kıymık tarafından hafifçe delindiğinde aklına çocuğun ailesini çağırmak gelse de beyni bunu düşünmeyi başardığında çoktan ağaca tırmanmıştı. Bu çok canını sıktı. Bu kadar uğraşmasına gerek olmadığını biliyordu. Fakat en sonunda çoktan tırmanmıştı ve sızlanmanın anlamı yoktu.
"Şimdi, sana dediğim yerlere bas ve benimle beraber hareket et. Merak etme ben senin düşmeme izin vermeyeceğim tamam mı?"
Ufak çocuk başını salladı ve Kai ile beraber hareket etmeye başladı. Önce sağ dala ondan sonrada sol dala basıp aşağı indiler. İnilemeyecek kadar düz kısımda ise Kai çocuğu kollarına aldı ve onunla beraber aşağı atladı. Sonra ise Kai onu babasına götürmek için yürümeye başladı. Küçük çocuğun elini tutmuştu ve onun abisi gibi görünüyordu. Çocuğun yeşil gözleri ve kumral saçları vardı. Kai ona bakınca çocuğun bir aksilikle karşılaşmadığı sürece oldukça çekici bir görünüme sahip olabileceğini anlıyordu. Bu tombul yanaklar yok olup bu çeneler asi bir çekiciliğe kavuşabilirdi. Fakat çocuk sadece 5 yaşlarındaydı.
"Adın ne senin?"dedi Kai.
"Henry. " ince korku dolu ses yanıtladı.
"Peki Henry babanın görünüşünden biraz bana bahseder misin?"
"Tabii, yeşil gözlü siyah saçlı ve sanırım... sanırım bir kot pantolon ve bir de kırmızı gömlek giyiyordu. Senden biraz daha uzundu abi. " dedi Henry. Şaşırtıcı bir akıcılıkla konuşmuştu.
Kai az önce konuşan adamı hatırladı. O tam da Henry'nin tarif ettiği kişiydi. Onun babası o olmalıydı.
Kai ve Henry adamların konuştuğu yere geldiğinde Henry Kai'ın elinden fırlayıp adama koştu. Adamda Henry'i görünce ona sarıldı. Henry Kai'a baktı. Babasını bulmuştu. Babası saatlerdir onu arıyor olmalıydı.
"Teşekkürler"dedi.
"Bir şey değil. Herkes yapardı."
Adam güldü. Ardından Kai uzaklaşırken Henry ile arkasından baktılar. İkisinin de yüzünde bir gülümseme vardı. Belki baba oğul tekrar birleştiklerinden, belki de başka bir nedenden.
'Herkes yapmazdı.'
Kai eve geldiğinde evde kimse yoktu. Hemen okul çantasını bırakıp spor için hazırlandı.
Kai spor için hazır olduğunda spor çantasını da aldı ve dışarı çıktı. Hafif tempoyla spor salonuna doğru koşmaya başladı.
Fakat Kai spor salonuna vardığında şaşırtıcı bir şekilde içerde kimse yoktu. Her gün dolup taşan spor salonu bugün bomboştu. Oysaki iş çıkışı saatlerine de çok yoktu. Erken çıkanların çoktan burada olması gerekirdi.
"Öğretmen Stephan!! Öğretmen Stephan!!"diye bağırdı Kai fakat ne kadar seslense de kimse bakmamıştı. Bunun garip olduğunu düşünmeye devam etse de fazla üzerinde durmadı. Onun olmaması Kai'ın çalışmasına engel değildi. Kai kum torbasının karşısına geçti. Ardından her zaman ki antrenmanını yapmaya başladı.
Kai en sonunda kendini kaptırdı ve zamanın nasıl geçtiğinin farkına varamadan 2 saat geçti.
Kai bir kez daha aynı pozisyona geçmişti. Boks torbasını karşısına. Normalde daha uzun süre spor yapardı fakat bugün erken bitirmeye karar vermişti. Bunun nedeni hem çevredeki garip kimsesizlik hem de Kevın ve Jack ile daha fazla vakit geçirme isteğiydi. Etrafta nadiren geçen bir şüpheli eğitmene karşı korkusu de cabasıydı.
Ayak adımları yeterince hafif değildi. Kai'ın içinde korkunç bir his oluşmuştu ve arkasından yaklaşan adım seslerini de duyabiliyordu. Bıçak sesiyle refleks olarak hemen eğildi ve torbanın arkasına geçti. Göxlerinin önünde bıçak torbaya saplanmıştı! Beklendiği gibi bu adam etrafta dolaşan şüpheli eğitmendi! Adamın kasları iyice kasılmış ve saldırısı neredeyse boks torbasını ikiye bölmüştü. Kai yutkundu. Bu güç karşısında korkusuna engel olması imkansızdı! Arkasını döndüğü gibi tek kelime etmeden kaçmak istedi ama adamın elinde bir başka bıçak belirdi ve bıçağı Kai'ın bacağına doğru fırlattı.
Kai sadece bir kaç metre koşabilmişti. Bacağına giren bıçakla yere kanlar saçılmış gözlerinden yaşlar dökülmüştü. Amele sümüğü gibi yere yapışmıştı.
Kai'ın hızlı düşünmesi gerekiyordu. Korkunun ecele faydası yoktu. Yerde hızlıca süründü. Hemen önündeki havluyu aldı ve bıçağı çıkarıp havluyla sardı bölgeyi. Bunu yaparken bıçağın girdiği yerin ne kadar uyuşuk olduğunu fark etti. Bu zehirlendiği için olabilir miydi? Önemli değildi. Ne olursa olsun az acı hissediyordu ve bu ona kaçma fırsatı yaratıyordu. Kai adamın onu yakalanmasını bekleyecek değildi. Adam gelmeden sürünerek biraz daha asansöre ilerledi. Bu kaçış için tek şansıydı.
Kai adamdan uzaklaştığını sanıyordu fakat bu hiç de doğru değildi. Nasıl olabilirdi? Aralarında sadece bir kaç metre vardı. Kai bunu bir anda adamın önünde ortaya çıkmasıyla ve yolunu kesmesiyle anlamıştı.
"Benden öyle kolay bir şekilde kaçabileceğini mı sanıyorsun? Hayır, bugün şanssız günündesin evlat. "dedi avcı. Kai hızlı bir şekilde adamı inceledi. O artık az önceki siyah kıyafetlerin ardında saklanmıyordu. 2 metre boylarındaydı. Saçları ve yüzünü kapatmıştı. Tek gözleri gözüküyordu. Kahverengi karanlık gözleri Kai'ı öldürmek istediğinin en büyük kanıtıydı.
"Senden kaçtığımı kim söyledi? "dedi Kai. Bunu söylemesine rağmen korkuyla titriyordu. Fakat Kai hala bazı konularda güçlüydü. Aniden olduğu yerde döndü ve ayağıyla adamın bacaklarını vurup onu düşürdü. O kaslı bacaklar bile böyle bir dengesizliği dayanamamıştı. Kai adamın üstüne çıktı. Yumruğu direk olarak adamın boynuna gelmişti fakat görünüşe göre verdiği hasar çok düşüktü. Boyuna gelen bir darbe bile nasıl adamın ifadesini korumasını sağlıyordu? Orası ölümcül bir bölgeydi!
"Geber seni şerefsiz pislik."dedi ve boğazına sarıldı. Adam hasar görmüyordu ama nefessiz kalırsa bayılabilirdi. Ama Kai onun boğazına sarılırken o da Kai'a sert bir yumruk geçirmişti. Kai bilincinin sallandığını hissetmişti. Bir anlığına görüşü bile kararmıştı. Bu yumrukla havaya uçabilirdi fakat altındaki adam onu kolundan yakalamıştı. Kai daha farkına bile varamadan bir bıçak omzuna girdi.
"AAAAAAARGH!!!"
Kai acı ile haykırdı fakat nedense bunu duyan kimse yoktu. Hayır, artık her şey açıktı. Neden burada kimsenin olmadığı belliydi. Her şey ava kurulmuş bir tuzaktı. Ona kurulmuş bir tuzak. Kai yere düştüğünde avcı Kai'ın üzerine çıktı ve Kai'ın yüzüne ilk yumruğunu attı. Kai bu tek yumrukla bile öldüğünü hissetmişti. Kemiklerinin ezildiğini hissediyordu. O yakışıklı yüzü yamuluyordu.
Ardı ardına yediği yumruklar yüzünden Kai'ın nefes alması zorlaşıyordu. Cebinden bir bıçak daha çıkardı. Yüzünü Kai'a biraz daha yaklaştırdığında sarı saçlı çocuk - ki saçları şu an oldukça kırmızıydı - onun yüzünü gördü. Gülümsemesini de. Korkutucu ve bir psikopata ait o gülümsemeyi. Kai'ın bıçağa baktığını görünce eliyle gülümsemesini kapatmaya çalıştı ama gülümsemesi daha da genişlemişti.
"Merak etme bunu saplamayacağım. Bu kadar kolay olmaz. Bu son bıçağı fakat bana gelişim tabanımı nasıl bastırdığını söylersen belki bu bıçağı saplamam. "dedi. Fakat kendisi de Kai'ın bunun cevabını bilemeyeceğini biliyordu. Kai bunun cevabını bilseydi. Büyük ihtimalle ölen kişi kendisi olurdu. Kai o an kalbine doğru inen bıçağı izledi. Görünüşe göre o kadar kolay oluyordu.
O an Kai'ın gözlerinin rengi değişti ve kırmızı oldu. Kai fark etmese de göz akının altından sarı bir iz gözüktü fakat bu bir anlığına gözüken şeydi. Geldiği gibi gitti. Fakat buna rağmen adam bunu görmüştü. Ve gördüğü anda korkmuştu. Fakat onun gittiğini görünce içindeki nefesi verdi. Sanki bir şey gözlerindeki sarı tabanı engellemiş gibiydi fakat bu Kai için yeterliydi. Avcı da biliyordu ki o sarı taban ona anlık bir güç sağlayacaktı. Ne de olsa o sarı taban öfkenin yıldırım tabanıydı.
Kai avcının bıçağının ona saplanmasına izin vermeden omzundaki bıçağı çıkardı ve avcının boynuna saplamaya çalıştı. Onu öldürmek o anda umurunda bile değildi. Yaşamak istiyordu. Yine de boynu yerine orasının biraz daha altına saplamıştı. Buna rağmen bu yara hala ölümcüldü.
Kai olduğu yerden sürünerek ilerledi ve asansöre binip düğmeye bastı. Adama ne olduğu önemli değildi. Kendisi bile zorlukla nefes alıyordu. Asansörün tamamını kana bulamıştı. Kendini asansörün bir köşesine attı. Omzundaki yara inanılmaz derece de kanıyordu. Ve yüzündeki yaralardan da çok fazla kan akıyordu. Bacağından da. Kai bir ağız dolusu kan kustu.
Son kata gelince kapı açıldı. Asansör kapısı açıldığı anda dışarı kan doğru kan akmaya başladı. Kai'ı asansör duvarına yaslanmış halde gören kişiler onun biricik arkadaşları Kevın ve Jack idi. İkisinin de gözleri yavaşça açılmış ve ancak bir kaç saniye sonra ileri atılıp Kai'ı sarsabilmişlerdi. Kai onları duyamıyordu. Bugün 14 yaşına girmişti. Fakat hayatındaki en korkutucu geceyi yaşamıştı. Korkmuştu. Hala korkuyordu. Bilincini yitirmeden önce aklında sürekli aynı kelime tekrar ediyordu.
'...Yaşıyorum....'
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..