“Hmm…”
Siyah pelerinli kısa figür gözlerini yavaşça açtığında çoktan güneş doğmuştu. At arabasının içine güneş ışığı oldukça az girse de gündüz ile geceyi ayırmayı sağlayacak kadar ışık giriyordu.
Pelerinli figür etrafına biraz bakındığında dün Paul’ün üzerine örttüğü gri örtünün at arabasının bir köşesinde olduğunu fark etmişti. Paul ise at arabasının içinde herhangi bir yerde görünmüyordu.
Şaşkın bir şekilde ayağa kalkarken sürücü koltuğunda oturan ustasına dönmüştü. Bu sırada ustasının yanında oturan Paul’ün sırtını fark etmişti.
Paul tüm gece boyunca uzun boylu adamın yanında oturmuştu. Herhangi bir şekilde konuşmamış, çalışmamış veya bir şey yapmamıştı. Yalnızca oturmuş ve gecenin serinliği ile sessizliğine gömülmüş bir şekilde sabahı beklemişti.
Adamın yanındaki ayrıntılı haritada gördüğü kadarıyla, yaklaşık bir saat sonra ufak bir kasabaya ulaşacaklardı. Bu kasabada birkaç saat durup atları dinlendirdikten ve besledikten sonra yeniden yola çıkacaklardı.
Bu durma anı Paul’ü rahatsız etse de atların tek seferde şehirden başkente ilerleyemeyeceğini biliyordu. Bu atlar büyülü canavarlar değillerdi. Yalnızca normal hayvanlardı.
Kısa boylu figürün uyandığını gören Paul ona bir bakış attıktan sonra yeniden önüne döndü. Bu sırada Grim kucağındaydı ve onunla oynuyordu.
Kısa boylu figür bu görüntüye bir süre baktıktan sonra geriye çekildi ve at arabasının içine oturdu. Üçlü her zamanki gibi sessizliğe bürünmüşlerdi.
----------------------------
Solovo Kasabası, Veuria Krallığı’nın içinde bulunan belki de yüzlerce kasabadan birisiydi. Normalde basit, tahtadan çitlere sahip olan kasabanın etrafında dolaşan deri zırhlı güçlü kasabalılar kasabanın tek koruma hatlarıydı.
Normalde, bu kasaba o kadar fazla saldırıya uğrayan bir yer değildi. Ne de olsa yalnızca ufak ve büyük şehirlerden uzak bir kasabaydı. Kazançları tamamen tarıma dayanıyordu ve canavar ormanlarından uzaklardı. Canavarlar bile buraya sıklıkla gelmiyorlardı.
En büyük saldırı bazen gelen küçük haydut grupları oluyorlardı. Onlar da bir miktar ekin ve para alıp kasabadan uzaklaştıklarından genelde fazla sıkıntı çıkmıyordu.
Ancak o zamanda, belirli bir canavar sürüsü sürekli olarak kasabaya saldırıp duruyorlardı. Mavimsi gümüş gözlere ve turkuaz renkli kürklere sahip kurtlar genelde haftada bir kez birkaç tane olarak geliyor, kasabaya saldırıyor ve deri zırhlı kasabalılar büyük kayıplar vererek birini öldürmeyi başardıklarında geri kaçıyorlardı.
Bu nedenle kasaba eskisinden de zayıf bir hale gelmeye başlamıştı. Güçlü erkekleri ve kasabalıların bir miktarı ölmüştü. Kasabanın tahta çitleri – ne kadar fazla bir koruma sağlamasa da- yer yer parçalanmışlardı.
Bu nedenle kasaba her zaman panik altındaydı. Kasabadaki genç erkekler çoktan güçlenmek için eğitimlere başlamışlardı ve kasaba halkı her zaman tetikteydi. Özellikle de kırık çitlerin dışında koruma görevi yapan kalan askerler.
Bu nedenle, iki siyah giyinen kişinin sürdüğü at arabasını gördükleri anda kasaba iyice karışmıştı. Kasabanın lideri hemen kılıç kullanmayı bilen kişileri gizlice silahlandırırken kasabadaki genç kızların saklanmalarını istemişti.
Yaklaşık yarım saat sonra at arabası kasabaya ulaştığında gizlenenler haricinde tüm kasaba halkı kasabanın girişindeydi.
Paul kasabanın girişindeki insan topluluğuna bir bakış attıktan sonra yanında oturan siyah pelerinli adama döndü.
“Burası her zaman böyle midir?”
Siyah pelerinli adam başını sertçe iki yana salladı.
“Bir şeyler yanlış.”
Paul derin bir nefes aldıktan sonra insan topluluğuna dönüp bakmaya devam etti. At arabası kasabanın girişine ulaştığında siyah pelerinli adam bağırdı.
“Kasaba Lideri, ben yalnızca avımı avlayan bir avcıyım. Sizin gibi birkaç parça insan etini av olarak görmüyorum!”
Oradaki insanlar bu sözlere şaşırsalar da Kasaba Lideri derin ve rahat bir iç çekmişti.
“Bırakın girsinler.”
Kasaba Lideri’nin sözlerini duyan kasaba halkı yanlara doğru hareket ederek at arabası için bir yol açtı. Siyah pelerinli adam at arabasını içeriye sürdü ve çitleri geçip bir süre ilerledikten sonra arabayı durdurdu.
İki deri zırhlı adam atları arabadan salıp onları bir ahıra götürürken siyah pelerinli kısa figür de arabadan inmişti. Siyah pelerinli adam Paul’e baktıktan sonra konuştu.
“Beni takip et.”
Siyah pelerinli adam arkasını dönüp ilerlemeye başlarken kısa boylu figür de hızla onun yanına yetişmişti. Paul ise omzundaki Grim’i iç cebine koyduktan sonra ikiliyi arkalarından takip etmeye başladı.
Onlar ilerlerken kasabadaki kişilerin gözleri onları üzerindeydi. Bu sırada, üçlü kasaba liderinin evine varmışlardı.
Siyah pelerinli adam kapıyı çalmadan direkt olarak açtı ve içeriye girdi. Kısa boylu figür ve Paul de onu takip etmişlerdi.
Kasaba liderinin evi o kadar büyük değildi. Kasabadaki diğer evler gibi taştan yapılmıştı ve yalnızca üç odaya sahipti. Bu odaların biri mutfak, diğeri yatak odası ve diğeri de salondu zaten.
Salonda, yerde bir halı yoktu. Yalnızca duvarlardaki birkaç mumluk ve iki eskimiş sarı renkteki koltuk vardı. Siyah pelerinli adam Paul içeri girip kapıyı arkasından kapattığı anda sarı koltuklardan birine ilerledi ve oturdu.
Kısa boylu figür siyah pelerinli adamın sağ tarafına oturduğunda Paul de adamın sol tarafına oturmuş ve üç kişilik koltuğu tamamen doldurmuşlardı.
Onlar bir süre bekledikten sonra kasaba lideri yavaşa adımlarla içeriye girdi. Herhangi bir şey demeden siyah pelerinli adamın hemen karşısına oturan adam bir süre sessiz kaldıktan sonra derince iç çekti.
“Seni görmeyeli uzun zaman oldu, Avcı.”
Siyah pelerinli adam başını hafifçe salladı. Kasaba lideri bir kez daha siyah pelerinli adama ve kısa figüre baktıktan sonra bakışlarını Paul’e çevirdi. Bu sırada iç cebinde yanaklarını şişiren Wulian’la uğraştığından konuşmayı dinlemiyor gibi görünüyordu.
“Ne oldu? Yeni bir öğrenci daha mı aldın?”
Siyah pelerinli adam başını hayır anlamında sallarken konuştu.
“O yalnızca işverenim. Bunu geçelim kasaba lideri. Neler oluyor? Solovo büyük bir kasaba ile değildir. İstilacı manyaklardan oluşan büyük bir grup buradan şans eseri geçmediyse o zaman önemli bir şeyler var demektir.”
Kasaba lideri hafifçe iç çektikten sonra konuşmaya başladı.
“Canavarlar.”
Kasaba liderinin sözünü duyan siyah pelerinli adam bir anda ciddileşmişti. Aynı anda kısa figür de daha ciddi bir duruş almıştı.
Siyah pelerinli adam sert bir şekilde sordu.
“Türlerini biliyor musun? Nasıl görünüyorlar?”
Kasaba lideri bir süre düşündükten sonra yavaşça konuştu.
“Turkuaz renkli uzun kürklere ve mavimsi gümüş gözlere sahip kurt türü canavarlar. Boyutları 1.5 metre ile 2 metre arasında.”
“Kaç taneler?”
“Bilmiyoruz. Her seferinde birkaç tanesi geliyor ve aralarından biri öldüğünde hepsi kaçışıyorlar.”
Siyah pelerinli adam bir süre düşündükten sonra konuştu.
“Eğer benim için belirli bir miktar ekin hazırlarsan bu görevi senin için halledeceğim.”
Kasaba lideri bu sözleri duyunca bir anlığına gülümsese de ardından yüzünde endişe belirdi ve hafifçe iç çekti.
“Pekala… Seninle daha önce de iş yaptığım için sana her şeyi anlatacağım Avcı.”
Siyah pelerinli adam kasaba liderinin önemli bir şey söyleyeceğini fark edince ciddileşti. Yaşlı kasaba lideri ise sert sesiyle açıklamaya başladı.
“Her saldırıda, saldıran kurtlardan yaklaşık 150-200 metre uzakta bir kurt daha bekliyor. Bu kurt oldukça açık renkte turkuaz tüylere ve beş metrelik vücudunu saran kan izlerine sahip. Bu izler genelde hep yer değiştirse de biri hep aynı kalıyor.”
Kasaba liderinin gözlerinde korku belirmişti.
“Boynu, her zaman o kan lekesini taşıyor. Sanki tüm boynu açılmış ancak ölmemiş… ölememiş gibi. Canavarlar hakkında bilgili olmasam da o şeyin diğerlerinden farklı olduğunu söyleyebilirim Avcı. Senin… Onu halledebileceğinden emin değilim.”
Kasaba liderinin sözlerinden sonra siyah pelerinli adam eskisinden daha endişeli bir duruma düşmüştü. Aynı anda yanında oturan siyah pelerinli kısa figür de biraz endişeli duruyordu.
Bu sırada, evin dışından bağırışlar duyuldu.
“Geliyorlar! Kurtlar geliyor!”
Kasaba lideri anında ayağa kalkıp evden dışarıya çıkarken siyah pelerinli adam da onu takip etmişti. Paul ve kısa boylu figür de hemen arkalarından geliyordu.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..