Karanlığın tamamen sardığı bir dağ sırasının içerisinde, iki grup savaşıyorlardı. Daha doğrusu, iki grubun liderleri ortaya kurulmuş çember şeklindeki bir gölgede birbirleriyle dövüşüyorlardı.
Grup liderlerinden birisi kısa siyah saçlara ve siyah gözlere sahip bir gençken diğeri kızıl saçlara ve sarı gözlere sahip bir kızdı. Erkek olan oldukça yakışıklı görünüyordu ve kız da inanılmaz derecede güzeldi. İkisi de kılıç kullanıyorlardı.
“Ha!”
Erkek birden gür bir sesle bağırdığında kılıç niyeti kızın üzerine dönmüş ve orada yoğunlaşmıştı. Kız buna kendi kılıç niyetini kullanarak karşılık verirken bir yandan da genç adama yaklaşmış ve yeniden yakın dövüşe başlamışlardı.
Onlar hamlelerini sürekli olarak kullanırlarken etraflarını çeviren diğerleri de tezahüratlarını kesmiyorlardı. Bu iki genç aynı okuldan olsalar da birbirinin karşıtı olan taraflardanlardı ve isimleri bilinir sayılırdı. Bu dövüşün önemi büyüktü ve birçok öğrenci onları izliyorlardı.
Aslında, oldukları yer düşünüldüğünde böyle bir savaşın olması okul için kötüydü. Ancak öğrencilerin yapabilecekleri bir şey yoktu. İkili çoktan savaşa başlamışlardı ve ayırma yolları yoktu.
O anda, birden gökyüzünden siyah bir gölge aşağıya doğru hızlı bir şekilde düşmeye başlamış ve savaşan ikilinin çemberin iki yanına çekilmelerini sağlamıştı. Bu gölge çemberin merkezine gür bir sesle düştüğünde oluşan toz bulutunun içinden bir insanın mırıldanmaları duyulmuştu.
Genç kız erkek sesinin mırıldandığı dili bilmediğini fark ettiğinde şaşırmıştı. Uzun bir süredir farklı diller üzerine çalışıyordu ve onlarca dil biliyordu. Bu adam basitçe mırıldanmak için bu dili kullandığına göre yalnızca konuşmak için kullanılan bir dil olmalıydı. O zaman nasıl olmuştu da bu dili öğrenmemişti?
Kılıcını hazır tutan genç kız aynı anda karşısındaki siyah saçlı genç adama da bir bakış atmıştı. Farklı taraflarda olsalar da aynı okulun öğrencileriydiler ve yabancı birine karşı birlikte savaşacak olmaları normaldi.
Toz bulutu sonunda dağıldığında uzay kırığından birden fırlatıldığı için tepki veremeyip yine düşen Paul derin bir nefes alıp üzerindeki paltosunu birkaç kez silkelemişti. Sonrasında, etrafındaki kişilere bakmıştı.
Çember şeklinde bir yerde sarıldığını ve kılıçlarını ona doğrultan iki kişiyi gören Paul onların bu kadar kısa bir sürede kendisini saramayacaklarını düşündüğünden zaten devam eden bir savaşın ortasına düştüğünü düşünmüştü. O anda, siyah saçlı genç sertçe bağırmıştı.
“Kimsin? Hangi okuldansın? Bu bölgenin Gölge Kılıç Akademisine ait olduğunu bilmiyor musun!?”
Siyah saçlı genç adam üç sorusunu bitirdiğinde önündeki adamı incelemeye başlamıştı. Etrafa herhangi bir aura yaymayan bu uzun siyah saçlı gencin yıldız işaretli gözleri oldukça garip görünse de gözü değiştiren göz tekniklerinin varlığını bildiğinden o kadar şaşırmamıştı. O anda önemli olan şey kimliğiydi.
Paul siyah saçlı genç adama ve sarı gözlü genç kıza birer bakış attıktan sonra Akra’nın dilinde soğuk bir sesle konuşmuştu.
“İlginç. Geldiğim gibi bir kavganın içine düşmek… Her neyse, ikiniz bana saldırmaya ne dersiniz? Bir şeyi test etmek istiyorum.”
Etrafındaki bölgede bir değişiklik hisseden Paul ikiliyi kızdırarak üzerine çekmek istemişti. İkili de buna tam istediği gibi tepki verip üzerine atılmışlardı.
Sağından ve solundan neredeyse aynı anda yaklaşan kılıçları hisseden Paul sağ ve sol elini kaldırmış ve anında Yerçekimi Büyüsünü aktifleştirmişti. Ancak normalde olan etkisinin ancak yarı etkisini gösteren Yerçekimi Büyüsü ikilinin hızlarını yalnızca ufak bir miktar yavaşlatmıştı.
“Hmph.”
Düşündüğü gibiydi. Bu bölgede karanlık mana oldukça yoğundu ancak diğer mana tipleri tamamen baskılanıyordu. Toprak manasının alt türü olan Manyetik Mana ile kullanılan Yerçekimi Büyüsünün gücü yarıya inmişti. Ancak denemesi gereken bir şey daha vardı.
İki elinden de kan kızılı cehennem alevlerini salan Paul alevlerin herhangi bir şekilde etkilenmediklerini fark etmişti. Görünüşe göre kan kızılı alevler gibi karanlık mana taşıyan büyüler güçlerini koruyorlardı.
Kan kızılı alevleri ona yaklaşan ikilinin üzerlerine yönelten Paul ikisinin silahlarına hedef almış ve ufak bir patlamayla ikisini de arkaya doğru fırlatmıştı. Kızıl alevler dağılmadan onun etrafını çevirirken etraftaki öğrencilerin ona korkuyla baktığını görebiliyordu.
Yüzünde parlak bir gülümseme açan Paul yavaşça yumruklarını sıkarken öğrencilere bakıyordu. O anda, bu gülümseme öğrenciler için en korkunç şeylerden birisiydi.
…
“Yani, Gölge Kılıç Akademisinin kutsal eğitim yerindeyim ve bu yerde büyücülerin gücü tamamen düşüyor öyle mi?”
“E-evet. Normalde yapılan herhangi bir büyünün gücünün oldukça zayıflaması lazım.”
O anda, yüzü yediği yumruklardan dolayı birçok yerinden şişmiş olan siyah saçlı genç zar zor konuşuyordu. Onun yanında, kendisine benzer bir durumdaki sarı gözlü kız ve arkalarında biraz daha az yaraya sahip diğer öğrenciler duruyordu.
“Peki, buradan nasıl çıkacağım? Buraya isteyerek gelmedim sonuçta. Sizinle işim yok.”
‘Bunu bizi dövmeden önce söyleyebilirdin değil mi?’
Siyah saçlı genç böyle düşünse de söylemeye cüret etmemişti.
“Bir ay sonra dışarıya açılan geçit açılacak. O zamana kadar buradan ayrılamayız.”
Paul hafifçe iç çekmişti. Gökyüzüne bakarken biraz düşünüp en sonunda başını sallamıştı.
‘Dışarıya bir geçit açılmasını beklemem gerekiyorsa Simon ile Semia’yı çağıramam demektir. Aynı zamanda savaş gemisini de henüz çağıramam. Ayrıca, geçidin yerini bulmak istiyorsam…’
“Pekâlâ, o halde bir ay boyunca sizi takip edeceğim.”
Paul hafifçe gülümseyerek konuştuğunda tüm öğrencilerin ifadeleri donmuştu.
…
Paul’ün bulunduğu karanlık dağ sırasının başında, siyah bir taştan yapılmış binalara sahip bir yer bulunuyordu. Onlarca antrenman alanına, sınıfa ve yaşama yerlerine sahip bu yer, Gölge Kılıç Akademisinin kendisiydi.
O anda, ışık taşlarıyla aydınlatılan özenle döşenmiş bir odanın içerisinde siyah kıyafetli genç bir adam elindeki zarfa bakılı duruyordu. Zarfın üzerindeki siyah renkli dağ sembolüne bakan gözlerinde belirgin bir heyecan vardı.
En sonunda derin bir nefes alıp kendisini sakinleştiren genç adam zarfı yavaşça açmıştı. O kadar dikkatliydi ki sanki zarfın içerisindeki mektup en ufak üfleyişte parçalanacak bir şeymiş gibiydi.
Mektubu çıkardıktan sonra bir süre okumadan gözlerini kapayan genç adam en sonunda gözlerini mektuba çevirmiş ve içinden okumaya başlamıştı.
“Gölge Kılıç Akademisi Akademi Lideri ve Kurucusu Matthias (Gölge Kılıç) Albin’e gönderilmiştir. Kurduğunuz Gölge Kılıç Akademisi 300 yıldır sürekli olarak eğitimine devam ettiğinden ve toplam 5 Aziz eğittiğinden akademiniz bir sonraki Dâhiler Toplantısına katılacak üç kişiyi seçme hakkını kazanmıştır. Seçimleriniz bir ay içerisinde yapılmalı ve bir ay sonrasında gelecek olan elçiye bildirilmelidir. Toplantının yeri ve zamanı öğrencilerin seçiminden sonra belirtilecektir.
Not: Akademi Başkanı Matthias Albin Liderler Kabul Yarışmasına katılma hakkı kazanmıştır.
Not: Önemli değişkenlerin varlığından dolayı bir uyarı gönderme kararı alındı. Sakın ama sakın gönderilen elçiyi rahatsız etmeyin, öfkelendirmeyin veya sözlerine karşı gelmeyin. Elçinin kimliği özeldir ve ona karşı gösterilen herhangi bir düşmanlık ihanet olarak görülecek, buna göre cezalar verilecektir.”
Mektubu baştan sona okuyan genç adam, Matthias, son kısma önem vermemişti. Üç yüz yıl boyunca bu şans için çalışmıştı ve en sonunda bu şansı kazanmışken elçiye karşı kibirli davranmak gibi bir aptallığı yapmazdı.
Normalde, akademisinin bağlı olduğu yere katılabilen herhangi bir kişi dâhi sayılırdı ve onlara saygı duyması gerekirdi. Onların bile ‘özel’ olarak bahsettikleri kişi normal biri olamazdı ve Matthias böyle bir aptallığı yapmayacaktı.
O anda ihtiyacı olan şey gönderilecek kişileri seçmekti. Gözlerini bir süre kapayan Matthias en sonunda yalnızca iki kişi seçebilmişti. Bu iki kişi de henüz Kara Gölge Dağ Sırasından ayrılmamışlardı ve bir ay daha zamanları vardı.
“Neyse, bir ay sonra çıktıklarında onlara anlatırım. O zamana kadar üçüncüyü seçmemiz lazım.”
Eline tüm akademiye bağlı olan ses iletim tılsımını alan Matthias tılsımı aktifleştirirken soğuk bir sesle konuşmuştu.
“Büyük Usta seviyesindeki her öğrenci birinci düello alanında toplansın. Bugünden itibaren, hayatınızın en büyük fırsatını kazanacağınız bir aylık bir yarışma başlıyor. Yarışma şartları alana geldiğinizde açıklanacak. Gelmeyen herhangi bir Büyük Usta öğrenci ihanetten asılacak!”
Onun soğuk sesi oldukça korkutucu bir his verse de konuşmasında geçen fırsat konusu birçok öğrencinin dikkatini çekmişti.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..