Kai Lane
Kai ve diğerleri eve vardığında herkes çok yorulmuştu. Kai hiç konuşmadan odasına girdi ve kendini yatağa attı. Bir süre tavana baktıktan sonra ise annesinden aldığı dersler sayesinde terlik ile lambayı kapattı. Bu yetenek ziyan edilmemeliydi. Ne yazık ki anne olamazdı.
Kai yatağa girmişti ama yatamayınca bunun ne anlamı vardı ki? Yatakta bir oraya bir öbür yana dönüp durdu. Sonunda telefonu aldı ve şarkı açıp kulaklığı taktı. Şarkı başlamadan bir iki dakika konuşmaları gerekiyordu Kai da şarkıyı ilerletme ile uğraşmak istemedi ve bekledi. Saçma sapan bir konuşmayı dinlemekle meşgul olmuştu.
Yatakta şarkının konuşma kısmının bitmesini beklerken kapı açıldı ve Kai'ın tahminince içeri Sam girdi. Yine oflaya oflaya konuşmaya başlamıştı.
"Acaba..... Beni seviyor mu?...... Yoksa sevmiyor mu?...... Seviyor olabilir mi? Belki de...... Lezbiyen olabilir mi? Hayır! Bu olamaz! Nerden aklıma geldi bu!? Ahh!!"
Kai kendini gülmemek için zorlukla tutarken içten içe Sam'e acıdı.
Kai aslında Sam'i daha fazla dinlemek istiyordu fakat o sırada şarkı başladı. Kai üzgün bir yüz ifadesi takımdı ama bir şey yapmadı. Çünkü yapamazdı. Eğer şarkıyı durdurursa Sam fark ederdi.
Kai kısa bir süre sonra yattı.
***
Kai yine saatlerce rüya gördü ama büyük ihtimalle uyandıktan yarım saat sonra hepsini unutacaktı. Ama bu sefer ki rüyası farklıydı. Sanki gerçekti. Sanki gerçekten orada o şeyi yapıyordu. Sanki gerçekten o adamın kafasını koparıyordu!
"Kai!! "diye bir kız sesi geldi ilerden. İlerisi neresi bilmiyordu. Düşünme yetisi çok zayıflamıştı. Etrafı gözleyemiyordu. Sadece akışa göre hareket ediyordu. Kai başını çevirdiğinde kıza baktı ve resmen kör oluyordu. Kız gerçekten çok güzeldi. Söyleyebileceği tek kelime buydu. Anlayabileceği tek şey buydu. Ve onu gördüğünde zamanın içerisinde hissedilmemiş duygular hissetti. Nereden geldiğini ve ona ait olmadığını bildiği hisler. Mavi gözlü sarı saçlı 1,60 boylarında bir kızdı. Şirindi ve güzeldi. Kai için o gerçekten çok güzeldi. Fakat bu ona aşık olduğu anlamına gelmiyordu. Kai sırf birinin güzelliğine aşık olamayacağını biliyordu. Peki onun farklılığı neydi?
Kai başını çevirdi ve başka bir yönde, biraz ilerde olan Jack ve Kevın'ı gördü. Yanlarında bir erkek ve bir kız daha vardı. Bir anda önünde belirmiş o güzel kız Kai'ın elini tuttu ve bir şeyler söyledi Fakat Kai hiçbir şey anlamamıştı. Fakat en son omzunda hissettiği acı onun tüm hayatı boyunca çektiği acılarından toplamından daha fazlaydı ve Kai bunun rüya olduğundan şüphelenmeye başlamıştı. Fakat buna rağmen neden acı çekiyordu? Ve neden bu kadar şiddetliydi? Nefes alamadığını hissediyordu.
Ama Kai bir anda uyandı ve elini ağzına attı. Bağıracaktı fakat eli direk ağzını kapatmıştı ve konuşmasını engellemişti. Kai da bir süre sonra sakinleşti ve geri yattı. Kimsenin garip zihinsel durumunu fark etmesini istemiyordu.
***
Sabah kalktığında Sam yine horul horul uyuyordu. Kai da onu uyandırmadan dışarı çıktı. Yüzünü yıkadıktan sonra odasına geri döndü ve pantolonunu giydi. Etrafa bakmasına rağmen kıyafetini bulamamıştı. Sonunda üstü çıplak bir şekilde aşağı indi. Çünkü Lily'nin burada olmasını bekliyordu. O her zaman onlardan erken kalkar ve kıyafetlerinin yerini bilebilecek uyanık tek kişi oydu.
Kai aşağı indiğinde tahmin ettiği gibi Lily dördü için kahvaltı hazırlıyor. Şaşırtıcı bir şekilde tek başına yemiyordu. Kai'ı görünce ona doğru baktı.
"Benim yakışıklı kardeşim kalkmış mı bakalım. "dedi Kai'ın yanaklarını sıkarken. Kai'ın gözü ise o sırada masadaki yiyeceklerdeydi. Yüzü Lily tarafından şekilden şekle sokulurken ağzından akan salyası yere düşmek üzereydi. Neredeyse dilini dışarı kaçıracaktı. Donakalmıştı.
"Bunları sen mi yaptın? " dedi Kai poğaçalardan birini ağzına atarken.
"Evet. "dedi sonra da Kai'ın karnına baktı. Karnındaki kaslarına daha doğrusu. Yüzünde bir şaşkınlık ifadesi oluşmuştu.
"Sen bunları ne zaman yaptın? Spor yapmaya başladığından beri bu kadar ilerleme kat etmemen gerekiyor sanıyordum. "dedi Kai'ın karnına tek parmağıyla dokunurken. Kai ise dokunuşun etkisiyle gıdıklanıp büküldü. Yakışıklı yüzü bu dokunuşla oldukça çirkinleşmişti.
"Ne ara unuttun? Ben her gün 3-4 saat boyunca spor salonuna gitmiyor muyum? Orada yaptım ya bunları."dedi Kai gülerek.
"Eğer kardeşim olmasaydın sana saldırmıştım. Gerçekten iyi çalışmışsın."
"Niye ki?" Dedi Kai.
"Bazen çok akıllı oluyorsun ama bazen de tam bir salaksın Kai. Bu baklavalar tehlikedir. Kızları üzerine çeker. Bazıları böyle şeylere bayılır ve sizin yaşınızda buna hayranlık besleyen çoktur. Yani bir toplumda bunları göstermemeye çalış. Yoksa artık sessizce uzaklaşman zor olacaktır. "
"Tamam. " dedi Kai ve poğaçadan bir ısırık daha aldı. Fakat bir ısırık daha alamadan Lily Kai'ın elinde ki poğaçayı aldı.
"Uykuculara da biraz kalsın. Sen de onları uyandır, yoksa kalkacakları yok bunların."dedi. Kai da tam onları uyandırmaya gidiyordu ki sabahın soğuğu ona neden buraya geldiğini hatırlattı.
"Okul kıyafetim nerede Lily?"
"Ha? Annem yıkamıştı sana geri vermeyi unutmuş. Banyoda, üstteki dolapta."dedi.
Kai da yavaş adımlarımla banyoya yürümeye başladı.
Kai adımlarını hızlandırıp banyoya girdi ve okul kıyafetini buldu. O sırada aniden arkasında bir şeyin hareket ettiğini hissetmiş, fakat ani bir şekilde arkasını döndüğünde orada hiçbir şeyin olmadığını görmüştü.
"Çok garip. "dedi Kai kafasını kaşıyarak. Banyoya bir anda Sam girince az önce hissettiği şeyin o olduğunu zannedip kolunu tuttu ve direk duvara yapıştırdı. Kai bile bunu nasıl yaptığını anlamamıştı.
"Ahh!!! Ne oluyor Kai?"dedi. Kai da o olduğunu fark edince bıraktı. Görünüşe göre Kai biraz paranoyaklaşmıştı.
"Başka bir şey zannettim de. Neyse boşver. "dedi ve banyodan çıktı. Biraz önce olan olayı unutup kahvaltı masasına oturdu. Sam'in odaya masaya oturduğu zaman ki şüpheci bakışını bile görmezden gelmişti.
Sonunda herkes gelince yemeye başlamışlardı. İsse hemşire olduğundan sabahları uyuyordu bazen. Ve bugün de o bazı günlerden biri olduğundan İsse kahvaltıya oturmuyordu. Rodos da onlardan önce çıkmıştı. Bu yüzden masada sadece dördü vardı.
Kimse yemekte sesini çıkarmadı ve sadece yediler. Kimse konuşmayınca yemekler de hemen bitti.
"Hadi çıkalım çok geç kaldık."dedi Lily.
4 kardeş evden çıkarken Kai da Sam'in yanına geçti.
"Nasıl açılacaksın şu kıza. "dedi imalı bir şekilde. Sam'in gözleri korkuyla çakıldı ve Kai'a baktı.
"Sen uyanık mıydın gece? "dedi utanarak. Yüzü kıpkırmızı olmuştu. Kai da bunun keyfini çıkarıp güldü. Kendi rüyasındaki kızı düşünmemek için Sam'in utangaçlığını kullanıyordu.
"Tabii ki uyanıktım. Neyse... kıza açılayım derken saçmalama bugün direkt git söyle. Yoksa için içini yemeye devam edecek ama sonucu ne olursa olsun derslerine çalışmaya dikkat et."
"Sen onu sorun etme kimin kardeşiyim sonuçta "dedi ve gülmeye başladılar.
***
Kai ve Sam sonunda okula vardı. Matt ve Lily yüksek okuldaydı. O yüzden gittikleri yer aynı değildi. Kai ve Sam de farklı katlarda ayrıldı ve Kai sınıfına girdi
Sınıfta kimse yoktu ama bir kaç çanta olduğundan Kai birilerinin geldiğini anlayabilirdi. Yüksek okul saatine göre hareket etmek zorunda oldukları için erken gelmişlerdi. Yine arka sıralardaki yerine geçti. Ve kafasını sıraya koyup beklemeye başladı. Aklında kırmızı gözleri ve neler olduğunu anlamaya çalışmak gibi bir gaye vardı. Fakat o sırada bir el masaya yapıştı. Kai kimin böyle bir şey yapabileceğini anlamamıştı fakat kafasını kaldırdığı anda iki sarı kafayı gördü.
"Uzun zamandır beraber bir şeyler yapmıyoruz."dedi Jack.
"Aynen biraz dolaşalım. Bugün doğum günün. "dedi Kevın. Gerçekten bu gün Kai'ın doğum günüydü fakat yaşanan garip olaydan sonra Kai bunu tamamen unutmuştu.
"Tamam, o zaman ben spor salonundan çıktığımda siz spor salonuna gelin birlikte Büyükbabanın Yerine gideriz."dedi Kai.
"Tamam o zaman Kai. Akşam görüşürüz."dedi Jack ve öğretmen geldi. Derse girdiler ama Kai pek dersi dinlemedi. Çünkü dönemin sonlarındaydılar ve dersi dinlemeye ihtiyacı yoktu. Hayır, normal bir zaman olsaydı Kai herkesi geçen kişi olarak elbette ki dersi dinlerdi fakat anormal bir zamandaydılar. Dersi dinleyecek hali kendinde bulamıyordu Kai.
Ders bitti. Kai camdan dışarı baktığında yağmurun yağdığını gördü. Bir süre yağmurun hızlanışını seyretti. Sınıfın boşaldığının farkındaydı. Ve onun da artık kalkması gerekiyordu. Çantasını sırtına atıp tekrardan ağır adımlarla hareketlendi.
Kai çıkış katına indiğinde sessiz okulun içinde bir hareketlilik gördü. Bu her zaman görüp de yakalayamadığı şeydi. Bundan emindi. Bu sefer Kai onun kaçmasına izin vermemekte kararlıydı. Hızla arkasından gitti. Okul binasının çıkış kapısının önüne vardılar. Kai onun çoktan gerçek olduğunu anlamıştı. Bu gerçekten bir insandı. Bir cevap anahtarı. Kai sorulara çoktan sahipti.
"Bu sefer benden kaçamazsın! "
Önündeki kişi yağmurun altına girdiğinde Kai çantasını yere attı ve hızla onun arkasından koştu. Yağmur yüzünü ıslatıyor, ayaklarının kaymasına sebep oluyordu. İkisi de hızlı hareket ediyordu fakat Kai önünde ki siyah kıyafetlerle kaplı bu kişinin ne kadar çevik olduğunu fark ettiğinde az kalsın düşüyordu. Okulun demirliklerinden hiçbir şekilde duraksamadan geçmeyi başarmıştı. Neredeyse tek zıplamada parmaklıkları aşacaktı ve bu yağmura rağmen o kişi demir parmaklıkları sıkıca tutarak kendini demirin üzerinden takla attırabilmişti. Kai ise duvarda koşmuş ve duvara tırmandıktan sonra parmaklıkların üzerinden atlamıştı. Buna rağmen hem daha fazla zaman kaybetmiş hem de pantolonunda iki farklı yırtık oluşmuştu. Kai adamın peşinden koşsa da zamanla kazalar artıyor ve Kai'ın üzeri çamur içerisinde kalıyordu. Buna rağmen karşısındaki adamı hiç kaybetmemişti.
Yorgunluk yavaş yavaş bedenini sardı. Kai çevikti fakat bu adamın yanında hiçbir şey sayılmazdı. Ona yetişmesi tamamen şans eseriydi ve sadece birkaç on saniyedir koşuyor olsalar da Kai çoktan karşısındakinin kaçabileceğine emin olmuştu. Hatta Kai onu yakalasa bile bu adamı konuşturamayacağını fark etmişti. Açıkça adamın bütün bu çevik hareketleri yapması için ondan çok daha güçlü olması gerekiyordu. Kai'ın dövüş yeteneği de yerlerdeydi. Yani adil bir dövüşü kazanması mümkün değildi.
Fakat o an Kai'ı şaşırtan bir hareketle adam durdu. Onun durmasıyla Kai hiç yavaşlamadı. Onu yakalamak için elini ileri doğru savurdu ama o çevik bir hareketle elinden kurtuldu. Siyah kıyafetli genç kurtulunca Kai kendini çamura düşmekten zorlukla kurtarmıştı. Bu koşuşturmadan beri 3 kere çamura düşmüş olsa da daha fazla düşmek istemiyordu. O anda siyah kıyafetli genç ona bir bakış daha atmadan kaçmak için hareket etti. Anlaşılan Kai'ın onu tanımasını gerçekten istemiyordu.
"Dur!!" Kai'ın sözleri ile garip bir şekilde ona bakmıştı. Büyük ihtimalle senden kalan birine 'dur' diye seslenince neden durması gerektiğini düşünüyordu.
"Kimsin sen?"dedi Kai.
"Zamanı gelince öğreneceksin ama şimdi beklemek zorundasın."
Sesi fazla kalın değildi. Kai onu duyunca kendisinden en fazla 3 yaş büyük olduğunu anladı. Kai bedeninde görebildiği tek yere baktı, gözlerine. Onlar.... yeşildi. Yeşil sıradan bir renk gibi görünebilirdi ama bu çocuğun gözleri kesinlikle normal yeşil değildi. Onlar parlıyordu. Ne kadar göz renkleri aynı olmasada sordu. Belki arada bir bağlantı vardır diye.
"Sen de benim gibi misin? Benim ne olduğumu biliyor musun?"
Ama o Kai'ın sorusunu cevaplamadı. Onun yerine başını eğdi ve biraz düşündükten sonra Kai'a baktı. Onda Kai'ın bile fark ettiği bir huzursuzluk vardı. Kai onu bu karanlığın içinde göremiyordu ama duruşundan bunu anlamıştı.
"Ne kadar da garip. Senin yanındayken gelişim tabanımı hissedemiyorum. Hala anlayamıyorum. Bu nasıl bir mühür? Seni kim mühürledi? "
Genç son sözlerini söyledi ve ortadan kayboldu. Kai ise yağmurun altında bir kez daha cevapsız sorularla yalnız kalmıştı. Fakat onun da yüzü şimdi oldukça çirkindi. Çünkü bu ıslak genç şimdi asıl cehennemin hala başlamadığını biliyordu. O adamın sözlerini tam anlayamasa da bazı şeyleri anlamıştı.
Kai mühürlüydü. Yani bu sadece onun kısıtlanmış haliydi.
Henüz gerçek cehenneme düşmemiş miydi?
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..