120.Bölüm - Amaç

avatar
9330 36

Kara Büyücü - 120.Bölüm - Amaç


Paul'ün gözleri sıkıca kapalıydı. Kan kırmızısı sarayın içindeki havuzda gözleri kapalı bir şekilde dururken bir yandan da bedenini iyileştirmeye çalışıyordu.

Ölümün Eli'nin saldırısı olan [Ölümün Siyah Mührü] içinde karanlık savaş enerjisi bırakmıştı ve bu enerji o iyileştikçe ona zarar veriyordu. Bu yüzden ilk başta onu temizlemişti.

Eğer anka soyunun hayat gücüne sahip olmasaydı yalnızca o saldırı bile ölümüne neden olabilirdi. Bu yüzden bir kez daha anka kan soyuna sahip olduğu için mutlu olmuştu.

Ancak, anka soyu bile yaraları anında iyileştirmek için yeterli değildi. Vücudunun dışındaki yaraları çoktan iyileştirmiş olsa da vücudunun içi karanlık savaş enerjisiyle zarar görmüştü. İç organlarının bir çoğu yara almıştı.

Normalde kendini iyileştirmek için vücudunda mana dolaştırması yeterliydi ancak bu seferki yaralar için ışık manası dolaştırmak zorunda kalmıştı. Ve ışık manasının harika iyileştirici gücüne rağmen kolay kolay iyileşemiyordu.

Aziz seviyeli bir savaşçının saldırıları cidden farklı bir seviyedeydi.

Spadia kendini yavaş yavaş iyileştiren Paul'e bakarken kaşlarını çatmıştı. Paul'ün aldığı yaraları iyi biliyordu ve iyileşmek için birkaç güne daha ihtiyaç duyacağını düşünmüştü. Ancak Paul'ün iç yaraları neredeyse tamamen iyileşmişti. Spadia anka soyunun iyileştirme gücünü gerçekten hafife almıştı.

Bu sırada, Paul yavaşça gözlerini açtı. Havuzdan dışarı çıkmadan önce derin bir nefes aldı ve birden tüm vücudunu parlak bir ışık kapladı.

Işık birkaç saniye boyunca Paul'ün vücudunu kapladı ve sonrasında yavaşça dağıldı. Paul tuttuğu nefesi verdikten sonra yavaşça havuzdan çıktı ve bir süre vücudunu inceledi.

Ölümün Eli'yle yaptığı savaşı kaybetmiş olsa da tam olarak kötü bir durumda değildi. Ölümün Eli'nin yumruk saldırısına maruz kaldığında saldırının sahip olduğu ölüm enerjisini biraz kavramıştı ve sonucunda karanlık büyüsünün alt elementi olan ölüm elementi üzerinde ufak da olsa bir kullanıma sahip olmuştu.

([YN]: Savaş enerjisiyle büyünün ne alakası var mq diyenler için sona yazıcam bunu.)

Ölümün Eli'nin konuşurken bahsettiği 'Ölümün Yolu'nu Spadia'ya sorduğunda bunun Aziz seviye bir savaşçı olmanın ilk adımlarından biri olduğunu öğrenmişti. Elbette, Spadia o zaman gelene kadar bunu açıklamayı düşünmediğini de söylemişti.

Paul buna biraz üzülse de bir şey söylememişti. Ne de olsa, zamanı gelince öğrenecekti.

Yavaşça yumruğunu sıktığında, tamamen iyileştiğini fark etti. İçindeki enerji düzenliydi, ruhu ve iç organları da tamamen sağlamdı. Tamamen iyileşmişti.

Spadia'ya dönüp bir kez eğildikten sonra hızla ruh sarayından ayrıldı. Dış dünyada yapması gereken bir şey kalmamış olsa da durumları tamamen öğrenmesi gerekiyordu.

Gözlerini gerçek dünyada açtığında, beyaz örtülü bir yatağın üzerindeydi. İçinde bulunduğu bembeyaz oda daha önce yarışmadan sonra geldiği, dağın en tepesindeki odaydı.

Yavaşça dikleşirken kan soyunun hâlâ uyanık olduğunu ve kanatlarının hâlâ açık olduğunu fark etti. Ruh Sarayı'ndayken kanatlarını kapatmıştı ancak dış vücudunda kanatları açıkta kalmıştı.

Yavaşça kan soyunu kapattıktan sonra kanatlar sırtına geri çekildi. Çizgi şeklindeki göz bebekleri eski yuvarlak haline geri dönerken yavaşça iç çekti ve ayağa kalktı. Vücudunu saran bandajları çıkardıktan sonra boyutundan beyaz bir gömlek ve siyah bir pantolon çıkararak üzerine geçirdi.

Yavaşça odanın kapısına ilerlerken birden yatağın yanında duran sandalyenin üzerinden bir ses geldi.

"Velet, uyanmışsın!"

Paul Yaşlı Klaus'un sesini duyunca anında sandalyeye yöneldi. Sandalyenin üzerinde siyah şeytan kafası resmi bulunan rozeti görünce Yaşlı Klaus'un rozetten konuştuğunu anlamıştı.

Yavaşça ilerleyip rozeti eline aldı ve sandalyeye oturdu. Ruhsal fısıltıyı kullanarak sesini rozete gönderdi.

"Yaşlı Klaus, henüz uyandım. Sen neredesin?"

"Ben dağın kıdemli kısmındayım. Burada uğraştığımız birkaç iş var. Ah, senin bayılmanın üzerinden bir hafta geçti. Çoktan kışa girdik. Kış olduğunda Sisli Gök Akademisi için birkaç özel şey olur."

Paul meraklı bir sesle sordu.

"Örneğin?"

"Kıdemlilerin çoğu akademiden ayrılarak öğrenci aramaya veya görevlere çıkarlar. Ve öğrencilerin de çoğu görevlere çıkar. Yani genelde akademi boştur."

Paul kaşlarını kırıştırırken sordu.

"Neden böyle?"

"Bak, nerede olduğunu biliyor musun bilmiyorum ama burası ülkenin en yüksek dağı. Normal zamanlarda bile en yüksek soğukluğa sahip bir yer. Sence kışın nasıl olacak? Hem bununla sınırlı kalmıyor. Dağın içinde bir S seviye canavar olan Buzul Şeytan Akrebi'nin cesedi bulunuyor. Kış zamanı geldiğinde etrafa dayanılmaz bir buzul aura yayıyor ve bu aura Kıdemlileri bile yaralayabiliyor. Buz üzerine çalışan birkaç kıdemli dışında kimse kış zamanlarında akademide kalmaya cüret edemez."

"Elbette, kış süresince akademiyi de korumak zorundayız. Bu yüzden bazı kıdemlilerin dağın alt kısımlarında kalması gerekiyor. Geri kalan kıdemliler ve öğrenciler ise görevlendirilecekler."

Bir süre boyunca süren sessizlikten sonra Yaşlı Klaus bir kez daha konuştu.

"Ayrıca, beni Temsilcim olduğundan beri sen de bir Kıdemli sayılıyorsun. Ancak seni koruma işine koymayacağım. Senin için bir görev ayarladım. Rozetin içinde görev bilgilerinin yazdığı bir parşömen var. İstediği zaman ayrılabilirsin ancak kışın sonuna kadar zamanın var. O zamana kadar gelsen iyi olur."

Bundan sonra Yaşlı Klaus sustu ve Paul de bir şey söylemeden rozetin içindeki parşömeni çıkardı ve rozeti boyutuna geri attı.

Derin bir nefes alırken hâlâ elinde duran ve açılmamış parşömene baktı. Aslında, o sırada görevini değil de başka bir şeyi düşünüyordu.

Abyss'ten çıktığından beri yaklaşık dört ay geçmişti. Ve bu dört ayda hep amacı için çalışmıştı. Guilla Ailesini ortadan kaldırırken, Valer'ı öldürmek için ve Ferrua Ailesini ortadan kaldırmak için. Geçen dört ayda oldukça güçlenmişti. Hatta yaşıtlarına göre gücü inanılmaz bir seviyede gibiydi. Amaçlarını tamamlamış, düşmanlarını teker teker ortadan kaldırmıştı.

Ancak, kalbinde bir boşluk vardı. Ne kadar güçlenirse güçlensin dolduramadğı bu boşluk yalnızca güç istiyordu. Güce o kadar açtı ki, yolunda binlerce kişiyi öldürmesi herhangi bir şey değiştirmezdi.

Paul kendi güç açlığını fark edeli aslında uzun zaman oluyordu ancak bunu hep amaçlarına bağlıyordu. Guilla Ailesini yok etmek için güçlenmeliyim... Valer'ı öldürmek için güçlenmeliyim... Ferrua Ailesini yok etmek için güçlenmeliyim...

Bu güç açlığını her zaman amaçlarına bağlamıştı ancak o sırada, amaçlarını tamamlamış olmasına rağmen hâlâ güç istiyordu. Kimsenin onu deviremeyeceği, karşı konulmaz mutlak bir güç!

Paul tepede durmak istiyordu. Var olan her şeye tepeden bakacak bir güçte olmak istiyordu!

Başkaları için bu bencil ve kibirli bir istek olsa bile, Paul bunu umursamıyordu. En tepede olduğu sürece, kimse ona karışamazdı. Ne kadar bencil veya kibirli olursa olsun mutlak gücün karşısında kimse bunu eleştiremezdi.

Yumruğunu sıkarken kendi kendine bir yemin etti.

-Ben, tepede duran olacağım! Başkalarının ancak bakabilecceği ancak erişemediği yerlere hükmeden olacağım!-

Bu yeminini gerçekleştirmek için ne kadar zaman gerektiğini bilmese de bu önemli bir şey değildi. Bir kez seviye atladığında zaten hayat süresi oldukça uzuyordu. Genç yaşıyla birlikte, zaman onun için en bol olan şeydi.

Derin bir iç çektikten sonra yüzünde ufak bir gülümseme oluştu. Kendine bir amaç belirlediğinde her şey daha mantıklı geliyordu. Zihni ve ruhu rahatlamıştı.

Yavaşça elindeki parşömeni açtı ve okumaya başladı.

--------------------

[YN]: Bakalım en tepede durmak için kaç bölüm gerekecek.

-Bilgilendirme-

Savaş Enerjisi ile Mana arasında ne alaka var?

Savaşçıların kullandığı silah enerjisi ile Büyücülerin manasının arasında aslında herhangi bir bağ yoktur. Birbirinden tamamen farklı olan bu iki enerji arasında bağ kurulmak istenirse, onlara sıfatlar eklenmelidir.

Mana ve Savaş Enerjisi farklı olsalar da onları işleyen Ölüm aurası tektir. Bu aurayı anlayabilen birisi iki tarafta da gelişim gösterebilir. Elbette, normal birisi Ölüm büyüsü kullanamayacağından (Karanlığın alt elementi) diğer örnekler daha mantıklı olur sanırım.

Örneğin, bir çifte gelişimci alev özelliği kullanan bir kılıç tekniği geliştirirse alev büyüsüne olan yatkınlığı da artar. Aynı şekilde, eğer bir alev büyüsü geliştirirse alev kullanan kılıç tekniklerine olan yatkınlığı artar.

(Arada böyle bilgilendirmeler yapsam iyi olcak. Bunları hikayeye katarken çok karışıyo. Bölüm sonuna yazmak daha kolay.)






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44338 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr