8.Bölüm - Rüzgar Habitatı (2)

avatar
12367 46

Kara Büyücü - 8.Bölüm - Rüzgar Habitatı (2)


Paul rüzgar habitatına girip de etrafına baktığında bir süre gözlerini alamadı. Yüksek dağların ve ufak tepelerin birleştiği bu görüntü öyle güzeldi ki...

Aklı başına gelip de etrafını kontrol etmeye başlayınca ilerideki bir tepenin üzerinde 3 metreden büyük siyah-beyaz renkli bir şahin gördü. Tepenin altında ise ondan biraz daha küçük 7 şahin daha duruyordu. Şahinleri incelemek için biraz yaklaşmak istedi ama Spadia'nın konuştuğunu duyunca durdu.

"C seviyeli bir Ulu Şahin. Neredeyse kral derecesine ulaşmış ve altındakiler de C seviyeli Siyah Şahinler. Tek başlarına senin için kolay avlar olabilirler ama merkez habitatın dışındaki tüm habitatlarda canavarlar gruplar hatta sürüler halinde dolaşırlar. Zorunda olmadıkça onlara fazla yaklaşma."

Paul ustasının sözünü dinledi ve dikkatlice şahinlerden uzaklaşarak ilerlemeye başladı. Yolun çoğu tırmanarak veya tepelerden inerek geçiyordu ve bu nedenle sessiz olmak oldukça zordu ancak savaşmak daha zor bir seçenek olduğundan oldukça dikkatliydi.

Paul habitatın merkezine doğru canavarlardan kaçınarak ilerledi ve yavaşça kuleye yaklaştı. Bir süre sonra yorulunca dinlenecek bir yer aradı ama bulamadı. Önündeki dağa çıkmaya devam etti ve tepesine ulaştığında bir şey fark etti.

Dağın diğer tarafında merkezinde bir ağaç olan düz bir alan vardı. Ağaçtan fazla uzak olmayan bir yerde ufak bir gölet vardı ve etrafta herhangi bir canavar da yoktu.

Paul gülümseyerek dağdan indi ve merkezdeki ağaca yaslanıp dinlenmeye başladı.

Biraz etrafını inceledikten sonra aslında buraya doğru indiği dağın altında bir mağara girişi olduğunu fark etti. Ayağa kalktı ve mağarayı kontrol etmeye gitti.

Mağaranın içine girdiğinde hafiften şaşırdı ama gülümsemeyi ihmal etmedi. Mağaranın içinde canavar derisinden yapılmış bir yer yatağı vardı ve mağaranın diğer köşesi yine çiziklerle doluydu.

"Sanırım bir kez daha eski nesillerin evini kullanacağım."

Paul içeride başka bir şey olmadığından emin olunca dışarıya çıktı ve ağacın yanına gitti. Az önce bu ağaca yaslandığında ağaçta bir şeylerin farklı olduğunu hissetmişti. Ağacın yaprakları oldukça parlak bir yeşildi ve ağacın gövdesi de hafif bir yeşillik taşıyordu. Ancak asıl önemli olan ağaç etrafa rüzgar manası yayıyordu! Paul ağacın ne olduğunu çözmeye çalışırken Spadia konuşmaya başladı.

"Bu bir yeşimağaç. Ağaç normal manayı özümseyip onu rüzgar manasına çeviriyor ve bu manayla besleniyor. Fazladan ürettiği manayı ise dışarıya salıyor. Bu ağaçtan yapılan bir eşya rüzgar büyüsü taşıyacaktır ve ağacın yaprakları direkt olarak yenildiğinde rüzgar manasını yeniler. Üstüne yapraklar ilaç yapımında da kullanılabilir. Fazla nadir değil ama işe yarar olduğu kesin. Birkaç adet yaprak al. İşine yarayacaktır."

Paul ağacın işlevlerini duyunca hafiften şaşırmıştı ama bu pek uzun sürmedi. Ustası sözünü bitirince ağacın dallarından birini eğdi ve birkaç adet yaprak aldı. Yaprakları cebine koyduktan sonra yeniden ağaca yaslandı ve biraz düşündükten sonra konuşmaya başladı.

"Usta, kuleye hemen gitmeli miyim yoksa biraz avlanıp güçlenmeli miyim? İçeride beni neyin beklediğini bilmiyorum."

"Merak etme çocuk. İstesende kuleye elini kolunu sallayarak giremezsin zaten. Git ve kuleye girmeye çalış. Zaten bunu yaparken epey bir çekirdek toplarsın."

Paul ustasının ne demek istediğini anlamamıştı ama yinede sözünü ikiletmedi. Merkeze ilerlemeye devam etti.

Bir süre ilerleyip sonunda kuleye ulaşınca Paul ustasının ne demek istediğini anlamıştı. Kulenin etrafı canavar kaynıyordu!

Canavarların sayısı 100'ü geçiyordu ve 10'dan fazla tür vardı. Bu durum Paul'ün arkasına bakmadan kaçmak istemesine neden oluyordu.

Paul derin nefesler alarak kalbini ve zihnini sakinleştirmeye başladı. Her halükarda kuleden vazgeçemezdi yani en azından bir plan yapmalıydı ve bunun için sakin olmalıydı. Sakinleşince sesli bir biçimde düşünmeye başladı.

"Hızlarıyla bilinen rüzgar canavarlarına karşı hızımı kullanamam. O halde güç, saf güç kullanmalıyım. Alev büyüsü işimi görecektir ama 100 canavarı istesem de yakamam. Sürü liderleri... Sürü liderlerini öldürürsem küçük olanlar saldırmaktan korkup kaçacaktır!"

Paul hızlıca canavarları gözlemlemeye başladı. O bunu yaparken Spadia oldukça mutluydu. Öğrencisinin öyle bir durumda kendini sakinleştirip iyi bir plan yapması hoşuna gitmişti.

Paul yaklaşık iki saat boyunca canavarları gözledikten sonra sürü lideri olarak görünen 5 canavar gördü. Onları sürü lideri sanmasının sebebi hepsinde ortak özellikler olmasıydı. Bu canavarlar diğerlerinden çok daha güçlüydü ama çok daha tembellerdi.

Bu 5 canavar astlarının avlandığı yemekleri çalıyor ve onlara saldırıyorlardı. Ayrıca astları diğer sürülerdekilerle savaşırken onlar oturdukları yerden kalkmıyor, sadece izliyorlardı.

Paul güldü. Onların bu tavırları onun işine yarayacaktı.

Dağın tepesinde elini yukarıya kaldırdı ve göğe doğru alevlerinin yaydı. Bundan sonra hemen oradan kaçmaya başladı.

Alevleri gören canavarlar donup kalmışlardı. Bu öyle önemli bir durumdu ki sürü liderleri bile ayaklanmıştı. Ne de olsa rüzgar habitatı rüzgar canlılarının bulunduğu bir yerdi. Bir alev canavarı buraya nasıl gelebilir?

Her sürünün ast canavarları alevin çıktığı yere akın etmeye başladı. Onlar kendi sürüsünden olanlarla birlikte alev canavarını öldürmeyi planlıyorlardı ve onların bu planları yüzünden sürü liderleri yalnız kalmışlardı.

5 sürü lideri bir süre daha ayakta durduktan sonra yeniden yerlerine kuruldu. Onlar eğer bir alev canavarı gelmişse bile o kadar ast canavarla dövüşemeyeceğini biliyorlardı.

Paul sürü liderlerinin davranışlarını tahmin ettiği için yalnızca biraz uzağa gitmişti. Canavarlar onu fark edemezdi ama o onları oldukça iyi görüyordu ve sürü liderlerinin yerlerinde kaldıklarını görünce içi rahatladı. Ne de olsa planı buna bağlıydı.

Sürü liderlerinin onu farketmesine izin vermeden yavaşça onlara yaklaştı ve devasa bir kartal şeklindeki liderin yakınına geldi. Bu kartalın tüyleri ve gözleri siyah rengindeydi ve parlıyordu.

Paul kartalın arkasından ilerideki kahverengi renkli şahine doğru bir rüzgar bıçağı fırlattı ve hemen geriye doğru kaçtı. Rüzgar bıçağı şahinin gövdesine geldi ve orada bir yara açtı.

Şahin acıyla çığlık atarken düşmanlık dolu gözlerle siyah kartala bakıyordu. Saldırı onun tarafından gelmişti ve bu yüzden o siyah kartalın onun astlarının burada olmaması nedeniyle ona saldırdığını düşünüyordu.

Siyah kartal neler olduğunu anlayamamıştı. O pençesini hareket bile ettirmemişti ve buna rağmen bu şahin yaralanmıştı ve ona bakıyordu.

Diğer sürü liderleri de şaşırmıştı. Onlar da siyah kartalın saldırdığını düşünmüş ve onun böyle uluorta savaş açmasını garip bulmuşlardı.

Hepsi şaşkınlık ifadeleri gösterirken şahin birden kartala doğru atıldı ve pençelerini birkaç kez savurdu. Bu ani saldırıyı beklemeyen siyah kartal son anda çekilmişti ve buna rağmen göğsü yaralanmıştı.

Bu olaydan sonra siyah kartal da sinirlenmişti. O hiçbir şey yapmamıştı bile! Ve şimdi bu aptal şahin ona saldırıyordu.

Kanatlarını savurarak birkaç rüzgar bıçağı oluşturdu ve bunları şahine fırlattı. Şahin ise bunlara kendi rüzgar bıçaklarıyla cevap verdi.

Diğer sürü liderleri ilk başta yalnızca izliyordu ama şimdi olay ciddileşmişti. İkisinden biri kazandığı sürece diğerlerinden daha fazla asta sahip olacaktı ve bu onun gücünü arttıracaktı. Diğerlerinin de aynı şeyi düşündüklerini biliyorlardı ve bu yüzden hepsi aklından tek bir şey geçirdi.

"Ayakta kalan ben olmalıyım!"

Diğer üç liderin de savaşa katılmasıyla savaş kızıştı. 15 - 20 dakikalık savaşın sonucunda birbiriyle dövüşen yalnızca siyah kartal ve diğer üç liderden biri olan sarı tüylü bir başka kartal kalmıştı. İkisi de ağır yaralar almıştı.

Bu ikisi bir süre bakıştıktan sonra siyah kartal dövüşün başında aldığı yaranın verdiği hasarla birlikte yere düştü. Ayakta kalan sarı tüylü kartal olmuştu.

Sarı kartalın birçok yarası olmasına rağmen yüzünde muzaffer bir ifade vardı. Bugünden itibaren kulenin çevresi tamamen ona aitti!

O mutlu düşüncelere dalmışken birden önünde bir gölge ortaya çıktı. Kartal onu gördükten sonra pek korkmamıştı. Ne de olsa karşısındaki ufak bir canlıydı. Ne yapabilir ki?

Paul planının iyi işlediğini gördükten sonra mutluluktan dört köşe olmuştu ve gülümsemesini bastıramıyordu.

Kartal karşısındaki canlının yüzünde kurnaz bir gülümsemeyle elini ona doğru çevirdiğini gördüğünde ne yaptığını anlamamıştı ama o küçük şeyin avcu ona döndüğünde tüm içgüdüleri tek bir tepki verdi: Kaç!

Kartal arkasını döndü ve uçmak için kanatlarını kaldırdı ama o daha kanatlarını indiremeden çoktan vücudu kızıl alevler içinde kalmıştı.

Paul kartalın vücudunun yanmasını izledi ve daha sonra kuleye ilerledi. Gülümsemesi hala kaybolmamıştı.

"Liderleri birbirleriyle dövüştürmek iyi bir fikirdi. Ama ya o şahin geri saldırı yapmasaydı? O zaman ne yapardın?"

Ustasının sözlerini duyan Paul zaten cevabı önceden bulmuştu.

"O zaman tek yapmam gereken kartalın yönünden şahine bir saldırı daha yapmaktı. Ve bu sefer ölümcül bir yere olurdu. Şahin bu saldırıyla ölseydi diğer liderler kartalın üzerine çullanırdı. Ölmese bile ölümcül bir saldırıya maruz kalmış olacaktı ki bu onu kolay bir hedef yapacaktı ve diğer liderler ona saldıracaktı."

"Oh, seni fark etmedikleri sürece gerçekten iyi bir plan."

Paul gülümsemesini bozmadan kulenin kapısına yaklaştı. Beyaz - yeşil kapıya dokunduktan sonra kapı birden onu içine çekti ve dışarıda sadece bir savaş alanı kaldı.

Birkaç saat sonra araştırmayı bitiren astlar geri döndüklerinde yalnızca efendilerinin cesetlerini buldular. Sarı kartalın astları onu bile bulamadılar ve o bölgeden ilk ayrılan oldular. Diğerleri de bu savaşın daha yüce bir canavar yüzünden başladığını düşündüler ve efendilerinin cesetlerini orada bırakıp habitatın dört bir yanına kaçıştılar.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr