Bölüm 12: Hatırla Ve Yaşa

avatar
234 0

Kai Lane - Bölüm 12: Hatırla Ve Yaşa


Kai eve akşam varmıştı. Herkes yolda kendi evine ayrılmıştı. Elini kaldırıp tam kapıya vuracağı sırada kapı bir anda açıldı ve Kai bir çift sinirli gözle karşılaştı.

" Neredeydin sen?! Meraktan ölüyordum. Üst üste böyle şeylerin yaşanmasından sonra yine sana bir şey oldu sandık!"Kai'ın anlayamadığı bir hızda annesi kulağını çekmeye başladı ve onu eve attı.

Kai ne kadar hızlı iyileşirse iyileşsin annesinin kulağını çekmesi karşısında tamamen çaresizdi. Hala acı çekiyordu.

" Ahahah! tamam! Tamam! Kulağımı bırakta anlatayım! "Kai'ın sözleri ile annesi sakinleşirken yine de korkutucu gözlerini Kai'ın üzerine dikti

" Anlat! " O kadar soğuk söylemişti ki Kai 'acaba bu annem mi?' diyerek şüpheye düşmüştü. Sertçe yutkundu ve başından sonuna kadar olan her şeyi anlattı. O ilk kavgadan Jace ile karşılaşmalarına kadar. Bir şey saklamaya cüret edemedi. Ne de olsa yakın zamanda ayrılacaktı.

" Yarın ayrılacağız. Senden bir şey saklayamaz. "dedi Kai. Annesinin iznini istemiyordu. Asi genç kesinlikle ailesini dinlemeyecek ve ayrılacaktı.

İsse'nin yüzünde hüzünlü bir ifade vardı. Buruk ve kırgındı fakat bu kırgınlık Kai'a karşı değildi. Ne kadar Kai bunu bilmese de.

"Gitmek zorunda mısın?" O kadar sakince sormuştu ki bir an Kai ne diyeceğini bilemedi. Annesinin eskiden hiç böyle konuşmadığını bilirdi. Gitmemesini söylerdi ve her anne gibi bunun tehlikeli olduğunu söylemeliydi. Kai onu zorla ikna etmeyi umut ediyordu. Fakat annesi çoktan ikna olmuştu. Onu ikna etmeye çalışıyordu gerçekten fakat İsse bunu yaparken kesinlikle başarısız olacağını belli ediyordu.

Neden bu şekilde konuşuyordu?

"Ne söylememi beklersin? Bir bahane sunmamı mı? Korktuğumu söylememi mi? Güçleri kontrol altına almak için mi? Hayır, kendim için gidiyorum. Bu gücün peşinden gitmek istiyorum. Yeni bir dünyayla tanıştım."

"Hayal kırıklığına uğradın mı?"

İsse başını dik tuttu. Bu evin içerisinde, 3 çocukla beraber büyütmüştü onu. O adamla ve onun karanlığı altında ışık sandıkları bir dünyada büyümüşlerdi. Çocuklarından saklamak olduğu sırların ağırlığı bir dağdan ağırdı. Ve oraya gitmesini hiç şüphesiz istemiyordu ve bu yüzden sordu. Bir ihtimal korkarsa ve vazgeçerse 'onu' ikna edebilirdi. Belki ikna edebilirdi...

"Hangi anne çocuklarından dolayı hayal kırıklığına uğrar? Seni ben yetiştirdim. Seni korkusuz ve cüretkar yetiştirdiysem bu benim suçum. Eğer ölüme atlarsan bu benim suçum. Ne yaparsan yap kendi suçum olarak göreceğim. Bu yüzden yaptığın hataların her gün beni çökerteceğini unutma. Ölmeden önce beni düşün. Burada yaşlı bir kadının seni beklediğini unutma. "

Kai annesine baktı. Onun nazik çehresini nasıl katılaştığını gördü. O güzel yüzünde kırışıklıklar belirmişti. Kai başını eğdi. Kendini oldukça suçlu hissetti fakat şüphesiz annesinin sözlerinin çoğunu anlamamıştı.

Anlayacaktı. Zaman geçtikçe bu sözler aklında tekrar canlanacaktı. Bir banka oturup çevresine bakarken kimse aklında annesinin sözleri olduğunu anlamayacaktı.

"Böyle olmak zorunda olduğu için üzgünüm anne. "

Kai daha fazla orada kalıp üzülmek istemediğinden odasına doğru kaçtı. Onu gidişinin ardından İsse gözlerinden akan yaşları durduramadı. Ağladı. Hüzünlü bir ifade ile ağladı. Göz yaşları kalbine kadar kaydı.

" Asıl ben üzgünüm Kai. Böyle olmak zorunda olduğu için üzgünüm."

Kai hemen eşyalarını hazırladı ve tam yatağına uzanacağı sırada masada duran aile resimleri Kai'ın dikkatini çekti.

Yavaşça ona doğru ilerledi ve sağ eli ile resmi aldı. Kai resme biraz baktıktan sonra onu da bavuluna koymak için hareketlendi. Bir yandan da düşünüyordu. Yaşadıklarını düşünüyordu.

Annesinin onun hakkındaki endişelerini fark etmeden gece uykuya daldı.

***

Kai, sabah zilin sesiyle uyandığında bir anlık hafıza kaybı yaşasa da hemen eski haline döndü ve yataktan kalktı. Hemen banyoya girip elini yüzünü yıkadıktan sonra odasından dışarı çıktı. Neden bilmiyordu ama içinde çok kötü bir his vardı. Sanki bugün çok kötü şeyler olacak gibi hissediyordu. Kai bilmese de bu merak duygusunun özelliğiydi.

Kai merdivenden aşağı indiğinde bir anlık şaşırdı. Herkes ondan önce kalkmış masaya oturmuştu. Ama bariz bir şekilde Kai'ı bekledikleri anlaşılıyordu.

"Günaydın. "

"Günaydın, hadi kahvaltı yapalım."

Rodos'un sözleri sertti. Bugün hiç olmadığı kadar katı bir ifadeye sahipti. Hiçbir şey söylemedi. Başka kimse de söylemedi. Öylece yemeği bitirdiler ve vedalaştılar. Kai sanki her zamanki gibi okula gidiyormuş gibi dışarı çıktı fakat arkasından onu izleyen 5 çift göz vardı. Aileden birisi eksilmişti. Fakat hiç de bekledikleri gibi bir gidiş değildi. Dönüşü çok uzun zaman alacaktı.

Kai bir süre yürüdükten sonra omzunda hissettiği el ile arkasına döndü ve gülümseyerek ona bakan 2 sarı kafaya baktı. Bu 3 sarı kafa grubu her zaman birlikte hareket etmiş ve eğlenmişti. Kai için onlar hayatı boyunca en iyi dostları olarak kalacaktı. Kalbinde ve zihninde kimse bilmese de Kai onlara Emma'dan daha çok önem veriyordu. Aşk onun ömrü boyunca sahip olduğu dostluk kadar önemli değildi.

"Bizi de bekle Kai. Acele etmene gerek yok." dedi Jack.

"Tamam. " dedi Kai ve onlarla aynı hizada yürümeye başladı.

Bir süre yürüdükten sonra durağa oldukça yaklaşmışlardı.

"Biz neden trenle yada başka bir araçla gitmiyoruz." dedi Kevin. Belli ki bu kadar uzun süre aralarla gelen bu otobüse kin besliyordu. Jack yavaşça kafasına vurup;

"Salak hatırlamadın mı tramvaya bindiğimiz gün ne oluyordu. Az kalmıştı canımızdan olacaktık. İnsanlar hiç acımadan üzerimizden ezip geçtiler. Son durağa kadar yerdeydik. Bu yüzden otobüse biniyoruz ya. Daha güvenli. Özellikle şimdiki durumumuzda. "

Onlar konuşurken Kai ilerde bir sarı kafa daha gördü. Biraz daha bakınca bunun Emma olduğunu hemen anladı.

" Hey, Emma!! "

Emma'nın arkasına dönmesi ila mavi gözleri buluştu. Oldukça dokunaklı ve tatlı bir andı fakat Kai koşarken bu bakışlara yakalanmıştı ve dikkati ayaklarından çekildiği gibi takıldı ve yere çakıldı. Emma'nın yüzündeki gülümseme kayboldu ve endişeyle Kai'ın yanına koştu. Fakat Jack ve Kevın hiç endişeli değildi ve kıs kıs gülüyorlardı. Açıkça Kai'a hiçbir şey olmamıştı. Emma'yı incelerken Kai'ın yaptığının alçakça bir oyun olduğunu düşünmüşlerdi.

"İyi misin?" Kai kendini toparlarken Emma konuştu. Kai Emma'nın ona dokunmasına izin vermedi. Sadece bir dokunuş bile etkileşim sayılırdı ve hormonlarını uyarıyordu.

"İyiyim, endişelenme."

O sırada Jack ileri atıldı.

" Mehaba ben Jack. "Jack'in hızla ileri atılması pek de önemli bir şey değilmiş gibi hızlı bir cevap almıştı. Emma hiç şaşırmadan cevap vermişti.

" Ben Emma. Kai'ın arkadaşları mısınız? Vay canına! Gerçekten hepimiz sarışınız ve aramızda mavi gözlü olmayan tek kişi de sensin!"

Bölgede garip bir genetik problem var gibiydi.

"Nereye gidiyorsun? Yoksa otobüse mi binecektin?"

Kevın hiç utanmadan sordu. Fakat diğer ikisi de bunu merak ediyordu. Buna rağmen Kai kendilerinin de nereye gittiklerini açıklamaları gerektiğini düşündü.

"Biz okula gidiyoruz. Bazı... işlerimiz var. Otobüsü bekliyorduk."

Emma güldü. Gülüşü kış günü açan çiçekler kadar güzeldi. Jack ve Kevın bile öylece donmuştu. Bu güzelliği inkar etmek mümkün değildi. Onun özenle yapılmış hoş bir surata sahip olduğunu görmek etkileyiciydi.

" Anlaşılan beraber gideceğiz. Benim de okula gitmem gerekiyor."

Nedenini söylemedi. Tıpkı Kai'ın yaptığı gibi. Alınmışa benzemiyordu ama saf da davranmıyordu. Kai'a ona verdiği değer kadar değer veriyordu.

Kai ve diğerleri yolda yürürken Kevın ve Jack de Emma ile sohbeti koyulaştırmıştı. Onlar konuşurken Kai da Emma'yı izlemeye dalmıştı. İçinden onun da garip bir his yaydığını düşünmeden edemedi. Bilmeden ona doğru çekiliyordu. Jack bunu fark edince Kai'ı dürttü. Kai da hemen önüne döndü. Utançtan yüzü biraz kızarmıştı. Jack Kai'a şaşkın bir ifadeyle bakınca Kai da bir şey olduğunu sandı ve yüzünü yokladı.

Eliyle yüzünü kurcalayıp şaşkın bir ifadeyle konuştu.

"Bir insan her davranışına bu kadar yakışıklı olabilir mi? Acaba sen Brad Pitt'in oğlu falan mısın? Tamam dedene çok benziyormuşsunda bu nasıl bir gen böyle?"dedi Jack. Kai dedikleriyle gülmemek için kendini zor tuttu. Eğer egosunu bu kadar okşamaya devam ederlerse kontrolü kaybedecekti.

Durağa geldiklerinde etrafta kimsecikler yoktu.

Kai Jack'in eliyle gösterdiği yöne bakınca otobüsün geldiğini gördü. Tam zamanında yetişmişlerdi. Otobüse bindiklerinde Kai bir anlık şaşkınlığa uğradı. Otobüsün içi tıka basa doluydu. Yürüyecek yer bile neredeyse yoktu.

Kai ve diğerleri hemen arkalarda bir yere geçtiler ve beklemeye başladılar.

5 Dakika Sonra

Kai'ın içine bir anda bir sancı düşmeye başladı. Eli ile kalbinin olduğu yeri tuttu. O an Emma da Kai'ın tuttuğu gibi göğsünü tuttu. Sarı saçları önüne düşüyordu. 1.60 cm boyuyla neredeyse Kai ile arasında bir kafa vardı.

"Ne oluyor size?"

"çok köt-"

Kai'ın sözünü otobüsü delip geçen roket mermisi susturdu. Kai o kısa anda o mermiye baktı. Merminin patlama anını görebiliyordu. Kai mermiyi gördüğü anda istemsizce kendini ölüme bırakmıştı.

Kai ölümü beklerken ölümün sokak başında beklediğini anladı. Çünkü hala ölmemişti. Yavaşça gözlerini açtı ve gördüklerine inanamadı. Herkes donmuştu. Roketimsi silah bile havada öylece kalmıştı.

Daha doğrusu yavaşlamışlardı. Kai roket mermisinin otobüsü parçalamadığını fakat yavaş yavaş içeri girdiğini görebiliyordu. Camdan roketi gördüğü anda zihni korkuyla dolmuştu.

Şanslıydı.

Kai rokete bakarken omzundan tutan iki elle sarsıldı. Bu Jack'ti. Yüzünde gergin bir ifade vardı. O da Kai ile aynı durumdaydı.

"Aşk duygusunu hatırla Kai! İyileşmek zorundasın! Emma'nın yüzüne bak ve onu sevdiğini hatırla! İyileş ve bizi kurtar Kai! Hatırla ve yaşa!" 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46894 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr