258.Bölüm - İkiliyle Dövüşmek

avatar
7211 31

Kara Büyücü - 258.Bölüm - İkiliyle Dövüşmek


Kraliyet Balosunda birçok müzik çalınmış, birçok yemek ve içki servis edilmişti. Yiyecekleri az da olsa tadan ve müziği zevkle dinleyen Paul arada Ellen’i dansa kaldırarak balonun çoğunluk zamanını geçirmiş ve daha da bir şey yapmamıştı.

 

Hedefini zaten belirlediğinden bir süre sonra Ellen ile birlikte balodan ayrılan Paul ayrılırken etrafına bakınmıştı. Abraham onun ayrılışını fark etmemiş gibi görünüyordu ve kiliseden gelen ikil çoktan onları takip etmeye başlamışlardı.

 

Yüzünde hafif bir gülümseme beliren Paul Ellen’in ufak elini tutarken at arabasına ilerledi. Sürücüye Olvium Malikanesine gitmesini söyledikten sonra Ellen ile birlikte arabanın içine geçen Paul Ellen’i karşısındaki koltuğa yavaşça oturtmaya çalışmış ancak kız en sonunda hemen yanına oturmuştu.

 

Yüzü yarı utangaçlıktan, yarı sarhoşluktan kızarmış olan Ellen o anda oldukça çekici bir görüntü çiziyordu. Aynı anda Paul’ün koluna sıkıca sarıldığından Paul onun vücudunun sıcaklığını rahat bir şekilde hissedebiliyordu. Yol boyunca onunla muhabbet etmeye devam ettiğinden Ellen’in yarı-ayık bir durumda olduğunu doğrulamıştı.

 

Ellen’in kendisiyle beraber ondan fazla çeşit içkiyi denediğini hatırlayan Paul bir yandan acı bir şekilde gülerken bir yandan da at arabasının etrafını araştırmaya başlamıştı. İkilinin onları yüksek bir hızda takip ettiklerini gördüğünde hafifçe iç çekti.

 

İkisinin onları takip etmesi onun işini kolaylaştırsa da bir yandan da zorlaştırıyordu. Çünkü Ellen’i direkt olarak eve götürmesinin bir nedeni daha vardı.

 

Karva’nın bıraktığı parşömen Ellen’in kendi odasında saklanıyordu. Eğer onu okumak istiyorsa direkt olarak odasına girmeli ve Ellen fark etmeden parşömeni almalıydı. Elbette, kiliseden gelen ikilinin gözleri altındayken böyle bir şeyi yapamazdı.

 

Ancak yine de deneyecekti. İkilinin güçlerinden emin olmasa da kendine güveniyordu ve Ellen’in ilgisini çektikten sonra onlarla ilgilenmek kolay olmalıydı. Ardından hem parşömeni hem de kiliseyle ilgili bilgileri alabilirdi. Hatta kilisenin yerini bile bir şekilde öğrenebilirdi.

 

At arabası Olvium malikanesine vardığında Paul Ellen’i indirmiş ve onun anılarını anında değiştirerek kendisini içeriye davet etmesi için onu kışkırtmak istemişti. Ancak o bir şey yapamadan önce Ellen onun koluna bir kez daha sarılmıştı.

 

“Benimle… gel. Göstermek istediğim bir şey var.”

 

Ellen’in sarhoş olmasına rağmen kullandığı ciddi tonu duyan Paul başını salladıktan sonra Ellen’i kolundan ayırmadan onunla birlikte içeriye doğru yol almıştı. Bu kiliseden gelen genç kızın yüzünün kararmasına neden olsa da en sonunda büyük kardeşiyle beraber ikisini takip etmişlerdi.

 

Paul malikanenin içerisinin balo yüzünden boş olduğunu gördüğünde rahatlamıştı. Bir süre sonra, burada onları takip eden ikili yüzünden büyük bir dövüş çıkabilirdi ve onlarla dövüşürken bir de başkalarıyla uğraşmak istemiyordu.

 

Ellen ile birlikte yavaş yavaş malikanenin merkezindeki bir bölgeye yaklaştıklarında Ellen adımlarını durdurmuş ve o bölgeye bakmıştı. Paul bakmasına gerek olmasa da yine de gözlerini oraya çevirmişti.

 

Bu yer, Olvium Ailesinin soy ağacının çizildiği merkez bölgeydi. Köklerden başlayarak git gide büyüyen ailedeki bazı isimler altın renkle yazılmışlardı. Bu isimlerin en parlağı ise Ellen’in ölen büyükannesinin ismiydi.

 

Büyükannesinin ismine doğu Paul ile birlikte ilerleyen Ellen bir süre isme baktıktan sonra Paul’e geçmişini anlatmaya başlamıştı. Paul her şeyi çoktan biliyor olsa da onu yine de can kulağıyla dinlemiş ve gerekli anlarda ona destek çıkmıştı. Genç kız ise ona her şeyi, tamamen her şeyi teker teker anlatmıştı.

 

Paul bunun sarhoşlukla alakası olup olmadığını bilmese de onun Karva’nın parşömenine kadar anlattığını fark edince gerçekten de şaşırmıştı. Aynı zamanda, kiliseden gelen ikilinin biraz endişelendiklerini de auralarından hissetmişti.

 

Ellen en sonunda anlatmayı bitirdiğinde yavaşça yere uzanmış ve oracıkta uyumaya başlamıştı. Ona bakarken hafifçe iç çeken Paul onu yerden kaldırarak kucağına almış ve kendi odasına götürmeye başlamıştı.

 

Ellen’i odasına getirip onu yatağına yatırdıktan sonra üstünü örten Paul odadan bir kez daha ayrılmış ve az önceki merkez bölgeye varmıştı. Ardından, asasını yavaşça kaldırırken yüzündeki tüm duyguyu silmiş ve konuşmuştu.

 

“Siz ikiniz, auranızı saklamayı hiç öğrenmediniz sanırım.”

 

Onun sözleriyle birlikte kiliseden gelen ikili bir anlığına şaşırsalar da sonrasında ileriye çıkmışlardı. Paul ikisinin kısıtlanmış auralarının salındığını gördüğünce onların tam gücünü hissedebilmişti.

 

Erkek olan zirve derece Usta seviyeli bir büyücünün gücüne sahipti. Aynı zamanda savaşçı ve ruhsal gelişimi de zirve derece Usta seviyedelerdi. Bu güçler birleştiğinde normal bir büyükusta savaşçıyı bile kolayca yenebilirdi.

 

Kız olan ise savaşçı yolunda yalnızca başlangıç usta seviyesinde olduğundan ondan düşük seviyedeydi. Ancak Paul onun da gelişme potansiyeline sahip olduğunu hissedebiliyordu. Eğer birkaç yıl daha çalışırsa gücü erkek olanınkini bile geçebilirdi.

 

Ne yazık ki, o Paul’ü takip etmişti. Bu görevi alanın o olması başlı başına bir şanssızlıktı.

 

Paul gözlerini ona çevirmeyip büyük olan erkeğe dönerken konuştu.

 

“Beyaz Güneş Kilisesi, yanılıyor muyum?”

 

Erkeğin yüzünde belirgin bir şaşkınlık bir anlığında belirse de sonrasında sakinleşmiş ve konuşmuştu.

 

“Kim olduğunu bilmiyorum ancak kiliseyi bilmene rağmen rahibe adayına yakınlaştıysan bunun cezasını çekeceksin.”

 

Kız ve erkek aynı anda ellerini kaldırmış ve büyülerine başlamışlardı. Erkek olanın iki elinin üzerinde buzul bıçaklar belirirken kızın ellerinde ise rüzgâr bıçaklar belirmişti.

 

Paul ikisinin arasında kaldığını fark ettiğinde bile yüzünde bir ifade görünmemişti. Bunu gördüğünde endişelenen erkek büyücü hafifçe kaşlarını çatarken konuştu.

 

“Kimsin sen?”

 

Paul cevap vermedi. Aksine, asasını kaldırdı ve arkasındaki kıza döndürdü. Kız bir anda hissettiği anormal tehlike yüzünden kaçınmaya çalışsa da asadaki beyaz kristalin hafif parıldayışı ile birden fazla rüzgar bıçağı belirmiş ve ona doğru fırlamaya başlamıştı.

 

Rüzgar bıçaklarından ilkinden kaçınan kız ikinci ve üçüncüden kaçamamış ve vücuduna iki büyük yara almıştı. O bu yaralar yüzünden bir anlığına hareket edemezken Paul Haies’in adımlarını kullanarak şaşırmış erkek büyücünün bakışları altında kızın arkasına geçmiş ve asasını yere düşen kızın boynuna dayamıştı.

 

Asanın ucu boynuna dokunan kız bir anda tüm vücuduna yayılan soğukluğu hissetmiş ve hareket etmeyi kesmişti. Yüzündeki hafif kibirli ifade çoktan yerini oldukça büyük bir korkuya bırakmıştı. Gözlerinde pişmanlık ve korku süzülüyordu.

 

Paul’ün duygusuz ifadesine ve az önce rüzgar bıçaklarını fırlatan asanın kızın boynuna dayandığını gören erkek büyücü istemsizce ellerindeki buz bıçaklarını dağıtırken kararan yüzüyle konuştu.

 

“Bırak onu.”

 

Paul onun sert tonunu duyduğunda asayı bastırmış ve kızın hafif bir acıyla bağırmasını sağlamıştı. Erkek büyücü bunu gördüğünde iyice öfkelense de yapabilecek bir şey olmadığını biliyordu. Paul isimli bu gençten mana dalgalanması hissetmediğinden onun büyücü olmadığını bilse de elindeki asanın bir şekilde büyüleri kullanabildiğini biliyordu. Bu nedenle dikkatli davranmak zorundaydı.

 

“Sen, ne istiyorsun?”

 

Sonunda hafifçe gülümseyen Paul yavaşça konuştu.

 

“Kiliseyle ilgili bir bilgiye ne dersin?”

 

Erkek büyücü bir anlığına düşünmüş ve en sonunda cevaplamıştı.

 

“Hangi konu hakkında?”

 

“Karva Claire.”

 

Paul konuştuğu anda erkek ve kız büyücünün ikisinin de yüzleri anında değişmiş ve erkek büyücü bir anda saldırmaya çalışırken genç kız kendi mana çekirdeğini havaya uçurmaya çalışmıştı. Bunu fark eden Paul ruh gücünü kullanarak kızın ruhunu yaralayıp onu engellerken ceketinden birden fazla tılsım çıkarıp hepsini aynı anda kullanmıştı.

 

Ondan fazla bariyer tılsımı aynı anda aktifleşip ona yaklaşan buzul mızrakları engellerken enerji dalgası tılsımları enerjilerini salarak büyücüye saldırmışlardı.

 

En sonunda, Paul erkek büyücünün parçalara ayrılmış cesedini Pisboğaz Kan İblisine yedirmiş ve kız büyücüyü kendisiyle birlikte almıştı. Sürücüye önceden eve gitmesini söylediğinden Ellen’in odasındaki parşömeni aldıktan sonra endi başına eve gitmeye başlamıştı.

 

Tek yapabileceği kızın anılarını araştırmak ve kilise hakkındaki bilgiyi böyle almaktı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr