206.Bölüm - Kutsal Karanlık Düzen Sembolü

avatar
8299 34

Kara Büyücü - 206.Bölüm - Kutsal Karanlık Düzen Sembolü


Gökyıldırım Adasının içine giren katılımcılar tehlikeli varlıklar, tuzaklar ve bir o kadarda hazinelerle dolu bir yer beklediklerinden şaşırmışlardı.

 

O anda girdikleri yer basit bir düzlüktü ve ileride ise ufak bir orman vardı. Ormanın içinde birçok farklı çeşit ağaç bulunduğu belli olsa bile herhangi bir canavar görünmüyordu.

 

Ancak o anda giren her bir katılımcı ormanın ortasından yükselen devasa sarayı görebiliyordu. Üst kısımları mavi bir taştan yapılmış sarayın geneli beyaz renkteydi. Saraydan uzak olsalar bile her katılımcı bu aurayı hissedebiliyordu.

 

Paul diğer elitlerle birlikte yavaş adımlarla ormana, daha doğrusu ormandan saraya ilerleyecek yola giderken onlardan ayrılmak için bir bahane bulmaya çalışıyordu. Ellen’in söylediğine göre burada üç ay kalabilirlerdi ve üç ay boyunca bu dörtlüyle dolaşmak istemiyordu. Bulması gereken önemli şeyler vardı.

 

Derin bir nefes alıp hızlanmak üzereyken birden bir şeyi fark etti. Saraydan yayılan beyaz renkli bir sis dalgası oldukça yüksel bir hızla tüm adaya yayılıyordu!

 

“Bu şey de ne!?”

 

Ellen de sis dalgasını fark etmiş ve istemsizce geriye doğru bir adım atmıştı. Ancak grup bir hareket yapamadan önce sis dalgası onların üzerinden geçmişti.

 

Sis dalgasının kendisine herhangi bir zarar vermediğini fark eden Simon sisin verdiği garip hissin geçmesini bekledikten sonra gözlerini yeniden açmıştı. Etrafa bakarken bir anda Ellen’in bağırışıyla karşılaşmıştı.

 

“YOK!”

 

Ellen oldukça yüksek sesle bağırdığı için herkes biraz rahatsız olsa da onun fark ettiği şeyi görünce onlar da bağırmamak için kendilerini tutamamışlardı.

 

Paul yoktu.

 

----------------------------------

 

“Nerede olursam olayım en sonunda bir yere düşmekle sonuçlanıyorum.”

 

Paul hafifçe iç çekip bu şekilde konuşurken olduğu yerden kalktı ve etrafına bakınmaya başladı. Düştüğü mesafe büyük bir mesafe olmasa da yine de canını yakacak kadar vardı.

 

O sırada olduğu yerin tamamen karanlık bir yer olduğunu fark ettiğinde ruhsal gücünden yardım almaya karar vermişti. Ruhsal gücünü yaydığında ise yuvarlak, bomboş bir odada olduğunu fark etmişti. Odanın duvarında büyük bir kapı duruyordu.

 

Derin bir nefes alarak kapıya yaklaşırken bir anda Spadia’nın zihninde yankılanan sesini duydu.

 

“Bekle, velet.”

 

Şaşırmasına rağmen ilerlemeyi kesen Paul Spadia’nın bir şeyler söyleyeceğini biliyordu. Bu nedenle beklemeye karar vermişti.

 

Bu sırada sarayın yaptığı olayın şaşkınlığında olan Spadia derin bir nefes alarak kendini sakinleştirdikten sonra konuştu.

 

“Sana açıklamam gereken şeyi açıklayayım. Hatırlıyor musun? Daha önce sana habislordlar yetiştirmeni ve gelişecek yol sayını artırmanı sağlayacak bir gelişme olacağını söylemiştim. Aslında, senin saraya girip onu bulman gerektiğini sanıyordum.”

 

Spadia derin bir nefes aldıktan sonra konuştu.

 

“Onun seni bulacağını hiç düşünmemiştim.”

 

Paul bu sözden sonra şaşırsa da sessiz kalmıştı. O yavaşça olduğu yere otururken Spadia açıklamaya devam etmişti.

 

“Bir büyücünün Aziz seviyeye geçerken geçirdiği Cennetsel Felaket veya Habis Kıyamet ([YN]: Cehennemsel Kıyametin çok garip durduğunu fark ettiğim için değiştirdim bundan sonra böyle kalacak.) yalnızca gelişimi engellemek için olsa da büyücüler bundan yararlanır.”

 

“Bir büyücü felaketini geçirirken normalde pürüzlü ve köşeli bir şekle sahip olan büyü çekirdeği pürüzsüz bir küre şeklini alana kadar oyulacaktır. Bu sayede mana kontrolü de gücü de artar.”

 

“Konu habistanrı çekirdeğine geldiğinde ise büyük bir sıkıntıyla karşılaşıyoruz.”

 

Spadia derin bir iç çektikten sonra konuştu.

 

“Habistanrı çekirdeği sahibi güçlendikçe sağlamlaşan bir çekirdektir ve sahibi Büyükusta seviyesinin zirvesine vardığında göklerin altındaki herhangi birisi tarafından parçalanamaz olacaktır. Aslında, gökler de parçalayamaz veya zarar veremez.”

 

“Bu nedenle Aziz seviyeye aşmadan önce çekirdeğini düzeltmen gerekiyor. Elbette bu kolay bir iş değil. Ne de olsa habistanrı çekirdeğinin ne kadar sağlam olduğunu henüz hatırlattım. Bu yüzden bunu yapmak için gökleri çoktan aşmış birinin bıraktığı bir eşyayı kulanacaksın.”

 

Spadia’nın sözleri üzerine Paul’ün gözleri heyecanla parlamıştı. Spadia bu heyecanı hissettiğinde yavaşça iç çekti ve konuştu.

 

“Ayrıca bu eşyayı kullandığında habislordları yetiştirebilecek duruma da geleceksin. Aynı zamanda artık su ve toprak elementlerini de kullanabileceksin.”

 

Paul onun son cümlesini duyduğunda hafifçe duraksadı. Habistanrı çekirdeğinde su ve toprak elementi bulunsa da güçleri bir teknik içinde kullanmak için yeterli değildi ve bunu oldukça iyi biliyordu.

 

Daha önce çekirdekteki bir özelliği güçlendirmenin bir yolu olduğunu bilmediği için şaşırmıştı. Aynı zamanda mutlu da olmuştu.

 

O anda kadar saldırı gücü oldukça yüksek olsa da savunma gücü düşük kalıyordu. Kendi başına olduğunda bir sıkıntısı olmasa bile grup savaşlarında savunma tekniklerine sahip olmamak bir dezavantajdı.

 

Bu nedenle bu iki elementi de elde etmek oldukça iyi bir şeydi. Spadia onun iyice mutlu olduğunu görünce son parçayı söyleyip söylememesi gerektiğini bilememişti. Ancak en sonunda söylemeye karar verdi.

 

“Eğer habislordları yetiştirebileceğin eşyayı düzgün olarak kullanırsan bunu ilaç veya silah üretmek için de kullanabilirsin. Elbette hâlâ gerekli yeteneğe ihtiyacın olacak ama en iyi hap fırınından bile iyi olacağından emin olabilirsin.”

 

Paul sonunda kendini geri tutamayıp sertçe yutkunmuş ve olduğu yerden hemen ayaklanmıştı. Devasa kapıya yaklaşıp iki elini kapıya yasladığında yoğun karanlık manayı hissedebilmişti.

 

Derin bir nefes aldıktan sonra kapıyı ittirdi. Devasa kapı yavaşça iki yana doğru açıldığında onu biraz garip bir manzara karşılamıştı.

 

Kapı hafif ışıklarla aydınlatılmış bir odaya açılıyordu. Odanın giriş kısımlarından başlayan siyah menekşelerle dolu çiçekli bölgeler odanın ileri kısımlarına kadar devam ediyordu.

 

Çiçeklerin kesildiği yerden sonra ise direkt bir merdiven başlıyordu. Merdiven ise büyük, hatta devasa olarak çağrılabilecek bir örsün üzerine çıkarıyordu.

 

Örsün hemen ardında ise havadan çıkan siyah zincirlerle bağlanmış 15-16 metrelik bir çekiç süzülüyordu. Yuvarlak bir başa sahip olan siyah çekicin önünde morumsu siyah renkli bir çember vardı.

 

Sürekli olarak değişen bu çembere bakan Paul hafifçe yutkunurken bir şeyler hissetmişti. Karanlığın gücünün işlenmiş olduğu ruhu bu çekice tepki veriyordu.

 

Bu sırada Spadia kendi kendine konuşurcasına anlatmaya başlamıştı.

 

“Derler ki, kayıp zamanlarda ünlü bir demirci tanrısı vardı. İsminin birçok kaydı vardır ancak en yaygın olarak bilineni Eisengarm’dır. Eisengarm, cennet tarafından bile sevilen bir demirci tanrısıydı. Elinden çıkan her silah, kullandığı materyal önemli olmaksızın kutsal bir silah olurdu.”

 

“O saf beyaz çekicini her salladığında bir kutsal silah doğumuna başlardı. Eisengarm dövdüğü her silahı çocukları gibi görür ve onlara büyük önem verirdi.”

 

“Bir gün, kendi başyapıtını dövdüğü söylenir. Cennetin kılıcı, Bonitatem. Kimileri bu kılıcı saf beyaz ve devasa bir kılıç olarak tanımlar. Kimi ise narin ama güçlü bir kılıç. Ancak nasıl tanımlanırsa tanımlansın, Bonitatem her zaman cennetin en güzel ve en güçlü kılıcı olarak bilinmiştir. Her zaman saf beyaz rengiyle övülmüştür.”

 

“Bonitatem o kadar güçlüdür ki; kendi benliğine, ruhuna sahiptir. Hatta birkaç yüzyıl boyunca cennetin yönetimine yardım ettiği bile konuşulur.”

 

“Ancak bu kutsal kılıç Bonitatem yaklaşık bin veya iki bin yıl yaşına basana kadar kendisini kuşanacak kadar güçlü bir tanrı seçmemişti. En sonunda seçtiği tanrı ise o zamanlar en güçlü savaş tanrısı olarak bilinen Gevinum idi.”

 

“Gevinum yüz yıl boyunca Bonitatem’i gururla kuşandı. Onu kullanarak sayısız düşmanı öldürdü ve kötülüğü cezalandırdı. Ancak yüz yıl boyunca karşılaştığı kötülükler nedeniyle onun da kalbinde kötülük tohumları belirmişti.”

 

“Gevinum Bonitatem’i kuşanarak Cennette bir katliama yol açtığında Eisengarm öfkelendi ve direkt olarak ona vardı. O Gevinum’a ulaştığında Bonitatem çoktan sayısız tanrının kanıyla lekelenmişti.”

 

“Çocuğunun isteğine karşı bir şekilde böyle bir şey yaptırıldığını gören Eisengarm öfkesini bastıramadı. Saf beyaz çekicini kaldırdı ve tek saldırıda en güçlü savaş tanrısının tüm vücudunu havaya uçurdu. Gevinum bir kez daha yeniden doğmamak üzere yok olmadan önce Eisengarm’ın çekici öfkesi nedeniyle saf siyah dönmüştü.”

 

“Eisengarm öfkesini gidermek için parçalanan ruhun parçalarına sayısız kez çekicini savurdu ve onları bedenin içinde tutmaya devam etti. Tam bir yıllık öfkesini giderme periyodu sonucunda ortaya çıkan ise istediği bir şey bile değildi.”

 

“Öfkesinin etkisi nedeniyle yaptığı silahların kazandığı kutsallık yerini lanetliğe bırakmıştı. Elleri ve çekici bir tanrının kanıyla kirlenmişken önünde Gevinum’un ruhu ve bedeniyle dövdüğü ve görünüş olarak Bonitatem’in tamamen siyah renkli hali olan lanetli kılıç, Peccatum süzülüyordu.”

 

“O günden sonra Eisengarm, Bonitatem ve Peccatum’u alarak ortadan kaybolmuştu. O bir daha görünmemek üzere ortadan kaybolurken Yaradan’ın onunla konuştuğu söylenir.”

 

“Söylenenlere göre, Yaradan gür sesiyle ona seslenmiş: Bu gerçekliğin ölümlü tanrılarının en maharetlisi… Öfken gözünü bürüdü diye yok mu olmayı düşünüyorsun? Neden tek hatadan sonra vazgeçiyorsun? Neden arkanda bir şey bırakmayı amaçlamıyorsun?”

 

“Yaradan’ın sözlerine kulak veren Eisengarm ise hafifçe cevap vermiş: Yüce olan, arkamda bir şey bırakmayı amaçlıyorum. Ama bırakacağım şey benim yok olmamı gerektirecektir. Ben daha fazla bir silah dövemem. Daha fazla çocuğum olamaz. Bu nedenle bu iki çocuğumu peşimde bırakacağım. Aynı zamanda, kendimi en işe yarar hâle getirip bu gerçeklikte bırakacağım.”

 

Spadia hikayesini bitirdiğinde gözlerini çekice dikmişti.

 

“Eisengarm’ın tüm bilincini ve ruhunu parçalara ayırıp tek bir sembol hâline getirdiğini, bunu ise kendi çekicine yerleştirdiği söylenir. Ardından, bu çekiç bizzat Yaradan tarafından bir küçük dünyaya mühürlenmiş ve ismi de bizzat onun tarafından verilmişti.”

 

“Eğer Şeytan Kral’ın bana anlattığı bu hikâye doğru ise, o sembol habistanrının çekirdeğini hissederek kutsallığın ve lanetliğin arasında kalanın güçlenmesine yardımcı olacak şey. Aynı zamanda sen ölsen bile buraya geri dönecek bir ruh parçası. Adı: Kutsal Karanlık Düzen Sembolü!”






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr