198.Bölüm - Avcıyla Konuşmak

avatar
8070 34

Kara Büyücü - 198.Bölüm - Avcıyla Konuşmak


Canavar çekirdeğinin enerjisini çeken Paul mana çekirdeğine akan enerjinin yanında bir başka enerjinin ruhunu sarmaya çalıştığını fark etse de bunu engellemiyordu. Eğer bu tekniği yalnızca bir anlığına bile hissederse tekniğe benzer bir şey yaratabileceğini düşünüyordu.

 

Canavar çekirdeğindeki mana hızla onun mana çekirdeğine çekilirken ruhu iyice kaplanmıştı. Bu sırada, Paul bir anda kendini başka bir yerdeymiş gibi hissetmişti.

 

Boş bir yerdeydi. Renksiz, sessiz, havasız, tamamen bomboş bir yerde. Etrafında herhangi bir şey hissedemiyordu. Herhangi bir şey göremiyor veya duyamıyordu. Sıcaklık veya soğukluk yoktu.

 

Ancak bu histen anında kurtuldu. Çünkü ruhunu saran enerji yeterli değildi ve yeteneği tamamen kazanamamıştı. Çekirdeğin içinde kalan enerji yalnızca yeteneği son bir kez daha hissettirmeye yetmişti.

 

Paul gözlerini açıp önündeki boş çekirdeğe baktıktan sonra onu Grim’e fırlattı. Grim ilk başta çekirdeğin enerjiye sahip olmamasını rahatsız edici bulsa da yine de kemirmeye başlamıştı.

 

Paul ise gözlerini kapayıp yeniden düşünmeye dalmıştı. Hissettiği o boşluk hissinin yeteneğin özü, daha doğrusu boşluksal ruh yeteneklerinin özü olan boşluk olduğunu anlamıştı. Yeteneğin işleyiş şekline göre bakılırsa ruhunu kullanarak rakibinin ruhunu sarması gerekiyordu. Bu sayede onu o boşluğa çekebilirdi.

 

O boşlukta var olacak şeyler ise yeteneğin kendisini oluşturuyordu. Aslanla dövüşürken gördüğü orman aslanın yeteneğinin özelliğiydi. Bunu bilen Paul gözlerini kapadı ve bu boşluğu nasıl değiştirebileceğini düşünmeye başladı.

 

Onun yavaş da olsa geliştiğini gören Spadia tahtta otururken gülümsüyordu. Gökkılıç Tanrı Sarayına daha önce girmemiş birisi olarak bildiği tek şey ilk Habistanrının ona anlattıklarından oluşuyordu. Ve eğer hatırladıkları doğruysa, Paul ne kadar güçlü olursa o kadar iyi olacaktı.

 

------------------------

 

İlk seçmelerden yalnızca bir gün sonra, henüz güneşin doğuşundan yalnızca yarım saat kadar geçmiş olmasına rağmen siyah beyaz arena merkezi ağzına kadar dolup taşıyordu.

 

İzleyiciler arasında zengin asiller, normal şehirliler ve bağımsız gelişimciler tamamen karışmışlardı. Normalde basit şehirlilerle aynı ortamda bulunmayı bile sevmeyen asillerin bu şekilde durmalarının elbette tek bir sebebi vardı: Heyecan!

 

İzleyicilerin her biri bu seneki seçmeler için özellikle heyecanlıydı. Çünkü bu sene diğer senelerin aksine özel olan bir şey vardı.

 

Normalde, Veuria Krallığının seçmelerinde iki favori katılımcı bulunurdu ve bunlar da iki büyük akademinin katılımcıları olurlardı. Ancak bu sene, iki favori katılımcının yanında bir de iki yeni güçlü katılımcı daha belirmişti.

 

Bunlardan biri Semia isimli kızdı. Hem fiziksel güç hem de ruhsal güç kısmında iyi bir performans gösteren kız özel olarak açılan iddialarda epey favori olmuştu. Elbette, onun bile aşamadığı birisi vardı.

 

Paul, iddialarda üzerine epey oynanan bir isimdi. Bu iddiaların en büyüğü de onun birinci olacağı konusundakiydi.

 

Paul’ün ilk günkü gücünü gören birçok kişi hiç düşünmeden buraya parasını oynamıştı. Elbette, hâlâ diğer üç kişiye oynayanlar da vardı ancak sayıları Paul’e oynayanların dörtte biri bile değildi.

 

Paul bu iddiaları duyduğunda kendi isminin favori olmasına şaşırmamıştı. İlk gün gösterdiği güçten beri böyle bir şeyi bekliyordu.

 

Siyah beyaz arena merkezinin içine girdiğinde katılımcıların yeniden merkezdeki büyük alanda toplandıklarını fark etmişti. Arenanın ortasında, önceki gün seçmelerin sunucusu olan adam duruyordu. Önünde büyük, kırmızı renkli tahta bir kutu açık bir şekilde duruyordu. İçi kağıt parçalarıyla dolu gibi görünüyordu.

 

Paul kalabalığın içine girip yaklaşık yarım saat kadar bekledi. En sonunda, katılımcılar tamamen gelmişlerdi.

 

Arenanın merkezindeki adam Ağır Çelik Lordunu, Beyaz Düşesi ve Kralı selamladıktan sonra katılımcılarla konuşmaya başladı.

 

“Seçmelerin ilk kısmı dört küçük arenada yapılacak. Katılımcılar dört gruba ayrılacak ve her gruptan iki kişi kalana kadar dövüşülecek. Gruplara ayrılma işi bugün yapılacak ve günde beş savaş yapacaksınız. Kim ile kimin dövüşeceği bizim tarafımızdan açıklanacak.”

 

“Şimdi, gruplara ayrılma işlemi başlamadan önce direkt olarak üst seviyeliler tarafından belirlenen özel seçimleri açıklayayım. Katılımcı Paul, 1.Arena! Katılımcı Ethan, 2.Arena! Katılımcı Alice, 3.Arena! Katılımcı Semia, 4.Arena!”

 

Paul kendi isminin önceden belirlenmiş olduğunu duyduğunda rahatladı. Eğer iki saat kuradan kendi isminin çıkmasını bekleseydi büyük ihtimalle sıkıntıdan ölürdü.

 

1.Arena olarak belirlenmiş yere gitti ve arenanın tarafındaki izleyici koltuklarına oturdu. Oturduğu yerdeki insanlar biraz açılarak ona yer bırakmışlardı.

 

Paul katılımcıların kura yoluyla arenalara ayrılmalarını izlerken sakindi. Onunla aynı arenaya düşen kişilerin yüzleri düşse de umursamıyordu.

 

“Paul.”

 

Zihninde yankılanan bu sesi duyan Paul başını hafifçe çevirerek izleyicilere bir bakış attı. Ardından başını öne çevirirken ona bir ses iletimi göndermiş olan adama Spadia’nın ses iletimi göndermesini istedi.

 

“Seni yeniden görmek güzel, Avcı.”

 

İzleyicilerin arasında oturan Avcı Paul’e bakmadan yalnızca ses iletimini kullanıyordu. Gözleri 4.Arenanın yanında bekleyen Semia’daydı.

 

“Sana anlatacaklarımı kimseye anlatmamanı isteyebilir miyim?”

 

Paul bu soru karşısında şaşırsa da onayladı. Avcının ona ne anlatacağını merak ediyordu.

 

Avcı aldığı cevapla birlikte derin bir nefes aldı ve sesini Paul’e iletmeye başladı.

 

“Avladığımız canavarlar hakkında konuşacağım. O garip gücü kullanan canavarlar. Onlar hakkında bilinmeyen şeyler ve Gökyıldırım Adasında görebileceğin şeyler hakkında…”

 

Onun sözlerini duyan Paul’ün ilgisi epey büyümüştü. Avcı ise anlatmaya devam ediyordu.

 

“Ben Gökyıldırım Adasına yirmi yaşımda girdim. Bağımsız bir gelişimci olarak Keln’in eliti olarak katıldım ve Gökkılıç Tanrı Sarayını inceleme fırsatı kazandım.”

 

“Orada, canavarlar ve kullandıkları enerji hakkında bırakılan yazıtlar gördüm. Eskiden insanların da kullanabildiği, ‘Mana’ ismi verilen enerji hakkındaki yazıtlar.”

 

Paul’ün gözleri şaşkınlıkla açılmıştı. Avcı’dan mana ile ilgili bir şey duymayı planlamıyordu.

 

“Mana ismi verilen bu enerjiyi geliştirmek için vücutta, kalbin içinde bir çekirdek oluşturulması gerektiği söyleniyordu. Bunları canavarların çekirdekleriyle karşılaştırdığımda, aynı şeymiş gibi hissettiriyorlardı. Yani eskiden canavarların kullandığı yetenekleri kullanabilen, Büyücü olarak anılan kişiler vardı.”

 

“Hâlâ konuştuklarımı bilen bir büyücü var mıdır bilmem ama… Büyücü olma kapasitesine sahip birisi var. Semia, bir büyücü olup insan sınırlarını aşabilecek birisi.”

 

Bu noktada tek kaşını kaldırıp ardından ne geleceğini bekleyen Paul Avcı’nın bir süre süren sessizliğiyle karşılaşmıştı. Ardından, Avcı konuştu.

 

“Eğer bir canavarın kanı yeterince gelişirse bir zaman sonra insani bir vücut oluşturabilecek bir seviyeye yükselecektir. O andan sonra gücü de aklı da katlanacaktır. İnsani duygulara sahip bile olabilir.”

 

“Bunu biliyorum çünkü onlardan biriyle karşılaştım. Kan soyunu oldukça geliştiren o adama Gökkılıç Tanrı Sarayının içinde rastladım.”

 

“Adam oldukça genç görünse de aslında epey yaşlıydı. Onunla bir süre sohbet ettiğimde bana büyücüler ve mana hakkındaki şeyleri anlattı ve benden tek bir şeyi istedi: Kızına dünyayı göstermemi.”

 

Paul sonunda parçaları birleştirebilmişti.

 

“Yoksa…”

 

“Semia o adamın, daha doğrusu o adamın ve oraya girip adama aşık olmuş bir insan kadının çocuğu. Yarım insan, yarım canavar. Bu nedenle manaya olan yatkınlığı normal insanlardan çok daha yüksek.”

 

Paul sonunda Semia’dan hissettiği garip hissin ne olduğunu anlamıştı. Bu his bir canavarın doğuştan sahip olduğu vahşilik hissiydi.

 

Semia’nın ne tür bir kan soyuna sahip olduğunu bilmese de onun güçlü sayılabilecek bir kan soyuna sahip olduğunu biliyordu.

 

Aynı zamanda onun kendisini bu kadar gizleme nedenini de anlamıştı. Bir kan soyu genelde saç ve göz renginde değişikliklere neden olurdu. Paul kendi kızıl gözlerinden rahatsız değildi ancak Semia’nın nasıl bir değişim geçirdiğini bilmediğinden konuşmayacaktı.

 

Bu sırada, Avcı konuşmaya devam etti.

 

“Seçmelerde elit olarak seçileceğini biliyorum. Bundan tamamen eminim. Bu nedenle senden bir isteğim var.”

 

Avcı bir süre sessiz olduktan sonra yeniden konuştu.

 

“Eğer Gökkılıç Tanrı Sarayında o adama rastlarsan ona kızının da adaya geldiğini iletir misin?”

 

Paul bir cevap vermedi. Bu sırada kura çekimi bitmiş ve katılımcılar arenaların etrafında toplanmaya başlamışlardı.

 

Onun cevap vermeden izleyici alanından ayrıldığını hisseden Avcı başını eğerken Spadia’nın sesi zihninde yankılandı.

 

“Kabul edildi.”

 

[YN]: Savaş kısmını bir iki bölümde bitireceğim. Fazla uzatmak istemiyorum.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr