“Hm. Çok daha iyi.”
Tek eliyle çenesini desteklerken başını sallayan Paul o sırada yeni aldığı kıyafetleri giymiş olan Semia ile Simon’ı inceliyordu.
Semia o sırada mavi işlemelere sahip beyaz bir elbise giyiyordu. Elbise hareket etmesinde herhangi bir farklılık yaratmayacak kadar esnekti ve savaşırken bile kullanabilirdi. Ancak o anki görüntüsünde güçlü bir savaşçının havası hiç yoktu. Uzun beyaz saçları ve mavi gözleri kıyafetiyle uyum içerisindeydi ve birçok kişinin öveceği ve kur yapacağı bir hanımefendi gibi görünüyordu.
Simon ise Paul gibi siyah kıyafetlere bürünmüştü. Onun kıyafetleri daha basitti. Üzerine giydiği siyah gömlek ve siyah ceket ile altındaki siyah pantolon canavarlardan gelen malzemeler ile yapılmışlardı. Ayakkabıları ise direkt olarak büyülü eşyalardı ve hızını artırabiliyorlardı. Kılıcını evren yüzüğüne yerleştirmiş ve kısa saçlarını dağınık durumlarından kurtarmak için hafifçe taramıştı.
“Artık gidebiliriz. Beni takip edin.”
Simon ve Semia anında başlarını sallamışlardı. Semia uzun süredir pelerin ile yüzünü saklamaya alıştığından bu alışkanlığı bırakamamış ve yüzünü saklayabilecek beyaz bir şapka da almıştı. Paul kıyafetlerin parasını ödedikten sonra ikisiyle beraber dükkandan ayrılmıştı.
Sokağa çıktıklarında etrafın tamamen sessiz olduğunu gören Paul biraz şaşırmıştı. Bu dükkan şehrin en büyük kıyafet dükkanlarından birisiydi ve olduğu sokak genelde ağzına kadar dolu olurdu. Az önce, onlar girmeden önce bu sokak insanlarla doluydu. Şimdi kimsenin olmaması bir şeylerin olduğunu gösteriyordu.
O sırada, Paul birden sokağın girişinden oldukça yüksek hızda gelen bir varlığı hissetmiş ve etrafındaki kişileri durdurmuştu. Kapalı gözlerini oraya çevirdiğinde, son hızda ilerleyen iki at tarafından çekilen siyah-mor at arabasını görebilmişti.
At arabasının hızının nedenini Paul anında anlamıştı. O sırada, suikastçılar at arabasına saldırmaya devam ediyorlardı. Fırlatma bıçakları ve okların birkaçı çoktan atların vücutlarına saplanmıştı.
“Neigh!”
Atlardan birisi en sonunda dayanamayıp devrilirken diğeri de onunla birlikte yere yığılmıştı. O sırada, at arabası ile Paul arasındaki mesafe en fazla 15-20 adımdı.
At arabasından iki kişi o anda çıkmıştı. Birisi kısa mavi saçlara ve mavi gözlere sahip beyaz gömlekli ve pantolonlu orta yaşlı bir adamken diğeri yüzünü bir peçe ile saklayan bir kızdı. Kızın uzun saçları sarı renkteydi ve kıyafetleri de sarı renkteydi.
Kıza ve orta yaşlı adama bakan Paul o sırada ortaya çıkan suikastçıları sayabilmişti. On, hayır, on iki tane suikastçı vardı. Bunlardan on tanesi ikiliye saldırırlarken diğer ikisi Paul’ün grubuna saldırıyorlardı.
Onlara yaklaşan iki suikastçıya bakan Paul hafifçe iç çekti. İşlerini yaparken arkalarında kanıt bırakmamaları gerektiğini anlıyordu ama suikastçıların bu kanıtı ortadan kaldırıp kaldıramayacaklarını anlamadan saldırmaları aptallıktı.
“İndirin.”
Ruhsal bir mesaj gönderdiği anda Semia ve Simon boyutlarından silahlarını çekmiş ve kendilerine yaklaşan suikastçılara saldırmışlardı. Simon’ın kılıcı bir anda bir suikastçının kafasını vücudundan ayırırken Semia’nın bıçakları suikastçının hayati bölgelerinde kanlı delikler açmışlardı.
İki suikastçıyı kıyafetlerini bile kirletmeden öldüren ikili o sırada yaklaşan başkaları var mı diye incelemeye başlamışlardı. Ancak bu ikisi dışında herhangi bir suikastçı onlara ilgi göstermiyordu ve hepsi mavi saçlı adam ile sarı saçlı kıza bakıyorlardı. Onların gücünü düşünmemiş olan suikastçılar onların öldüğünü zannederlerken kız ve adam ise kendi hayatlarını kurtarmaya çalışıyorlardı.
Mavi saçlara sahip olan adam etrafındaki on suikastçıya bakarken sertçe homurdandı ve elini kaldırdı. Elinde, normalde görünmeyen mavi renkli bir kar tanesi simgesi ortaya çıkmış ve parlamaya başlamıştı.
“Gel ve dondur onları!”
Buz mavisi ışık anında simgeden fırlamış ve adamın önünde bir canavarın şekline bürünmüştü. Oluşan canavar buz mavisi gözlere ve beyaz bir kürke sahip, 2 metrelik bir kurttu.
Kurt ortaya çıktığında suikastçılar geri çekilirlerken Paul olduğu yerden kurdun gücünü ölçmeye çalışıyordu. Suikastçıların güçleri usta seviyesinin ortalarındaydı ve bu kurdun gücü zirvede gibi görünüyordu.
O sırada, kurdun ayaklarının altında ince bir buz tabakası belirmiş ve etrafındaki hava hızla soğumaya başlamıştı. Buz manasının yoğunluğu gittikçe güçlenirken kurdun beyaz tüylerinin üzerinde kar taneleri belirmeye başlamıştı.
“Saldırın!”
On suikastçının birinin bağırışıyla birlikte hepsi birlikte saldırıya geçmişlerdi. Bıçaklarını ve kısa kılıçlarını ileriye savuran suikastçıların çoğunun hedefi sarı kıyafetli kızdı. Elbette, mavi saçlı adam onların saldırmalarına izin verecek değildi.
“Auuu!”
Kurdun uluyuşuyla birden yerden fırlayan kalın buzul dikenler kaçınamayan üç suikastçının vücutlarını delerek hayatlarını alırken diğer yedisi bir anlığına geri çekilmişlerdi. O sırada, mavi saçlı adam iki elini ileriye doğru savurmuştu.
Havada beliren onlarca buz dikeni anında suikastçılara doğru fırlamıştı. Geri kaçınmaya çalışan suikastçılar ise yerdeki ince buz katmanı yüzünden bir anlığına dengelerini kaybetmişlerdi. Ardından, buzul dikenler acımasızca altı suikastçının vücutlarına saplanmış, birisi ise son anda dengesini kazanarak kaçmaya başlamıştı.
“Lanet…”
Kaçınan suikastçıya bakan mavi saçlı adam onun çoktan kendi mesafesinden çıktığını biliyordu ancak peşinden gidemezdi. Yanındaki kızı korumak için görevliydi ve ondan daha fazla uzaklaşamazdı. Ancak suikastçı hayatta ayrıldığı için kalbinde rahatsız bir his vardı.
Ancak o anda, birden parlak bir ışın fırlamış ve kaçan suikastçının başını delerek fırlamıştı. Başında kararmış bir delik oluşan suikastçı tok bir sesle yere düşerken mavi saçlı adam ok benzeri şeyin nereden geldiğini anlamak için başını çevirmişti.
O sırada, adamın gözlerinin kendisine döndüğünü gören Paul çıkardığı yayını yavaşça indirmiş ve gülümseyerek mavi saçlı adama dönmüştü. Simon ve Semia çoktan arkasına geri dönmüşlerdi.
Paul’ün elindeki yaya ve onun yakınındaki iki suikastçı cesedine bakan mavi saçlı adam neler olduğunu anlamış ve buruk bir şekilde gülümsemişti.
“Yoldaşı işimize bulaştırdığımız için özür dilerim. Bu sokak gelebileceğimiz tek yerdi ve aslında burada bir suikast planlayabileceklerini düşünmemiştik. Ama…”
Boş sokağa bakan mavi saçlı adam başını kaşırken kurdu geri çağırmıştı. Paul ise başını iki yana sallamıştı.
“Eğer size yardımcı olabildiysem bu beni mutlu eder.”
O sırada sarı saçlı kızın yayına gözlerini diktiğini hisseden Paul hafifçe gülümserken yayı kaldırdı.
“Küçük kız kardeş silahımı beğenmiş gibi görünüyor.”
Sarı saçlı kız o anda birden şaşırmış bir şekilde titrediğinde Paul bir daha gülümsemişti. Mavi saçlı adam ise biraz daha güldükten sonra konuşmaya devam etti.
“Biz şimdilik ayrılacağız. Eğer yoldaş ileride bir şeye ihtiyaç duyarsa bizi her zaman Şehir Lordunun Malikanesinde bulabilir.”
“Şehir Lordunun Malikanesi?”
Mavi saçlı adam onun sorusuna karşılık başını hafifçe sallayınca Paul de hafifçe gülümsemişti.
“Yoldaş ile bir şekilde yollarımızın kesiştiğini biliyordum. Aslına bakarsanız, şu anda gittiğimiz yer Şehir Lordunun Malikanesinin ta kendisi.”
Mavi saçlı adam ve sarı saçlı kız buna aynı anda şaşırmış olsalar da mavi saçlı adam anında nazik bir ifade takınmıştı.
“O halde yoldaşın bize katılması oldukça güzel olur. Lütfen, sizinle konuşmak istediğim şeyler de var.”
Paul başını sallayarak mavi saçlı adamı takip etmiş ve onunla birlikte at arabasına binmişti. Geniş at arabasının içerisinde Simon, kendisi ve mavi saçlı bir tarafta otururlarken sarı saçlı kız, Semia ve Grim diğer tarafta oturuyorlardı.
O sırada, mavi saçlı adam konuşmaya başlamıştı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..