Zihninde, ruhunu iyileştirebileceği onlarca etkili ilaç ve tarifi yazıyordu. Bazı ilaçları yapacak malzemelere sahip olmasa da yapabildikleri en azından ona yetmeliydi. Zaten yapabileceği hapların çeşitleri oldukça fazlaydı.
Bir süre ruhunu en iyi şekilde iyileştirebilecek ilacı araştırdıktan sonra iki seçenek bulmuştu. Bu iki ilacın kendi ruhunda ne kadar büyük bir etkiye sahip olacaklarını bilmese de en iyi seçenekler bunlardı.
‘Gece Ruhu İksiri’ ile ‘Güneş Ruhu İksiri’ aslında aynı simyacının bulduğu bir ruhsal ilaç setinin parçalarıydı. O simyacı, özellikli ruhların iyileşmesini hızlandırabilen özel bir ilaç seti oluşturmuştu.
Güneş Ruhu İksiri alev özellikli ruhları iyileştirirken Gece Ruhu İksiri karanlık özellikli ruhlar için kullanılıyordu. Bir kişinin ruhu bu iki özelliğe sahip değilse bu ilaçların kullanılması ruhta daha büyük bir yaranın açılmasına neden olabilirdi.
İki ilacın malzemelerine bakan ve çıkardığı malzemelerin arasından seçen Paul geri kalan tüm malzemeleri boyutuna geri atmıştı. Güneş Ruhu İksiri için altı set malzemeye sahipken Gece Ruhu İksiri için yalnızca üç set malzemeye sahipti.
Ancak bunların yeterli olması gerekiyordu. Derin bir nefes alırken boyutundan birkaç ufak cam şişe çıkardı ve kapaklarını açtı. Kutsal Karanlık Düzen Çemberini ilk kez ilaç yapımı için kullanacaktı ve biraz gergin sayılırdı.
Elindeki çemberi bir miktar büyüttükten sonra derin bir nefes aldı ve ilk malzeme olan mor renkli bir çiçeği çemberin içine attı. Çemberin içinde yavaşça süzülen çiçeği bir süre inceledikten sonra diğer eliyle bir alev yakmış ve çemberi aleviyle beslemişti.
Bir süre sonra mor rengini bırakıp parlak kırmızı bir renge bürünen çember artık içindeki çiçeği ısıtabilecek bir hâle gelmişti. Paul çiçeği bir süre ısıtıp özünü çıkardıktan sonra yanda bıraktığı bir şişeyi açtı ve sıvıyı çembere döktü.
Sıvı da aynı çiçek gibi çemberin içerisinde süzülürken Paul ikisini kaynaştırmaya başlamıştı. Çiçeğin posası kenarda kalırken öz ve sıvı birleşiyordu.
O sırada Paul’ün yaptıklarını izleyen Semia’nın gözleri sonuna kadar açılmıştı. Derin bir nefes alırken elleriyle çenesini desteklemiş ve izlemeye devam etmişti.
Semia’nın bakışlarını fark etmeyen Paul ise ilaç yapımına devam ediyordu. Çemberi kullanmak normal bir kazan kullanmaktan çok daha kolay olduğundan işi biraz kolaylaşsa da bu iksirin yapımı mananın kullanımı üzerinde belli bir uzmanlık gerektirdiğinden oldukça dikkatli olması gerekiyordu.
Öz ve sıvı birleştikten sonra Paul diğer malzemeleri de almış ve karışıma eklemeye başlamıştı. On-on beş dakikalık bir sürecin sonunda ise çemberin üzerinde parlak kırmızı bir sıvı süzülüyordu.
Çıkardığı şişelerden birini alan Paul sıvıyı şişeye yönlendirdikten sonra derin bir nefes almış ve bir süre beklemişti. İlacı yapmak yorucu olmasa da çemberi kullanmak biraz gerici olmuştu. Kolay olsa da herhangi bir hatasında ne olabileceğini bilmediğinden biraz korkuyordu.
Birkaç dakika sonra kendine geldiğinde derin bir nefes almış ve ikinci iksiri yapmak için hazırlıklara başlamıştı. İlk seferde yaptığı adımları takip ettiğinden biraz daha rahat olsa da yine de o kadar hızlı yapamıyordu.
--
Paul aralarda verdiği ufak molalarla birlikte yaklaşık iki saatini ilaç yapımına harcamıştı. En sonunda ise önünde sıralı bir şekilde bekleyen altısı parlak kırmızı, üçü ise hafif grimsi bir renge sahip olan dokuz iksir meydana gelmişti.
İksirlerin üzerinde hafifçe göz gezdiren Paul bu miktarın iyileşmesine tamamen yetmeyeceğinden emin olmasa da yapabileceği bir şey olmadığının farkındaydı. Bunlar yapabileceği en iyi ilaçlardı ve ruhunu iyileştirmenin en hızlı yolu da buydu.
Elini uzatıp üç gri iksiri alan Paul üçünü aynı anda ağzına boşaltmış ve tek yudumda içmişti. Ruhuna dolan karanlık enerjiyi ruhundaki yaralarına yönlendiren Paul o sırada ruh duvarını kaldırmış ve ruhunun aurasını sarmasını engellemişti. Ruhunu tam olarak iyileştirebilmek için tüm gücünü bir yerde toplaması gerekiyordu.
Elbette, o iyileşmenin ortasında olduğu için bu salınımın yarattığı etkiyi bilmiyordu. Aurası etrafa salındığında ufak Grim ve Wulian fazla yabancı olmadıklarından rahatsız olmasalar da İnfirmi’nin vücudu istemsizce titremişti.
Ejderhanın kan soyu auraya kaynamış olan anka kralının soyuna tepki veriyordu. İnfirmi bir ejderha olsa da türü bir kral ejderhanınkine yakın bile değildi. Bu nedenle o anda kan soyunun verdiği tek tepki içinde yükselen büyük saygı olmuştu. Beyaz kurt da onunla aynı durumdaydı.
Semia o anda hâlâ Paul’ü izliyordu ve kendi kurt kan soyu da onun aurasındaki asillikten kurtulamamıştı. Parlayan gözleriyle ona bakarken gözlerinde yalnızca güçlü bir saygı görünüyordu.
Simon’ın durumu biraz daha farklıydı. Herhangi bir canavarın kan soyuna sahip olmayan Simon o sırada meditasyonda olduğundan hisleri normalden de daha keskindi. Bu nedenle ölümcül aura vücudunu sardığı anda tüm vücudu korkuyla titremişti.
Gözlerinin anında açan Simon istemsizce yanında oturan kurdun kürküne gömülürken Paul’ü izliyordu. Onun o anda ne yaptığından habersizdi ve aurasını birden salmasının nedenini de bilmiyordu.
Paul ise o sırada tüm ilaç enerjisini tek bir yaraya doğru yoğunlaştırıyordu. Bu ilacın iyileştirme hızı ve gücü öncekinden kat kat güçlüydü ve o devasa yara ile oldukça hızlı bir şekilde dolabiliyordu. Elbette, yalnızca üç iksir tüm yarayı dolduramasa da yalnızca ufak bir kısmını bırakmıştı.
Tereddüt etmeden bir başka iksiri kafasına diken Paul ilaç enerjisini bir kez daha yarasına odaklamıştı. Tüm ilaç enerjisi yarayı doldurduğunda, ruh gücü bir anlığına orada toplanmış ve yarayı eskisi gibi ruhla bir hâle getirmişti.
Dört şişenin iyileştirmek için yeterli olduğunu fark eden Paul anında kalan beş iksirden dördünü içtikten sonra kalan birini boyutuna atmıştı. Dört şişe iksirin ilaç enerjisi oldukça yüksek olsa da yara tüm bu enerjiyi kolayca çekiyor ve kendini yamamak için kullanıyordu.
Paul ikinci yaranın yarısını iyileştirdiğinde, vücudunun derinliklerinde bir başka şeyin varlığını da hissetmişti. Bu şey, kanındaki Pisboğaz Kan İblisinin bile kaçındığı tek, zifiri siyah bir puldu.
Paul ruhu iyileştikçe bu pulun da vücuduyla birleştiğini hissettiğinden heyecanlanmaya başlamıştı. Spadia’nın söylediklerine göre Kutsal Karanlık Fiziğine sahip olduğunda gücü bir kez daha katlanacaktı!
O heyecanla bunu beklerken sonunda ikinci yara da tamamen kapanmaya yaklaşmıştı. En sonunda, yara kendini tamamen kapadığında ve yeniden ruhla bir olduğunda, Paul tüm vücudunun ve aurasının sarsıldığını hissedebiliyordu.
Pisboğaz Kan İblisi acılı bir çığlık atarak Paul’ün vücudundan ayrılmış ve tek bir kan damlası hâline bürünerek ondan onlarca metre uzağa fırlamıştı. Elbette, Paul’ün o andaki durumu yüzünden bu tek kan damlası herhangi bir şekilde fark edilmemişti.
O sırada, Paul’ün vücudunu zifiri siyah bir kaplama sarmıştı ve bu kaplama yavaş yavaş küçülmeye başlıyordu. Deriye dokunduğu anda deriyi ortadan kaldıran kaplama Paul’ün vücudunu yavaş yavaş yok ediyordu.
Semia, Simon ve İnfirmi bu sahneyi korkuyla izlerlerken Paul’ün zihni sakindi. Vücudu inanılmaz bir acının altında olsa da bunu yapan şeyin pul olduğunu biliyordu ve öleceğini düşünmüyordu.
Geçen her saniye boyunca Paul’ün vücudundan bir katman yavaşça yok oluyordu. Önce derisi, sonra ise eti ve kemikleri yok olmaya başlamıştı. Ardından, kanı ve damarları da yok olmuştu. Sinirleri ve kalbi dışındaki her iç organı karanlık tarafından yok olduğunda geriye kalan tek şey bir kat karanlıkla kaplanmış süzülen bir kalp olmuştu.
Bir dakika… İki dakika… Tamı tamına otuz dakika boyunca atmaya devam eden kalp otuz dakikanın sonunda oldukça sesli bir şekilde atmış ve etrafındaki karanlığı bir anda içerisine çekmişti.
Aynı anda, Kutsal Karanlık Fiziğin yapılandırması başlamıştı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..