“Pekala, çektiğiniz sayılar sizin numaralarınız. Savaşacağınız kişiler onlarla belirlenecek.”
Paul 1.Arenanın ortasındaki kutudan üzerinde 12 yazan gümüş bir tableti çektikten sonra arenadan uzaklaştı. Bu sırada arenanın merkezindeki adam bağırdı.
“Savaşlar direkt olarak başlayacak. 1 numara, 2 numara, arenaya çıkın!”
İki genç aynı anda arenaya çıkarken Paul kendi savaşını beklemek için arenaya yakın bir yerde beklemeye başlamıştı.
---------------------------------
Kurada direkt olarak 1 numarayı seçen Semia grupta ilk dövüşen kişilerden biriydi. Karşısında yapılı, esmer tenli bir genç adam vardı. Bir elinde büyük bir çekiç tutuyordu.
Adamın güç üzerine odaklanan bir savaşçı olduğunu fark eden Semia onun tam tersi olduğu için dikkatli olması gerektiğini biliyordu. Hız üzerine geliştiği için ona çevik ve ölümcül saldırılar indirebilirdi ancak hasar almamaya çalışmalıydı.
Bu sırada yapılı adam da dikkatli gözlerle Semia’yı süzüyordu. Görüntüsü onu tam bir kas kafa gibi gösterse de aslında eper kurnaz bir zihne sahipti.
Arenanın hakemi savaşı başlattığı anda Semia pelerininin içinden gümüş bir bıçağı çıkardı ve savunma pozisyonunda beklemeye başladı. Rakibi hakkında hiçbir şey bilmediğinden rastgele saldırmaya çalışmayacaktı.
Yapılı adam ise çekicinin sapını iyice kavramıştı. Daha önce bıçak kullanıcılarına karşı dövüşmüştü ve onların genel eksikliklerinin savunmaları olduğunu biliyordu. Bıçak kullanıcıları sağlam bir vücuttan çok hızlı ve esnek bir vücut geliştirirlerdi.
Semia’nın ona saldırmayacağını anlayınca kendisi ileri fırladı. Çekicini Semia’ya savururken ani bir saldırı için hazırlanmıştı.
Semia ona gelen çekicin ezici gücünü hissetmesine rağmen geri çekilmedi ve ileri atıldı. Hızla adamın altına geçtikten sonra bıçağını yukarıya doğru sapladı.
Direkt olarak boğazına ilerleyen bıçağı hisseden yapılı adam hızla geri çekilirken birden göğsünde başka bir acı çekti. Zaman kaybetmeden geriye çekildiğinde orada bir başka yara olduğunu fark etti.
Gözlerini şaşkın bir şekilde Semia’ya çevirdiğinde onun sol elinde diğerinden daha ufak bir bıçak daha tuttuğunu fark etti. Bu bıçak koyu mavi renkteydi ve diğer gümüş bıçak gibi parıldamıyordu. Ufak olduğundan fark etmesi epey zordu.
Hafifçe iç çeken adam yarasının ölümcül olmadığını bilse de kazanma şansının epey düştüğünü fark etmişti. Bu yara yüzünden hareketleri epey aksayacaktı ve Semia’nın amacı da zaten buydu.
Bu sırada Semia hızla yaralı rakibine doğru atılmıştı. Onun önüne geçtiğinde yapılı adam kendisini çekiiyle korumaya çalışsa da Semia anında arkasına geçmiş ve koyu mavi bıçağı boynuna tutmuştu.
Yutkunmayı bile zor beceren adam titreyen sesiyle konuştu.
“B-Ben kaybettim.”
Aynı anda, Semia bıçağını geri çekmiş ve hakem bağırmıştı.
“4.Arena, kazanan Semia Biwulf!”
---------------------------------
3.Arenadaki Alice’in çektiği numara 3’tü ve ikinci savaş onundu. O arenaya çıktığında birçok kişinin gözleri onun üzerine kitlenmişti.
Kaşları hafifçe kırışan Alice üzerindeki gözleri umursamak yerine karşısındaki kişiye odaklanmaya karar vermişti.
Karşısında genç görünen bir savaşçı vardı. Uzun bir çift elli kılıç tutan genç savaşçının şehvetli gözlerinin onun vücudunu incelediğini gördüğünde yüzünde buz soğuğu bir ifade belirdi.
Hakem savaşı başlattığı anda genç savaşçı sert bir adımla Alice’e doğru fırladı. Gözleri onun kıvrımlı vücudunu bir kez daha inceledikten sonra sonunda gözleriyle buluştu.
Aynı anda, birden yavaşladığını hissetti. Bir şeyi duyamadığını fark ettiğinde çoktan arenada olmadığını fark etmişti.
“N-Neler oluyor!?”
Olduğu yer, tamamen karla dolu bir bölgeydi. Yalnızca ufak bir noktayı görebiliyordu ve geri kalan her yer yoğun bir sisle kaplanmıştı. Aynı zamanda kanını donduran bir soğuk vardı.
Etrafına endişeli bir şekilde bakınırken birden ensesinde bir nefes hissetti. Korkuyla arkasına döndüğünde ise o şeyi gördü.
Büyük, buz mavisi rengindeki bir aslan kristal gözlerini ona dikmişti. Boyutu 20 metreyi geçen aslan sağ pençesini kaldırmıştı.
“Aaaahh!”
Genç adam anında yere düştü. Oracıkta korkudan bayılmıştı.
Aynı anda illüzyonunu bitiren Alice arenanın zemininde bayılmış bir şekilde duran adama bakarken gözlerinde aşağılama vardı. Arkasını dönüp arenadan ayrılırken Hakem bağırdı.
“3.Arena, kazanan Alice Eveen!”
Beyaz Düşes oturduğu yerde memnun bir şekilde gülümsemişti.
----------------------------------
İkinci arenadan uzak sayılan bir yerde yere yatıp gökyüzünü seyreden Ethan kendi şansına sövüyordu. Seçebileceği o kadar sayı içinden gidip de 25’i seçmişti ve savaşmasına daha çok vardı.
Boş boş beklemek yerine Semia ve Alice’in dövüşlerini izlediği için savaşma isteği daha da artmıştı. Ancak daha savaşmasına epey zaman olduğunu bildiğinden Paul’ün dövüşünü beklemeye başlamıştı.
Paul’ün nasıl dövüşeceğini merak ediyordu.
-------------------------
“11 numara, 12 numara, arenaya çıkın!”
Paul oturduğu yerden kalkıp anında arenanın üzerinde belirmişti. Bu sırada rakibi de arenaya çıktı.
Rakibi kahverengi saçlara ve parlak mavi gözlere sahip genç bir adamdı. Üzerindeki beyaz cübbe ve saldığı auradan onun bir Cennet Nehri Akademisi öğrencisi olduğunu anlamıştı.
Onun bir ruhsal gelişimci olduğunu bildiğinden kendisi de kılıcını çekmemişti. Onu direkt olarak ruhsal bir saldırıyla indirmeyi planlıyordu.
Bu sırada rakibi endişeli bir ifade takınmıştı. Aslında dövüşmek istemiyordu ve pes etmek de yasak değildi. Ancak pes ederse akademi için yüz kaybedeceğini düşünüyordu.
Krallığın en büyük iki akademisinden olduklarından Cennet Nehri Akademisi öğrencileri genelde epey gururlu olurlardı. Bunu kibir olarak yansıtmasalar da akademinin adı söz konusu olduğunda asla geri durmazlardı.
Hakem savaşı başlattığı anda genç adam tüm ruhsal gücünü topladı ve Paul’e yöneltti. Onun çalıştığı yetenek direkt olarak sivri bir silahmışçasına Paul’ün ruhunu delmek için ilerliyordu.
“Direkt Ruh Yeteneği, fazla güçlü değil. Geri saldırmana gerek yok. Ateşten ruhun işi hallaedecektir.”
Paul Spadia’nın dediğini kabul ederken hareketsiz bir şekilde durdu. Rakibinin ruh gücü onun ruhuna ulaştığı anda birden tüm ruhu güçlü bir şekilde alevlendi ve saldırıyı da yaktı.
“Ahh!”
Ruh gücü acımasızca yanan genç adam acıyla yerde kıvranmaya başlayınca tüm katılımcılar şaşırmıştı. Savaşçılar yalnızca hareketsiz duran iki kişinin bakışmasını ve birden birinin yerde çığlıklar içinde kalmasını gördüklerinden şaşırmışlardı.
Ruhsal gelişimciler ise daha da şaşırmıştı. Çünkü onlar genç adamın saldırısının Paul’e ulaştığını ve Paul’ün herhangi bir şey yapmadan saldırıyı aldığını fark etmişlerdi. Ancak en sonunda acıya maruz kalan kişi genç adam olmuştu.
Paul yerde kıvranan genç adamın yanına varıp onu cübbesinin yakasından kaldırarak arenanın dışına fırlattı. Normalde rakibini öldürmüş olurdu ancak karşı koyamayan birini öldürmesi Beyaz Düşes tarafından hoş karşılanmayabilirdi. Bu öğrenci yalnızca basit bir tanesi olsa da hâlâ Cennet Nehri Akademisinin öğrencisiydi.
Genç adam dışarıya fırlatıldığı anda Hakem sonucu duyurmuştu. Bu sırada Kral parlayan gözleriyle Paul’e bakıyordu.
Ethan da rakibini kolayca yendikten sonra savaşlar aynı şekilde devam etti. Önceden seçilenler rakiplerini genelde birkaç darbede yeniyordu. Paul ise savaşların ilk kısmı olan dört gün boyunca tek darbede kazanma rekorunu kaybetmişti. Dört günde katıldığı toplam 20 maçta her savaşçıyı tek darbeyle bayıltmıştı. Ruhsal gelişimciler ise ona saldırdıkları anda acı içinde düşmüşlerdi.
Bu şekilde, sonunda seçimlerin son kısmı olan üçüncü deneme başlamıştı.
----------------------------
Veuria Krallığına ufak da olsa bir sınırı bulunan çöl ülkesi, Keln.
Veuria’yla aynı tarihlerde Keln’de de seçmeler sürdürülüyordu. Elbette toplanma şekli ve katılımcılar Veuria’nınkinden çok daha düşük seviyedelerdi. En azından, biri hariç hepsi böyleydi.
O sırada arenada, rakibinin kanla kaplanmış cesedinin önünde duran genç adam arenanın etrafındaki katılımcılara siyah gözlerini dikerken kanla kaplı kılıcını kınına geri soktu ve arenadan indi. Bu sırada hakem bile ona bir şey demeye cüret edememişti.
Öldürmek yasak değildi ancak aynı öldüren kişi gibi ölen kişi de Keln’de yaşayan büyük ailelerden birinin çocuğuydu. Bu olay iki aile arasında savaş çıkarabilirdi.
Ancak arenadan inen genç bunu umursamıyor gibi görünmüyordu. Artık ailesiyle arasında bir bağ bırakmak istemiyordu ve Gökyıldırım Adasına bir elit olarak gitmek istiyordu. Bu nedenle önüne çıkan kişilere acıma göstermeyecekti.
Nedense, adaya vardığında güzel bir sürprizle karşılaşacakmış gibi hissediyordu.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..