234.Bölüm - Kılıçlar

avatar
7386 32

Kara Büyücü - 234.Bölüm - Kılıçlar


Paul yüzünde bir gülümsemeyle Simon’ın söylediklerini dinlerken bir yandan da Grant’ı inceliyordu.

 

O sırada genç adamın yüzü tamamen solmuştu. Gözlerinde hâlâ inatçı bir ifade olsa da korktuğu oldukça belliydi. Elleri hafifçe titriyorlardı. Arkasındaki iki kadın ise sonuna kadar açılmış gözleriyle Simon’a bakarlarken çoktan dizleri güçlerini kaybetmiş ve düşmelerine yol açmıştı.

 

Simon’ın sırtına bakarken işini halletme yolundan hoşlanmış olan Paul’ün gülümsemesi hâlâ silinmemişti. Ancak burada daha fazla sıkıntı çıkarırlarsa kendine bir kılıç alamadan önce herkesi kaçırmaktan korkuyordu.

 

“Bu kadarı yeterli.”

 

Paul’ün sesini duyan Simon kılıcını kınına geri yerleştirirken Grant’a son bir bakış atmıştı. Gerektiğinde öldürebileceğini herhangi bir şekilde saklamayan bu soğuk bakış genç adamın tüm vücudunun bir anlığına sarsılmasına yol açmıştı.

 

Simon’ın kendisini takip ettiğini fark eden Paul üçüncü katın merdivenlerine açılan kapıya ilerlerken yüzündeki gülümsemeyi soğuk bir ifadeye çevirmişti. Simon’ın başından beri rakibinin özgüvenini tamamen parçalamaya çalıştığını biliyordu ve ona ufak bir yardım vermek istemişti.

 

Simon’ın sakin bir şekilde Paul’ün dediğini yaptığını gören Grant kendi kendine mırıldanıyordu.

 

“En sonunda, yine kendinden güçsüz birinin emirlerini uygulayan bir köpekten başka bir şey değilsin. Seni-”

 

Ancak o mırıldanmasının ortasındayken Paul üçüncü kata açılan kapıları tek eliyle hızlıca açmıştı. Tüm gücünü kullanmamış olsa da yine de kendini tamamen geri tutmamıştı ve kapılar açılma hızlarıyla oldukları yere zar zor bağlı kalmışlardı.

 

Grant sonuna kadar açılmış olan ağzını kapamadan ikisinin sırtlarını izlerken sertçe dizleri üzerine çökmüştü. İkisinin başarmak istediği şey olmuş ve korkunun tohumları zihnine yerleşmişti.

 

Bu korku onun gelişim yoluna büyük bir etkide bulunmasa da ileride Simon’a karşı dururken her zaman bir tereddüt hissedecekti. Kalbindeki korku ne kadar solarsa solsun asla yok olmayacaktı.

 

--

 

Grant’ın aklına kesinlikle bir darbe indirdiğini bilen Paul bunu fazla önemsemezken üçüncü katın içerisini incelemeye başlamıştı. İlk iki kattan daha küçük bir alana ve çok daha az sayıda tezgâha sahip olan katta yalnızca eşyaların satıldığı yerler değil, yapıldıkları yerler de vardı.

 

Bazı simyacılar sattıkları ilaçları direkt olarak yapabilmek için burada kalıyor gibi görünüyorlardı. Aynı zamanda, bazı demircilerin ocakları da buradaydı. Paul demire vuran çekiçlerin seslerini kolayca duyabiliyordu. Aynı zamanda yeni yapılan ilaçların kokusu da etrafa yayılıyordu.

 

Etrafa merakla bakan Simon’ı fark eden Paul yavaşça konuştu.

 

“Git ve etrafı biraz kendin dolaş. Ayrılacağımız zaman seni bulurum.”

 

Simon başını sertçe sallayıp etrafta kendi başında gezinmeye başlarken Paul ise etraftaki demircileri dolaşmaya başlamıştı.

 

Demircilik konusunda yeteri kadar bilgisi olmadığından kimin daha iyi olduğunu anlayamasa da kızıl saraydaki tahtında oturan yaşlı adam oldukça iyi biliyordu.

 

“Hmm… Şu beyaz sakallının neden burada olduğunu bile bilmiyorum. Fiziksel gücü yüksek ancak çekici kullanışı epey kötü. Elinden çıkan kılıcın bir şeyi kesebileceğini bile düşünmüyorum. Geç…”

 

“Oh… Şu köşedeki temiz yüzlünün silahları o kadar kötü değil. Normal bir silah olarak Karaşafak’tan daha işe yararlar. Tabii, Karaşafak karanlık mana ile güçlendirildiğinden sağlamlığı ve keskinliği yükseltiliyor. Geç…”

 

“Hmm… Biraz daha ilerle velet. Şu koca bıyıklının silahlarına da bakmak istiyorum.”

 

Spadia’nın yönergelerini dinleyerek demircileri dolaşırken onun sözlerini biraz abartılmış buluyordu. Yani, burası başkentin en büyük marketiydi ve en üst kattaki kişiler yalnızca güçlü savaşçılara satış yapan elit kişilerdi. Böyle birinin elinden çıkan bir kılıç nasıl olur da bir şeyi bile kesemezdi?

 

Elbette, onun dikkatini dağıtmak istemediğinden herhangi bir şey demiyordu. Çünkü o anda seçeceği kılıçlarla çift kılıç kullanmayı öğrenecekti ve dikkatli seçmesi gerekiyordu.

 

Yaklaşık on farklı demirci ocağını inceledikten sonra en sonunda Spadia birini seçmişti.

 

Oldukça yüksek bir sıcaklığın yayıldığı demirci ocağına yaklaşan Paul ocağın etrafındaki tezgahlarda bulunan kılıçlara yalnızca bir bakış atmıştı ve oldukça şaşırmıştı. Kılıcın yapımından veya demircilikten o kadar iyi anlamasa da bir şeylere değer biçmekte oldukça iyiydi ve bu kılıçların oldukça değerli olduklarını söyleyebilirdi.

 

Bulunduğu ocakta yalnızca bir demirci vardı ve bu demirci yaşlı bir adamdı. Kafasında tek bir tel bile saç olmayan yaşlı adamın yüzü oldukça kırışıktı. Vücudu ise yüzünün aksine sanki gençliğinin baharındaki birinin vücudu gibi oldukça yapılı ve güçlüydü.

 

Yaşlı adamın siyah gözlerini dövdüğü demir parçasından ayırmadan elindeki ağır görünen çekici savurduğunu gören Paul onu bir süre izlemeye karar vermişti. Çekicin sıcak demire vururken çıkardığı ses diğer demircilerin çıkardıklarının aksine oldukça hoş bir sesti.

 

Bir süre adamı inceledikten sonra derin bir nefes alan Paul sert adımlarla yaşlı adamın yanına ilerledi. Yaşlı adam onun geldiğini fark etmiş ve gözlerini demir parçasından ayırmadan konuşmuştu.

 

“Alıyor musun yoksa satıyor musun?”

 

Direkt olarak böyle bir sorunun yöneltilmesini beklemeyen Paul başta şaşırsa da sonradan konuştu.

 

“Alıyorum.”

 

Yaşlı adam cevabını aldığı anda yeniden sordu.

 

“Ne tür bir şey istiyorsun?”

 

“Çift kılıç. İkisinin de tek ağzı keskin olmalı ve bıçaklar düz olmalı. Fazla gösterişli olmasına gerek yok. Sağlamlığı ve keskinliği yüksek olmalı. Ağırlığı önemli değil.”

 

Yaşlı adam bir anlığına düşündükten sonra işlediği demir parçasını aldı ve soğuması için suyla dolu bir yere bıraktı. Ardından elindeki çekicini bıraktı ve ocağın arka kısımlarına ilerledi.

 

Bir süre yaşlı adamın gelmesini bekleyen Paul onun üç farklı kutuyla beraber geldiğini görünce biraz mutlu olmuştu. Kılıçlarını seçerken tek seçeneği olmasını istemiyordu ve özel yapım bir tanesi için bekleyecek zamanı yoktu.

 

Yaşlı adam siyah renkli üç kutuyu ocağa yakın bir masaya koyarken Paul de onun yanına gitmişti. İlk kutuyu dikkatlice açıp içindeki kılıçları çıkaran yaşlı adam onları özenle masaya koydu.

 

Paul gümüş renkteki iki kılıca bakarken onları iyice inceliyordu. Birer ağızları keskin olan kılıçlar oldukça hafif bir eğime sahiplerdi ve kabzaları saf beyaz renkteydi.

 

“Rüya Işıltısı, hızlı saldırılar için kullanılabilecek bir kılıç seti. Kılıçların bıçağında yeniden depolanabilen bir zehir kesesi var. Şu anda zehir kesesi rakibin hislerini uyuşturan ve onları yavaşlatan bir zehirle dolu. Elbette istersen ölümcül bir zehirle de değiştirebilirsin.”

 

Yaşlı adamın açıklamasından sonra kılıçlardan birini eline alıp kaldıran Paul bir süre kılıcı tuttuktan sonra masaya geri koydu. Paul’ün herhangi bir tekniği denemeden kılıcı koymasına şaşıran yaşlı adam ona meraklı bakışlar atarken Paul kısaca cevapladı.

 

“Fazla hafif.”

 

Yaşlı adam başını sallarken ikinci kutuyu açmaya başlamıştı. Zaten Rüya Işıltısı hızlı saldırılar için kullanılan bir kılıç seti olduğundan hafif olduğu doğruydu.

 

İkinci kılıç seti Rüya Işıltısından daha farklılardı. Rüya Işıltısının ince ve narin bıçağına göre daha kalın bir bıçak taşıyan bu kılıçlar sarımsı bir renk taşıyorlardı.

 

“Aslanın Çift Pençesi, yüksek sıcaklıklara dayanabilen bir metalden dövülmüş bir kılıç. Bu kata çıkabildiğine göre en azından zirve seviyeli bir usta olmalısın. Yaşına göre büyükusta seviyesine varman zor olmamalı. Eğer büyükusta seviyesine vardığında ateş yasalarını çalışmayı düşünüyorsan sana önerimdir.”

 

Paul kılıçlardan birini eline aldı ve havada birkaç kez savurduktan sonra yeniden masaya koyup başını iki yana salladı. Kılıcın ağırlığı normal olsa da savuruşunda yeteri kadar gücünü ortaya koyamıyordu.

 

Nedeni kılıca alışkın olup olmaması değildi. Karaşafak’ın aksine karanlık manayla güçlendirilmemiş bu kılıç onun birkaç katmanlı güçlendirmesine dayanacak bir güce sahip değildi o kadar.

 

Yaşlı adam Paul’ün bu kılıç setini de seçmediğini görünce son kutuyu açmak için ellerini uzattı. Ancak kutuyu açmadan önce uyardı.

 

“Bu sefer çıkaracağım kılıçları denemek için almamalısın. Satın alırsan umurumda değil ancak aksi takdirde onlara dokunman bile yasak.”

 

Paul adamın tavrı yüzünden şaşırsa da başını yavaşça salladı. Paul’ün onayladığını gören adam ise kutunun kapağını yavaşça açtı.

 

O anda, Paul ruhunun hafifçe titrediğini hissetmişti.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr