284.Bölüm - Gale Şehri

avatar
7433 30

Kara Büyücü - 284.Bölüm - Gale Şehri


Mağaranın içerisinde, Paul’ün bıraktığı kaynaklar ile meditasyon yapmakla meşgul olan Simon ve Semia o anda mağaranın içerisindeki sıcaklık dengesini tamamen bozuyorlardı.

 

Mağaranın girişinden sağ kısımda kalan bölgede meditasyon yapan Simon alev manasıyla meditasyon yapıyordu ve etrafına oldukça yüksek bir ısı saçıyordu. Ona yaklaştıkça daha da yükselen bu ısı normal insanları bayıltabilecek bir düzeydeydi.

 

Onun karşı tarafında meditasyon yapan Semia ise su manasını çekerken etrafını tamamen buzdan bir dağın soğuğuna gömüyordu. Mağaranın tabanının üzerinde hafif bir buz tabakası çoktan belirmişti.

 

Semia zaten Usta seviyesinin zirvesinde olduğundan onun gelişimi kolayca artmasa da Simon’ın gelişimi Usta seviyesinin Düşük derecesine yükselmişti. Hâlâ büyü gücüyle güçlü saldırılar yapamasa da en azından basit işler için alevini kullanabiliyordu.

 

O sırada, ikisi de birden gözlerini açtı ve birden mağaranın en derin kısmında beliren mor sise gözlerini dikti. Mor sisten çıkan Grim ve garip bir şekilde onun omzunda, kuş şeklinde oturan Wulian birbirleriyle kavga etmiyorlardı.

 

Onların ardından ise Paul sisin içinden ayrıldı ve ikisinin de gözlerinin şaşkınlıkla açılmasına neden oldu. Paul’ün aurası dışarıya sızmasa da o sıradaki görünüşü eski hâlinden farklıydı.

 

Eski kıyafetlerine sığmayan Paul bir süredir yalnızca pantolonu ile dolanıyordu ve üst vücudu tamamen çıplak kalmıştı. Ancak o anda kıyafet olarak siyah bir pantolon ile gömlek giymiş ve bunların üzerine bir de kızıl kenarlara sahip siyah bir palto giymişti. Ayakkabılarının da kenarları kırmızıydı ve asıl rengi siyahtı.

 

“Bir saniye, bu şeylere sahipsen neden daha önceden beri giymiyordun?”

 

Simon Paul’e bunu anında sorarken Paul de cevabını geciktirmemişti.

 

“Daha önceden sahip değildim.”

 

Daha önceden gerçekten de sahip değildi. Etrafındaki bu kıyafetler aslında yoğunlaşmış Katliam Manasından oluşuyorlardı ve büyülü zırhlardan bile daha güçlülerdi. En iyi özellikleri ise istediği gibi kontrol edebilmesiydi. Grim’in kendisine oluşturduğu kıyafetler ile aynı işlevi görüyorlardı.

 

Simon aldığı cevaptan bir şey anlamasa da Paul açıklamaya uğraşmadı. Mağaranın dışarısına bakan Paul derince iç çekti.

 

“İkiniz de hazırlanın. Birazdan doğuya doğru yola çıkacağız. Gale Şehrinde gerçekleşecek bir baloya katılacağız. Sizi de hazırlamam gerekiyor.”

 

İkili buna şaşırsa da anında meditasyon yapmayı kesip ayaklanmışlardı. O anki iletişim kurma seviyeleri basit sohbetler için yeterliydi ve bir sıkıntı çıkacağını düşünmüyorlardı. Artık şehre gitmeyi kendileri de istiyorlardı.

 

İkisi ayağa kalktıklarında Paul onlar ile birlikte mağaradan çıkmıştı.

 

“Grim, Semia’yı al. Simon’ı ben alacağım.”

 

Grim Semia’yı belinden kavrayıp süzülmeye başlarken Paul Simon’ı ensesinden yakalamıştı. Beyaz kurdu gitmeden hemen önce yakalayıp mor bir sisin eşliğinde zindana gönderen Paul sonrasında doğuya doğru hızla uçmaya başlamıştı.

 

O sırada öğlen saatleri olduğundan kısa bir sürede oraya vardıkları sürece birkaç basit şeyi yapmak için zamanları olması gerekiyordu. Simon ve Semia’yı biraz daha iyi görünecekleri şekilde hazırladıktan sonra direkt olarak Şehir Lordunun evine ilerleyecekti.

 

Birkaç dakikalık uçuşlarının sonunda bir şehri görebilen Paul anında Grim’e inmesi için işaret vermişti. Yere indikten sonra ise kapalı gözlerini şehre dikmiş ve diğerlerinin önünden ilerlemeye başlamıştı. Grim sessizce arkasından takip ederken diğer ikisi etraflarını inceliyorlardı.

 

Şehir duvarlarına ulaştıklarında iki koruma onları durdurmuş ama arama yapmamışlardı. Şehre girme ücretini ödeyen Paul grubuyla birlikte şehre girmişti.

 

Gale şehri sınırlara yakın olmasına rağmen oldukça büyük ve güçlü bir şehirdi. Yalnızca askeri gücü yüksek değil, aynı zamanda zenginliği de yüksekti. Şehirdeki siviller genel olarak iyi hayatlar yaşıyorlardı ve suç oranı düşüktü. Paul ara sokaklarda dolaşan birkaç gölgenin insanlara yaklaştıklarını görse de sonradan geri çekildiklerini de fark etmişti. Görünüşe göre hedeflerini düzgün seçmeleri gerekiyordu.

 

“Ugh… Ah! Efendim, çok özür dilerim!”

 

Ancak göğsüne varabilen bir şeye çarptığını hisseden Paul gözlerini ara sokaklardan çekip önüne çevirdiğinde kirli kıyafetlere sahip, 14-15 yaşlarındaki bir gencin önünde diz çöktüğünü görebiliyordu. Gencin kirli, karışık siyah saçları ve gerçekten de üzgün görünen siyah gözlerine bakan Paul hafifçe gülümsemişti.

 

Paul sağ elini hafifçe ileriye uzattı ve gencin başının üzerine koydu.

 

“Aahh! D-Dur! Aahhh!”

 

Paul gencin başının üstünden tutup onu havaya kaldırdığında genç acı içinde çığlıklar atmaya başlamıştı. Simon ve Semia şaşırsalar da bir şey dememişlerdi. Yoldaki diğer kişiler anında geri çekilir veya küçümseyen gözlerle Paul’e bakarlarken demir zırhlı bir asker kılıcını çekerken oraya doğru yaklaşmıştı.

 

“Dur! Gale Şehrinin içerisinde nedensiz şiddet yasaktır! Cezalandırılacaksın!”

 

Yanında, on adım kadar uzakta olan askere bakan Paul yüzündeki gülümsemesini silmemişti.

 

“Şu an yaptığım şey nedensiz değil.”

 

Genci bırakmadan boşta olan sol elini gencin kıyafetlerinin içerisine sokan Paul oradan kızıl renkli bir para kesesi çıkarmıştı. Bu para kesesi kıyafetleri gibi mana ile yaptığı bir şeydi ve içerisinde sahip olduğu paranın yalnızca az bir kısmı vardı.

 

Ama bu onun parasının çalındığı gerçeğini değiştirmiyordu. Para kesesini askerin önünde sallayan Paul alaycı bir sesle konuştu.

 

“Sanırım Gale Şehri hırsızları mağdurlardan koruyor.”

 

O sırada askerin yüzü gerçekten de kızarmıştı. Paul’e verebileceği bir cevabı düşünemiyordu. Az önce gencin gösterdiği ifadeye gerçekten de kanmıştı ve direkt olarak Paul’ü tutuklama girişiminde bulunmuştu. Ama şimdi asıl mağdurun kim olduğu ortaya çıkmıştı.

 

Elbette, asker bir aptal değildi ve yaptığı hatayı biliyordu. Bu yüzden kılıcını yerine geri sokarken Paul’e doğru eğildi.

 

“Yaptığım hata için affedin.”

 

Paul başını bir kez salladıktan sonra para kesesini paltosunun içine geri koydu ve sağ eliyle başını kavradığı gence son bir bakış attı. Ardından, genci askerin önüne doğru fırlattı. Bir süre önce acı yüzünden bayılmış genç bir tepki vermemişti.

 

Asker genci kıyafetlerinden çekerek uzaklaştırırken yol sonunda eski haline geri dönmüştü. Paul ise basitçe yoluna devam etmişti. Yapacağı daha fazla şey vardı.

 

O sırada, Paul’ün arkasında kalan ara sokaklardan onu izleyen iki kişi vardı. Biri zayıf bir vücuda sahip yaşlı, beyaz sakallı bir adamken diğeri az önceki genç ile aynı yaşlarda görünen bir kızdı. O sırada kız gerçekten de endişeli görünüyordu.

 

“Waah! Büyük kardeşi yakaladılar! O adam büyük kardeşi yakaladı! Yaşlı adam! Onu kurtarmalıyız.”

 

Yaşlı adam derin bir iç çekerken konuştu.

 

“Olmaz. Asker çoktan onu en yakın karargaha götürmüştür. Onu kendi gücümüzle kurtaramayız. Gel, loncaya dönelim. Şu adam bizim üyelerimizden birisini yakaladı. Ondan bir şekilde intikam alacaklardır.”

 

Genç kız anında başını sallarken yaşlı adam ile birlikte ara sokağın gölgelerine dalmıştı. Nereye gittikleri ise belirsizdi.

 

O sırada, mor-siyah bir at arabası oldukça hızlı bir şekilde şehre giriş yapmıştı. Etrafında herhangi bir koruma bulundurmaya bu at arabası oldukça güçlü görünen ağır gümüş zırhlı bir asker tarafından sürülüyordu. Araba oldukça göz alıcıydı ve yoldaki birçok kişinin ilgisini çekmişti.

 

At arabası herhangi biri için durmayıp garip bir yolda ilerlemeye devam ediyordu. Ara sokaklarda ilerleyen farklı kişiler de bu arabayı takip ediyorlardı.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr