262.Bölüm - Başpapaz Alynn

avatar
6812 30

Kara Büyücü - 262.Bölüm - Başpapaz Alynn


“Geldik.”

 

Paul ve Shia’nın figürleri o anda Keln’in çölünün derinliklerinde, insanların normalde ayak basmadığı bir bölgedeydi. Etraflarında onlara yaklaşmaya çalışan solucan tipi canavarların kanı yavaş yavaş kuma siniyordu.

 

Paul etrafında hissettiği az miktar mananın da hissedilemez bir duruma geldiğini gördüğünde hafifçe gülümserken asasını sıkıca kavradı. Aslında, kiliseye direkt olarak dalıp Gökyolu Vahasına girebilirdi ama mirasa direkt olarak girebileceği bir yol olup olmadığını bilmediğinden önce kiliseyi biraz araştırması gerektiğini biliyordu.

 

Ancak, bu araştırmayı basit öğrencilerle yapsa bile bir işe yaramayacağından haberdardı. Bu nedenle kesin bir bilgi alabileceği tek kişiye gidecekti. Kilisenin Başpapazı, Alynn, kilisedeki en gizemli ve en güçlü kişiydi.

 

Shia’nın anılarında bu adam hakkında olan tek bilgi adıydı. Tam gücü veya görünüşü, hatta soyadı bile kilisedeki herhangi birisi tarafından bilinmiyordu.

 

Paul bir bilgi alabilecekse bunu bu adamdan alabileceğini düşündüğünden Shia kiliseyi görünür hâle getirirken kendisini hazırlamaya başlamıştı. Shia rozetini yere bastırıp kumların rozeti çekmesine izin verdikten sonra ise altı sütun ile saf beyaz saray göz önüne çıkmıştı.

 

“Şimdi içeriye…”

 

Shia sözünü bitiremeden Paul onun ensesine hafifçe vurmuş ve vuruşuna az da olsa ruh gücü ekleyerek bayılmasını sağlamıştı. Ardından, kızı altı sütunun içinde oluşan güvenli bölgeye götürmüş ve kilisenin içinde kendi başına ilerlemeye başlamıştı.

 

Yolda ilerlerken bir yandan da üzerindeki ceketi ve asasını boyutuna atan Paul bağlı olan saçını çözmüştü. Uzun zamandır gösterdiği asil imajı kendi elleriyle kolayca parçalarken anka kanını uyandırmış ve gözbebeklerinin çizgi şekline geçmelerini sağlamıştı.

 

Çift kılıçlarını çıkarıp kınlarından çektikten sonra ikisiyle birlikte içeriye ilerlemeye başlayan Paul’ün yüzünde bir gülümseme vardı. Uzun zamandır kendisini tam olarak salmamıştı. Bu nedenle bu seferliğine kendisini tutmamayı düşünüyordu.

 

Ruh duvarı onun isteğiyle parçalanırken baskıcı anka aurası tüm kiliseye yayılmış, aurayı saklayan sütunların bile şiddetle titremelerine neden olmuştu. Kilisedeki öğrencilerden çoğu kan kusarken bazıları bayılmış, üst dereceliler bile biraz hasar almışlardı.

 

Paul aurasını salarken ilerlemeyi kesmemişti ve o sırada Shia’nın anılarında gördüğü gelişim salonuna girmişti. Kendi aurası renkli mana taşının aurasıyla çarpışırken salondaki birçok öğrenci ona korkulu gözlerle bakmış ve birçoğu hareket edemez hâle gelmişlerdi.

 

Aynı anda kendisine yaklaşan birden fazla büyükusta seviye büyücüyü hisseden Paul soğukça gülümsemişti. Salonun tavanına doğru kılıcını bir kez savurmuş ve saydam kılıç enerjisiyle beyaz tavanda devasa bir yarık açmıştı.

 

Bu yarık elbette rastgele yıkım oluşturmak için değildi. Birkaç saniye sonra, beş büyükusta büyücü salonun kapılarından girerlerken Paul’ün açtığı yarıktan bir aziz seviyeli büyücü uçarak inmişti.

 

“Sen!”

 

“Sen de kimsin!?”

 

Büyükusta büyücüler bir yandan büyülerini hazırlarken bir yandan da bağırarak konuşuyorlardı. Paul ise herhangi bir şey demeden kılıçlarının kabzalarını kavradı ve yukarıdaki aziz seviyeli figüre bakarken konuştu.

 

“Addison Reapha, değil mi?”

 

Kadın aziz büyücünün tek kaşı yavaşça kalkarken Paul konuşmaya devam etmişti.

 

“Bugün gelmemin nedeni Başpapazın kendisini görmek.”

 

Onun sözleri bittiğinde büyükusta büyücülerin arasından birisi anında bağırarak konuşmuştu.

 

“Sen kim oluyorsun da Başpapaz ile bir görüşme istiyor-”

 

“Kapa çeneni.”

 

Paul kılıcını havada hızla savurmuş ve kılıç niyeti ile kılıç enerjisini aynı anda kullanmıştı. Kılıç enerjisine kaynamış olan yasa enerjisi enerji dalgasının gücünü ve hızını bir kat daha artırdığından büyükusta büyücü oradan kaçamadan enerji dalgası ona ulaşmış ve vücudunu ikiye bölmüştü.

 

Aralarından birinin tek saldırıda öldüğünü gören büyükusta büyücüler korkuyla geri çekilirlerken Paul gözlerini bir kez daha havada süzülen Addison’a çevirmişti. Shia’nın anıları sayesinde Addison’ın kilisede yalnızca Başpapazın altında olduğunu ve Başpapazın sağ kolu olduğunu biliyordu.

 

Addison Paul’e bir süre bakmış ve en sonunda iki elini kaldırmıştı. O hızlı ve sessiz bir şekilde mırıldanmaya başlarken Paul onun bir büyü yaptığını anlamış ve kılıçlarını kaldırırken Habisvücut Sembollerini salmıştı.

 

Fiziksel vücudunun ve kılıç enerjisinin karışımının Addison’ı kolayca yenebileceğini bilen Paul etrafındaki yasa enerjisini hareket ettirerek yükselmeye başlamıştı. Bu görüntü daha önce ileri çıkan büyükusta büyücülerin iyice solmasına neden olurken Addison da biraz daha temkinli olmaya başlamıştı.

 

Paul Addison’ın o sırada ‘gizlice’ bir büyünün sözlerini okuduğunu bildiğinden onun ilk saldırıyı yapmasını bekliyordu. Shia’nın anılarında onun saldırılarını daha önce görmüş olsa da bu saldırıların güçlerini hissetmemişti.

 

En sonunda, Addison iki elini Paul’e doğru uzattı ve seslice bağırdı.

 

“Üçüncü Çember Alev Mızrağı!”

 

Addison’ın önünde başı ile sapını ayıran kısmında üç alev çemberi olan alevden bir mızrak belirdiğinde Paul anında onun gücünü ölçmeye başlamıştı. Addison ise daha fazla beklemeyi bırakıp anında mızrağı ona doğru fırlatmıştı.

 

Kendisine yaklaşan mızrağın gücünü anlayan Paul soğuk gülümsemesini bir kez daha takınırken kılıcını sıkıca kavramış ve kılıç niyetini yoğunlaştırmıştı. Büyü kılıç niyetinin menziline girdiği anda tüm kılıç niyeti o bölgede toplanmış ve büyüyü dağıtmıştı.

 

Bunu gören Addison hemen bir başka büyü yapmak istese de sonraki anda Paul onun önünde belirmiş ve bir kılıcını güçlüce savurmuştu. Ona yaklaşan inanılmaz tehlikeyi hisseden Addison anında geriye kaçınmaya çalışsa da kılıcın aşırı hızından dolayı uzaklaşamamıştı.

 

Kılıcın ağzı Addison’ın boynuna ulaştığında Paul bir anda kılıcını durdurmuş ve boyutundan bir tılsım çıkararak onu Addison’ın alnına takmıştı. İçinde hem yazıtlar hem de semboller taşıyan bu tılsım daha önce kullandıklarından birkaç kat daha özeldi.

 

Alnına tılsım takılan Addison’ın gözlerindeki bilinç ışığı sönerken vücudu yavaşça yere yığılmıştı. Addison’ın alınana yapıştırdığı tılsımın gücünü iyi bilen Paul onun en az bir hafta boyunca bu şekilde kalacağını biliyordu. Tılsım çıkarılsa da bir işe yaramayacaktı.

 

Onun bu hamlesinin nedeni Başpapazın dikkatini çekmekti. Ki, bunu başarmıştı da.

 

O sırada, güçlü bir aura tüm salonu kaplamış ve öğrencilerin üzerindeki aura baskısını söküp almıştı. Paul Başpapazın kendisine yakın bir aura sergilediğini gördüğünde biraz daha meraklanmıştı.

 

Aynı anda, hızla uzayan ağaç kökleri bir anda yerden fırlamış ve öğrenciler ile kıdemlileri o bölgeden attıktan sonra kimsenin giremeyeceği bir şekilde salonu kapatmıştı. Artık, salonda yalnızca baygın olan Addison, Paul ve yeni beliren bir adam vardı.

 

Genç ve yakışıklı bir yüze sahip adam parlak sarı gözlere ve kahverengi uzun saçlara sahipti. İnce bedeninden yayılan aura sakinleştirici ancak güçlüydü.

 

Adamın etrafına yayılan auradan onun Büyükaziz seviyesindeki bir büyücü olduğunu anlayan Paul onda farklı bir şeylerin olduğunu da anlamıştı. Ancak bu farklılığın tam olarak ne olduğunu anlamamıştı.

 

Bu sırada, genç adam hafifçe gülümsemiş ve konuşmuştu.

 

“Anka soyunu taşıyan bir genç kardeş… Ne kadar nadir, ah.”

 

Genç adamın sözlerini dinleyen Paul bunun üzerine hafifçe gülümsemiş ve konuşmuştu.

 

“Yanılmıyorsam, Başpapaz Alynn, değil mi?”

 

Adam başını hafifçe sallarken konuştu.

 

“Alynn yeterli. Genç kardeşin yetişimi benimkinden zayıf olsa da gücünün benim sınırlarını aştığını hissedebiliyorum. Bunu dünya bile hissediyor.”

 

Alynn’in garip konuşmasını dinleyen Paul tam olarak neden bahsettiğini anlasa da Spadia ruh sarayında biraz kıkırdamıştı.

 

“Heheheh… Onunla konuşurken sana iyi şanslar velet. Elf kanına sahip olanlarla konuşmak hep zordur.”

 

Elbette, bunu Paul’ün duyamayacağı bir şekilde söylediğinden Paul bir şey duyamamıştı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44342 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr