Tüm Göksel Rüzgar Akademisi'ni saran ölüm aurasını hisseden birçok kişi yüzlerini buruşturmuş, bazıları odalarında saklanacakları köşeler aramaya başlamıştı. Bu sırada bölüm başkanlarını çoğu bu auranın baskıcılığını fark etmiş ve alınlarında soğuk terler belirmeye başlamıştı. Hatta bazı Kıdemliler bile aynı durumdalardı.
Ancak her birinin merak ettkileri şeyler aynıydı. Neden böyle bir auraya sahip birisi akademideydi? Ve açık bir biçimde tehditkar olan aurasını salarak ne elde etmeye çalışıyordu?
Bu sırada manayla güçlendirilmiş olduğu belli olan öfkeli ancak soğuk ses tüm akademi boyunca yankılandı.
"Arthur Thian, bu sefer, beni gerçekten de öfkelendirmeyi başardın!"
Auranın yoğunluğu gittikçe artarken bazı öğrenciler oldukları yere düşmüş ve bazıları ağlamaya başlamışlardı. O sırada, odasında oturan ve sesin sahibini tanıyan Arthur'un yüzündeki tüm kan çekilmiş ve korku dolu bir ifade belirmişti.
Paul ise bu sırada sert adımlarla akademinin içerisine ilerliyordu. O sırada Büyü Bölümü'nde olduğunu biliyordu. Çünkü gördüğü her kişi büyücü gelişimine sahiplerdi. Ancak onları gelişimlerine baktığında tek bir şey düşünmüştü.
"İçler acısı."
Sisli Gök Akademisi'yle karşılaştırıldığında bu akademideki öğrencilerin gelişimleri de, cesaretleri de içler acısıydı. Öyle ki, bir çoğu sırf aurası yüzünden ruhsal yaralar almış ve bayılmışlardı.
Normal öğrencileri boş verip akademinin merkezine gözlerini dikti. Oradan gelen mana yoğunluğu daha yüksek olduğundan önemli kişilerin orada olacağını düşünüyordu. Arthur'un Büyü Bölümü'nün başkanı olduğunu biliyordu. Yani o da büyük ihtimalle oradaydı.
Bu sırada yeşil cübbeli birkaç kişinin ona ilerlediğini fark edince yüzünde soğuk bir gülümseme belirdi ve rahatça yürümeye devam etti. Üçü erkek, biri kadın dört yaşlı kıdemli onun etrafını sardığında kadın gür sesiyle bağırdı.
"Kara Büyücü, hemen şimdi ayrılırsan Göksel Rüzgar Akademisi saygısızlığını affedecek. Ancak, diretmeye devam edersen, nazik olmadığımız için bizi suçlayamazsın!"
Bu sırada dördünün de elinde mana toplanmıştı. İkisi rüzgar, biri ateş ve biri su büyücüsüydü. Büyülerin seviyesi ise Paul'ü en ufak geri çekilmesine yetecek bir şey değildi.
Onlara cevap vermeden bir adım daha attı. Aynı anda, tam dört yaşlı büyülerini salacakken birden Kılıç Niyeti yayıldı ve dördünün de vücutları onlarca kanlı parçaya ayrılarak etrafa dağıldı. Paul onların cesetlerin bir bakış bile atmadan ilerlerken etraftaki kız öğrencilerin bazıları çoktan kusmaya başlamışlardı.
Paul sabit hızdaki adımlarını en ufak hızlandırmadan veya yavaşlatmadan ilerlemeye devam ederken etrafta toplanan öğrencileri fark etmiş ancak onlara önem vermemişti. Akademide merkeze yaklaştıkça mana yoğunluğu ve öğrencilerin seviyelerinin yüksekliği artıyordu. Bu nedenle o ilerledikçe aurasına dayanabilen öğrenciler ortaya çıkıyorlardı.
Ancak bu öğrenciler yalnızca 'dayanıyor'lardı. Paul için en ufak bir tehdit bile oluşturamayacaklarından onlarla uğraşmak istememişti.
O ilerlerken bir anda merkezden dokuz figür ortaya çıkıp ona doğru ilerlemeye başlamışlardı. Altın yazıtlarla işlenmiş büyülü eşya oldukları kolayca belli olan cübbeler giyen dokuz yaşlı adamın yüzlerinde belli bir öfke vardı. Aralarından altısı çoktan mana yaymaya başlamışken diğer üçü silahlarını çekmişlerdi.
Paul onlara soğuk gözlere bakarken onların yüzündeki kendine güveni fark etmiş ve içinden onlara gülmüştü. Bu gerizekalıların burada yüksek seviyeli kişiler olduklarını fark edebiliyordu, ancak Paul'ün gözlerinde onları yenmek yalnızca kısa bir süresini alacaktı.
Onlar Paul'e yaklaştıkları anda iki büyücü ellerini ona doğrultmuştu ve diğer dördü hâlâ mana topluyorlardı. Savaşçılar ise çoktan Paul'ün yakın savaş alanına girmişlerdi.
Paul sol elini yavaşça havaya kaldırırken Kılıç Niyeti'ni yakınına gelen savaşçılara yöneltti. Bir sonraki saniyede, yakınına yaklaşan yaşlı adamların büyülü cübbeleri herhangi bir işe yaramadan vücutlarıyla beraber parçalanıp kanlı kumaş parçalarına dönüşürken iki büyücü büyülerini salmışlardı.
"Alev Duvarı!"
"Toprak Çivileri!"
Paul bir anda yanan alevlerden oluşan dört duvarın arasında kalırken yerden yükselen sivri toprak çivileri bir kılıçtan bile keskin görünüyorlardı.
Ancak Paul ifadesini bozmamıştı. Yükselen çivileri Kılıç Niyeti'yle paramparça ederken sol elinde toplanan manayı anında saldı.
"Cehennem Alevleri."
Elini saran kan kırmızısı alevler hızla alev duvarını parçalarken ilk iki büyüyü yapmış yaşlı adamlar şaşırmış bir şekilde geri çekilmişlerdi. Bu sırada diğer büyücüler de büyülerini salmışlardı.
"Rüzgar Bıçağı Dansı!"
"Alev Oku Yağmuru!"
"Hapis Dalgası!
"Fırtına Mızrağı!"
Onlarca rüzgar bıçağı, bir bebeğin koluyla aynı kalınlığa sahip bir sapa sahip bir rüzgar mızrağı, onlarca alev oku ve devasa bir su dalgası ona doğru ilerlerken Paul soğuk ifadesini hiç kaybetmemişti. Sol elini tamamen açarak avcunu ona yaklaşan büyülere doğru çevirdi.
Bu sırada, kan kırmızısı Cehennem Alevleri ellerinden fırlayarak ona fırlayan büyüleri tamamen sararak yok etti ve ardından hızla büyücülerden birine ilerleyerek onu yakmaya başladı.
Yaşlı adam sesli bir çığlıkla geri çekilirken yanan koluna acıyla bakıyordu. Alevin yayılma hızına baktığında neredeyse öleceğinden emin olmuştu.
Ancak o sırada öğrencilerin arasından biri atıldı ve bir rüzgar bıçağıyla yaşlı adamın yanan kolunu kopardı. Bunu fark eden yaşlı adam kolundan olduğu için üzülse de hayatta kaldıüı için mutlu olmuştu. Öğrenciye bakıp başını yavaşça sallarken sol elini kaldırdı ve yeniden büyü yapmak için mana toplamaya başladı.
Bu sırada neler olduğunu gören Paul kaşlarını çatmıştı. Sol elini yavaşça kaldırıp omzundaki Grim'i okşarken yavaşça fısıldadı.
"Onlar işimi bozuyorlar. Buraya yaklaşan tüm öğrencileri öldürmeni istiyorum, Grim."
"Meow~"
Küçük kedi bir anda omzundan kaybolduğunda kıdemliler şaşırsa da bir anda etraflarındaki her bir öğrencinin parçalara ayrıldıklarını gördüklerinde yüzlerinde öfke ve korku belirmişti. Eğer bunları yapan şey az önce kaybolan küçük kediyse Kara Büyücü'nün yalnızca kendisi değil anlaşmalı canavarları da anormallerdi!
Ancak bu sırada birden Paul'den gelen auranın artışıyla dikkatlerini yeniden ona çevirmek zorunda kalmışlardı. Paul kılıcını yavaşça havaya kaldırırken parlak sarı yıldırımlar vücudunu ve kılıcını sarmaya başlamıştı.
Aslında, yıldırımın asıl hali de sarı olsa da Paul o anda saf halini değil, Yıldırım Kesiği tekniğini kullanıyordu. Yani Yıldırım Kesiği tekniği o daha fark etmeden yeşil seviyeyi atlamış ve direkt olarak dördüncü seviye olan sarı yıldırım aşamasına yükselmişti!
Bunu fark edince gülümseyen Paul bunun Yıldırım Büyüsü'ndeki gelişimi yüzünden olduğunu fark etmişti. Kılıcını büyücülerden birine doğrultup hızla ona doğru fırlarken sol elini de bir başkasına çevirmişti.
Bir anda büyücülerden birinin önünde ortaya çıktığında büyücü geri çekilmeye çalışmıştı ancak yıldırımlarla kaplı kılıç büyülü cübbesini görmezden gelerek onu ikiye bölmüştü. Aynı anda sol elinden fırlayan Cehennem Alevleri az önce kolunu kaybeden büyücüye fırlamış ve onu tamamen yakarak küle çevirmişti.
Bu görüntü yüzünden şaşıran diğer büyücüler geri çekilmeye başlarlarken Paul gözlerini onlara dikmiş ve hızla bir başkasına doğru fırlamıştı.
Grubun içindeki en hızlısı olan rüzgar büyücüsü daha geriye çekilemeden önce saf siyah bir kılıç hızla sağ omzundan girmiş ve kalbine kadar kestikten sonra birden vücudunu kan kırmızısı alevler kaplamaya başlamıştı. O acınası bir şekilde ölürken Paul sol elini hızla kaldırmış ve büyücülerden birine yöneltmişti.
Aniden panikleyen büyücü geri çekilmeye ve saklanmaya çalışırken birden parlak sarı bir yıldırım hızla ona doğru fırladı ve kalbini delerek orada yanık bir delik bıraktı. Yıldırımın yıkıcı gücü tüm vücuduna yayılan adam yere düşerken gözlerinde en ufak bir hayat parıltısı kalmamıştı.
Paul kılıcını yere bıraktı ve iki elini kaçan diğer iki büyücüye çevirdi. Bu iki yaşlı adam aynı yöne doğru kaçmaya karar verdiklerinden daha kolay bir şekilde saldırabilirdi.
"Yokoluşun Fırtınası!"
Elinden fırlayan keskin rüzgar bıçaklarından oluşan hortum hızla ilerledi ve iki büyücüyü parçalarına ayırdı. Aynı anda, oraya henüz gelmiş birkaç öğrenci ve okulun o kısmında bulunan binalar da parçalanmışlardı.
Paul hafifçe gülümserken kılıcını yeniden aldı. Sert adımlarla merkeze ilerlemeye devam ederken adımları eskisinden daha hızlıydı.
Bu sırada, dört beyaz cübbeli figür merkezden fırlamışlardı. İkisi erkek ikisi kadın olan bu yaşlı figürlerin cübbelerinde sırasıyla kırmızı, sarı, yeşil ve mavi işlemeler vardı.
Dörtlü Paul'ün etrafını çevirdiğinde Paul onlardan yayılan dört elementin auralarını tanıyabilmişti. Bunlar, okulun Büyü Bölümü'nün Büyükleri olmalılardı.
Aslında, bu karara varmasının tek bir nedeni vardı. Yeşil işlemeli cübbeye sahip kadın Arthur Thian'ın büyükannesi, Shilian Thian'dı!
Onları incelerken kırmızı işlemelere sahip cübbeyi giyen yaşlı adam ilerledi ve bağırarak konuştu.
"Kara Büyücü, bir anda akademimize girip etrafı yıkarak, öğrencileri ve kıdemlileri öldürerek ne yaptığını sanıyorsun!? Sisli Gök Akademisi'ni ve temsil ettiğin Yüce Ata Kabus'u utandıracağını anlamıyor musun!? Yoksa bu konuyu umursamayacak kadar utanmaz bir kişi misin!?"
Paul onun aşağılayıcı bakışlarını fark ettiğinde kaşlarını çattı. Sol elini yavaşça havada savurdu ve dört yaşlı büyücü savunma pozisyonlarına geçerken o boyutundan çıkardığı rozeti sıkıca elinde tuttu.
Bu rozeti ve özellikle üzerindeki siyah şeytan kafası işaretini fark eden dört büyücü neler olduğunu anlamamıştı. Bu sırada, Paul hem sesli bir biçimde konuşmuş hem de ruhsal fısıltıyla sesini rozete göndermişti.
"Yaşlı adam!"
Onun sözlerini duyan dört büyücü birden şaşırmışlardı. Kara Büyücü onun kendi temsilcisi olsa bile Yüce Ata Kabus'la daha saygılı bir şekilde konuşması gerekiyordu değil mi?
Bu sırada rozetten bir ses yankılandı.
"Ne istiyorsun velet?"
Paul sert ve öldürme isteğiyle dolu bir sesle konuştu.
"Bu ülkede birini öldürmem gerekiyor ve bunu yapmak için bir akademiyi yıkmak zorunda kalabilirim. Arkamı temizler misin?"
Bu soruyu duyan dört büyücü şok olmuşlardı. Kara Büyücü açık açık onların akademisini yok etmek için izin istiyordu, hem de hemen onların önünde! Onlar Yüce Ata Kabus'un Paul'ü durduracağını düşünüyorlardı. Ancak rozetten onların düşüncelerini yıkan bir ses gelmişti.
"İstediğini yap ama beni bir süre daha rahatsız etme! Yaşlı Beyaz'a karşı kaybedersem bu hep senin suçun olacak!"
Bundan sonra rozetten gelen ses kesilmişti. Dört büyücü sonuna kadar açılmış gözleriyle bir Paul'e bir rozete bakarlarken Paul hafifçe sırıttı ve rozeti boyutuna geri attı.
Saf siyah kılıcını kaldırırken soğuk bir sesle konuştu.
"Sorularının cevabını aldığına göre, artık öldürmeye geliyorum."
(2/5)
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..