215.Bölüm - Ben Kara Büyücüyüm

avatar
7493 31

Kara Büyücü - 215.Bölüm - Ben Kara Büyücüyüm


Beyaz saçlı adamın kahkahalarıyla beraber hızla yükselen aurası nedeniyle olduğu yere çakılan Simon o sırada neler olduğunu anlayamamıştı.

 

Mana ve büyü gibi kavramlara alışkın değildi ve adamın daha önce yaptığı şeyler bile onun tüm zihnini karmaşaya sokan şeyler olmuşlardı. Ancak şimdi adam bu şeylerden bile daha iyi bir şey olmuşçasına kahkaha atıyordu.

 

Zara da mananın azlığı nedeniyle bir canavarın gelişmesi oldukça zordu. Evrim geçirse bile bu canavar büyük ihtimalle Gökyıldırım Adasında doğmuş olurdu ve adayı terk edemezdi. Bu nedenle adanın dışında insani evrim seviyesine ulaşmış bir canavar bulunmuyordu. Hatta bu beyaz saçlı adam da buradaki tek kişi olabilirdi.

 

Simon’ın aksine canavarların kan soyları hakkında biraz da olsa bilgi sahibi olan Paul Semia’nın başardığı şeyin normal bir şey olmadığını biliyordu. Bir canavarın gelişmesi ile kan soyu evrimleşmesi oldukça farkı iki şeydi.

 

Kan soyu evrimleştiğinde, canavar bambaşka bir varlığa dönüşürdü. Temel kan aynı kalsa da gücü, hızı veya belirli özellikleri oldukça yüksek bir şekilde artardı. Hatta özel bir yetenek bile kazanılabilirdi.

 

Yalnızca yarım bir soya sahip olan Semia için kan soyu gelişimi bir canavarınkinden bile daha zordu. Ayrıca A seviyeli bir canavarın kan soyunu S seviyeye çıkarmak Paul’ün evrimi kadar zor olmasa da yine de yıllar gerektirebilecek bir şeydi.

 

Semia’nın babası, safkan bir canavar ve Aziz seviyeli bir büyücü olan beyaz saçlı adam bile kan soyunu evrimleştirememişti. Bu nedenle Semia’nın evrimine verdiği tepki kolayca anlaşılabilirdi.

 

Bu sırada, beyaz saçlı adam sonunda kahkahalarını kesmişti. Sağ elini hızla savurup Simon’ı ve Semia’yı el ve bacaklarından yerden çıkan zincirlerle sabitledikten sonra arkasını döndü. Bu sırada, Simon’ı ve Paul’ü saran zincirler hareketlenmiş ve ikisini de adama yaklaştırmaya başlamıştı.

 

Semia adamın sırtına bakarken dişlerini sıkıca sıkıyordu. O anda adamı durdurmak istese de bunu yapacak güce sahip değildi. Kanı evrim geçirmiş olsa bile yalnızca usta seviyesinde bir savaşçıydı ve daha güçlü bir yönü yoktu.

 

Adam bir süre ilerledikten sonra olduğu yerde durdu. Ardından elini hafifçe kesti ve yere bir damla kan damlatırken mırıldandı.

 

“Varoluşu yiyip bitireni mühürleyen saf mühür kanımla ortaya çıksın. Buzul diyarda uyuyanı uyandıracak sunak belirsin!”

 

Yere damlattığı kan damlasıyla beraber birden tüm buzul mağara kan kızılı bir renge bürünürken Paul daha önce hissettiği güçlü varlığı bir kez daha hissetmişti. Artık ‘uyanma’ vaktinin geldiğini fark eden Paul adamın onu kendine iyice yaklaştırdığını fark etmişti.

 

Bu sırada adamın kanını damlattığı yerde kızıl renkli buzdan oluşan basit, yuvarlak bir sunak belirmişti. Sunağın üzerinde bir kurt kafası resmi vardı. Delirmiş gözlerle bir sunağa bir de Paul’e bakan adam Paul’ü bağlayan zincirleri sunağa doğru götürürken bağırdı.

 

“Ey cennetlere diş geçiren aç şeytan. Kurbanımı kabul et ve seçilmiş olana gücünü bahşet.”

 

Paul hızla sunağın üzerine fırlatıldığını fark ettiğinde soğuk bir gülümseme gösterdi. Kolunu biraz zorladığında, buzul zincirler anında parçalanmıştı.

 

Bunu beklemeyen adam bir anda geri çekilirken sunak yeniden zemine girmişti. Paul onu bağlayan diğer üç zinciri koparırken buzul mağara eski rengine geri dönmüştü.

 

Paul’e şok olmuş gözlerle bakan adam kısa bir süre sonra kaşlarını çatarak bağırdı.

 

“Sen… İmkânsız!”

 

İki elini birden ileriye uzatan adam bağırdı.

 

“Buzul Mühür Zincirleri!”

 

Buzul tabandan fırlayan zincirler Paul’ü bağlamak için ilerlerken Paul kılıcını hızla çekmiş ve ortaya çıkan dört zincirin hepsini paramparça etmişti. Zincirlerin güçleri herhangi bir şekilde zayıf değil di ancak Paul’ün fiziksel gücü oldukça yüksekti.

 

Zincirlerinin kolayca parçalandığını gören adam oldukça öfkeliydi. Semia ve Simon ise basitçe şaşırmışlardı. Onlar Paul’ün güçlü olduğunu biliyorlardı ancak adamın o anda saldığı auranın karşısında dayanabilmesini beklememişlerdi.

 

Beyaz saçlı adam kıstığı gözlerini Paul’ün üzerine sabitlerken konuştu.

 

“Kimsin sen? Bir aura yaymaman auranı gizlediğin anlamına geliyor ancak saldırırken bile auranı sızdırmıyorsun. Bunun imkânsız olması gerekiyor.”

 

Paul soğukça gülümserken sol elini yavaşça kaldırdı ve maskesine götürdü. Zaten bu andan sonra Semia ve Simon ile ilgili planları olduğundan yüzünü göstermeyi sorun etmiyordu.

 

Paul’ün maskesi kolye şeklindeki dövmeye geri döndüğünde Simon ve Semia şaşırmışlardı. Paul’ün birden kendini gizlemeyi kesmesi onlara garip gelmişti.

 

Bu sırada beyaz saçlı adam oldukça temkinli bir hâle bürünmüştü. Rakibinin gücünü tam olarak ölçemese bile zayıf olmadığını anlayabiliyordu.

 

Onun bu hâlini gören Paul kılıcının kabzasını iyice kavrarken Antik Ejder Dilinde konuştu.

 

“İnsani evrime ulaşmış bir canavarla daha önce hiç dövüşmedim. Aynı şekilde Aziz seviyesindeki bir büyücüyle de savaşmadım. Gel, biraz eğlenelim.”

 

Paul’ün her bir kelimesiyle beyaz saçlı adam şaşkınlığa düşerken Semia ve Simon neler olduğunu anlayamamışlardı. Paul’ün konuştuğu dilin ne olduğu hakkında herhangi bir fikirleri yoktu.

 

Semia biraz hatırlar gibi hissetse de bir şey yapamamıştı. Yalnızca bir yarım kan olduğundan Antik Ejder Dilini hatırlayamıyordu.

 

Beyaz saçlı adam etrafında onlarca buzul bıçak oluştururken soğuk bir sesle sordu.

 

“Kimsin sen?”

 

Paul’ün ona verdiği his korkutucuydu. Uzun zamandır kendisini korkutan biriyle karşılaşmayan beyaz saçlı adam bu hissin ne kadar kötü olduğunu bir kez daha deneyimliyordu.

 

Paul ise onun korkmuş tavrını izlerken oldukça eğleniyordu. Sağ ayağını buzul tabana iyice basarken cevapladı.

 

“Kara Büyücü.”

 

Haies’in Adımlarını kullanarak direkt olarak adama ilerleyen Paul çoktan Habisvücut Sembollerini aktif etmişti. Bir Aziz seviyeye karşı savaşırken kendini tutacak değildi.

 

Beyaz saçlı adam ise aldığı cevap ile şaşırmasına rağmen kendisini korumayı unutmamıştı. Buz bıçakları hızla Paul’e doğru saldırırken Paul kılıç niyetini yaymıştı.

 

Eski zamanın aksine içinde müzik yasasının bir parçasını barındıran kılıç niyeti eskisinden daha nazik bir his verse de gücü ve şiddeti apayrı bir seviyeye çıkmıştı. Paul kendisine gelen buzul bıçakları kolayca parçalarken bunu kolayca hissedebiliyordu.

 

Saldırısının Paul’ü yavaşlatmaya bile yetmediğini fark eden beyaz saçlı adam kaşlarını çatarken geriye doğru hızlı bir adım attı. Kendi habitatı olan buzul mağarada alan avantajını kullanabildiği kadar kullanmayı düşünüyordu.

 

Elbette, Paul buna kolay kolay izin veremezdi. Anka kanını kanatları hariç tamamen aktif ettikten sonra kılıcını havaya kaldırdı. O anda dört farklı katman kılıcını sarmıştı.

 

İlk katman asıl kılıç enerjisiydi. Kılıç enerjisinin hemen üzerini ise rüzgâr manası kaplıyordu.

 

Bunun ardından ise kılıçla birlikte Paul’ün tüm vücudunu kaplayan sarı renkli yıldırımlar ve hafif parlak beyaz bir katman vardı.

 

Aynı anda Yıldırım Kesiği, Kutsal Destek ve Ufuk Çizgisi tekniklerini kullanan Paul Habisvücut Sembolleri ve anka kanının da yardımıyla bu saldırının ne kadar güçlü olabileceğini biliyordu.

 

“Ufuk Çizgisi!”

 

Kılıç hızla aşağıya indiğinde fırlayan enerji dalgası buzul zemini kolayca yararak beyaz saçlı adama varmıştı. Saldırıdaki enerjileri hisseden adamın gözleri sonuna kadar açılırken kaçınabildiği kadar kaçınmaya çalışmıştı.

 

En sonunda, Paul’ün saldırısı adamın vücudunun sol tarafına ağır görünen bir yara vermiş ve kesilmişti. Elbette, enerji dalgasının adama ulaştığı yere kadar zemine verdiği hasar bu yaradan bile büyüktü.

 

Mağaranın zemininde açılan yaklaşık 10 metre uzunluğunda ve birkaç metre derinliğindeki deliğe bir kez daha bakan beyaz saçlı adam yarasını iyice dondururken Paul’e baktı. Bu saldırının arkasında yatan manayı, özellikle Kutsal Desteğin kullandığı ışık manasını hissedebilmişti.

 

Normalde, ışık manasını kullanabilen canlılar oldukça özel kan soylarına sahip olurlardı. Işık tipi canavarlar bile normalde ışığın bir alt elementini kullanırlardı ve ışığın saf halini kullanamazlardı.

 

Ancak Paul’ün kullandığı Kutsal Destek tekniği ışığın en saf halini kullanıyordu. Bunu fark eden beyaz saçlı adam karşısındaki kişinin bir insan olmadığını düşünmeye başlamıştı.

 

Yalnızca cennet tarafından kutsanmış varlıklar ışık manasını böyle kullanabilirdi. Rakibinin bir insan olması imkansızdı!

 

Titreyen sesiyle bir kez daha sordu.

 

“Kim- Hayır. Nesin sen?”

 

Paul soğukça gülümserken aurasını kaplayan duvarı parçaladı ve tüm aurasının dökülmesine izin verdi. Onun ölümcül aurası tüm mağarayı doldururken alaycı bir tavırla konuştu.

 

“Sana söyledim. Ben Kara Büyücüyüm.”






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr