“Hehe…”
Uzaklaşan Aaron’a bir bakış atan Paul hafifçe sırıtmıştı. Aynı anda His Sıfırlamanın savaş dışında da epey işe yarar bir yetenek olduğunu anlamıştı.
En azından başkalarıyla uğraşmasına yardım ediyordu ve sıkı gereklilikleri yoktu.
Dinledikleri müzik bittiğinde dans alanından Grim ile birlikte çıkan Paul yeniden az önce oturduğu masaya geçmişti. O ana kadar Aaron’la bir kez atıştığından bazı kişilerin ilgisini çekmişti ve ondan uzak durmak isteyenler varken onun tavrını beğenenler de vardı.
Paul bu sefer masaya oturduğunda içki içmek yerine tüm dikkatini müziğe vermişti. Baloda çalmak için gelen birçok müzisyen ve grubu vardı ve şu anda çalan kişi telli bir çalgı çalıyordu. Çalgının adını bile bilmeyen Paul’ün müzik yasalarındaki anlayışı oldukça az seviyede yükseliyordu.
Paul yasalar üzerindeki anlayışını daha hızlı yükseltmek için üflemeli çalgıları dinlemesi gerektiğini biliyordu. Elbette bunun yerine telli çalgılardan birini de öğrenebilirdi ama buna zamanı yoktu. Bunun yerine üflemeli çalgılar çalan birini bulmayı yeğlerdi. Onları dinleyerek kendi düşünce yapısını daha da geliştirebiliyordu.
Müzik Yasaları Tam Kavrayışa ulaşmış olsa da hâlâ gelişebilirdi. Hatta Tam Kavrayış yalnızca başlangıç sayılırdı ve kavrama seviyelerinde ilk seviye bile sayılmıyordu. Spadia bu yasalara çalışmadığından tam olarak seviyeleri bilmiyordu ve Paul de daha önce müzik yasalarında çalışan birisini görmemişti. Bu yüzden seviyeleri bilmemesi normaldi.
Bu sırada, en son çalınan müzik bitmiş ve yeni bir melodi balo salonunu sarmıştı. Bu seferki melodinin bir flütün sesi olduğunu fark eden Paul kapalı gözlerini müziğin çalındığı sahneye çevirdi.
Sahnenin üzerinde, kırışık bir deriye sahip yaşlıca bir adam elindeki yeşil renkli yan flütü çalıyordu. Uzun beyaz sakallara ve saçlara sahip yaşlı adamın uzun parmakları flütün üzerinde gezinirken etrafa yayılan melodi insanın ruhuna rahatlatıcı bir his veriyordu.
“Müzik yasaları?”
Adamın çaldığı müzikten müzik yasalarının enerjisini hisseden Paul biraz şaşırsa da yaşlı adamı dinlemeye karar vermişti. Yaşlı adamın müzik yasaları kavrayışı Büyük Kavrayış seviyesinde görünüyordu ve o anda çaldığı müzik ruha hafif bir sakinlik etkisi veriyordu.
Bu sakinlik bir savaş alanında fark yaratmayacak olsa da böyle bir baloda fark yaratıyordu. Özellikle ruhsal gelişimi düşük olanların üzerinde oldukça büyük bir etkiye sahip olan müzik salonda yankılandıkça Paul de bir şeyler kavramaya başlamıştı.
Bu yaşlı adamın müzik yasalarındaki kavrayışı yalnızca Büyük Kavrayış seviyesinde olsa da çalış şekli Paul’ünkinden çok daha farklıydı. Paul o ana kadar iki farklı parça üretmişti ve ikisi de negatif duyguları aşılamak için kullanılıyordu. En sonunda pozitif bir parça üretmeye başlasa da o parçayı bitirmeyi başaramamıştı ve anlayışı yeterli değildi. Bu nedenle o anda anlayışı git gide artıyordu.
Yaşlı adam çalmayı bitirip ayrıldığında Paul anında aklında kalan melodiyi kavramaya başlamış ve balonun geri kalanında yalnızca bununla uğraşmıştı. Zaten daha fazla yapabileceği bir şey kalmamıştı. Balodaki diğer asillerle muhabbet edesi yoktu ve zaten ona yaklaşan birisi de yoktu.
Balo bittiğinde birçok kişiden önce ayrılan Paul Semia ve Simon’a geç kalmamaları için bir mesaj gönderdikten sonra kendi odasına ilerlemeye başladı. İkinci Prensin ona bir asil unvanı vermek için biraz zamana ihtiyacı olacağını biliyordu ve bahsettiği şehri tam olarak bilmediğinden oraya gitmeyi de başaramazdı. Bu yüzden bu zaman boyunca yeni bir şeyler yapacaktı.
Odasına geçtikten sonra olduğu yerde dik bir şekilde duran Paul Grim’in kendisinden uzaklaşmasını istedikten sonra daha önceden düşündüğü ancak emin olmadığı için denemediği şeyi denemeye karar vermişti.
Paul’ün Habistanrı Çekirdeği üç yolla gelişebiliyordu. En basit yol olan canavar çekirdekleri ve insanların mana çekirdekleri henüz onun için yetersizlerdi. Aziz seviyeli bir büyücünün veya canavarınkini ele geçirebilirse bu ona yardımcı olabilirdi ancak geri kalanı o kadar iyi değildi.
İkinci yol olan ilaçlar da her zaman etkili değillerdi. Paul onları yapabilse bile materyaller sıkıntı çıkarıyorlardı ve çoğu yeterince etkiye sahip değildi. Yasaklı ilaçlar ona en çok yardımcı olanlardı.
Üçüncü yol ise en az yardımcı olan dışarıdan mana çekmekti. Habistanrı Mana Çekirdeği anormal bir mana taşıma boyutuna sahipti ve daha önce Paul bile tamamen bitmesini sağlayamamıştı. Bu nedenle dışarıdaki yarı saflıktaki manayı ne kadar çekerse çeksin yine de istediği kadar büyük bir bölümü dolduramıyordu. Bazı özel bölgeler ona gelişme şansı verseler de o bölgeleri de istediği gibi bulamıyordu.
Bu nedenle üçüncü yolu hiç kullanmıyordu. Ancak şimdi, az da olsa sürekli olarak gelişmeyi seçtiğinden bu yolu da kullanabilirdi.
Paul zihnini üçe böldüğü anda vücudunda ve ruhunda üç farklı işi aynı anda yapabilme yeteneğine sahip olmuştu. Bu yetenek muhteşem olsa da yalnızca savaşlarda, üç zihnini kılıçları ve büyüsü arasında bölmesi gereken yerlerde yarıyordu. Normal zamanda üç zihni tek yere yönlendirmek etkili olsa da gereksizdi.
Ancak şimdi bir işlevi vardı. Derin bir nefes alan Paul üç zihin parçasından birini yönlendirdi ve mana çekirdeğinin enerji çekişini başlattı. Etrafındaki mana enerjisi yavaş bir tempoda önce kalbindeki kara yıldıza, oradan da çekirdeğine akarken ilk deneyinin başarılı olduğunu anlamıştı. Büyü çekirdeğine mana emmek için meditasyonda olmasına gerek yoktu.
“Eğer bu işe yaradıysa…”
Derin bir nefes daha alan Paul bu sefer zihin parçalarından birisini en son hissettiği kılıcın yasa enerjisine yönlendirdi. En sonunda, onda da belli bir şekilde gelişmeye başlamıştı.
“Başarılı!”
Yüzünde parlak bir gülümseme oluşan Paul o andan sonra yavaş yavaş gelişmeye devam edeceğini biliyordu. Bu yaptığı şeyler etrafındaki enerjiyi hareketlendirdiğinden biraz saklanma sıkıntısı olsa da şimdilik saklanmasını sağlayacak bir engel ile karşı karşıya değildi.
--
“Hoh…”
Balodan ayrıldıktan sonra babası ile abisinden ayrılıp at arabası ve birkaç koruma ile geri dönen Thomas’ın yüzünde büyük bir gülümseme dolaşıyordu. Paul ile yaptığı anlaşmayı düşündüğünde istemsizce kıkırdıyor ve kendi kendine mırıldanmaya başlıyordu.
“Aaron… Bakalım bu sefer kim kazanan olacak? İhtiyar seni sevse de öyle bir figüre karşı koruyamaz bile. Ve sen gidip onun kadınına kur yapmaya çalıştın. Hahahaha…”
Kıkırdamaları yavaş yavaş kahkahalara dönüşürken dışarıdaki bazı korumalar şaşırmışlardı. Thomas bunun fark edildiğini gördüğünde gülmeyi kesmiş ve derin bir nefes aldıktan sonra konuşmuştu.
“Alph!”
Mavi saçlara sahip orta yaşlı adam bir anda at arabasının içerisinde belirmiş ve tek dizinin üzerine çökmüştü.
“Emirlerinizi bekliyorum majesteleri.”
Alph’in duruşuna ve eğik başına bakan Thomas bir süre düşündü.
“Bir hafta sonra, şu anda Arzan’ın evinde kalan Paul isimli adama eşlik etmeye başlayacaksınız. Sen ve Jessica, ikiniz birlikte. Sizi uyarayım, onu kızdırayım veya bir saygısızlık yapayım demeyin. O Betan Şehrini yönetecek ve sizler de onun her emrine uyacaksınız. Ayrıca, ona organizasyonun varlığını açın ve her şeyi anlatın. Bir şey saklamanıza gerek yok.”
Alph’in gözleri sonuna kadar açılırken bir şey demeden duramamıştı.
“Efendim, organizasyonun iç bilgileri bir Arşidüke bile tam olarak açıklanamaz. Ona asil unvanı vermek isteyişinizi anlasam da bu biraz abartmak olmuyor mu? Korkarım majesteleri kral bunu anlarsa…”
Thomas anında elini havaya doğru savurarak onun sözlerini kesti.
“Alph, sana sözlerimi söyledim. Git ve yerine getir. Ayrıca, neden bunu yaptığımı merak ediyorsundur diye söyleyeyim. O adam, Arşidükü geç bir Grandükten bile daha değerli.”
Thomas at arabasının dışarıya bakan camından dışarıyı izlerken yüzünde yarı ciddi bir ifade vardı. Sahip olduğu heyecan ve mutluluk normalde katı olması gereken bu ifadeyi bu hale getirmişti.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..