Paul kısa bir süre içinde evden çıktı. Kara Şafak Cübbesi'ni üzerine geçirmişti ve koyu kırmızı kın belinde asılıydı. Uzun siyah saçlarını arkadan toplamıştı.
Aslında bir süre daha evde kalıp abisiyle vakit geçirecekti ama abisi işlerinin içinde boğulduğundan onu rahat bırakmıştı.
Evden çıktıktan sonra şehrin çıkışına yöneldi ve koşmaya başladı. Paul Abyss'ten çıktığından beri genelde at arabasıyla dolaşıyordu. Ford'u öldürmek için çıktığı zaman haricinde neredeyse hiç koşmamıştı. Kendini biraz hamlamış hissediyordu ama Rüzgar Adımı'nı kullanmaya başladığı anda vücudu bir tüy kadar hafif hissetti. Fazla kişinin dikkatini çekmemek için ara sokaklardan ilerledi ve kısa bir süre sonra kendini şehrin çıkışında buldu.
Yüzünde hafif bir gülümseme vardı. Hızlı adımlarla ilerledi ve şehrin dışında çıktı.
Şehir duvarlarından biraz uzaklaştıktan sonra derin bir nefes aldı. Biraz vücudunu gerdi ve sonra hızlıca ormana daldı.
Ağaçların arasında hızlıca ilerlerken oldukça heyecanlıydı. Abyss'in içindeyken sürekli canavarlarla savaşmıştı ve bu onun savaşmaya biraz bağımlı olmasını sağlamıştı. Huan denen adamla da savaşmayı istemişti ama salonda olduklarından hemen saldırmaya gerek duymamış ve onu uyarmıştı. Büyük ihtimalle ceza almamasının sebebi de buydu.
Bir yandan düşünüp diğer yandan ilerlerken birden bir kükreme sesi duydu. Hemen sesi duyduğu yöne döndü ve koştu.
Bir süre ilerledikten sonra kükremenin geldiği yere vardı. Biraz etrafına bakındıktan sonra fazla uzak olmayan bir mesafede devasa bir silüet gördü. İyice inceledikten sonra yaralar ve kanla kaplı siyah çizgili kızıl kürkü ve bir bıçakla aynı boyuttaki pençeleri gördü. Devasa kaplan canavarın parlak sarı gözlerini de gördükten sonra ne olduğunu anladı.
"Alev tipi canavar. C dereceli Kanlı Kaplan!"
Daha sonra kaplanın etrafını inceledi. Kaplanın yaralarını görmüştü ve bu yaraların nedenini merak ediyordu.
Daha sonra kaplandan kısa bir mesafe uzaktaki bir ağacın tepesinde bir başka canavarı gördü. Bu canavarın gümüş renkli tüyleri kana bulanmıştı. Kanatlarında ve gövdesinde pençe izleri vardı ve parlak yeşil gözleri kaplanı süzüyordu.
"Rüzgar tipi canavar. C dereceli Yeşim Gözlü Kartal!"
Paul'ün gözleri bir süre iki canavarın arasında gidip geldi. Daha sonra dudakları kıvrıldı.
"Benim işime yarayacak iki canavar ve ikisi de yaralı, harika!"
Sağ elini Ejder Dişi'ne attı. Bu sırada da düşünüyordu.
"Bakalım kılıcın değişmesi ne kadar fark ediyor."
Paul aslında cidden merak ediyordu. Abyss'teyken sadece Bin Şeytan Kılıcını kullanmıştı ve o kılıç SS dereceli bir silahtı. Paul başka bir kılıç kullandığında gücünün düşeceğini biliyordu ama ne kadar düşeceğini merak ediyordu.
Yavaşça kaplana ilerledi ve kılıcını çekti. Kılıç çekilirken çıkan hafif metalik ses kaplanın dikkatini çekti ve parlak sarı gözlerini Paul'e dikti.
Zaten şu iğrenç kartalla epey uğraşmıştı. Şimdi bu insan ne istiyordu?
Ağzını açtı ve keskin dişlerini göstererek kükredi. Paul bunun onu korkutmak için yapıldığını anladı ama sadece gülümsedi. Kılıcını kaldırdı ve kan kırmızısı gözlerini kaplana dikti. Gür bir sesle bağırdı.
"Gönder gelsin!"
Kaplan Paul'e doğru atılmakta tereddüt etmedi. Kartal zaten yaralı olduğu için saldırmayacağını biliyordu.
Kaplanın kendisine doğru atıldığını gören Paul geri çekilmedi. Aksine ileri atıldı ve kılıcını hızlıca savurdu.
Kanlı pençeler ve parlak kılıç buluştuğunda Paul anlık bir baskı hissetti. Ardından kendini zorladı ve kaplanı geriye ittirdi.
Kaplan birkaç adım geriye gittikten sonra Paul geri çekilmedi. Birden ileriye doğru zıpladı ve kaplanın kafasına doğru kılıcını savurdu.
"Ufuk Çizgisi!"
Rüzgar manasıyla dolu kılıç hızlıca ilerledi ve kaplanın kafasını ikiye böldü. Kaplanın devasa vücudu yere düşerken Paul hızlıca nefes alıp verdi. Normalde C seviyeli bir canavarı kesmek için Bin Şeytan Kılıcını normal bir biçimde savurması yeterliydi. Silahın yarattığı farklılık oldukça yüksekti.
Bir süre kaplanın cesedine baktıktan sonra kızıl gözlerini Yeşim Gözlü Kartal'ın olduğu ağaca dikti.
O anda ağacın üzerinde sadece kanlı bir iz duruyordu. Kartal çoktan kaçmıştı.
Paul umursamadı ve Luke'un evinden aldığı bir cam şişeyi boyutundan çıkardı. Kanlı Kaplan'ın kanını şişeye doldurduktan sonra kalbini kesti ve çekirdeğini çıkardı. Üzeri kanla kaplanmasına rağmen umursamadı ve topladıklarını boyutuna attıktan sonra kılıcını kınına soktu. Hızlı adımlarla ormanın içinde ilerledi.
Bir süre daha ilerledi ama başka bir canavar bulamadı. Yakındaki ağaçların birinin önüne oturdu ve meditasyon yapmaya başladı.
"Usta, canavarları bulmamın kolay bir yolu var mı?"
Spadia gözlerini açtı. Hafifçe esnedikten sonra konuştu.
"Hangi türden bir canavarı yakalamak istiyorsan o türden manayı sal. Bu mana onların dikkatini çekecektir zaten."
Daha sonra gözlerini kapadı. Paul de aynı anda gözlerini açtı ve derin bir nefes aldı. Hemen ayağa kalktı ve bir miktar rüzgar manasını avcunda topladı. Daha sonra bu manayı saldı ve yayılmasını sağladı.
Paul bir süre bekleyeceğini düşünüyordu ki birden gökyüzünden bir çığlık duydu. Hemen başını çevirdi ve gelen canavarı inceledi.
Canavarın parlak gümüş tüyleri ve kanatları vardı. Parlak yeşim gözleri Paul'ü izliyordu. Paul güldü.
"Sanırım bir Yeşim Gözlü Kartal'ı avlamak kaderde varmış."
Belindeki Ejder Dişi'ni çekti ve kartala doğrulttu.
Kartal bir ok gibi Paul'e atıldı ve pençesini savurdu. Paul ise pençeye kılıcıyla karşılık verdi.
Bir süre ikisi de birbirlerini baskıladıktan sonra kartal geri çekildi ve bir ağacın tepesine fırladı. Yeşim gözleriyle Paul'ü süzdü.
Paul ise yüzüne bir gülümseme yerleştirdikten sonra sol elinde ufak bir ateş topu oluşturdu. Ateş topu normal alevlerden oluştuğu için Cehennem Alevleri kadar güçlü değildi ama C seviyeli bir rüzgar canavarını yakmak için yeterince yoğundu.
"Al bakalım!"
Sol elini ileriye doğru savurdu ve elindeki ateş topu hızlıca kartala ilerledi. Kartal anında bulunduğu ağaçtan kaçtı ve aşağıya indi. O sırada ateş topu ağaca çarptı ve kısa sürede tüm ağacın küllere dönüşmesine neden oldu.
Paul kartalın aşağıya indiği anı kaçırmadı ve anında ileri atılıp kılıcını savurdu.
"Şafakkesen!"
Alev manası taşıyan kılıç kartal daha tepki veremeden boynuna girdi ve kestiği yerleri yakarak ilerledi. Paul kartalın kafasını tam olarak koparamamıştı ama ona ölümcül bir yara vermişti. Geri çekildi ve bir süre daha kartalın yerde can çekişmesini izledi. Kartal hareket etmeyi durdurduğunda ilerledi ve kanını bir şişeye doldurdu. Kalbinin içinden çekirdeğini çıkardı.
Yüzünde hafif bir gülümseme belirdi.
"Pekala, öncelikle bir hapın ne kadar güçlü olduğunu denemeliyim. Zaten istediğim zaman ormana gelebilirim. Şehre dönsem iyi olacak."
Şişeleri ve çekirdeği boyutuna attıktan sonra etrafına bakındı. Kısa bir süre sonra yüzünde şaşkın bir ifade belirdi.
"Eh?"
Savaşırken etrafını incelememişti ve ne kadar uzağa geldiğini yeni fark ediyordu. Alnında terler belirmeye başlarken kendi kendine mırıldandı.
"Ben hangi yönden gelmiştim?"
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..