207.Bölüm - Çekirdeği Dövmek

avatar
8194 34

Kara Büyücü - 207.Bölüm - Çekirdeği Dövmek


Paul hafifçe yutkunduktan sonra sürekli olarak değişen morumsu siyah sembolü daha da dikkatli bir şekilde incelemeye başlamıştı. O anda sembolden yayılan ağır karanlık aurayı ve auranın derinliklerindeki hafif ışık aurasını hissedebiliyordu.

 

Herhangi bir ses veya güç olmasa da nedense sembolün onu çağırabildiğini hissediyordu. Bu çağrıyı nasıl anladığını bile bilmiyor olsa da çekirdeğinde garip bir his vardı.

 

Yavaş adımlarla çiçeklerin arasından ilerledi ve merdivenlere ulaştı. Sert adımlarla merdivenleri tırmanırken paltosunu çıkarmış ve Wulian ile Grim’i uzaklaştırmıştı. Wulian onun paltosunu alıp iyice uzaklaşırken yüzünde rahatsız bir ifade vardı.

 

Paul örsün üzerine çıktığında Spadia yavaşça konuştu.

 

“Kıyafetlerini çıkar ve uzan. İzin ver çekiç çekirdeğini dövsün ve düzenlesin. İzin ver Kutsal Karanlık Düzen Sembolü ruhuna ve vücuduna işlesin.”

 

Paul üzerindeki kıyafetleri çıkarıp boyutuna çektikten sonra örsün soğuk zeminine uzandı. Uzun saçlarını uzandığı yerden çekip arkaya doğru atarken kollarını ve bacaklarını açarak rahat bir pozisyon almıştı.

 

Bu sırada birden süzülen çekiç şiddetle sarsılmaya başlamıştı. Onu bağlayan siyah zincirler birer birer koparken Kutsal Karanlık Düzen Çemberi eskisinden de daha hızlı bir şekilde şekil değiştirmeye başlamıştı.

 

Çekici bağlayan tüm siyah zincirler koptuğunda, çekiçten etrafa oldukça baskıcı ve heybetli bir aura yayılmıştı. Bu sırada etrafa yayılan aurayı hisseden Paul hafifçe titremişti.

 

O henüz bilmiyordu ancak onu saran çekicin aurası olmasaydı başka bir şeyin aurasını da hissedecekti. Uzakta bekleyen Grim’in birden tamamen karanlık bir sisle kaplanmasını ve Wulian’ın ufak gözlerinin korkudan yaşlanmasını sağlayacak bir auraydı bu.

 

Bu sırada, Kutsal Karanlık Düzen Çemberinin mor renkli bir gölgesi çekicin ucundan fırladı ve Paul’ün vücuduna fırladı. Paul vücuduyla aynı boyuttaki sembolün kendi vücudunun içinden geçmesine izin verirken vücudu hafifçe karıncalanmıştı.

 

Sembol çekirdeğine vardığında bir süre çekirdeğin üzerinde kalmış ve ardından tüm vücudu incelemeyi bitirerek ortadan kaybolmuştu. Aynı anda, çekiç yavaşça yükselmiş ve önündeki morumsu siyah renkli sembol tamamen değişmeye başlamıştı.

 

Hızla şekil değiştiren sembol birkaç saniye içinde mavi bir şekle bürünmüştü. İç içe geçen birkaç çemberin içindeki yazıtlardan ve ortada kalan su damlası şeklinden oluşan bir şekle bürünen sembol saf mavi bir renge bürünmüştü.

 

Paul çekicin kalkışını izlerken gözlerini yavaşça kapatmıştı. O sırada kendini oldukça saki hissediyordu. O devasa çekiç onun çekirdeğini dövmeyecekmiş gibiydi. Hatta olayla herhangi bir alakası olmayan ve yalnızca dinlenen birine benziyordu.

 

Bu sırada, çekiç hızla vücuduna, tam olarak kalbinin üzerine, sertçe indi. Aynı anda etrafa muhteşem miktarda su manası yayan sembol Paul’ün çekirdeğine mavi renkli bir parça katmıştı.

 

Paul bir anda içinde yayılan rahatlatıcı ancak acılı hissi hissettiğinde hafifçe inlese de dişlerini sıkarak acıyı geçiştirdi. Çekirdeğine eklenen parçayla gücünün arttığını çoktan hissedebildiği için bu acıya katlanması gerekeceğini biliyordu.

 

Çekiç vücudundan ayrılıp bir kez daha yükseldiğinde bu sefer mavi rengini kaybetti ve parlak sarı bir renge büründü. Ortasındaki mavi su damlası işareti sarı bir dağ işaretine dönüşürken etraftaki su manası yerini baskın toprak manasına bırakmıştı.

 

Paul çekiç iyice yükselirken derin bir nefes aldı. Nedense bunun daha acı verici olacağını düşünüyordu.

 

Parlak sarı sembolle beraber parlayan çekiç hızla aşağıya indiği anda Paul tüm vücudunu kaplayan acıyı hissedebilmişti. Aynı beklediği gibi su elementinden çok daha fazla canını yakan toprak elementi çekirdeğine çoktan sarı bir parça katmış olmasına rağmen hâlâ canını yakıyordu.

 

Aslında su ve toprak elementine karşı olan becerisinin düşüklüğü daha çok kişiliğine bağlıydı. Sakinliği temsil eden su ve sabrı temsil eden toprak elementi pek onun tanımına uyan şeyler değillerdi.

 

Aynı zamanda anka kanı da genel olarak bu iki elementi reddediyordu. Kan Kanatlı Ankalar üstün fiziksel güçlere ve yenilenme güçlerine sahip olduklarından savunma büyülerine ihtiyaç duymazlardı ve bu iki elementi kullanan bir Kan Kanatlı Anka oldukça nadir olurdu.

 

Tabii bu Kan Kanatlı Ankaların nesillerinin tükenmesinden önceydi.

 

Bu sırada sonunda vücuduna yerleşmiş olan toprak elementini kabullenebilmiş olan Paul Spadia’nın sesinin zihninde yankılandığını duyabilmişti.

 

“Velet, en zor kısım şimdi başlıyor.”

 

Paul yükselen çekice ve eski sürekli değişen morumsu siyah sembole bakarken bu sözler yüzünden biraz ürkmüştü. Ancak o bir şey bile diyemeden çekiç hızla indi.

 

“Aarghh!”

 

Paul bu sefer bağıramadan duramamıştı. Bu sefer, çekiç onun çekirdeğine bir şey katmak yerine çekirdeği pürüzsüz bir duruma sokmaya başlamıştı. Bu nedenle verdiği acı oldukça yüksekti.

 

Çekiç tek bir vuruşla çekirdeğin yalnızca tek bir parçasını düzleştirebildiği için bir kez daha yükselmişti. Daha vurmaya devam edecekmiş gibi görünüyordu.

 

Paul çekicin ikinci inişiyle bir kez daha çığlık atarken bu acının ne kadar süreceğini merak ediyordu.

 

Bu sırada, Paul’den uzak bir mesafede onun paltosuyla bekleyen Wulian’ın gözleri Paul’de bile değildi. Bunun yerine tüm vücudu siyah sislerle sarılı Grim’e bakıyordu.

 

Grim’in siyah sislerle sarılı vücudu normalde de siyah tüylerle kaplı olmasına rağmen o anda bu tüyler en saf siyaha bürünmüştü. İki kızıl gözü parlamaya başlarken vücudu yavaşça sise dönüşmeye başladı.

 

Yaklaşık on dakikalık bir sise dönüşüm sürecinin ardından orada kalan tek şey siyah bir sis dalgası ve içinden parlayan bir çift ışık parçasıydı. Ardından, sis dalgası hızla bir merkeze toplanmaya başlamıştı.

 

Etraftaki karanlık manayı da sisle beraber çeken bölgede bir süre sonra Grim yeniden belirmişti. Tek farkı, artık bir yavru değildi. Normal bir kedinin boyutuna ulaşmıştı.

 

Aynı zamanda artık dişleri ve pençeleri eskisinden çok daha keskinlerdi. Hatta biraz parlıyorlardı. Kızıl gözlerinin içindeki gözbebeklerinin siyah kısmı bir ansa sonsuzluğa açılan bir kapıymışçasına derinleşmişti.

 

Dönüşen Grim’e bakan Wulian şaşkınlıktan başka bir duygu gösteremiyordu. Grim’in epey güçlendiğini anlıyordu ve Paul için mutlu hissediyordu ancak gelişenin Grim olması kendisini biraz kıskandırıyordu.

 

Grim onun duygularını hissetmişçesine ona kışkırtıcı bir bakış atınca küçük peri yanaklarını şişirmiş ve sinirli bir ‘Wuu!’ sesi çıkarmıştı. O anda Grim’in ufak kedi yüzünde nedense gülümsemeye benzer bir ifade belirmişti.

 

Wulian’la uğraşmayı bitiren Grim gözlerini hâlâ çıplak bir şekilde örsün üzerinde uzanan ve çekicin vuruşlarıyla mana çekirdeğini döven Paul’ü izlemeye başlamıştı. Aralarındaki kan sözleşmesi nedeniyle Paul’ün ruhuna bir şeyin işlediğini fark eden Grim aynı zamanda çekicin üzerindeki sembolün yavaşça solmaya başladığını da görmüştü.

 

Ancak Paul’ün görüş açısı tamamen farklıydı. O sırada vücudunu istese de hareket ettiremiyordu ve gözleri önündeki manzara farklıydı.

 

Çekicin üzerindeki sembol çoktan yok olmuştu. Ancak çekici kavrayan devasa bir el ve o elin sahibi morumsu siyah bir gölge şeklinde görünür olmuştu.

 

Yarı saydam olduğu için yüzü tam belli olmayan devasa adamın vücudu epey yapılıydı. Çekici tutan sağ kolu oldukça kaslıydı ve göğsüne kadar uzanan bir sakalı vardı. Bu adamın figürünü gören Paul’ün ruhu titriyordu. Adamın gücü tamamen ayrı bir seviyedeydi ve bunu anlayabilmişti.

 

En sonunda, çekiç son vuruşunu çekirdeğine indirip çekirdeği tamamen siyah renkli, üzerinde beş farklı runik harf olan bir çekirdeğe çevirdikten sonra yeniden havada asılı kalmıştı. Bu sırada morumsu siyah devasa adamın gölgesi çoktan kaybolmuştu.

 

Paul işlemin bittiğini anlayıp olduğu yerden kalkarken derin bir nefes almıştı. O adamın kim olduğu hakkında ufak bir fikri olsa da bunu bilip bilmemenin ona bir şey sağlamayacağını biliyordu.

 

Bu sırada Spadia zihninden konuştu.

 

“Kıpırdama velet. Eğer düşüncem doğruysa, karanlık testinden kazandığın karanlık ruh gelişimi sayesinde bir şey daha alacaksın. O arada müdahale edip edemeyeceğimi bilmiyorum. Yani hazır ol.”

 

Paul onun bu sözleri yüzünden şaşırmış olmasına rağmen bir anda etrafını saran karanlık yüzünden bir şey diyemez hâle gelmişti.

 

Görebildiği her yeri kaplayan karanlığın onun kendi ruhuna erişmesini bile engellediğini fark ettiğinde derin bir nefes aldı ve yumruklarını sıktı. Bu sırada etraftaki karanlık birden ruhuna ilerledi.

 

Karanlık ruhunda bir anlığına durup tamamını sardıktan sonra yeniden dışarıya fırlamıştı. Neler olduğunu anlamayan Paul ise karanlıktan gelen sesle birlikte donakalmıştı.

 

“Karanlıktan oluşan bir ruha sahip olan birini görmeyeli uzun zaman oldu… İçinde ateş bulunsa da bu karanlığı barındırdığı gerçeğini değiştirmiyor. Küçük olan, bu ruha sahip olmak bile seni takdir etmem gereken bir şey olsa bile önce benim seni kabul etmemi sağlayacak bir şey yapman gerekecek.”

 

Paul bir anda arkasına döndüğünde sesin kimden geldiğini fark etmişti.

 

O anda dolanmış bir pozisyonda bulunan bu ‘kişi’, siyah pullarla kaplanmış devasa bir vücuda sahip bir yılandı. Bir şehrin duvarlarından daha uzun olduğu kolayca belli oluyordu. Gözleri tamamen mor renkteydi. Etrafına aura yaymıyordu ancak Paul yılanın gücünün daha önce karşılaştğı her şeyden yüksek olduğunu düşünüyordu.

 

Bu sırada bu yılan başını hafifçe kaldırmış ve Paul’ün gözlerinin içine bakarak konuşmuştu.

 

“Kendimi daha önce tanıtmadığım için özür dilerim. Ben Kryiop. Karanlık elementinin asıl parçasından kopmuş bir elementalim.”






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr