303.Bölüm - Işığın Testi

avatar
7305 31

Kara Büyücü - 303.Bölüm - Işığın Testi


Yaradan Yetiştirme Zindanının gözün görebildiği yere kadar uzanan beyaz zeminine dikilmiş altı farklı renklerdeki kristallere sahip altı sütunun ortasında duran Paul o anda tamamen düşüncelerine dalmıştı. Ne etrafındaki sütunlardan yayılan enerjilere ne de sütunlardan birinin dibinde dikilen devasa ejderhaya önem veriyordu.

 

O anda Paul hangi teste girmesi gerektiğini düşünüyordu. Dış dünyada geçen bir ay zindanda iki aya eşitti ve bu en kötü hızıyla iki, biraz daha iyi giderse üç testi geçmeye yeterli olmalıydı. Ancak bu en azından bir testi sonraya bırakması gerektiğini gösteriyordu.

 

Paul o ana kadar kesin olarak gireceği yalnızca ışık testinde karar kılmıştı. Daha önceki testlerin ödüllerine baktığında ruhunun ışık temalı bir değişim geçireceğinden neredeyse emindi. Bu değişimin kendisine epey yardımcı olabileceğini de biliyordu.

 

İlk yardım, yasa ve irade konusundaki kavrayışının yükselişi olacaktı. Ne zaman ruhu özel bir değişim geçirse değişimin elementine göre o elemente yatkınlığı artmıştı. Eğer ışık üzerindeki anlayışı yüksek bir seviyeye çıkarsa Haies’in Adımlarında 2.Seviyeye geçebilir ve ışık temalı büyü ile tekniklerde güçlü bir kazanç elde edebilirdi.

 

İkinci yardım ise ışık elementinin ruhunu dengelemeye yardımcı olacak olmasıydı. Bir süredir Grim ile birlikteyken yaşadığı barışçıl hissi tam olarak bir melodiye dökemediğini fark eden Paul bunu en sonunda ruhunun bir sorunu olarak algılamıştı. Ruhunun durumu alev ve karanlık gibi iki kaotik mananın bulunuşuyla oldukça kaotikti ve dengelemek için daha sakin bir elemente ihtiyacı vardı.

 

Ancak ışığın tek başına yetip yetmeyeceğinden emin değildi. Bu nedenle su elementini kullanmayı da düşünmüştü. Eğer zamanı kalırsa son olarak toprak elementininkine girecek ve ruhunu tamamen sabit bir duruma geçirecekti.

 

“Hoh…”

 

Sonunda kararını veren Paul üzerinde beyaz renkli mücevherin parıldadığı beyaz sütuna doğru ilerlemeye başladı. Işığın testi ilk olarak almak istediği testti.

 

O elini yavaşça sütunun üzerine koyduğu anda bir anda ruhu sarsılmış ve bilinci kapanmıştı.

 

--

 

Bir süre sonra gözlerini bir kez daha açan Paul beyaz kıyafetlerin içerisinde olduğunu görebiliyordu. Vücudunu saran saf beyaz cübbe üzerinde herhangi bir kir bulundurmuyordu.

 

Beyaz zeminden kalkıp etrafına bakındığında bulunduğu yerin devasa bir kubbenin içerisi olduğunu anlamıştı. Kubbenin tavanında onlarca resim, farklı bir dildeki yazılar ve en ortasında büyük bir güneş resmedilmişti.

 

Parlak sarı renkteki güneşin resmini bir süre inceleyen Paul sonrasında dikkatini diğer resimlere çekmişti. Orada, güneş dışında toplam 9 adet resim bulunuyordu.

 

Güneşe en yakın olan resimde kızıl kanatlara sahip bir anka resmedilmişti. Anka o kadar ustaca çizilmişti ki gözleri yıldızlar kadar parlak, tüyleri tutup koparılabilecekmişçesine gerçekçiydi.

 

Ankanın hemen arkasından gelen resim bir siyah pullara sahip bir ejderhanın resmiydi. Devasa kanatlarını açmış olan bu ejderhanın mor gözleri oldukça korkutucu bir hava yayıyordu.

 

Ejderhadan sonra ise sırayla bir kaplan, bir aslan, bir yılan, bir griffin, bir at, bir şeytan ve bir insan çizilmişti. İnsan resmi kubbenin en alt kısmında yer alıyordu ve boyutu daha öncekilerden çok daha küçüktü.

 

Oldukça gerçekçi görünen dokuz resmi inceleyen Paul en altta kalan insan resminin yalnızca bir resim olmadığını fark etmişti. Bu resimde çizilmiş olan orta yaşlı adamın kahverengi keskin gözleri onun üzerindeydi. Ancak herhangi bir aura yayılmıyordu.

 

Bunun oldukça şaşırtıcı olduğunu düşünen Paul o sırada Güneş resminin olduğu yerin hemen altında kalan yere çizilmiş parlak beyaz bir çemberi fark etmişti. Bu çember içine yalnızca bir kişinin girebileceği bir yeri işaretliyordu.

 

Anında çemberin içine ilerleyen Paul bölgeye geçtikten sonra olduğu yere oturdu ve derin bir nefes aldı. O sırada, çemberin garip bir parıltı yayışı ile birlikte etrafındaki manzaranın değiştiğini hissedebiliyordu.

 

Daha önceden oturduğu beyaz zemin kaybolmuş ve yerini daha önceden Uzay Tanrıçasının Geçidinde de gördüğü sonsuz uzaya bırakmıştı. Uzayın ortasında oturur bir şekilde duran Paul etrafında yoğunlaşan bir aurayı hissedebiliyordu.

 

Etrafında yoğunlaşan kan ve ölüm aurası kendi katliam manasıyla karşılaştırılamayacak kadar zayıf olsa da normal gelişimcilerin ulaşabileceği en zirve seviye sayılabilirdi. Boğucuydu ve neredeyse yoğunlaşıp şekil alacakmış gibiydi.

 

Aurayı rahatsız edici bulduğu için dağıtmak isteyen Paul ruhunu saran duvarı kaldırmaya çalışmış ancak başarısız olmuştu. O anda, ruh gücüne herhangi bir ulaşımı yoktu.

 

Bunun sonucunda kaşlarını çatan Paul bu sefer aurayı sarsmak için manasını kullanmak istemiş ve çekirdeğinden mana çekmeye çalışmıştı. Ancak bu da bir sonuç vermemişti. En sonunda vücudundaki herhangi bir enerjiyi kullanamıyordu.

 

Etrafındaki auranın herhangi bir şey yapmadığını gören Paul onu dağıtması gerektiğini düşündüğünden bir alternatif aramaya başlamıştı. Gerçi o anda yapabileceği tek bir şey vardı.

 

Ellerini göğsünün önünde birbirine bakacak şekilde yerleştiren Paul dişlerini hafifçe sıkarken dışarıdaki manayı direkt olarak iki elinin ortasında toplamaya başlamıştı. O anda, milyonlarca yıldızla süslenmiş bu uzay boşluğunda her bir yıldızdan özel bir mana yayılıyordu ve bu mana ışık manasına oldukça benzerdi.

 

Bu garip manayı vücuduna çekerse geri çıkarıp çıkaramayacağını bilmeyen Paul risk almak yerine tüm enerjisiyle manayı iki elinin ortasında bir top hâlinde yoğunlaştırmaya başlamıştı. Ellerinin arasında ufak bir ışık topu oluşurken etrafındaki kanlı auranın da yavaş yavaş dağılmaya başladığını hissedebiliyordu.

 

Yüzünde hafif bir gülümseme oluşan Paul manayı kendine daha hızlı bir şekilde çekmeye devam ederken bir yandan da manayı inceleyebildiği kadar inceleyebiliyordu. Anlayabildiği kadarıyla bu mana ışık manasına anormal bir şekilde benzese de farklılıklar vardı.

 

Bu farklılıklardan ilki içinde garip, uğursuz bir enerji bulundurmasıydı. Bu enerji korkutucu değildi ancak tamamen rahatsız ediciydi. Ancak Paul bu enerjinin içinde inanılmaz bir gücün olduğunu da hissedebiliyordu.

 

Bir süre sonra etrafındaki aura dağıldığında sonunda rahatlayan Paul sonrasında başka bir auranın vücudunu sardığını hissetmişti. Öncekinden çok daha güçlü olan bu kan aurasını hissederken önünde kızıl bir şeytanın silueti belirmişti.

 

Bu kızıl şeytanın vücudu üç metreye yakındı. Dirseklerinden, omuzlarından ve dizlerinden uzun dikenler çıkıyordu. Başında, iki yandan çıkan bir çift siyah boynuz oldukça ürkütücü görünüyorlardı. Kısık parlak kırmızı gözlerinden öldürme arzusu yayılırken yüzündeki geniş gülümseme ona kurnaz bir hava yayıyordu.

 

Dişlerini sıkan Paul etraftan daha fazla enerji çekmeye başlamıştı. Bu ani aura değişimi onu biraz rahatsız etse de aynı zamanda testin genel olarak nasıl bir şey olacağını anlamıştı. Büyük ihtimalle, dışarıdaki bu enerjiyi çekerek resmedilen her şeyin aurasını aşması gerekecekti.

 

Bu düşünce aklında belirdiğinde daha da güçlü bir şekilde manayı eline çekmeye başlamıştı. Bu yerde gelişim veya fiziksel güç önemli değildi. Önemli olan mana kontrolüydü ve bu Paul’ün oldukça iyi olduğu konulardan birisiydi.

 

Paul bir süre sonra şeytanın aurasını sonunda yok edebildiğinde elindeki mana topu çoktan kendi başının boyutuna ulaşmıştı. Ve bunun ardından şeytanınkinden bile daha güçlü ve büyük olan atın silueti önünde belirmişti.

 

5 metrelik bir boya sahip bu siyah at öldürme isteğiyle dolup taşan mor gözlere sahipti. Şaha kalkarken siyah yelesi dalgalanıyor, toynaklarının altındaki mor parçalar etrafa garip bir enerji yayıyordu. Aynı anda, Paul’ün etrafındaki kan aurası daha da güçleniyordu.

 

Dişlerini sıkan Paul çabalaması gerektiğini biliyordu. Bu testi geçmesi için yapması gereken şey belliydi ve bunu başaracaktı!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr