153.Bölüm - Ejderhanın Ters Pulu

avatar
8576 31

Kara Büyücü - 153.Bölüm - Ejderhanın Ters Pulu


Parlak alevlerle kaplı alanın permezinde oturan Paul yavaşça iç çekti. Diğer alevleri inceledikten sonra neden [Cehennem Alevleri]ni kullanamadığını anlamıştı.

Neden aslında epey basitti. [Cehennem Alevleri] karanlığın gücüne sahip olan alevlerdi ancak bu güç yalnızca ek olan bir şeydi. [Cehennem Alevleri] tekniği onun normal alevlerini kaplayan bir kap gibiydi. Özünde hâlâ aynıydı.

Ancak buradaki diğer alevler farklılardı. Bu alevler güçlerini direkt olarak kendi özlerinden alıyorlardı. Yani alevlerin özünde o güç zaten yatıyordu ve alevlerin normal hali zaten buydu.

Bu sorunu çözmenin yolunu zaten bulmuştu ve aslında basit bir çözüm sayılırdı. O ana kadar yalnızca bir kez kullandığı [Öz Füzyon Tekniği]ni kullanarak bu sorunu çözebilirdi.

Diğer alevler de füzyon elementlerden oluşmuş alevlerdi. Aralarından yalnızca [Karanlık Alevler]in ismini bilse de diğerleri de farklı sayılmazlardı. Yani [Öz Füzyon Tekniği]ni kullanıp özü değişmiş bir alev yaratırsa alevlerini kullanabilecekti.

Ancak iki sıkıntı vardı. Bunlardan ilki, seviyesiydi. O sırada yeterince güçlü bir alevi birleştirmek için yetecek kadar fazla manaya sahip değildi ve alevlerinin gücü yeterince güçlü olmazsa zaten bir işine yaramazdı.

İkinci sıkıntı ise hangi elementle birleştirebileceğini bilmemesiydi. Alevlerinin diğer alevlere baskın çıkması için doğru elementi seçmesi gerekiyordu ancak istediği her elementi istediği şekilde birleştiremiyordu. Biliyordu ki, iki elementi birleştirse bile sonuç olarak özü baskın kalan taraf alev değil de diğer element olabilirdi. Bu durumda tamamen boşa çalışmış olurdu.

Derin bir nefes aldıktan sonra bir kez daha vücudunu saran alev manasını hissetti. Bir süre burada kaldığı ve meditasyon yaptığı sürece ilk sorunu çözebileceğini düşünüyordu ancak ikinci sorun daha zordu. Bir element seçse bile birleştirmeden önce o elemente de çalışması ve geliştirmesi gerekiyordu.

Yavaşça iç çektikten sonra gözlerini kapadı ve meditasyon yapmaya başladı. Gelişim dengesini biraz bozacak olsa da büyücü olarak seviyesini diğerlerinden ileri bir seviyeye, mümkünse Büyükusta seviyesine çıkarmalıydı!

Derin bir nefes alıp etrafındaki alev manasını vücuduna yönlendirmeye başladığında, kalbinin içindeki çekirdeğinin etrafında dönen ufak kara yıldızın üzerindeki yazıtlar kızıl bir renkle parlarken birden yıldızın çekirdeğin etrafındaki dönme hızı artmaya başladı.

Bu sırada, kara yıldız Paul'ün çektiği manayı ve dışarıdaki manayı çekerek saf manaya dönüştürüyor ve direkt olarak Paul'ün kalbine aktarıyordu. Bu Paul'ü şaşırtmış ve mutlu etmişti.

Çünkü o anda alev manasını kullanarak büyücü seviyesini geliştirdiği sürece ileride alev manasını kullanarak kolayca gelişemeyecekti. Ancak konu saf manaya gelince böyle bir sıkıntı yoktu. Hem hissettiği kadarıyla kara yıldız manadan ayırdığı alev enerjisini de dışarıya atmıyor ve kendi içinde depoluyordu.

Bunu fark ettikten sonra yüzünde parlak bir gülümseme oluşmuştu. Bu kara yıldız ona iyi bir gelişme yeri, gelişme kaynağı ve gelişmeyi hızlandran bir avantaj vermişti. Elbette bunu boşa harcayacak değildi!

--------------------

Asıl dünyada geçen bir haftadan sonra...

Arthur genişçe bir odanın merkezinde oturuyordu. Yeşil gözleri o sırada sıkıca kapalıyken uzun saçları salıktı. Üst vücudu tamamen çıplaktı ve altında epey pahalı olduğu belli olan mavi-beyaz bir pantolon vardı.

O sırada oturduğu yerde başka büyücülerin hissedebileceği bir mana yoğunlaşması vardı. Bu mana yoğunlaşması odaya kurulan özel bir formasyonun sonucuydu ve gelişimine epey katkıda bulunuyordu.

Krallığın en büyük akademisi olan Göksel Rüzgar Akademisi'nin Büyü Bölümü Başkanı olarak bu odayı zaten hakediyordu. Aynı şekilde Savaşçı bölümü, Tılsım Bölümü ve Simya Bölümü gibi diğer bölümler de kendi özel odalarına sahiplerdi.

Aynı zamanda bu bölümlerin başkanları oldukça fazla kaynak da alıyorlardı. O sırada Arthur'un sağ elinin yüzük parmağında takılı olan yüzükte olan kaynaklar Paul'ün sahip olduklarıyla karşılaştırılamasa da birçok kişinin ağzını açık bıraktıracak bir miktardaydı.

Elbette, bunda büyükannesi Shilian Thian'ın da bir etkisi vardı. Okulun üçüncü büyüğü (inş doğru hatırlıyorum) olan büyükannesi o istediği sürece ona Göksel Rüzgar Akademisi'ndeki her kaynağı verebilirdi.

Büyükannesi Shilian Telan ve Göksel Rüzgar Akademisi'nin Yöneticisi Wung Sella arasında bir geçmiş vardı ki bunu okuldaki birçok kıdemli biliyordu. Zamanında, Wung Sella ile Büyükannesi birbirlerine aşık iki kişiydi ancak Wung Sella o zamanlarda serseri bir gelişimci olduğundan ikisinin evlenmesine izin verilmemişti. Şimdi, üzerinden geçen on yıllardan sonra bu adam tüm Krallığın yapıtaşı olan bir yerin yöneticisi olmuştu!

Elbette, Arthur bu aşk geçmişiyle hiç ilgilenmemişti. Tek bildiği Yönetici'nin eski sevdiğinin uğruna onun üzerine düştüğüydü ve o da bundan oldukça yararlanıyordu.

Bu sırada, derin bir nefes alarak meditasyonunu bitirdi. Yavaşça ayağa kalktı ve yüzüğünden çıkardığı mavi-beyaz bir gömleği üzerine geçirdi. Pantolonla eşleşen gömlek oldukça hoş bir görüntü oluşturuyordu.

Yeşil gözlerini hafifçe ovan Arthur yavaşça odasından çıktı ve derin bir nefes aldı. Odası, akademinin merkezine oldukça yakın bir yerdeydi ve hem korunaklı hem de güzel bir yerdi. Odanın hemen dışında ufak ve her zaman temiz tutulan bir bahçe vardı.

Hızlı adımlarla odadan ayrıldı ve bahçeyi geçerek büyü bölümüne vardı. Günlük meditasyonunu bitirmiş olduğundan biraz etrafta dolaşmak istiyordu.

O büyü bölümünde dolaşırken onu gören birçok öğrenci, kız veya erkek yaşları fark etmeksizin ona doğru eğiliyorlardı. Bunu gördükçe içinde bir mutluluk duygusu oluşuyordu. İçindeki yükseklik havasıyla hızlı adımlarla tılsım bölümüne yürüdü. Orada da bir süre başkalarının eğilmesini izlemek istiyordu.

Kalbindeki kibirli hisle tılsım bölümüyle büyü bölümünü ayıran sınırı aştığı anda etrafındaki kişilere hızla göz gezdirmek istedi. Ve anında yüzü buruştu.

O sırada, mor bir cübbe giymiş yirmi yaşlarında bir kadın ona doğru yaklaşıyordu. Parlak siyah gözlere ve uzun siyah saçlara sahip olan bu kadının soluk beyaz teni vuran ışıkla parlıyordu. Nazik ellerinde bir çift tılsım tutarken yüzünde öfkeli bir ifade vardı.

"Arthur Thian, bu bölüme girmene izin vermiyorum!"

Gür ancak güzel sesiyle bağırırken sağ elindeki tılsımı kaldırmış ve Arthur'a çevirmişti. Bunu gören Arthur ise bir adım geriye atmış ve yüzüne ekşi bir ifade yerleştirmişti.

Karşısındaki kız, tılsım bölümünün başkanı Alissa Yvenia'ydı ve bir tılsım dahisi olarak anılıyordu. Bu yüzden Göksel Rüzgar Akademisi onun üzerine epey düşüyordu.

Elbette, korktuğu kısım bu değildi. Bu kız aynı zamanda okulun ikinci büyüğünün öğrencisi ve ilk büyüğünün öz kızıydı! Onun akademi üzerindeki baskısı neredeyse kendisininkiyle aynıydı ve Yönetici'nin eski bir aşk için iki büyükten vazgeçebileceğini düşünmediği için onunla genelde karşılaşmamaya çalışıyordu.

Nedeni belliydi. Bir süre önce tılsım bölümüne gelmiş ve bir öğrenciyle kavga çıkarmıştı. O zaman o öğrenciyi ağır bir şekilde yaralamıştı ve Yönetici'nin etkisi olmasa kurtulması imkansızdı. Ancak Yönetici bile başkanların haklarına karışamıyordu. Bir başkan olan Alissa o zamandan beri Arthur'u Tılsım Bölümünden yasaklamıştı.

Bir süre sonra bu karar kalkmış olsa bile Alissa hâlâ onu gören bir öğrencinin haber vermesini söylüyor ve haberi aldığı anda oraya varıp onu kovuyordu. Arthur Tılsım bölgesinde istediği gibi davranamayacağından ona karşı gelemezdi. Bu nedenle genelde ondan kaçınıyordu ve yalnızca birkaç dakika bu bölgede kalıyordu.

Ancak bugün aslında bu kadının zaten dışarıda olduğu kimin aklına gelirdi ki? Bunu hatırlayınca bir kez daha üzüldü.

Sadece kovulması bir sıkıntı değildi. Asıl sıkıntı bu kadının her seferinde sesli bir şekilde bağırması ve büyük bir kalabalığı toplamasıydı. O sırada da etraflarında birçok tılsım bölümü öğrencisi toplanmıştı.

O sırada Arthur kalabalığın ön kısımlarında duran Shiwuan ve Sushie'yi fark etti ve içinden bir kez daha iç çekti. Birkaç gün önce 'suikast girişimi' ile ilgili haberleri almıştı ve kimsenin zarar görmediğini biliyordu. O sırada epey tehlikeli bir durumdaydı. Eğer bu olay iyice araştırılırsa ve en sonunda kendisine varılırsa sonuçlarını düşünmeye bile cüret edemiyordu.

Arthur'un başka bir şeyi düşünmeye başladığını fark eden Alissa soğuk bir sesle bir kez daha bağırdı.

"Son uyarım. Hemen gidiyorsun!"

Arthur iç çekti ve yavaşça konuştu.

"Tamam, tam-"

Ancak bir anda tüm yüzü soldu ve bunu diğer tüm öğrenciler de fark etti. Ardından, Arthur hızla Büyü Bölümüne geçti ve oradan direkt olarak akademiden ayrıldı. Arkasında şaşırmış bir şekilde duran bir öğrenci kalabalığı bıraktı.

Bu sırada, Arthur bunu önemsemiyordu bile. Arkasına bile bakmadan koşarken kendini gizlediğinden emin oldu ve en sonunda şehrin bir ara sokağına daldı.

Orada, siyah pelerini omuzlarının altını kaplayan Shijin duvara yaslanmış bir şekilde duruyordu. Yüzünde alaycı bir gülümseme varken konuştu.

"Büyü Başkanı'mız biraz aceleci davranmıyor mu? Yoksa bir şeyden mi korkuyorsunuz?"

Arthur hızla ilerledi ve Shijin'in pelerinini kavradı. Onu tek eliyle kaldırırken sesini onun zihnine gönderdi.

"Bunu yapamazsın."

Shijin soğuk bir şekilde gülümsedi ve sesini Arthur'un zihnine gönderdi.

"Son bir işin olacak. Her şeyi ayarladım zaten, sadece benim maşam olacaksın."

Arthur'un gözleri sonuna kadar açılırken zihninden bağırdı.

"Bu beni ölüme göndermek seni gerizekalı! Kara Büyücü bunu öğrendiğinde ne olacak sanıyorsun!?"

Shijin yeniden alaycı bir şekilde gülümserken konuştu.

"Eğer dediğimi yaparsan sana antidotu da vereceğim. Bu şekilde Kara Büyücü'yle anlaşma yapma şansın olacak. Hem büyükannen ve Yönetici seni hâlâ koruyabilir. Ancak eğer yapmazsan... Eh, tek yapmam gereken o paralı asker grubuyla olan konuşmanı kıdemliye hediye etmek değil mi?"

Bu sırada, pelerininin içinden siyah renkli bir disk çıkardı. Bu disk, illüzyon büyüsünü kullanarak video kaydeden bir illüzyon-video diskiydi ve içinde Arthur'un Paul'e ve Gruba saldıran siyah pelerinli paralı askerlerle olan anlaşmasını barındırıyordu.

Arthur yavaşça yutkunduktan sonra Shijin'i yere bıraktı. Daha sonra ise Shijin pelerinini bir kez silktikten sonra konuştu.

"Sevgili Kıdemlim hakkında bir araştırma yaptım. Hem de yapabileceğim en iyi türden ve bir sonuca ulaştım."

İki elini birleştirim ovuştururken yüzünde zehirli bir gülümseme belirdi.

"Elbette, sana her şeyi söyleyecek değilim. Ama senin elinin uzanabileceği bir şeyi biliyorum."

Bu sırada, pelerininin içinden kırmızı bir sıvıyla dolu ufak bir cam şişe ve bir kağıt çıkardı. Kağıdın üzerinde sarı saçlı ve mavi gözlü 12-13 yaşlarında bir kızın resmi vardı.

"Sushie Newelt, daha önceki grupta bulunan bir kız ve Göksel Rüzgar Akademisi'nin Tılsım Bölümü'nün öğrencisi. Onun ve Kıdemli'nin aslında yakın olduklarını öğrendim ve elbette bunu kullanacağım. Yaralı bir askerin yarasına saldırarak ona daha fazla zarar verebileceğimi düşünüyorum ve senin düşünme hakkın yok. Tek yapman gereken, bu zehirden bir damla almasını sağlaman. İstediğin şekilde olabilir. Bu zehir bir ay içinde onu öldürecek. Bu bir ay boyunca Kara Büyücü'yle antidot için anlaşma yapabilirsin ve kendine özür diletebilirsin. Eğer bir ay boyunca bir cevap alamazsan antidotu verebilirsin veya kızın ölmesini sağlayabilirsin. Bu benim umurumda değil. Ben başka bir yol bulacağım. Her neyse, mümkünse bir kez daha görüşmemek üzere!"

Bunu söyledikten sonra ara sokağın karanlığına dalmış ve gözden kaybolmuştu. Arthur ise yeşil gözlerini hâlâ elindeki dosyada tutuyordu. Bir süre sonra, kendi kendine mırıldandı.

"Yaralı bir askerin yarası ha... Bir ejderhanın ters pulu olmadığını umalım."






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44330 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr