Tahta kulübenin içinde yatağın üzerinde bağdaş kurmuş olan Paul ellerini yavaşça önünde birleştirdi. Derin bir nefes aldı ve gözlerini kapadı.
Bir süre sonra vücudundan kan kırmızısı alevler çıkmaya ve yatak ile kulübeyi yakmaya başladı. Alevler o kadar sıcaktı ki birkaç dakika içinde hem yatak hem kulübe kül olmuştu.
Paul bunu yapmaya alışmıştı artık. Ne de olsa 5 aydır eğitim alanında bu tekniğe çalışıyordu. Biraz bekledikten sonra küller siyaha döndü ve kulübeyle yatağı yeniden oluşturdu. 5 aydır yaklaşık 50.kez oluyordu bu.
Paul mutlu bir ifadeyle ayağa kalktı ve yeniden oluşmuş olan kulübeden çıktı. Sonunda Cehennem Alevi Tekniği'nin 4.Düzeyinde ustalaşmıştı. Ayrıca Şafakkesen'de de 1.Düzeyde ustalaşmıştı yani şimdi buradan çıkabilirdi. Ve daha sonra ise Abyss'ten çıkmak için son bir adım kalacaktı: Karanlık Habitat.
Paul ustasının söylediklerinden karanlık habitatın diğerlerinden daha zor olacağını kestirebiliyordu ama kendine güveni tamdı. Bu yüzden daha fazla zaman harcamak istemedi.
"Artık çıkma zamanım geldi sanırım, usta."
"Çık. Beş ayda öğrenebilmen iyi ama karanlık habitata girmek bile zor olacak. O zaman göreceğim seni."
Paul ustasının da onayını aldıktan sonra konuştu.
"Eğitim alanından çıkmaya hazırım."
"Mirasları öğrenmekte başarılı oldun. Alev kulesi sana çıkışını sunuyor."
Eğitim alanı siyaha dönüşerek yavaşça zeminle bir oldu ve yerden siyah-kırmızı bir kapı yükseldi. Paul hemen kapıya dokundu ve birkaç saniye sonra kendini dışarıda buldu.
Derin bir nefes aldı ama daha sonra birden kulenin etrafına sızan saldırgan mana etki etmeye başladı.
"Hassiktir! Bu şeyi unuttum!"
Korkuyla kuleden uzaklaşmaya başladı. Rüzgar Adımı sade bir isme ancak efsanevi bir hıza sahip olan bir teknikti. Daha 3.Düzeyinde olmasına rağmen hızlıca habitatlar arasında dolaşabiliyordu.
Birkaç dakika içinde habitatın çıkışına ulaştı ve kumdan toprağa adımını attı. Merkeze geçtiği anda koşmayı kesti ve yavaşça yürüyerek merkez habitatın içerisinde ilerlemeye başladı. Elbette yapacağı şeyi biliyordu. Ne de olsa 5 aydır bunu çok özlemişti. Evet, Paul yemek yemeliydi!
Bir süre yavaşça merkezin içinde dolaştı ama bir şey bulamadı. Bu durum cidden sinirlerini bozuyordu.
"Bir yemek bile yiyemeyecek miyim!?"
Tam bunu düşündüğü anda birden bir şeyler hissetti. Ondan fazla uzak olmayan bir yerde bir şey hareket ediyordu.
Paul mutlulukla oraya koşmaya başladı ve oraya gittiği anda merkezdeki canavarların azalma nedenini gördü.
Orada mor renkli bir aslan, birçok çeşit canavarın cesedinin önünde oturmuş yavaş yavaş onları yiyordu. Aslan, gördüğü ilk canlı canavar olduğu için hemen bir ağacın arkasına geçerek kılıcını çekti.
"Oh, bu iyi. Karanlık habitat'a girmeden önce iyi bir deneme olabilir. O bir C seviyeli Evren Aslanı. Bir karanlık canavarı."
Ustasının sözlerinden sonra onu avlama isteği daha da arttı. Ona sessizce bir ani saldırı yapmak istiyordu ki birden aslan ayağa kalkıp gözlerini ona dikti. Bu canavarın sezgileri cidden kuvvetliydi.
Paul bir kez fark edildiğini anlayınca daha fazla gizlenmeye çalışmadı. Ağacın arkasından çıktı ve o da aslana bakmaya başladı. Yavaşça aslana doğru ilerledi ve kılıcını kaldırdı.
Paul'ün yaklaşmasına karşılık aslan gür bir sesle kükredi. Paul daha fazla uğraşmak istemediği için ileri atıldı ve kılıcını savurdu.
"Ufuk Çizgisi!"
Aslan kılıçtan kolayca kaçtı ve pençesini Paul'e savurdu, ama o Paul'ün bunu beklediğini bilmiyordu. Aslan pençesini savurduğu anda Paul'de kılıcı tek elle tutarak sol elini uzattı.
"Cehennem Alevi!"
Elinden çıkan kan kızılı alevler doğrudan aslanın pençesini vurdu ve onun acıyla çığlık atmasını sağladı. Paul aslında bu saldırıyı deneme amaçlı yapmıştı. Deneme alanında canlı bir hedef olmadığından tekniğin canlı bir hedefe karşı neler yapabileceğini bilmiyordu.
Sonuç ise onu epey memnun etmişti. Geri çekilip aslana baktığında aslanın o pençesini artık yere koyamadığını gördü.
Denemesi artık bittiği için daha fazla uzatma istemedi ve kılıcı iyice kavradı. Anında etrafında mavi yıldırımlar oluşmaya başlarken Paul hızlıca ileri atıldı ve kılıcını savurdu.
"Şafakkesen!"
Kılıç darbesi o kadar hızlı veya kesici değildi. Ama acı verici olduğu kesindi. Kılıç aslanın kafasını kestiği andan itibaren değdiği her yer yanıp kararmıştı. Cidden güçlü bir alev enerjisi taşıyordu.
Paul önünde yatan ölü aslana bakıyordu.
"Usta, bunu yiyebilir miyim?"
"Normalde karanlık canavarlarının kanı zehirlidir. Ama sen ışık mirasına sahipsin bu yüzden yesen de sorun olmaz. Tadı hariç."
Paul ustasının bundan bahsederkenki sözlerinde yatan iğrenmeyi hissetti ve sadece çekirdeğini alıp etraftaki ölü canavarları biraz araştırdı. Daha sonra vücudu fazla zarar almamış bir şahin buldu. Onu pençelerinden tutup sürükleyerek o bölgeden uzaklaştı.
Daha açık bir alana geldiğinde ağaçlardan bazılarını kesti ve yemek pişirmek için bir ateş yaktı. Şahin yavaşça pişerken o da evren aslanının çekirdeğini özümsedi ve ustasıyla konuşmaya başladı.
"Usta, o kadar çekirdek özümsememe rağmen hala orta dereceye yaklaşamadım bile. Buradan çıkmadan önce ulaşma şansım var mı?"
"Bir mucize olmadığı sürece hayır. Neden ki?"
"Sadece merak ettim."
Paul buradan çıkacağı zamanı düşünüyordu. Dışarıda ailesiyle buluşacağı zamanı... Belki çok mutlu olacaklardı. Belki inanamayacaklardı ama Paul çıkıp onları görecekti. Kesinlikle.
Paul çıkacağı zamanı düşünürken birden aklında bir yüz belirmeye başladı. Onu öfkeden kudurtan sinir edici bir yüz. Onu buraya atan Valer denen o şerefsiz. Kesinlikle onu kolayca bırakmayacaktı. Paul'ün sinirlendiğini gören Spadia konuşmaya başladı.
"Hey, hey ne oldu? Aniden sinirli bir yüz takınıyorsun."
Paul hala siniri geçmemiş bir sesle konuştu.
"Beni buraya atan o or*spu çocuğunu düşünüyordum."
Spadia bunu duyunca biraz daha meraklı bir sesle sordu.
"Ona ne yapacaksın? Yani, çıkınca... Öldürecek misin?"
Spadia aslında cevabını merak ediyordu. Çünkü burada geçirdiği zaman boyunca gizliden gizliye Paul'ün mizacını değiştirmeye çalışmıştı. Oldukça iyi biliyordu ki eğer bir kişi çok yumuşak olursa ve düşmanlarını affederse sonunda kendine zararlı olurdu.
Paul bir süre düşündü. Daha sonra yüzünde garip bir gülümseme belirdi.
"Onu öldürmeyeceğim."
Spadia biraz hayal kırıklığıyla konuştu.
"Demek öyle."
Paul'ün gülümsemesi iyice garip bir hal aldı.
"Elimden öylece kurtulmasına izin vermeyeceğim. Ölmeden önce çekebildiği en yüksek acıyı çekebileceğinden emin olacağım."
Sözleri bittikten sonra manyak bir biçimde gülmeye başlamıştı.
Spadia ise biraz şaşırmıştı. O Paul'ün mizacının bu kadar değişmesini beklememişti ama acımasız olmak kötü değildi. Aksine Paul'ü gelecekteki bir çok sorundan kurtarabilirdi. Bu yüzden herhangi bir şey demedi.
Paul bir süre daha orada oturdu. Daha sonra ise çoktan pişmiş olan şahinin etinden bir parça aldı ve yemeye başladı. Yemeğin tadını ne kadar özlese de az önceki konuşmadan sonra biraz sinirliydi. Valer'ın yüzü her aklına geldiğinde içinde bir öfke yükseliyordu.
Daha fazla konuşmadan yemeğini yedi ve kalktı. Şimdi, sonunda buradan çıkmak için gereken son adımı atmaya hazırdı.
Hızla karanlık habitatının yönünde ilerledi ve önündeki siyah sise gelince durdu.
Siyah sis oldukça kalın ve tehlikeli duruyordu ama artık Paul'ün düşünceleri tek bir yöndeydi: Buradan çık!
Gözlerini kapadığı anda etrafındaki aura sessiz ve sakin bir hal aldı. Paul bu haldeyken ilerledi ve sisin içine adımını attı.
Adımını attığı anda etrafı sesler ve yönlendirmelerle dolmuştu. Bazıları onu provoke ederken diğerleri onu yol değiştirmeye zorluyordu ama Paul yolunu değiştirmedi. Bir süre daha ilerledikten sonra sisteki sesler kayboldu ama bunun yerine sis gittikçe soğumaya başladı. Öyle ki Paul artık adımlarını yavaşlatmak zorunda kalmıştı.
Adımları gittikçe daha fazla yavaşladı ve en sonunda durma noktasına geldi. Aynı anda ise Paul'ün aklına bir yüz geldi. Siyah saçlı ve siyah gözlü bu genç yüz, Paul'ün en çok nefret ettiği şeylerden biri olmuştu bile.
O soğuk sisin içinde birden bağırdı.
"Valer!"
Birden vücudunu kan kırmızısı alevler sardı ve etrafını ısıttı. Paul'ün adımları eski temposuna geri döndü. Birkaç saniye sonra ise sisten çıkmıştı.
Sisten çıktığında gözlerini açtı. Etrafında birkaç canavar vardı ama hiçbiri alevler yüzünden Paul'e yaklaşmaya cüret edemiyordu. Paul de bunu fark ettiği için alevlerin yanmasına izin verdi.
Alevlere bürünmüş genç bir figür canavarların arasından geçerek yavaşça saf siyah kuleye doğru ilerledi.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..