164.Bölüm - Enerji Salınımı

avatar
8268 33

Kara Büyücü - 164.Bölüm - Enerji Salınımı


"Yaşlı Kabus, ciddi misin? Bir akademiyi yok etmesine izin mi veriyorsun?"

Çiçeklerle dolu bir bahçenin ortasında, tamamen beyaz bir masanın üzerindeki satranç tahtasındaki taşını oynatan Yüce Ata Saf Beyaz karşısında oturan Yaşlı Klaus'a bakarken sormuştu. Yaşlı Klaus ise gözlerini satranç tahtasından kaldırmadan gülümsedi.

"O manyağın ne dediğini duymadın mı? 'Arkamı temizler misin?' diye sordu. 'Saldırabilir miyim?' diye değil. Her türlü saldıracaktı zaten yani onu korumamda bir sıkıntı yok."

Sözünün sonuna doğru taşını oynamıştı. Bu sırada ise Yüce Ata Saf Beyaz yavaşça başını sağa sola sallamış ve derin bir iç çekmişti.

"Kendine fazla düşman edinmesi ona ileride çok fazla sıkıntı çıkarabilir Yaşlı Kabus. Onu biraz daha yumuşak huylu yapmaya çalışmalısın."

Yüce Ata Saf Beyaz'ın hamlesini yaptığını gören Yaşlı Klaus sesli bir şekilde homurdandı ve konuştu.

"O manyak veledin çok bahsedilen 'doğru yol'a dönmesini hiç mi hiç istemiyorum. Sırf savaşı önlemek için düşmanlarına boyun eğmek barışçıllık değil, yalnızca saf aptallıktır! Hem, istesem de çevirebileceğimi sanmıyorum. Savaşma arzusu kolayca yükseliyor ve bir kez yükseldiğinde istediğini alana kadar durmuyor. Doğuştan manyak bir yapıya sahip gibi ve bunu değiştirmem imkansız. Hem, onun asıl ustası bile değilim ben. En fazla öğretmeni sayılıyorum. Ne bok yediği umrumda değil."

Yaşlı Klaus taşını oynattıktan sonra uzunca konuşmaya devam ettiğinden Yüce Ata Saf Beyaz onu beklemişti. Yaşlı Klaus'un sözleri bittikten sonra ise yüzünde hafif bir gülümseme belirmişti.

"Ne yaptığı umrumda değil diyorsun ancak endişelisin değil mi Yaşlı Kabus?"

Yaşlı Klaus kaşlarını çatarken ağzını açtı ancak o bir şey söyleyemeden önce Saf Beyaz satranç tahtasında bir taşını hareket ettirmişti.

"Şah-mat."

Yaşlı Klaus sözlerini yutarken gözlerini satranç tahtasına dikmişti. Bir süre tahtayı inceledikten sonra Yüce Ata Saf Beyaz'ın sesini duydu.

"Oyunun başından beri yenileceğimi düşünüyordum, ancak rozetten gelen sesten beri yaptığın her hareket yanlış oldu Kabus. Doğruyu söyle, o 'manyak velet'i epey seviyorsun değil mi?"

Yaşlı Klaus gözlerini Yüce Ata Saf Beyaz'a çevirip yaşlı kadının yüzündeki alaycı gülümsemeyi gördüğünde basitçe bağırıp tüm satranç tahtasını dağıtmıştı.

--------------------

Aynı anda, Paul'ün sağ eliyle sıkıca kavradığı Bin Şeytan Kılıcı'nı saydam kılıç enerjisi ve parlak sarı yıldırım arkları sarmıştı. Ona en yakın olan kırmızı işlemeli cübbeye sahip olan yaşlı adama avını izleyen bir büyülü canavar gibi baktığından yaşlı adam istemsizce yutkunmuş ve geri çekilmişti.

Bu sırada, Paul'ün kılıç niyeti gittikçe güçlenmeye başlamıştı. Savaş arzusunun artışıyla birlikte gittikçe vahşileşen kılıç niyeti Paul'ün etrafını saran kılıçlardan bir duvar gibiydi ve dört büyücünün saldırı yapmaları için bir boşluk bulmalarını zorlaştırıyordu.

O anda, Paul herhangi bir pozisyon almadığından birçok boşluğu varmış gibi görünse de aslında tamamen korunaklıydı. Etrafındaki kılıç niyeti özellikle savunmasız bölgelerini koruyor ve ona normal bir zırhın verebileceğinden daha yüksek bir koruma veriyordu.

En iyi kısmı ise bu zırh Büyükusta seviyesinde biri veya daha yükseği haricinde kolay kolay aşılamazdı. Her an etrafında olduğu ve kendi savaş arzusundan oluştuğu için de savaşmak istediği sürece parçalanamazdı. Normal bir zırhtan çok daha iyiydi!

Bu sırada, dört büyücü onun kılıç niyetini ve gücünü fark etmiş ve geri çekilmişlerdi. Dördü aynı anda birer tılsım çıkarınca Paul birden ne olduğunu anlamamış ve şaşırmıştı.

"Göksel Rüzgar Cezası!"

Dört tılsım siyah renkli bir sisle çevrelenirken dört kıdemli tılsımları Paul'ü merkezde bırakmak üzere yere kare şeklinin köşeleri halinde bırakmışlardı. Bir anda tılsımlardan fırlayan siyah ışınlar dört tılsımı bağlayıp Paul'ü ortada bırakırken tılsımları bağlayan siyah ışınlardan koyu siyah zincirler fırladı.

Koyu siyah zincirler hızla Paul'e fırlayıp önce el ve ayak bileklerini, ardından tüm vücudunu kaplamaya başlamıştı. Aynı anda, dört büyücü ise yere saplanmış tılsımlara güçlerini aktarıyorlardı.

Bu tılsımlar, karanlık mana ile yapılmış tılsımlardı ve Göksel Rüzgar Akademisi'nin Büyü Bölümü'nün hazineleriydi. Büyü Bölümü tamamen yok olma tehlikesiyle karşılaşılmadığı sürece bu tılsımların kullanılması imkansızdı.

Aslında, bu sefer de tılsımların kullanılmaması gerekiyordu. Ancak Akademi Yöneticisi onları uyarmış ve kullanmaları gerektiğini, yoksa tüm akademiye zarar gelebileceğini söylemişti. Bu dört kıdemliyi biraz şaşırtsa da dördü daha sonradan anlamışlardı.

Şaşırmalarının nedeni Paul'ün gücünden şüphe etmeleri değildi. Paul'ün gücünü görmüşlerdi ve onu yenebileceklerini düşünmüyorlardı. Ancak Paul'ün buraya gelmesinin tek nedeni Arthur'du ve dört tılsımın değeri kesinlikle bir bölüm başkanından daha değerliydi. Bu nedenle üçü Arthur'u teslim etmeyi düşünmüştü.

Evet, yalnızca üçü bunu düşünmüştü. Çünkü ne kadar akademinin bir büyüğü olsa da Shilian Thian torununa çok daha bağlıydı ve onun için her şeyi yapabilecek bir kadındı. Bu nedenle diğer kıdemlilere yalvarmış gerekirse kendisinin ve Arthur'un tüm hazinelerini Kara Büyücü'ye vermeyi teklif etmişti. Tılsımları kullanmak onun istemeye cüret edemediği bir şeydi ve Arthur hayatta kaldığı sürece hazineyi istediği kadar toplayabilirdi.

Ancak bu sırada Wung Sella onu fark edip tılsımların kullanılmasını istemişti. Sonuç olarak, o sırada zincirlerle kaplanan Paul'ü izleyen yaşlı kadın Shilian'ın yüzünde büyük bir gülümseme vardı. Ve gülümseyen tek kişi o değildi. Kırmızı işlemeli cübbe giyen yaşlı adam ve diğer iki okul büyüğü de gülümsüyordu. Ve, Paul de gülümsüyordu.

Karanlık manadan oluşturulmuş zincirlerle bağlanmak başka insanlar için bir kabus olabilirdi ancak Paul için herhangi bir sıkıntı yaratmıyordu. Özellikle, bu tılsımların içindeki karanlık mana işlenmemişti ve doğal karanlık manaydı.

Yüzündeki gülümseme gittikçe büyürken kalbinin içinde çekirdeğinin etrafında dönen kara yıldızın üzerindeki yazıtlar parıldamaya başladı. Kara yıldız kendi etrafında dönmeye başlarken birden saf siyah zincirler Paul'ün vücuduna çekilmeye başlamışlardı.

Dört kenardan çıkarak Paul'ü bağlamış olan yirmi siyah zincir hızla Paul'ün vücuduna çekilirken karenin köşelerini bağlayan siyah ışınlar da gittikçe zayıflıyorlardı. Tılsımlardaki karanlık mana hızla Paul'ün vücuduna çekilirken dört kıdemli büyücünün gözleri sonuna kadar açılmıştı.

Tüm karanlık mana Paul'ün vücuduna çekilip karanlık enerji kara yıldızın içinde kalırken saflaştırılmış kısmı çekirdeğine gönderilmişti. İçlerindeki enerji kuruyan dört tılsım gürültülü bir şekilde patlarken Paul derince nefes vermişti.

Gözlerinde belirgin bir parıltı vardı. O anda çekirdeği gelişmiş olmasa da Kara Yıldız'ın içindeki enerjiyle ilgili bir şeyi fark etmişti.

Daha önceden depolanan alev enerjisi ve henüz çektiği karanlık enerjinin gücü oldukça yüksekti ve yalnızca salınması bile oldukça güçlü bir saldırıya neden olabilirdi. Elbette, bunu yapmayı düşünüyordu.

Gözlerini kapatıp kara yıldıza odaklanırken dört büyücü ona biraz yaklaşarak büyülerini hazırlamaya başladılar. Bu sırada, Paul'ün vücudundan aynı anda hem karanlık hem de alev enerjisi yayılıyordu.

Tam dört büyücünün saldırılarını yapacakları yerde, birden Paul'ün vücudundan siyah-kırmızı bir dalga yayıldı. Dokunduğu her şeyi yakan ve aşındıran bu dalga dört kıdemliyle temasa geçtiği anda onları çığlık içinde bırakmış, büyülerini bozmuş ve birkaç dakika içinde vücutlarının aşınarak ve yanarak yok olmalarını sağlamıştı.

Bu etkiyi gören Paul'ün yüzünde soğuk bir gülümseme belirirken Shilian Thian'ın az önce durduğu yere bir bakış attı. Ardından, merkezden yayılan öfkeli bağırışı duydu ve başını yeniden oraya çevirdi.

--------------------

"Hm?"

Sonsuz gibi görünen masmavi okyanusun üzerindeki bir adada, beyaz cübbeli, beyaz saçlara ve gözlere sahip genç bir adam bir anda gözlerini uzağa, ufuk çizgisine doğru çevirdi. Kaşları hafifçe kırışırken birden ayakları yerden yükselmeye başladı.

"Bu seferkinde karanlığın direkt hali salındı. Böyle bir şeyi yapabilecek bir eşya bir küçük dünyada olamaz."

Ardından, yavaşça iç çekti.

"Gerçi, Şeytan Kral bu dünyaya bir miras alanı geçişi bıraktıysa başka şeyler de bırakmıştır. Her neyse, kontrol etmem lazım."

Başını hafifçe sallarken sağ elini yavaşça havaya kaldırdı ve mırıldanmaya başladı.

"Kötülüğü yok eden ve karanlığı dağıtan ışık, 83 cennetin ismi adına ellerimde bir silah şekline bürün."

Parlak ışık elinde gittikçe yoğunlaşırken mırıldandı.

"64.Silah, Günışığı'nın Eşlikçisi, Ascalis."

Elinde bir anda yoğunlaşan ışık saf beyaz bir bıçağa sahip kabzasında altın renkli işlemeler olan bir kısa kılıca dönüşmüştü. O anda, beyaz saçlı genç adamın tüm vücudu beyaz bir parıltı yayıyordu.

Ascalis isimli kısa kılıcı havaya kaldırıp güneş ışıklarıyla yıkanmasını sağlarken yeniden mırıldandı.

"64.Küçük Cennet'in yüce kahramanı, Günışığı Lordu Elhevial'ın kılıcı Ascalis, bu küçük olana kötüyü yok edecek üstün hızı bahşet!"

Günışığı bir anda bıçağı üzerinde toplanıp onun parlamasına neden olurken beyaz saçlı genç adamın gözleri hafifçe parlamıştı. Ardından, yüzünde belirgin bir gülümseme oluşmuş ve hızla az önce baktığı yere doğru uçarak fırlamıştı.

(3/5)






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr