Siyah maskeli adam sabresini Karanlık Alevler'le kaplamıştı ve oldukça yüksek bir hızla beyaz saçlı kıza doğru koşuyordu. Attığı her adımda yerde bıraktığı kırık izleri adımlarının sertliğini belli ediyordu.
Onun aksine beyaz kıyafetli kız adım attığında yerden bir tozu bile kaldırmıyordu. Havada yavaşça süzülen bir tüy gibi hızla geriye çekilirken yerde tek bir iz bile bırakmıyordu. Aynı anda ise sol eliyle kavradığı yaya sağ eliyle bir ok yerleştiriyor ve oku beyaz alevlerle kapladıktan sonra hemen fırlattı.
Havada hızla ilerleyen ok siyah maskeli genç adama yaklaştığı anda siyah maskeli genç adım bir adım yana çekildi. Aynı anda, bir başka ok çoktan ona yaklaşmıştı!
Ancak bu ok alevlerle kaplı değildi ve normal bir oktu. Bu nedenle siyah maskeli genç adam kaçınmak yerine sabresini oka savurarak Karanlık Alevleriyle oku yakmış ve beyaz saçlı kızın ardından fırlamaya devam etmişti.
Siyah maskeli adamın saldırı yapma şansı oldukça azdı. Beyaz saçlı kız oldukça hızlıydı ve bir uzak mesafe savaşçısıydı bu yüzden siyah maskeli adamadan sürekli olarak uzak kalıyordu. Siyah maskeli adam yakın mesafe savaşçısı olduğundan ve hızı beyaz saçlı kızınkine yetişmediğinden ona karşı direkt olarak savaşamıyordu.
Ancak Paul nedense kazananın siyah maskeli adam olacağını düşünüyordu. Nedenini tam olarak bilmiyordu, ancak içinde böyle bir his vardı. Siyah maskeli adam ona göre beyaz saçlı kızdan çok daha tehlikeliydi. Bu karara varmasının tek sebebi kendi hisleri olduğundan doğru olmama şansı olsa da doğru olduğunu hissediyordu.
Bu sırada beyaz saçlı kız sırtına asılı sadaktan üç oku çıkardı ve hareket etmeyi keserek siyah maskeli adama döndü. Üç ok aynı anda beyaz alevlerle kaplanırken beyaz alevlerle parlayan gözleri kısılmıştı.
Siyah maskeli adam ise hızını hiç kesmeden kıza doğru koşmaya devam ediyordu. Karanlık Alevler'le kaplı sabresini sıkıca kavramıştı ve ona doğrultulmuş okları görmezden gelerek hedefine doğru atılmıştı.
Beyaz saçlı kız oklarını bıraktığı anda üç ok hızla siyah maskeli adama ilerlemeye başladı. Bu sırada, üstteki ve alttaki oklar ortadaki okun etrafında dönerek beyaz alevlerden oluşan tek ve devasa bir ok oluşturdu. Devasa beyaz ok siyah maskeli adama ilerlerken siyah maskeli adam da sabresini önüne doğru çekmiş ve direkt olarak oka doğru koşmaya devam etmişti.
Siyah maskeli adamın sabresi ve beyaz alevden oluşan devasa ok çarpıştığında beyaz alevler adamın tüm vücudunu sardı ve etrafında on adımlık bir mesafeyi tamamen beyaz alevlerle kapladı.
Bu sırada bu durumu izleyen beyaz saçlı kız nefes nefeseydi. Son yaptığı saldırı için epey enerji harcamış gibi görünüyordu.
Paul ise şaşırmış bir durumdaydı. Aslında kazananın siyah maskeli adam olacağını ve onunla dövüşmesi gerekeceğini düşünmüştü. En sonunda, hisleri yanlış çıkmış gibi görünüyordu.
Sağ elini belinde asılı olan kılıcın kabzasına atarken anında saldırarak beyaz saçlı kızın yorgunluğundan faydalanmayı ve kolayca bitirmeyi düşünüyordu. Ancak o kılıcının kabzasını kavradığı anda birden beyaz alevlere kaplı alan yarıldı.
Beyaz alevlerin içinden birden fırlayan siyah maskeli adamın tüm vücudunu Karanlık Alevler kaplamıştı. Sabresi saf siyah alevlerin yanında bir saydam enerjiyle daha kaplıydı.
Siyah maskeli adamın ani atılışına şaşıran beyaz saçlı kız geri çekilmeye çalışsa da siyah maskeli adam sabresini havaya doğru savurmuş ve Karanlık Alevler'den oluşan bir dalgayı beyaz saçlı kıza doğru göndermişti.
Karanlık Alev dalgası beyaz saçlı kıza ulaştığında kızın kıyafetinde ve vücudunda çapraz bir kezik bırakmış ve kestiği yeri kaplayarak genç kızın çığlıklar içinde kalmasına neden olmuştu. Bu sırada, siyah maskeli adam hızla kızın yanına ulaşmış ve sabresini hızla boynuna doğru savurmuştu.
Normal halinde bile savunması fazla güçlü olmayan genç kızın o anki halinde saldırıyı engellemesi veya kaçınması imkansızdı. Gümüş renkli sabre boynunu gövdesinden ayırırken hâlâ acı içinde çığlık atmakla meşguldü.
Boynu koptuktan sonra sesi kesilen kızın cesedi beyaz alevlere dönüştü ve beyaz alevlerin alanına döndü. Ardından, beyaz alevler tamamen sönerek yerlerini siyah alevlere bıraktı.
O sırada, toplam sekiz alan Yıldırım Alevleri'yle kaplıyken iki alan Karanlık Alevler'le kaplıydı. Aynı şekilde alanların merkezinde duran taşın onda sekizi sarımsı bir kırmızı renkteyken geri kalan onda ikisi saf siyah bir renkteydi.
Ancak Paul o anda bunları önemsemiyordu. O sırada hâlâ şaşırmış bir durumdaydı ve ağzı yarım şekilde açılmıştı. Siyah maskeli adamın böyle bir geri dönüş yapabileceğini hiç düşünmemişti. Özellikle de beyaz aleverin verdiği acıyı hâlâ hatırladığı için kendisi öyle bir alana girip giremeyeceği konusunda emin değildi. Eğer girse bile, çıkıp çıkamayacağını hiç bilmiyordu.
Ancak siyah maskeli adam hem alandan ayrılabilmiş hem de ayrıldıktan hemen sonra bir çift saldırıyla rakibini öldürmüştü. Gücü Paul'ün daha önce dövüştüğü rakiplerinden çok daha güçlüydü.
Aynı zamanda, diğer rakiplerinin aksine siyah maskeli adam yalnızca büyüsünü ve silahını kullanmıyordu. Az önce sabresini saran o saydam enerji Paul'ün alışkın olduğu Kılıç enerjisi'ne benziyordu. O Sabre Enerjisi'ydi!
Bu Sabre Enerjisi Paul'ün Kılıç Enerjisiyle tamamen aynı bir auraya sahipti. Enerjinin özel bir şekli veya artı bir etkisi yoktu. Yalnızca sabrenin kendi enerjisiydi ve herhangi bir etkiye sahip olmadığı için tamamen saydamdı.
Bu, bir tekniğe çalışmayan savaşçıların özelliğiydi. Bir savaşçı bir tekniğe çalışmaya başladığında silah enerjisi tekniğe göre değişmeye başlar ve değişme oranına göre seviyelere ayrılırdı. Elbette, daha önce hiçbir kılıç tekniğine çalışmamış Paul bu seviyeler hakkında bir şey bilmiyordu.
Ancak siyah maskeli adamın saldırısıyla burada Kılıç Enerjisi'ni kullanabileceğini anlamış ve yüzünde bir gülümseme belirmişti. Eğer Kılıç Enerjisi'ni Yıldırım Alevleri'yle beraber kullanırsa yıkıcı gücü oldukça artardı. Kılıç Enerjisi saydam olsa da kılıcının gücünü kat kat artırabilirdi.
Bunu önceden fark etmediği için üzülürken siyah maskeli adamın ona doğru döndüğünü fark etti. Sabresini saydam kılıç enerjisi ve Karanlık Alevler sarıyordu. Vücudunda da bazı yerler Karanlık Alevler'le yanıyordu.
Kızıl gözlerini bir süre siyah maskeye diktikten sonra yüzünde soğuk bir gülümseme belirdi ve kılıcını hızla çekti. Kılıcın etrafını anında saran saydam kılıç enerjisi ve kükreyen Yıldırım Alevleri tehdiktar bir şekilde parlamaya başlarken bu savaşı bir kazanca dönüştürmeye karar verdi ve [Savaş Tanrısı Beden İşleme Tekniği]ndeki sözü hatırladı.
"Vücudun bir silah ama ruhun bir insan. Güç kazanmak için, ruhunu bir silah olarak yeniden döv."
Hâlâ Karanlık Sürgün Alanı'ndayken bu sözün ne anlama geldiğini anlamamıştı. Ancak şimdi kavrama seviyesi daha da artmıştı ve kavraması güçlenmişti. Ne olduğunu biliyordu.
İlk seviyede bedenini kılıçla bir yapmış ve Kılıç Enerjisi'ni kullanabilir hâle gelmişti. Ancak, kılıçla tam olarak bir değildi. Kılıcı ve bedeni tam olarak uyum içinde olsa bile ruhu hâlâ normaldi.
Kılıçla bir seviyesine varabilmek için ruhunu bir kılıca çevirmeliydi, kendisi bir kılıç olmalı ve Kılıç Niyeti'ni kazanmalıydı. Ve Paul için bunu yapmanın en iyi yolu güçlü bir düşmanla savaşmaktı!
Gözlerini kısarak savaş pozisyonuna geçerken kılıcını saran kılıç enerjisi kendi kendine keskinleşmeye başladı. Paul'ün yeterli olan kavrayışı o anda Kılıç Niyeti'ne ulaşması için yalnızca bir atılım gerektiriyordu ki Kılıç Niyeti Büyükusta seviyesindeki bir savaşçının özelliğiydi.
Paul Zirve düzeydeki bir Usta Savaşçı olsaydı bu mantıklı olabilirdi ancak o sırada Paul yalnızca Düşük düzeydeydi! Bu gelişim hızının artma nedeni Paul'ün son zamanlarda kılıç üzerindeki kontrolünün ve Kılıç Enerjisi üzerindeki anlayışının artmasından kaynaklanıyordu. Aynı zamanda, Ölümün Eli gibi Aziz seviyeli bir savaşçının enerjisine maruz kalmıştı.
Ancak gelişme hızının artması onun çalışması gerektiği gerçeğini kapatmıyordu. Derin bir nefes alırken kılıcını siyah maskeli adama doğru çevirdi.
Siyah maskeli adam sabresini kaldırırken Karanlık Alevler yükseldi ve yumruklarıyla ayaklarını kapladı. Ardından, hızla Paul'e doğru atıldı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..