22.Bölüm - İmparator Ruh Sarayı

avatar
10100 41

Kara Büyücü - 22.Bölüm - İmparator Ruh Sarayı


"Bir mucize oldu evlat."

"Ha?"

Paul ustasının demek istediğini anlamamıştı. Bildiği tek şey bir çekirdek kullanarak orta dereceye ulaştığı ve vücudunun biraz değişmesiydi. Paul değişikliğin ne olduğunu tam olarak kavrayamıyordu ama bir şeyin değiştiğini hissedebiliyordu.

"Pekala, beni iyi dinle."

Spadia az önce olanları Paul'e açıklamaya başladı. Paul anlattığı her şeyi can kulağıyla dinliyordu.

"Demek onun çekirdeğiydi."

Paul biraz durup düşündü.

"Ama neden onun bir canavar çekirdeği vardı?"

Spadia bunu bekliyormuş gibi anında cevap verdi.

"Allatra aslında bir ankadır. O SS dereceli bir Kral Kan Kanatlı Anka'ydı. O yüzden zaten ona kan kanatlı derdik. İnsanlar da onu zaten Kan Kanatlı veya Felaket Getiren olarak biliyordu. Cidden oldukça güçlüydü."

Paul bunu öğrenince sustu. Düşünmeye devam etti.

"Bana tam olarak ne bıraktı?"

"Sana birçok şey bıraktığını söyledi. Ama ben bunların hepsini göremem. Ruhuna bağlı olduğum için görebildiğim sadece iki şey var. Sana kendi gözlerini bıraktı ki bu gözler senin görüşünü epey arttırıyor."

Paul ustasının söylediklerini duyunca hemen etrafını incelemeye başladı. Gözleri cidden oldukça keskinleşmişti. Büyük ihtimalle artık kilometrelerce uzaktan bile bir canavarı kolayca vurabilirdi.

"İkinci görebildiğim şey ise... Eh, sen kendin görsen iyi olur. Meditasyon yaparsan göreceksin."

Paul bunu duyunca hemen bağdaş kurdu ve daha derin nefesler almaya başladı. Birkaç saniye sonra etrafını daha sakin bir aura kaplarken meditasyona girdi.

Paul normalde meditasyon yaptığında zihni tamamen hissiz bir yerde oluyordu. Ancak bu sefer öyle bir yerde değildi. Bu sefer ayakları kırmızı ve sert bir zemine dokundu.

Paul başını kaldırıp önüne baktığında şok oldu. Karşısında devasa, kan kırmızısı bir saray duruyordu. Sarayın kendisi etrafa heybetli bir aura yayıyordu.

Sarayın önünde siyah kıyafetlerin içinde bir adam vardı. Bu adamın yüzü ancak 30'larında görünüyordu ancak uzun beyaz saçları ve beyaz keçi sakalı onu biraz daha yaşlı gösteriyordu.

Kıyafetlerin dışından belli olan vücudu oldukça yapılıydı. Mor renkli gözleri parlıyordu. Adam Paul'den fazla uzun olmamasına rağmen heybetli ve tehditkar bir aurası vardı.

Adam Paul'e gülümsedi ve tanıdık bir sesle konuştu.

"Burası, İmparator Ruh Sarayı."

Paul ilk başlarda bu adamın kim olduğunu anlayamadı ama sesini duyduktan sonra sonunda anladı.

"Usta?"

Adamın gülümsemesi iyice yayıldı.

"Ne oldu? Başka biri mi sandın?"

Spadia'nın mutlu olduğu kolayca belli oluyordu. Normalde sadece Paul'ün Ruh Gücündeki boşlukta duruyordu ama şimdi burada bir İmparator Ruh Sarayı vardı. Neden mutlu olmasın ki?

Paul garip bir biçimde gülümsedi.

"Şey, ben biraz daha yaşlı olacağınızı düşünmüştüm."

Spadia bunu duyduktan sonra Paul'e sinirlice baktı.

"Kapa çeneni ve beni takip et, aptal velet."

Arkasını döndü ve sarayın içine doğru ilerlemeye başladı. Paul hemen peşine takıldı.

Paul'ün onu takip ettiğini görünce konuşmaya başladı.

"Burası bir İmparator Ruh Sarayı, Ruh Sarayları arasındaki en güçlüsü ve en çok fedakarlık gerektireni."

Bir süre duraksadı ve bu sürede sarayın kapısına yaklaştı. Kapıyı yavaşça iterek açtı ve sarayın içine girdi.

Paul'de onu takip etti ve sarayın içini gördü. Sarayın içi neredeyse boş denilebilirdi. Bir köşede antrenman için kuklalar vardı. Bir köşede ufak bir havuz vardı. Bir köşede top şeklinde ufak kırmızı bir sis vardı. Son köşede bir taht vardı ve tahtın olduğu köşenin duvarında siyah renklerde iki cümle yazılıydı.

"Sana bir Ruh Sarayı için fedakarlığa ihtiyacın olduğunu söylemiştim, ama bu fedakarlığın ne olduğunu hiç söylemedim."

Spadia bunu dedikten sonra arkasını döndü ve Paul'e bakmaya başladı.

"Ruh Sarayı için yapman gereken fedakarlık, gelişimindir. O ana kadar geliştirdiğin mana çekirdeğini ruhsal gücünle şekillendirerek onu bir ruh sarayına dönüştürürsün."

Paul bunu duyunca mutlu oldu. Habistanrı çekirdeğini geliştirmek zaten zordu ki birde onu yeniden geliştirmek istemiyordu. Bu yüzden fedakarlık yapmadan ruh sarayını kazanması oldukça mutlu ediciydi.

"Ruh sarayının gücü çekirdeğin gücüne bağlıdır. Elbette senin çekirdeğini geliştirip bir saray oluştursaydık daha güçlü olabilirdi ancak sen bir kez gerekli seviyeye ulaşana kadar kendine epey düşman edinirdin. Bir habistanrının yolu kolay değildir."

Paul buna hak verdi. Kendi çekirdeğini güçlendirip onu birden feda ederse düşmanlarına kendini açık bir hedef yapmaz mıydı?

"Zaten bu seviyeye ulaşman ne kadar sürer bilmiyorum."

Spadia iç çekti.

"Bir İmparator Ruh Sarayı oluşturabilmek için Büyü İmparatoru seviyesindeki çekirdeğini feda etmen gerekir."

Paul yutkundu. Büyü İmparatoru seviyesi, bir büyücünün ulaşabileceği en yüksek seviyeydi. O seviyeye kadar yükselip çekirdeğinden vazgeçebilmek ise ayrı bir irade gücü gerektiriyordu.

"Şimdi Allatra'nın gücünü de görmüş olmalısın sanırım?"

Spadia Paul'e baktı. Paul'ün gözleri hayranlık doluydu.

"Bu ruh sarayı sayesinde çalışman çok daha kolay olacak."

Spadia köşedeki havuzu gösterdi.

"O havuz sen meditasyondayken dünyadaki manayı çekiyor ve yoğunlaştırıyor bu sayede dünyadaki manayı da gelişim için kullanabilirsin. Senin gelişimine oldukça yardımı olacaktır. Elbette tek başına yetmez ama."

Daha sonra ise köşedeki top şeklindeki kırmızı sisi gösterdi.

"O, Allatra'nın içinde bıraktığı ruh parçası. Bir miktar kendi ruhsal enerjisini ve senin için bıraktığı diğer şeyleri taşıyor. Senin onları kullanabileceğin zaman geldiğinde sana direkt olarak aktaracaktır."

Daha sonra ise köşedeki antrenman kuklalarına döndü.

"O şeyler ise normal kuklalar değil. Onlarla antrenman yapmaya başladığın anda istediğin şekle bürünüp seninle savaşmaya başlayacaklardır. Seçimine göre kılıç teknikleri veya büyü bile kullanabilirler."

Paul bu ruh sarayının yararlarını dinledikçe mest oluyordu. Cidden harika bir bölgeydi.

"Şu tahtın bir anlamı yok, ancak arkasındaki duvarda yazanlar... Okuyabiliyor musun?"

Paul hala daha etrafı inceliyordu ve ustasının ona sorduğunu duyunca birden ona döndü. Daha sonra duvara bakarak yazıları okumaya çalıştı ama okuyamadı.

"Hayır, okuyamıyorum."

Spadia bunu beklermişçesine konuştu.

"Pekala, onların ne olduğunu bilmiyorum ama sen hissedemeyeceğin kadar gizli ve güçlü bir ölüm aurası yayıyor. Yani okuyamaman iyi aslında."

Spadia tahta doğru ilerlemeye başladı. Daha sonra ise tahta oturdu ve Paul'e bakmaya başladı.

"İleride burada benden doğrudan eğitim alacaksın ama, şimdi daha önemli işlerimiz var."

Spadia gülüyordu. Paul'ün de aklına gelmişti.

"Buradan nasıl çıkacağım?"

"Çıkmak istemen yeter. Ruh sarayı artık senin ruh sarayın, seni dinleyecektir."

Paul iyice düşünmeye başladı ve bir süre sonra yavaşça gözlerini dışarıda, yatağın üzerinde açtı.

"İki yıl oldu, Abyss'in içinde iki yıl geçirdim ve sonunda çıkacağım."

"Bir yıl oldu."

"Ha?"

Paul ustasını anlayamamıştı. Eğer tam olarak hesaplarsa burada iki yıl kalmış olmalıydı. Nasıl oluyor da bir yıl olabiliyor?

"Usta, yoksa dört işlemi yapmayı bilmiyor musunuz?"

"Siktir lan! Ondan mı bahsediyorum ben! Sana söylemiştim. Abyss ile insanların zamanı farklıdır. Abyss'in içindeyken zaman algın bozulur ve bu senin vücudunun işleyişini hızlandırır. Burada iki yıldır olduğunu sanıyorsun çünkü Abyss sana böyle hissettiriyor. Sen sadece bir yıldır buradasın."

Paul bunu duyunca nasıl hissedeceğini bilemedi. Daha sonra bunu fazla düşünmeye devam ederse dışarı çıkmakta daha da geç kalacağını fark etti.

"Pekala, şimdi nasıl çıkacağım ben buradan?"

"Önce dağdan in ve dışarı çık."

Paul ustasının sözlerini dinledi. Merdivenlerden indi ve dağın önünde beklemeye başladı.

"Şimdi sana söyleyeceklerimi yüksek sesle söyle."

Paul ustasını dinledi ve söylemesi gerekenleri can kulağıyla dinledi. Daha sonra ise derin bir nefes aldı ve yukarıya bakarak konuşmaya başladı.

"Ben, Habistanrının yolundan giden 7.Kişi olarak miras sınavını koruyan önceki 6 nesile sesleniyorum. Gerekli mirasları aldım ve öğrendim. Şimdi ise, sınavın bitirilmesini talep ediyorum!"

Bir süre sonra yukarıdan aynı anda altı kişinin sesi geldi.

"Habistanrı seviyesine çıkamadan ölürsen, ruhunun burada konaklayıp bu sınavı korumasını kabul ediyor musun?"

Paul bağırdı.

"Kabul ediyorum."

Ses yeniden konuşmaya başladı.

"O halde biz altımız, sana yüceliğe giden yolda başarılar diliyor ve sana sınavın çıkışını sunuyoruz."

Birden Paul'ün önünde hiçlikten bir kırık oluşmaya başladı. Bu kırık gittikçe büyüdü ve birkaç saniye sonra Paul'ün geçebileceği bir büyüklüğe ulaştı.

Paul derin bir nefes aldı ve kırığın içine bir adım attı. Kırığın içine adımını attığı anda bilmediği bir güç onu çekti ve o sırada Paul bayıldı.

Paul gözlerini açtığında karanlık, ama yumuşak bir yerde yatıyordu. Bazı yerlerde batan kısımlar vardı ama fazla rahatsız etmiyordu. Paul'ün yüzü yukarıya dönüktü ve yukarıdan gelen küçük ışığı görebiliyordu.

Ayağa kalktı ve olduğu yere baktı. Az önce yattığı yer aslında insan cesetleri ve iskeletleriyle dolu bir yerdi. Paul bu görüntüyü rahatsız edici buldu ama iğrenmedi. O sırada ölü bir insan görmek onu fazla etkilemiyordu.

"Usta, ben neredeyim?"

Paul cidden nerede olduğunu bilmiyordu. Abyss'ten çıkması gerekiyordu ama şu an nerede olduğunu bile bilmiyordu. "Başka bir sınav olabilir mi?" diye bile düşündü.

"İstediğini aldın. Abyss'teki sınav yerinden çıktın. Şimdiyse, sınav yerinin girişi olması gereken deliğin dibindesin sadece."

Paul anlamamıştı. O direkt olarak yukarıya çıkacağını sanıyordu. Şu an yukarıdaki ışığın uzaklığı o kadar yüksek değildi ama yine de uzaktı.

"Buradan nasıl çıkacağım?"

Spadia gülerek cevap verdi.

"Pekala, bunu dış dünyadaki ilk eğitimin olarak düşün, tırmanıyorsun."

Sözlerini bitirdikten sonra ise kahkaha atmaya başladı.

Paul bir an sadece bakakaldı ama daha sonra cesaretini topladı ve deliğin duvarlarına yaklaştı. Tutunabileceği bir yer buldu ve yavaşça tırmanmaya başladı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr