Ağzına kadar dolu siyah-beyaz arena merkezinin tam ortasındaki büyük arenada sekiz kişi duruyordu. İçlerinde Paul, Semia, Ethan ve Alice’in de bulunduğu bu sekiz kişi savaş kısmının ilk aşamasından kalan ikililerdi.
Paul kendisiyle beraber 1.Arenadan gelen gencin ismini bilmiyordu. Bunun yerine önemli olarak gördüğü üçlüyü incelemeye karar vermişti.
Ethan’ı önemli olarak görmesinin nedeni onun savaşçı gücü yüzünden değildi. Zaten Ethan yalnızca Usta seviyesinin yüksek aşamasında olduğu için bu ilgisini bile çekmemişti.
Ethan’ın liderlik yeteneği ilgisini çeken bir şeydi. Ethan etrafındakilere karşı yardımseverdi ve rakiplerine karşı bir öldürmeyi engelleyecek saldırılar yapıyordu. Paul de öldürmek için saldırmasa da ikisinin amaçları tamamen farklıydı.
Paul onları yalnızca kötü bir izlenim bırakmamak için hayatta bırakıyordu. Ethan ise bunu içten bir şekilde yapıyormuş gibi görünüyordu.
Bu huyu Paul’ün ilgisini çekmiş olsa da istediği bir şey değildi. Düşmanlarına acımanın bir aptallık olduğunu düşünüyordu.
Alice’in onun ilgisini çekmesinin nedeni bir boşluksal ruh yeteneğine çalışmasıydı. Eğer Alice’in o tekniği üzerinde kullanmasını sağlayabilirse kendi tamamlanmamış tekniğini tamamlayabilirdi.
Semia ise diğerlerinden de ayrı bir önemdeydi. Hem avcıyla konuşmuş hem de Semia’nın bir büyücü olma kapasitesi olduğunu öğrenmişti. Gökyıldırım adasına gittiğinde onu iyice gözlemeliydi.
Bu sırada son aşamayı sunacak olan hakem sahneye çıktı. Sekiz kişinin üzerinde göz gezdirdikten sonra konuştu.
“Sekizinizin son seçmeleri direkt olarak bugün yapılacak. Savaşlarda gösterdiğiniz performanslara ve savaşların süresine göre sıralandınız. Şimdi sıralamayı açıklayacağım.”
“Birinci, Paul. 20 maç, 20 tek darbede bitirme. Toplam maç süresi bir buçuk dakika.”
“İkinci, Alice Eveen. 20 maç, 19 tek darbede bitirme. Toplam maç süresi beş dakika on dört saniye.”
“Üçüncü, Semia Biwulf. 20 maç, 14 tek darbede bitirme. Toplam maç süresi sekiz dakika yirmi saniye.”
“Dördüncü, Ethan Sawia. 20 maç, 12 tek darbede bitirme. Toplam maç süresi on dakika elli saniye.”
“Beşinci, Kyran Clark. 20 maç, 7 tek darbede bitirme. Toplam maç süresi on beş buçuk dakika.”
“Altıncı, Osian Vinson. 20 maç, 4 tek darbede bitirme. Toplam maç süresi on yedi dakika on saniye.”
“Yedinci, Awais Hughes. 20 maç, 2 tek darbede bitirme. Toplam maç süresi yirmi dakika otuz üç saniye.”
“Sekizinci, Jenny Ruiz. 20 maç, 1 tek darbede bitirme. Toplam maç süresi yirmi beş dakika kırk iki saniye.”
Açıklamaları duyan Paul fazla şaşırmamıştı. Kendisi her seferinde tek darbede rakibini indirdiğinden kolayca birinci sıraya yerleşebilmişti.
Alice bir ruh eğitimcisi olduğundan saldırıları direkt olarak kazan ya da kaybet üzerineydi. Eğer ruhsal saldırısı bir savaşçıya karşı etkisiz olursa kaybetmesi işten bile değildi. Ancak çalışması ve ruhsal gücü sayesinde tüm savaşçı rakiplerini tek saldırıyla indirebilmişti. Tek saldırıda yenemediği tek rakibi bir başka ruhsal gelişimciydi.
Semia suikastçı tarzı bir eğitim görmüş olduğu için saldırıları hızlı ve ölümcüldü. Bu nedenle onun da toplam savaş zamanı hemen üçüncüydü.
Ethan’ın dördüncü olmasının tek nedeni rakibini öldürmemek için gücünü sürekli olarak dizginlemiş olmasıydı. Bu nedenle tek darbede indirme sayısı da toplam zamanı da diğer üçünden kötüydü.
Paul kalan dörtlünün de rastgele kişiler olmadıklarını anlayınca onları incelemek isterken hakem yeniden konuştu.
“Her birinizin üç meydan okuma hakkı olacak. İstediğiniz kişiye meydan okuyabilirsiniz ve onlar da size meydan okuyabilir. Eğer savaşı kaybederseniz rakibinizle sıralarınızı değişeceksiniz. Aynı şekilde pes ederseniz de yer değiştirmek zorunda kalacaksınız. Bu aşamanın sonunda birinci kalan kişi elit olarak gönderilecek. İkinci, üçüncü, dördüncü, beşinci ve altıncı kişiler ise normal bir ekip olarak gönderilecekler.”
“Yedinci ve sekizinci kişiler hazinelerle ödüllendirilecek. Şimdi, sekizinci kişiden başlayarak meydan okumalar başlayacak. Arenadan ayrılın.”
Paul anında arenadan indi. Bu yarışma şekli hoşuna gitmişti.
Başkalarının ona meydan okuyup okumayacağını bilmese bile o diğerlerine meydan okuyabilirdi. Belki bu yarışmayı kullanarak ruhsal tekniğini eğitebilir veya habisvücut sembollerine daha fazla enerji çekebilirdi.
İlk hedefini Alice olarak belirlemişti. Ruhsal tekniğini mükemmelleştirmek için yapabileceği şeyleri yapacaktı.
Bu sırada sekizinci sıradaki Jenny isimli kız dövüşmek için altıncı sıradaki Osian isimli genci seçmişti. İkili arenaya çıkarken Paul de dövüşü izlemeye karar vermişti.
Gerçi dövüşün pek heyecan verici olduğu söylenemezdi. İki kişi de çift elli kılıç kullandıklarından sürekli olarak yakın dövüştelerdi. Yaklaşık on-on bir hamlenin ardından Osian üstün olan taraf olmuştu.
Yedinci sıradaki Awais isimli genç direkt olarak Semia’ya meydan okumuştu. İkisi de sahaya çıktığında hakem dövüşü hızlıca başlattı.
Awais isimli gençten fırlayan güçlü bir ruhsal enerji dalgası hızla Semia’nın ruhuna saldırırken Semia bunu tamamen görmezden gelerek saldırmıştı.
Ruhsal enerji dalgası Semia’nın ruhuna çarptığı anda bir etki yapmadan kaybolunca Awais isimli genç şaşırmış ve geri çekilmeye çalışmıştı. Ancak daha bir şey yapamadan önce gümüş renkli bıçak boynuna dayanmıştı.
Hakem Semia’nın kazandığını duyururken ikisi de sahadan inmişlerdi. Awais isimli gencin yüzü cidden ekşiydi. Görünüşe göre ruhsal saldırısının Semia’yı yenebileceğini düşünmüştü.
Paul o saldırının Semia’ya bir şey yapmayacağını zaten biliyordu. Semia ruh ölçme testinde kendisinden ve Alice’den hemen sonra geliyordu. Ruhu kolay kolay yaralanmazdı.
Bu sırada altıncı sıradaki yarışmacı, Osian pas geçmeyi seçmişti. Görünüşe göre az önceki savaşı kazanmış olsa bile enerjisini harcamıştı.
Beşinci sıradaki katılımcı Kyran Ethan’a meydan okumuştu. Kyran bir tek elli kılıç kullanıcısıyken Ethan bir ağır kılıç kullanıcısı olduğundan Kyran oldukça yüksek bir hız avantajına sahipti.
Ancak bu hızı kullanıp Ethan’ın kafasını karıştırarak saldırmak yerine direkt bir saldırı yaptığı için Ethan’ın ağır kılıcı tarafından arenanın dışına süpürülmüştü. Ethan kılıcın yan kısmını kullanmasaydı ağır bir yara şansı bile vardı.
Bu sırada hakem dışarıya fırlayan Kyran’ı kaldırıp kontrol ettirmeleri için diğer görevlilere verirken Ethan’ın gözleri Paul’ün üzerindeydi.
Onun kendisine meydan okuyacağını anlayan Paul maskesinin altında hafifçe gülümsedi. Hakem arenaya geri çıktığı anda Ethan bağırdı.
“Paul’e meydan okuyorum!”
Paul anında arenanın üzerine çıkmıştı. Gözlerini Ethan’ınkilerin üzerine sabitlerken yumruklarını yavaşça sıktı.
Ethan’ın saldırılarının ona fazla zarar verebileceğini düşünmüyordu. Habisvücut sembolleri pasif durumda olsa bile kendi vücudunun gücü oldukça yüksekti. Aynı zamanda üzerindeki palto da ona güçlü bir koruma sağlıyordu.
Bu nedenle kılıcını çekmeyecekti. Savunma gücü zaten yeterince fazlayken kılıcını da çekmenin gereksiz olacağını düşünüyordu. Hem de bu habisvücut sembollerinin asıl gücünü kavraması için iyi bir an olabilirdi.
Paul yumruklarını kaldırırken Ethan da ağır kılıcını kaldırmıştı. Paul’ün güç testinde de kılıcını kullanmadığını bildiği için kılıcını çekmemesi ona garip veya aşağılayıcı gelmemişti.
Hakem ikiliye birer kez baktıktan sonra bağırdı.
“Başlayın!”
Ethan anında Paul’e atıldı. Devasa ağır kılıcını altın sarısı kılıç enerjisi sarmıştı. Bu altın sarısı enerji düzensiz ancak epey güçlü görünüyordu.
Paul kendisine yaklaşan kılıca bir bakış attıktan sonra anında yana çekildi ve saldırıdan kaçındı. Saldırı arenanın tabanına çarparken Paul Ethan’ın vücudunun solunda kalmıştı.
Sağ elini iyice sıktı ve hızla Ethan’ın vücuduna vurdu. Saldırısı Ethan’ın vücuduna çarptığı anda ağır kılıcı taşıyan o yapılı figür bir anda arenanın diğer köşesine kadar fırladı.
Ağır kılıcın ağırlığı sayesine durmayı başarabilen Ethan savunma pozisyonunda dururken bir yandan da yumruğu yediği yere dokunuyordu.
Orada herhangi bir kemiğin kırıldığını hissetmemişti ancak nedense bunun kasıtlı olduğunu düşünüyordu. Az önceki yumruğun Paul’ün testte kullandığı yumrukla aynı güçte olmadığını biliyordu.
Derin bir nefes alırken ağır kılıcını kılıç enerjisiyle donatmaya başladı. Kılıcı saran kılıç enerjisi hızla artıp yoğunlaşırken Paul onun ne yapacağını merak ettiği için olduğu yerde duruyordu.
Kılıç yeterince enerjiyle kaplandığında artık asıl rengi görünmüyordu bile. Yalnızca parlak altın sarısı bir renk vardı ve bu kılıç bu sırada havaya kalkmıştı.
Ethan kılıcın kabzasını sıkıca kavrarken kılıcı hızla aşağıya indirdi. Altın sarısı enerji dalgası ilk başta yalnızca düz, dikey bir çizgi şeklinde ilerlerken sonradan yatay bir çizginin ortaya çıkışıyla bir artı şekline büründü. Ardından iki çapraz çizgi bu artının ortasından geçti ve üst üste konmuş bir artı ile bir X’in şeklini oluşturdu.
Paul kendisine ilerleyen bu saldırıya bakarken maskesinin altından gülümsedi ve habisvücut sembollerini etkinleştirdi. Siyah renkli güneş, ay ve yıldız sembolleri vücudundaki yerlerinde belirirlerken hazır tuttuğu yumruğunu ışık yasası enerjisinin bir parçası sarmıştı.
“Kırıl!”
İleriye doğru attığı bu yumruk direkt olarak Ethan’ın saldırısının ortasına çarptı. İki saldırı Paul kendini kısıtladığı için aynı güce sahip olmalarına rağmen biri fiziksel biri enerji halinde olduğundan Ethan’ın saldırısı Paul’ün yumruğunun gücüne dayanamamış ve parçalanmıştı.
Saldırıyı parçalayan Paul hızlı davranarak Ethan’ın yanına vardı ve bacağını hızla savurdu. Ethan’ın karın bölgesine vuran ve onu hazırlıksız yakalayan tekme genç adamı arenanın dışına uçurmuştu.
İzleyiciler bir anda heyecanla bağırmaya, tezahürat etmeye başlamışlardı. Paul izleyiciler arasında birkaç… daha doğrusu birçok fan toplamış gibiydi.
Paul arenadan inerken sahneden fırlattığı Ethan’a bir bakış daha attı. O sırada Ethan yerden destek alarak ayağa kalkıyordu. Ciddi bir durumu yokmuş gibiydi.
Daha önceden durduğu yere geri dönen Paul Semia’nın kime meydan okuyacağını merak ediyordu. Ancak onu şaşırtan bir şekilde kız turunu direkt olarak pas geçmişti.
Paul onun kendisine veya Alice’e meydan okumasını beklediğinden gerçekten de şaşırmıştı. Ancak üzerine fazla düşünmedi. Semia’yı tamamen tanımıyordu ve fikirlerini tahmin etmesi zordu.
Semia turunu geçtiği anda Alice Paul’e meydan okudu. Hızla arenaya çıkan kızın gözlerinde kararlı bir ifade vardı. Ruh gücünün yoğunluğu etrafa yayılan dalgalardan anlaşılıyordu.
Henüz arenadan yeni inmiş olan Paul bir kez daha arenaya çıktı. O sırada ruh gücünü kısıtlayabildiği kadar kısıtlıyordu.
Ateşten ruhu ruhsal saldırılara karşı bir koruma sağlasa da ruhsal saldırıyı deneyimlemesi gereken bu yerde ona yalnızca engel oluyordu. Bu nedenle tek yapabileceği ruh gücünü kısıtlamak ve saldırıyı deneyimleyeceği süreyi uzatmaktı.
İkisi arenanın üzerine çıktığında hakem dövüşü direkt olarak başladı. Paul olduğu yerde beklemeye başladığında Alice’in gözleri kısılmıştı.
Ethan’ın aksine o Paul’ün bir şey yapmasını bir saygısızlık olarak görüyordu ve bu onu sinirlendirmişti. Ruh gücünü yoğunlaştırabildiği kadar yoğunlaştırdı ve hızla Paul’ün ruhunu sardı.
Bu anı bekleyen Paul kendisini boşluksal ruh yeteneğinin içine bıraktı.
Bulunduğu yer soğuk, sisli bir bölgeydi. Paul buradaki ruh enerjisini hissettiğinden istediği anda çıkabileceğini biliyordu ancak bu ruh gücünün düzenini incelemek onun için daha önemliydi.
Gözlerini kapayıp ruh gücünün düzenini incelemeye başlarken devasa, beyaz renkli bir aslan yanına geldi ve gür bir sesle kükredi. Ancak o bunu umursamadan ruh gücünü incelemeye devam etti. Bir illüzyonun ona zarar veremeyeceğini biliyordu.
Alice’in tekniğindeki karmaşık yapıyı incelerken bir yandan da aslandan öğrendiği tekniğin eksik kısımlarını tamamlamaya çalışıyordu. O anda yalnızca birkaç nefes süresince orada bulunmuş olsa da tekniğin büyük bir kısmını tamamlamıştı.
Bu sırada Alice birden tekniğini geri çekmişti. Paul’ün ruhsal tekniğinden zarar bile görmediğini anlayınca bu saldırıyla ruhsal gücünü harcamak istememişti.
Paul ona bakarken maskesinin altında bir gülümseme belirmişti. Tekniğini tam olarak tamamlayamamış olsa bile büyük bir kısmını düzenlemişti ve hissettiği şeyler sayesinde kısa bir sürede tamamlaması mümkündü. Bu nedenle mutluydu.
Gözlerini Alice’inkilere dikerken ruh gücünün bir parçasını onun ruh gücüne doğru fırlattı. Ruh gücü Alice’in ruhuna temas ettiği anda Alice birden yere yığılmıştı.
Onu yalnızca hareketsiz bırakmak için saldırmış olan Paul bunun en fazla birkaç saniye süreceğini bildiğinden hızla onun yanına vardı ve onu arenadan dışarıya fırlattı. Hakem bağırarak sonucu açıkladığında ise alkışların ve bağırışların eşliğinde arenadan indi.
Daha iki tur daha olduğunu bildiğinden kendi turunu direkt olarak pas geçmişti. İstediğini aldığından daha fazla üstelemesine gerek yoktu. Bunun yerine tekniğini direkt olarak geliştirmeye çalışmak istiyordu.
O turunu pas geçtikten sonra fazla bir değişiklik olmamıştı. Diğer katılımcılar ona bir kez daha meydan okumamışlardı ve savaşlar devam etmişti. Seçmelerin sonunda sıralamada Paul birinciydi.
Semia Alice’i yenmiş ve ikinciliğe yükselmişti. Ethan da üçüncülüğe düşmüş olan Alice’e meydan okumuş ve kaybetmişti bu nedenle dördüncüydü.
Osian beşinci ve Awais altıncıydı. Ethan’ın dövüştüğü çocuk Kyran görünüşe göre göründüğünden büyük bir zarara uğramıştı ve diğer savaşlara katılamamıştı. Bu nedenle sekizinci kalmıştı.
Seçmelerin heyecanı sonunda söndüğünde Kyran hariç tüm katılımcılar bir kez daha arenaya çıktı. Bu sırada Kral locadan arenaya bakıyordu.
Yedisi de dizildiğinde ayaklanan Kral sesine ruh gücü de katarak konuştu.
“Seçmelere katılan herkese teşekkürlerimi sunarım. Sizler sayesinde krallığımızın en güçlü gençlerini seçebildik ve mümkünse onların gelişimine de yardım edeceğiz.”
“Öncelikle birinci olan Paul’ü kutlarım. Sen kıtanın elit takımına katılacaksın. Görevin Gökyıldırım Adası’nın içinde bulunan Gökkılıç Tanrı Sarayını incelemek ve araştırmak olacak. Oradan epey iyi şeyler kazanabileceğinden emin olabilirsin.”
“Semia, Alice, Ethan, Osian, Awais, sizler Veuria’nın katılımcı takımı olacaksınız. Sizin işiniz Gökyıldırım Adasında bulunan teknikleri bulmak olacak. Elbette başka şeylere ilginiz var ise bunları da toplayabilirsiniz.”
“Bir buçuk ay sonra şehrin güney kapısından Keln’e doğru yola çıkacağız. O zamana kadar kendinizi daha da geliştirmenizi umuyorum.”
“Bu şekilde… Veuria Krallığı Gökyıldırım Adası seçmeleri bitmiştir!”
Kral sözünü bitirdiği anda tüm izleyiciler gürültülü bir şekilde alkışlamaya başlamıştı. Paul etrafa biraz bakındıktan sonra arkasını döndü ve arenadan aşağıya indi.
Daha fazla burada kalmasına gerek yoktu. Kralın da dediği gibi bu zamanı kendisini geliştirmek için kullanmayı düşünüyordu.
Kimsenin onu göremeyeceği bir yere ulaştığı anda Haies’in Adımlarını kullandı ve arena merkezinden hızla uzaklaştı. Kralın onu yeniden çağırabileceğini biliyordu ve bununlar uğraşmak istemiyordu.
Yeterince uzaklaşıp bir ara sokağa girdiğinde derin bir nefes aldı ve kalbinin içindeki kara yıldızı çalıştırdı. Vücudundan yayılan mor sis anında onu tamamen sardıktan sonraki saniye birden Yaradan Yetiştirme Zindanında yeniden belirmişti.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..